İsrail İslamcıların Suriye’deki yenilgisine bölgesel savaş tehdidiyle karşılık veriyor

İsrail Savunma Bakanı Avigdor Lieberman, ülkenin kuzeyindeki Suriye sınırı boyunca gelişen “yeni tehditler”e atıfta bulunarak, İsrail ordusunun (IDF – İsrail Savunma Kuvvetleri) bütçesinde 1,4 milyar dolarlık acil bir artış talep etti.

Bu, İsrail destekli çeşitli asi gruplarının gücünü ortadan kaldıran ve artık sınır bölgesini kontrol eden Suriye hükümet güçleri ile Lübnanlı Şii milis Hizbullah’ın yanı sıra İran’a yapılan bir göndermeydi.

Suriye’nin güneydoğusunda Fırat Nehri çevresindeki IŞİD güçlerinin yenilgiye uğratılıp sürülmesi, çok önemli bir şekilde, Tahran’ı, müttefikleri Irak, Suriye ve Lübnan üzerinden Akdeniz’e bağlayan “kara köprüsü”nü etkin biçimde sağlamlaştırmış durumda.

İsrail, Tel Aviv’in yaptığı en iyi hesapların tersine ve İran ile baş etmek için IDF’ye yıllarca pahalı donanım alınmasının ardından, bugün, yanı başında, İran’ın yönlendirmiyorsa bile doğrudan desteklediği daha iyi silahlanmış ve eğitimli Hizbullah’ın yanı sıra savaşta sertleşmiş ve yeniden donatılmış bir Suriye ordusu ile karşı karşıya. Tel Aviv, bu yüzden, İran’ın etkisine ve Suriye hükümetinin önceden çeşitli İslamcı milislerin elinde olan bölgelerdeki denetimini pekiştirmesine karşı koymaya çalışıyor.

Lieberman, İsrail’in, İran’ın “kalıcı bir şekilde yerleşmesine” ya da Suriye’nin “İsrail’e karşı bir ileri mevzi” haline gelmesine izin vermeyeceğini ilan etti. İsrail, son haftalarda, Suriye’deki hedeflere birkaç hava saldırısı yaptı ve daha önceden asla itiraf etmediği saldırıları kabul etti. Konut Bakanı ve eski general Yoav Galant, Hizbullah’ın 100.000 adet fırlatılmaya hazır füzeye sahip olduğunu ileri sürdü.

İsrail ordusu, Eylül ayında, on binlerce askerin katılımıyla, bir Hizbullah istilasına ve İsrail kentlerini ele geçirmeye çalışmasına karşı İsrail’in savunusunu canlandıran, son 20 yıldaki en büyük askeri tatbikatlarını gerçekleştirdi. İsrail, Suriye’nin İsrail sınırındaki Cebel el-Dürzi bölgesinin Dürzi sakinlerini “korumak” için müdahale etmekten çekinmeyeceğini ilan etti ve birkaç olayda, bölgedeki Suriye operasyonlarına karşı uyarı ateşi açtı.

IDF, ayrıca, görünüşte Gazze Şeridi ile sınırında bir gerilim tırmanmasına hazırlık olarak, ülke geneline Demir Kubbe füzesavar bataryalarını konuşlandırdı.

20 yılı aşkın süredir İran’ı İsrail’e yönelik “varoluşsal” bir tehdit olarak adlandıran İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, şimdi, Golan Tepeleri sınırından sadece beş kilometre uzaklıktaki İran güçleri ile karşı karşıya. O, İsrail’in, tek başına hareket etmek zorunda kalsa bile, İran’ı sınırlayabilmek için her şeyi yapacağını belirtti ve Tahran’ı, İsrail’i Suriye’den yok etme komplosu kurmakla suçladı.

