Suriye bozgunu Trump yönetiminin krizini derinleştiriyor

ABD destekli grupların Suriye’nin başkenti Şam yakınlarında elinde kalan son önemli kuşatılmış toprak, Pazar günü, iki grubun tahliye edilmeyi ve bir diğerinin Devlet Başkanı Beşar Esad adına hareket eden Rus askeri polisine boyun eğmeyi kabul etmesiyle düştü.

Tahminen 400.000 kişilik bir nüfusa sahip olan Doğu Guta’nın düşmesi, ABD destekli İslamcı grupların Esad yönetiminin ülkenin en büyük kenti Halep’i Aralık 2016’da geri almasından beri uğradığı en büyük bozgundur.

Suriye hükümetinin haber ajansı SANA’ya göre, Duma’yı kontrol eden ve Doğu Guta’daki en büyük asi grubu olan İslam Ordusu (Ceyş-ul İslam), Pazar günü, kuşatılmış toprağı tahliye etme konusunda bir anlaşmaya vardı. Başka haberler, İslam Ordusu’nun, hala, Rus askeri polisinin kendi savaşçıları ile Suriye ordu birlikleri arasında bir tampon güç olarak devreye sokulması için bastırdığını bildiriyor.

İslam Ordusu, Cumartesi günü, yaralılarını, ülkedeki Esad karşıtı İslamcı güçlerin denetimindeki son bölge olan İdlib’e tahliye etmeyi kabul etti. Grup, Rus aracılar üzerinden Esad hükümeti ile görüşme halindeydi.

Daha küçük iki grup da, Rus aracılarla, Feylak el Rahman ile Ahrar uş-Şam savaşçılarını, ailelerini ve onlara katılmak isteyen sakinleri kapsayan 19.000 insanın İdlib’e tahliye edilmesi çağrısı yapan bir tam tahliye anlaşmasına vardı.

Duma ile Şam’ın doğu mahallelerinden ve bir gıda kaynağı işlevi gören komşu kırsal alanından oluşan Doğu Guta bölgesi, 2013’ten beri asi güçlerinin denetimindeydi ama Esad yönetimi ile savaşan diğer gruplardan büyük ölçüde koparılmıştı.

Suriye ordusu, Şubat ayında, Rus savaş uçaklarının ağır bombardıman akınları eşliğinde bölgeye yönelik kuşatmasını hızlandırmış ve ardından, Mart ayında, asi hatlarını sistematik biçimde yaran ve onları istila edilen ya da birer birer aç bırakılan yalıtılmış alanlara ayıran baskınlara başlamıştı.

En büyük ilerleyiş, asi direnişinin Duma dışında etkin biçimde çökmesinin ardından, Cuma ve Cumartesi geldi. Guta bölgesinin güney ve batı kısımları, Cumartesi öğleden sonra, asi güçleri tarafından tahliye edildi.

ABD’nin Suriye politikasındaki açık kargaşanın altında, onun desteklediği asilerin kapsamlı yenilgisi ve Esad yönetiminin başkente karşı saldırılara girişilebilen son bölge üzerindeki denetimini sağlamlaştırması yatmaktadır.

Perşembe günü, Başkan Trump, Ohio’nun Richfield kentindeki kampanya türü bir mitingde, ABD güçleri “Suriye’den çok yakında çıkacak gibi. Bırakalım artık başka insanlar onunla uğraşsın.” dedi. Bu açıklama Trump’ın ABD askeri güçlerinin Suriye’nin doğusunda ve Irak’ın batısında IŞİD’e karşı başarıları hakkında övünmesi bağlamında gelmiş olsa da, onun şu anda Suriye’de bulunan 2.000 ABD askerinin yakında geri çekilebileceği iması kendi yönetiminin resmi politikasıyla çelişiyordu.

Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, yaklaşık iki ay önce yaptığı bir konuşmada, yönetimin, sadece IŞİD’in nihai imhasını güvenceye almak için değil ama ABD’nin ülkedeki emperyalist politikasının, İran ile Rusya’nın müttefiki Esad yönetimini devirip yerine bir ABD kuklasını geçirme biçimindeki uzun vadeli hedefine ulaşmak için Suriye’de belirsiz bir süre kalma niyetini açıkça ilan etmişti.

Tillerson’un duyurusunu, ABD’nin yeni bir askeri strateji belgesinin yayınlanması izlemişti. Belge, Pentagon’un, artık, sözde terörist gruplara karşı mücadelesini değil ama özellikle Rusya ve Çin ile büyük, hatta nükleer savaşlara dönüşebilecek büyük güç çatışmalarını başlıca öncelik haline getirdiğini ilan ediyordu.

