Militarizme, savaşa ve tarihin çarpıtılmasına karşı mücadele

Sosyalist Eşitlik Partisi’nin (-PSG- Almanya) ulusal sekreteri Uli Rippert’in Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi tarafından 3 Mayıs’ta düzenlenen Uluslararası Çevrimiçi 1 Mayıs Toplantısında yaptığı konuşmanın metni.

Almanya’da, yalnızca Alman militarizminin dönüşü olarak betimlenebilecek yoğun bir askeri takviye gerçekleşiyor. Aynı zamanda, tarihi çarpıtma yönünde sistematik çabalar söz konusu.

Auschwitz, Treblinka, Majdanek, Buchenwald ve başka toplama kamplarındaki insanların kurtarılmasından 70 yıl sonra, Nazilerin suçları göreceleştiriliyor ve aklanıyor.

Medya’da ve üniversitelerde, bu terörün Rus Devrimi’nden, Bolşevizm’den ve Kızıl Ordu’dan kaynaklandığı iddia ediliyor. Bu yüzden, Nazilerin suçları anlaşılabilir bir tepkiymiş.

Bu tarih çarpıtması, militarizmin ve büyük güç politikasının yeniden ortaya çıkması ile doğrudan bağlantılıdır. Alman emperyalizminin yeni suçlarını hazırlamak için, onun tarihsel suçlarının temizlenmesi ve geçiştirilmesi gerekiyor.

Bir yıl önce, Cumhurbaşkanı Joachim Gauck ve Alman hükümeti, askeri kısıtlamanın sonunu açıkladı. Onlar, Almanya’nın, dünya politikasını kenardan yorumlayamayacak denli büyük ve ekonomik olarak güçlü olduğunu ilan ettiler. O zamandan beri, daha iyi silahlar, askerlerin daha iyi eğitilmesi ve ordu için daha fazla para taleplerinin yapılmadığı gün neredeyse geçmedi.

Tarih, tam gücüyle geri dönüyor.

Rusya’ya karşı savaş kışkırtıcılığının temposu nefes kesici biçimde artıyor. Alman emperyalizmi, iki dünya savaşında da işgal etmiş olduğu Ukrayna’yı, Rusya’ya karşı ilerlemesini yenilemek için kullanıyor. Alman hükümeti, bu amaca ulaşmak için, İkinci Dünya Savaşı’ndaki Nazi işbirlikçilerinin geleneklerini sürdüren Svoboda ve Sağ Sektör faşistleri ile işbirliği yapıyor.

Almanya, Ortadoğu’daki askeri varlığını da arttırıyor. Berlin hükümeti, şimdi, 2003’te Irak’ta ve 2011’de Libya’da olduğundan farklı şekilde, Almanya’nın, bölgenin bir sonraki parçalanmasında belirleyici bir rol oynamasını garantiye alıyor.

Savaş sonrası dönemin, Almanya’nın Naziler tarafından işlenmiş olan suçlardan dersler çıkarttığı, barışçıl bir dış politika benimsediği ve istikrarlı bir demokrasi geliştirdiği biçimindeki propagandanın bir masal olduğu ortaya çıkmış durumda.

Alman emperyalizmi, bir kez daha, tarihsel olarak geliştirmiş olduğu şekilde, hem içeride hem de dışarıda, bütün saldırganlığıyla kendisini gösteriyor.

Bu yılın başında, yeni tankların, savaş helikopterlerinin ve saldırı silahlarının sağlanacağı açıklandı. Denizaltı filosu genişletilecek ve insansız hava araçları satın alınacak.

Şubat ayında, yeni bir askeri doktrin açıklandı.

Almanya, dünya çapındaki müdahaleler için NATO’nun acil müdahale birliklerinin önderliğini aldı. O, çok sayıda askeri tatbikatın önde gelen katılımcısı ve Doğu Avrupa’daki NATO yığınağında ve Rusya’nın kuşatılmasında önemli bir rol oynuyor.

İsveç’in önceki başbakanı Carl Bildt, bu yılın başlarında yapılan Münih Güvenlik Konferansı’nda, Rusya ile bir savaşın mümkün olduğunu açıkladı. O, “Şu anda, dünya politikasında son derece tehlikeli bir aşamadan geçiyoruz… Doğu yanıyor, Güney yanıyor. Bu yangınlar bize çok yaklaşıyor.” dedi.

Başka sözcüklerle ifade edersek, Avrupa, 1914’te ve 1939’da yaşananlardan çok daha kötü, nükleer bir felaketin eşiğinde duruyor.

Savaş yönelimini bütün partiler destekliyor. Sosyal Demokrat Parti (SPD) ve onun dışişleri bakanı kamçı rolünü üstlenmiş durumda.