Netanyahu, Rusya ve Türkiye ile birlikte Suriye’deki bir ateşkes anlaşmasının denetleyicilerinden biri olan İran’ın, “İsrail’i yok etmek için Suriye’yi bir üs olarak kullanma yönünde ilan edilmiş bir amaçla,” Suriye topraklarına (Suriye-Ürdün-İsrail sınır kavşağından Golan Tepeleri’ne ve Hermon Dağı’na kadar uzanan bir bölgeye) kalıcı olarak asker yerleştirmek istediğini iddia etti.

DebkaFile web sitesine göre, Netanyahu, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e, Çarşamba günü, İran ve Hizbullah güçleri orada var olduğu sürece, İsrail’in sınır güvenliğinin tehdit edilmesi durumunda ateş açmama güvencesi veremeyeceğini söyledi ve onların bölgeden çekilmesini istedi.

İsrail’in eylemleri, Suudi Arabistan’ın onu bölgedeki ezeli rakibi İran’a karşı doğrudan bir savaşın içine çekmeye çalışmasıyla birlikte, daha geniş bir bölgesel çatışmayı kışkırtma tehdidi yaratan son derece önemli bir etmendir.

Basra Körfezi’nin Sünni petrol monarşilerinin ABD, Britanya, Türkiye, Ürdün ve İsrail ile işbirliği içinde, Washington’ın İran’ı yalıtma ve kaynak zengini bölgeyi kendi çıkarları doğrultusunda yeniden düzenleme biçimindeki daha kapsamlı stratejisinin parçası olarak Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad yönetimini devirmekte başarısız olması, İsrail’in krizini şiddetlendirmiş durumda.

Esad’ı devirmeyi amaçlayan yaklaşık yedi yıllık savaş, İsrail’in Lübnan’a karşı 2006’daki savaşının başarısızlığının ardından geliyor. O savaşın Suriye’ye yayılması ve Washington’ın İsrail’in yanında savaşa girmesiyle Esad’ın devrilmesine yol açması amaçlanmıştı. Lübnan’ın altyapısının büyük kısmını imha eden İsrail, 33 gün sonra, ABD müdahalesini ve siyasi hedeflerini elde edemeden savaşı bitirmek zorunda kalmıştı.

ABD, Irak’ta ve Suriye’de savaşmakta olduğunu iddia ettiği IŞİD’i ve El Kaide bağlantılı grupları kapsayan İslamcı vekillerini Suriye’den geri çekiyor olsa da, bu, yalnızca, yeni askeri planlar hazırlamak içindir. ABD Başkanı Donald Trump, İran karşıtı bir koalisyon oluşturmak amacıyla Suudi Arabistan’a ve İsrail’e yaptığı ziyaretin ardından, Washington’ın anlaşmayı destekleyen Avrupalı müttefiklerini hiçe sayacak şekilde, Tahran ile yapılan 2015 nükleer anlaşmasının “yeniden görüşülmesini” ve kapsamlı yaptırımların yeniden uygulanmasını talep ederek, İran’a yönelik ABD düşmanlığında şiddetli bir yoğunlaşmanın işaretini vermişti.

Trump’ın sözlerini bir yeşil ışık olarak gören ve İsrail ile sıkı işbirliği içinde çalışan Riyad ile onun Körfez’deki müttefikleri, Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın İran’ın “ruhani lideri Ortadoğu’nun yeni Hitler’idir.” açıklamasıyla birlikte, Tahran ile gerilimleri arttırdılar.

Suudi Arabistan, İran’ı Husi asileri silahlandırmakla ve Riyad havaalanına bir füze fırlatmakla suçladığı Yemen’e yönelik ablukayı sertleştirdi. Tahran, her iki suçlamayı da reddetti. Suudiler, Katar’a yönelik ablukayı haklı göstermek için, Katar’ın dev Güney Pars doğalgaz sahasını paylaştığı İran ile olan sıkı bağlarına ve Müslüman Kardeşler’e, onun Mısır’daki şubelerine, Gazze’deki Hamas’a ve bölgedeki başka örgütlere destek verdiğine atıfta bulunuyor.

