Hintli Stalinistler Çin ile askeri cepheleşme konusunda Modi hükümetini destekliyorlar

Hindistan’ın başlıca Stalinist partisi (Hindistan Komünist Partisi-Marksist / CPM), Hindistan-Çin sınır krizi konusunda Bharatiya Janata Partisi (BJP) hükümetine destek güvencesi verdi. CPM, bu tutumu, krizin Hindistan’ın ABD emperyalizminin “alt” müttefiki olarak ortaya çıkmasıyla birlikte patlak vermesine ve Hindistan’ın saldırgan tehditlerinin hem Çin hem de Pakistan ile savaşı tetikleyeceğini kabul etmesine rağmen aldı.

Altı hafta önce, Hint birlikleri, Himalaya eteklerindeki Doklam veya Donglang Platosu tepesinde Çinli inşaat işçilerinin hem Çin, hem de Hindistan egemenliğindeki Bhutan Krallığı tarafından hak iddia edilen topraklardaki bir yolu genişletmesini önlemek için araya girmişti. O zamandan bu yana, yüzlerce Hintli ve Çinli asker, birbirlerine 100 metreden biraz daha fazla mesafede, gergin bir şekilde “yüz yüze” mevzilenmiş durumda. Hem Yeni Delhi, hem de Pekin bu uzak bölgeye aceleyle binlerce ek asker gönderdi. Hintli ve Çinli liderler haftalardır karşılıklı olarak askeri çatışma tehdidinde bulunuyorlar.

Sınır krizi, Çin-Hindistan ilişkilerinin hem hızla kötüleşmesini örneklemekte, hem de bu kötüleşmede yeni bir aşamayı ifade etmektedir. Bu kötüleşme, Hindistan’ın, Washington’ın Çin’e yönelik askeri-stratejik saldırganlığında tam bir ileri karakol devletine dönüşmesinin kaçınılmaz sonucudur.

Ancak Stalinistler, Hint-ABD ittifakının Asya ve dünya halkları için oluşturduğu devasa tehlikeler konusunda Hintli işçileri ve emekçileri uyarmak yerine, Doklam sınırındaki karşı karşıya gelişi diplomatik bir telaştan biraz daha fazlası olarak görüyorlar.

Daha da ağırı, onlar, Narendra Modi önderliğindeki BJP hükümeti ve Hint burjuvazisi hakkında, onların barışçıl karakterlerine kefil olan ve yağmacı büyük güç tutkularını destekleyen hayalleri destekliyorlar. En önemlisi, Stalinistler, bütün rakip burjuva güçlerin (Hindistan dahil) kaynaklar, pazarlar ve stratejik üstünlük uğruna mücadelelerine uzlaşmaz karşıtlık temelinde, işçi sınıfı önderliğinde emperyalist savaşa karşı küresel bir hareketin gelişmesine karşı çıkıyorlar.

14 Temmuz’da, CPM’nin Genel Sekreteri Sitaram Yechury, Çin ile sınır gerginliği konusunda “bir uzlaşma sağlamak” amacıyla BJP hükümeti tarafından çağrısı yapılan bir “bütün parti” önderleri toplantısına katıldı. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Gopal Baglay’a göre “bütün katılımcılar, Hindistan’ın yaklaşımına ve ulusal birlik ihtiyacına güçlü bir destek ifade ettiler.”

Yechury ve CPM, Baglay’ın ifadelerini ne yalanladı ne de onlara itiraz etti. Gerçekte, Yechury’nin Hint burjuva partileri arasında bir uzlaşma sağlamak amacıyla hükümet tarafından çağrısı yapılmış bir toplantıya katılması her şeyi ortaya koyuyor. Yechury, Hint burjuvazisinin yağmacı büyük güç olma emellerini gerçekleştirmeyi amaçlayan dış politika entrikalarını teşhir etmek ve işçi sınıfını onlara karşı harekete geçirmek yerine, bu entrikaların “ulusal”, sınıflar üstü renkler altında gizlenmesine Stalinistlerin yardımını sunmaya koştu.

Yechury, bütün partiler toplantısının ardından, Facebook sayfasında, CPM [Çin ile soğukluğu] “diplomatik kanallar ve görüşmeler yoluyla çözmeye yönelik” çabalarında “hükümeti bütünüyle desteklemektedir” dedi. CPM lideri bunu, Modi’ye ve BJP’ye yönelik, “bölgedeki dostça bağların neden aniden bozulduğu konusunda düşünme ve bir değerlendirme yapma” çağrısı ile birleştirdi.

Yechury’nin yorumları, BJP hükümetinin ve Hint burjuvazisinin barışçıl niyetlerine güvenoyu vermekten farksızdır. Onlar kimi kandırmaya çalışıyorlar?