Trump, 13 Mart’ta Tillerson’ı ve 22 Mart’ta Ulusal Güvenlik Danışmanı General H. R. McMaster’ı kovdu ama onların yerini daha da savaşçı kişilerin almasını; CIA Müdürü Mike Pompeo’nun Dışişleri Bakanlığı’na, Bush yönetimi döneminde BM temsilcisi ve Irak savaşının başlıca mimarlarından biri olan John Bolton’ın da McMaster’ın yerine geçmesini önerdi.

Benzer şekilde, Trump’ın, ABD güçlerinin Suriye’den “çok yakında” çekileceğine ilişkin ani öngörüsü, Pentagon’da, Dışişleri Bakanlığı’nda, Ulusal Güvenlik Konseyi’nde ve Washington Post gibi savaş yanlısı yayınların başyazı sayfalarında şaşkınlığa yol açtı.

Ordu-istihbarat kurumlarının ilk tepkisi Trump’ın yorumunu rastgele bir tweet mesajıymış gibi ciddiye almamak olsa da, bu açıklamayı, Beyaz Saray’ın Suriye’de “istikrar sağlama projeleri”ni finanse etmek için ayrılan yaklaşık 200 milyon doları Dışişleri Bakanlığı’nda askıya almış olduğunu açığa vuran haberler izledi. Tillerson, Şubat ayında bölgeye yaptığı bir ziyaret sırasında, Suriye’nin IŞİD’den alınan doğu bölgelerinde yol, su ve kanalizasyon onarımlarına yeni harcamalar yapılacağını duyurmuştu.

Cuma günü, Associated Press, Trump’ın Suriye’den çıkma hakkındaki açıklamasının “bir defalık bir olay olmadığı”nı ama bir ayı aşkın süredir üst düzey yardımcılarıyla iç toplantılarında ifade etmiş olduğu düşünceleri yansıttığını bildirdi.

Şirket medyası, buna, Trump’ın açıklamasını Esad’a ve onun, Tahran ile birlikte uluslararası alandaki başlıca destekçisi olan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e bir teslimiyet olarak kınayan bir dizi yorumla tepki gösterdi.

Özellikle Washington Post, köşe yazılarını, birbiri ardına, Suriye’ye askeri müdahale için uzun vadeli bir ABD taahhüdü talep etmeye ayırdı. Doğu Yakası saatiyle Pazar günü yayınlanan başyazı, Trump’ın yorumunu, “Başkan Trump yönetiminin izlediği politikalar ile başkanın bir telesuflör menzilinin dışında iken söyledikleri arasındaki uçurum” olarak önemsememeye çalışıyordu.

Başyazı, Trump’ın açıklaması ile Savunma Bakanı James Mattis’in ve diğer üst düzey yetkililerin açıklamaları arasındaki uyuşmazlığa dikkat çekiyor ve şu uyarıda bulunuyordu: “Başkanın sözleri, kuşkusuz, Rusya’nın ve İran’ın, kendi askeri üslerini ve siyasi etkilerini sağlamlaştırabilmeleri için Amerika Birleşik Devletleri’nin ülkeden çıkması yönündeki umutlarını arttıracak. Bu, İsrail’e büyük bir tehdit oluşturur ve ABD’ye Ortadoğu genelinde ciddi bir şekilde zarar verir.”

Gazetenin yayın kurulu üyesi Josh Rogin’in “Suriye’de ‘petrolü aldık.’ Şimdi Trump onu İran’a vermek istiyor.” biçimindeki dikkat çekici başlık altındaki serbest kürsü yazısı daha da kışkırtıcıydı. Rogin, ABD’nin Esad’a, Putin’e ve İran’a karşı son derece önemli bir kaldıraç noktası olarak Suriye’nin petrol zengini doğu bölgelerindeki denetimine dikkat çekerken, Trump’ın Irak’taki ABD savaşının asıl nedeni hakkındaki yorumundan alıntı yapıyordu.

Rogin, Trump’ın Ohio mitingindeki yorumunu kınarken, bunun Trump’ın İran ile nükleer anlaşmayı ortadan kaldırma ve diğer taraftan bölge genelinde İran ile cepheleşme taahhüdüyle çeliştiğini savundu. Bu, “Suriye’de başlaması gereken” bir politikaydı.

İran ile topyekün bir çatışmanın Kongre’deki savunucuları, ortaya atılan Suriye’den çekilme konusunu eleştirmekte vakit kaybetmediler. Cumhuriyetçilerin önde gelen bir savaş kışkırtıcısı olan Güney Carolina’dan Senatör Lindsey Graham, Pazar günü Fox News ile röportajında, “Bir başına bu, başkanın alabileceği en kötü karar olur.” dedi.

Graham, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğer birliklerimizi yakın zamanda çekersek, IŞİD geri gelir, Türkiye ile Kürtler arasındaki savaş... çığrından çıkar ve Şam’ı İranlılara verirsiniz.”

Loading