Suudi Arabistan, kritik bir biçimde, Hizbullah’ı ve Lübnan’ı tehdit ediyor. Hizbullah ile bir koalisyon hükümetinin başında olan Lübnan Başbakanı Saad Hariri’yi istifaya zorlayan Riyad, Hizbullah’ı bir terör örgütü olarak damgaladı ve imha edilmesi çağrısı yaptı. Riyad, Beyrut’un, Hizbullah’ın Suriye’de Basra Körfezi monarşilerine karşı “savaş”ına göz yummaya son vermesi ve Hizbullah’a “güç yoluyla” karşı durması gerektiği; tersi durumda, ekonomik ve mali yaptırımlarla karşılaşacağı uyarısında bulundu. Suudi uyruklulara Lübnan’ı terk etmeleri söylendi.

Hariri’nin “istifası”, Lübnan’da bir İsrail-İran çatışmasını kışkırtmak amacıyla kasten bir krizi teşvik etmeye yönelik bir Suudi girişiminin özelliklerini taşıyordu. Hizbullah’ın önderi Hasan Nasrallah, güvenilir kaynaklardan, Riyad’ın İsrail’e bir sonraki savaşın masrafları için milyarlar teklif etmiş olduğu yönünde bilgiler aldıklarını ileri sürdü.

İsrail’deki Channel 10 haber kanalının yayınladığı sızdırılmış yazışmalara göre, İsrail, yurtdışındaki büyükelçiliklerine, Suudi Arabistan’ı ve onun Lübnan’ı istikrarsızlaştırma girişimlerini destekleyen lobi faaliyetinde bulunmaları ve İran ile Hizbullah’ın “bölgesel yıkıma” katıldığını vurgulamaları talimatı verdi.

Suudilerin gerilimleri arttırması, Lübnan Genelkurmay Başkanı Joseph Aoun’un, kuvvetlerini, Lübnan’ın güney sınırındaki “İsrailli düşmanın tehditleri”ne karşı koymaya hazır olmaya çağırmasına neden oldu. İsrail, hafta sonundan beri, Suriye sınırı yakınlarında bir askeri tatbikat düzenliyor.

Suudi monarşisi, Filistin Yönetimi Başkanı Mahmut Abbas’ı Riyad’a davet etti. Orada Abbas’a, yakında Trump’ın damadı Jared Kushner’in arabulucuğunda ilan edilecek “barış girişimi”ni desteklemesi ya da başka birine (yani Muhammed Dahlan’a) yol açması söylendi. Bundaki amaç, İran’a karşı Suudi Arabistan ve diğer Arap devletleri ile ABD ve İsrail arasında bir ittifaka siyasi örtü sağlamaktır. Bu arada, Trump yönetimi, İsrail’e karşı davaları Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne götürdüğü için Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) Washington’daki diplomatik temsilciliğini kapatacağını açıkladı.

İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz, açıkça Suudi Arabistan-İsrail ve bölgesel işbirliğinden söz etti. Bu arada, IDF Genelkurmay Başkanı Korgeneral Gadi Eisenkot, Arapça yayın yapan bir Suudi haber sitesine verdiği eşi görülmedik bir röportajda, İsrail’in, her iki ülke de İran’a karşı koymakta ortak çıkara sahip olduğu için, Suudi Arabistan ile “istihbarat bilgisi” paylaşmaya hazır olduğunu söyledi.

İsrail silahlı kuvvetlerinin Mısır’ın Sina Yarımadası’nda ve Ürdün, İsrail ve Suriye sınırlarının kesiştiği kuzeyde IŞİD’e karşı operasyon yürüttüğü yönünde haberler var.

Eisenkot, İsrail’in Lübnan ya da Suriye ile bir savaşa sözde meraklı olmadığını; Hizbullah’ın Arap dünyasına yönelik bir tehdit oluşturduğunu iddia etti.

Loading