· CPM Siyasi Bürosu’nun Modi’nin son Beyaz Saray ziyaretine ilişkin açıklamasına göre, BJP hükümeti, şirket medyasının, büyük patronların ve ülkenin askeri stratejik kurumunun coşkulu desteğiyle, “Hindistan’ı ABD emperyalizminin alt müttefiki olarak sağlamlaştırmış” durumda. Dahası, o, bunu, ABD emperyalizminin ekonomik üstünlüğünü kaybetmesinin sonuçlarından kurtulma çabasıyla tüm Ortadoğu’da sürdürdüğü çeyrek yüzyıllık savaşlar nükleer silah sahibi Çin ve Rusya ile pervasız bir askeri-stratejik kapışmaya dönüşürken yaptı.

· Washington’un Yeni Delhi’yi başlıca Güney Asya ve Hint Okyanusu müttefiki olarak benimsemesinden cesaret alan BJP hükümeti, saldırgan bir şekilde kendini bölgesel bir egemen güç olarak dayatma peşinde. Hükümet, geçtiğimiz yılın Eylül ayında, Pakistan’a yönelik sınır ötesi yasadışı baskınlar düzenledi ve ardından Hindistan’ın İslamabad’a karşı “stratejik kısıtlama” prangalarından kurtulmuş olmasını övdü. 10 ay sonra, Hindu üstünlükçüsü BJP, inatla, tartışmalı Keşmir’deki Hint yönetimine olan kitlesel hoşnutsuzluğun temel nedeninin “Pakistan terörizmi” olduğunu vurgularken, Hindistan ve Pakistan orduları birbirlerine düşman durumda.

· Kendinden önceki hükümetlerin çabalarını devam ettiren Modi hükümeti, inatla, Agni V füzesi ile birlikte Çin’in her büyük kentini nükleer silahlarla vurma kapasitesine sahip bir nükleer bir üçlünün geliştirilmesi peşinde koşuyor.

Modi’nin ve BJP’nin daha “içe bakışçı” olmasına ve daha “dostça” politika benimsemesine gelince, bu açıkça saçmadır. Bu, onlara, Stalinistlerin sıklıkla yaptığı gibi, “halk yanlısı” politikalar benimseme ve toplulukçuluktan vazgeçme çağrısı yapmaya benzer.

Kongre Partisi önderliğindeki önceki hükümet tarafından başlatılan küresel stratejik Hint-ABD ortaklığını geliştiren BJP, Hint-ABD ittifakını küresel stratejisinin temel taşı haline getirmiştir. Aslında, Hint burjuvazisi, dünyanın dört bir yanındaki rakipleri gibi, kapitalizmin Büyük Bunalım’dan bu yana yaşadığı bu en derin krizine, kemer sıkma politikalarını, savaşı ve gericiliği benimseyerek yanıt vermiştir. Burjuvazi, Modi’yi ve onun Hindu üstünlükçüsü BJP’sini, piyasa yanlısı “reform”u yoğunlaştırması ve kendi çıkarlarını dünya genelinde daha saldırganca ileri sürmesi için iktidara getirdi.

Yechury’nin BJP önderliğindeki hükümete bu aptalca ve gerici çağrıları yapması, elbette rastlantısal değildi. CPM ve onun kardeş partisi Hindistan Komünist Partisi (CPI), burjuva siyaset kurumu ile onlarca yıl önce bütünleşmişti. Onların işlevi, toplumsal muhalefeti denetim altına alıp bastırmak; egemen sınıfa akıl vermek ve onu uyarmaktır.

Bu, CPM’nin People’s Democracy [Halk Demokrasisi]web sitesinde son günlerde yayınlanan yazılarda açıkça görülebilir.

Bu web sitesinde, 12 Temmuz’da, “Hindistan-Çin: Müzakerelerden Başka Yol Yok” başlıklı bir başyazı yayınladı. O zamana kadar, Hindistan halkı, neredeyse bir ay boyunca, Çin’i Butan’ın egemenlik haklarının ihlalcisi olarak gösteren, Doklam anlaşmazlığını Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki “saldırgan” olduğu varsayılan eylemleri ile aynı kefeye koyan; Hindistan’ın, eğer gerekirse, 1962’deki Çin-Hint sınır savaşındaki yenilginin intikamını alma yeterliğini öven medya haberleri ve hükümet açıklamalarına boğulmuştu.

Buna karşın, bu başyazı, People’s Democracy’deki ve CPM’nin web sitesindeki, bu sınır anlaşmazlığına değinen ilk yazıydı.