Onlar, Yeşiller ve Sol Parti tarafından destekleniyorlar. Bu partiler önemli bir rol oynamaktadır. Onların özel katkısı, Alman militarizminin yeniden canlanmasını “barış”, “demokrasi” ve “insan hakları” hakkında ifadelerin arkasına gizlemekten ve ona yönelik her türlü muhalefeti bastırmaktan oluşuyor.

Sendikalar da savaş yönelimini destekliyorlar. Alman Sendikalar Konfederasyonu’nun (DGB) başkanı Reiner Hoffman, Alman büyük güç politikasını, “ileriyi gören dış politika” olarak övüyor.

DGB, daha iki yıl önce, Alman ordusu ile bir ittifak kurmuştu. Konfederasyonun başı, o zaman, yalnızca sendikaların değil ama ordunun da barış hareketinin bir parçası olduğunu ilan etmişti.

Medya, siyasi partiler ve sendikalar, halka karşı gerçek bir komplo kurmaktadırlar. Onların bir tanesi bile, olup bitenlerin adını koymuyor ve Rusya ile bir savaşın nükleer bir felaket anlamına geleceğini söylemiyor.

Partiler ve sendikalar, bunun yerine, ordu ile birlikte, gelecek ay için “Silahlı Kuvvetler Günü” adlı bir askeri kutlamaya hazırlanıyorlar. Orduya adam toplamak için, okullara, yüzlerce sözde “genç subay” ve “askeri meslek danışmanı” gönderilecek. Prusya militarizmi ve Wehrmacht tarzı “askeri erdem”, bir kez daha rol model olacak.

Bu büyük askeri gösterinin bir bölümü, savaş sonrasında Almanya’nın yeniden silahlanmasına ve Bundeswehr Federal Silahlı Kuvvetleri’nin oluşmasına yardımcı olan Nazi subaylarına övgü olacak.

Milyonlarca insan, savaş propagandasını ve askeri takviyeyi, kuşku, şok ve artan öfke karışımı duyguları içinde izliyor.

Toplama kamplarındaki insanların kurtarılmasının 70. yıldönümünü kutlamak için, geçtiğimiz haftalar içinde, 6 milyon Musevi’nin kitlesel olarak ortadan kaldırılmasının tüm dehşetini bir kez daha ortaya koyan televizyon belgeselleri gösterildi.

Nazilerin korkunç suçları, halkın geniş kesimlerinin bilincine kazınmış durumda. “Daha fazla savaş yok!” ve “Faşizmin yinelenmesine hayır!” talepleri, kuşakların düşüncelerini biçimlendirdi ve bugüne kadar canlılığını koruyor.

Bu direnişi kırmak amacıyla, tarihi yeniden yazmaya ve çarpıtmaya yönelik çok güçlü bir kampanya sürdürülüyor. Tarihçi Ernst Nolte, 30 yıl önce, Nazizmin suçlarını göreceleştirmiş ve onların, Bolşevizme yönelik bir tepki olarak “anlaşılabilir” olduğunu belirtmişti. Nolte, o zaman, güçlü bir muhalefetle karşılaşmış ve savları reddedilmişti.

Bugün, onun revizyonizmi, tarih konferanslarında ve seminerlerinde hem de tarihe ilişkin bu yalanlara yönelik her türlü eleştiriyi bastırmaya çalışan Berlin’deki Humboldt Üniversitesi gibi önde gelen üniversiteler tarafından savunuluyor.

Ama tarih nesneldir ve tarihsel gerçek muhteşem bir siyasi güçtür. Tarih ile oyun oynayabileceğini düşünenler, fena halde yanılıyorlar.

Faşizmin korkunç suçlarının ve milyonlarca ölüme yol açan dünya savaşlarının kapitalist kar sisteminin çelişkilerinden kaynaklandığı gerçeğini hiç kimse gizleyemez.

Militarizmin ve savaşın, milyonlarca insanı şok eden dönüşü, toplumsal ilişkilerin gerçek durumunu açığa vurmaktadır. Bu, demokrasinin, özgürlüğün ve toplumsal ortaklığın kapitalizm ile uyumlu olduğu yanılsamasını yalanlamaktadır. Bu, bütün partilerin ve sendikaların gerçek karakterini açığa vurmakta ve böylece, işçi sınıfının devrimci gelişiminin koşullarını yaratmaktadır.

Bizim partimizin gücü, bizim hiçbir zaman uyarlanmamış olmamızdır. Biz, tarihin çarpıtılmasına karşı, tarihsel gerçek uğruna yorulmaksızın mücadele ediyoruz. Biz, oportünizmin ve ulusalcılığın her türüne karşı, işçi sınıfının sosyalist temelde uluslararası birliği için mücadele ediyoruz.

Bizim güvenimizin ve iyimserliğimizin kaynağı olan ilkeler uğruna bu mücadele, şimdi, geniş bir izleyiciler topluluğu kazanıyor.