Başyazı, Hindistan ile Çin arasındaki artan “ayrılığa katkıda bulunan başlıca etmen, Hindistan’ın ABD ile stratejik ittifakıdır” diyor ve “Hindistan, Çin’i hedef alan Asya-Pasifik ve Hint Okyanusu Bölgesi’ndeki stratejik planlarında ABD’ye katılmıştır” diye devam ediyor.

Ancak o, bu tespiti, Hint işçi sınıfını, devrimci sosyalist bir program temelinde savaş ve emperyalizm karşıtı küresel bir işçi sınıfı hareketinin inşasında ABD’deki, Çin’deki, Pakistan’daki ve tüm dünyadaki sınıf kardeşleri ile birleşmeye çağırma yönünden yapmamaktadır.

Hayır! Başka yerlerde daha uzun şekilde açıklandığı üzere, onun savı, Modi hükümetinin ve bir bütün olarak siyaset kurumunun, Hint-ABD ittifakının Hindistan burjuvazisinin “ulusal çıkarlarına” hizmet etmediğinin farkına varması yönünde bir taleptir. CPM, Hindistan’ın kendi “stratejik özerkliğini” (yani ABD, diğer batılı emperyalist güçler, Rusya ve Çin arasında manevra yapma konumunu) korumasının daha iyi olacağını ileri sürüyor.

16 Temmuz’da People’s Democracy web sitesindeki uzun bir yazıda, “İkili ilişkide savunma etmeninin baskın olması, Hindistan’ı ABD’ye giderek daha fazla bağımlı kılıyor ve onu ABD’nin güvenlik şemsiyesi altına sokuyor” diye şikayet ediliyordu. Makale, Hint burjuvazisinin Washington’a bağlılığından dolayı, orduyu, savaş dahil, kendi çıkarlarını korumak için kullanma yeteneğini kaybettiğinden yakınıyor: “Kendi ordumuzu ABD’nin imparatorluk çıkarlarına rehin veriyor… Hindistan’a savaş ve barış kararını vermede çok az özerklik tanıyoruz.”

Zaman zaman emperyalizm karşıtı söylem edinen Stalinistlerin Hint-ABD ittifakına karşı muhalefetinin, uluslararası işçi sınıfının bütün rakip burjuvazilere ve köhne kapitalist düzene karşı seferberliğine dayanması gereken gerçek bir emperyalist savaş karşıtlığı ile hiçbir ilişkisi yoktur.

CPM, Hindistan egemen sınıfının, Hindistan ordusunun hızla büyümesini de kapsayan büyük emellerini utanmadan desteklemektedir. O, Hindistan’ın askeri bütçesi 2001’deki 11,8 milyar dolardan bugün 56 milyar dolara, neredeyse beş katına çıkarken hiçbir eleştiride bulunmamıştır.

CPM, Doklam sınır anlaşmazlığını, rakip kapitalist devletler arasında stratejik üstünlük uğruna gerici bir mücadele olarak eleştirmiyor. Tersine, BJP hükümetine, diplomatik pazarlık yoluyla ve “Bhutan’ın Çin ile müzakerelere önayak olmasına” izin vererek, “Hindistan’ın çıkarlarını” ilerletmesini öğütlüyor.

CPM, Hindistan’ın Pakistan ile olan ilişkileriyle ilgili olarak, Çin ile mevcut sınır anlaşmazlığında olduğu gibi, “kendini tutma”yı öneriyor. Ancak bu, CPM’nin, geçtiğimiz Eylül ayında Modi’nin Hindistan ordusuna Pakistan’a girmeyi emrettiği yasadışı ve son derece kışkırtıcı Özel Kuvvetler baskınlarını övmede Hindistan siyaset kurumunun diğer kesimlerine katılmasını engellememişti. Kerala Eyalet Meclisi, eyalet başbakanı ve CPM’nin Siyasi Büro üyesi Pinarayi Vijayan’ın girişimiyle, Hint ordusunu yücelten bir karar almıştı.

Hintli Stalinistlerin ABD emperyalizmine ve Hint-ABD ittifakına yönelik görünüşteki muhalefeti, BJP’ye karşı olma adına Kongre Partisi ve bir dizi sağcı bölgesel ve kastçı parti ile (ki hepsi Hindistan’ın ABD’nin stratejik gündemine uyarlanmasını destekliyor) ittifaklarını da engellemiyor.

Çin-Hindistan sınırındaki karşı karşıya geliş, Güney Asya’nın ve Hint Okyanusu’nun büyük güç çatışması girdabına çekiliyor olduğunun yalnızca en son uyarısıdır. İşçi sınıfını siyasi olarak kontrol altına almak için sahte sosyalist ve emperyalizm karşıtı söylemi kullanan CPM’nin Hint burjuvazisinin siyasi ajanı olarak teşhiri, Güney Asya’daki kitlelerin savaşa karşı seferberliği için zorunludur.

Loading