Perspektif

CIA Suriye’ye müdahale için gaz saldırısı bahanesi tezgahlıyor

ABD medyası, Suriye’de ABD öncülüğündeki rejim değişikliği savaşının daha fazla tırmanmasını ve Rusya ile cepheleşmenin arttırılmasını talep etmek için CIA destekli grupların sivillere yönelik zehirli gaz saldırısı düzenlendiği yönündeki en son iddialarına sarılıyor.

Suriye hükümeti, Humus vilayetindeki hava üslerinden birinin şimdiden füze saldırısına uğradığını iddia ediyor. Pentagon Suriye’ye herhangi bir hava saldırısında bulunduğunu şimdiye kadar reddederken, Trump yönetiminin söylemi yaklaşan askeri operasyonlar için hazırlık yapıldığına işaret ediyor.

Daha önceki kimyasal silah kullanımı iddialarında olduğu gibi, hükümet yetkilileri ve şirket medyası herhangi bir soruşturmadan önce ve herhangi bir kanıtlama olmaksızın Beşar Esad hükümetinin ve onun İranlı ve Rus müttefiklerinin bir savaş suçu işlediklerini ilan ederken, kamuoyu acı çeken kurbanlara ilişkin doğrulanmamış görüntülere boğuluyor.

New York Times ile Washington Post, dakikalar içinde, iddia edilen saldırının sorumluluğunu Suriye ve Rusya hükümetlerine yükleyen makaleler yayınladılar. Guardian, bir başyazıda, “Suriye’nin hafta sonunda kendi halkına karşı yeniden kimyasal silah kullanması, utanmazca ve barbarcadır.” diye ilan etti.

Mevcut iddialar, öncekilerden daha güvenilir değildir. Esad’ın 2013’te Doğu Guta’da bir gaz saldırısı düzenlediği yönündeki resmi anlatı, Obama yönetiminin son dakikada iptal ettiği büyük çaplı bir ABD hava saldırısını hazırlamak için kullanılmıştı. Bu, Obama’ya bugüne kadar devam eden şiddetli suçlamalar getirten bir geri adımdı. Sonraki soruşturmalar, saldırının, aslında, Türk hükümeti ile bağlantılı ABD destekli “asiler” tarafından yapıldığını kanıtlamıştı.

Bir Suriye hava üssüne yönelik büyük bir ABD güdümlü füze saldırısını meşrulaştırmak için kullanılmış olan Nisan 2017’deki gaz saldırısı iddiasının da, benzer şekilde, bir “asi” zehirli gaz tesisine yönelik hava saldırısından kaynaklandığı açığa çıkmıştı.

Önceki askeri tırmandırma bahaneleri, CIA ile onun Suriye’deki vekil güçleri tarafından tezgahlanmıştı. En son provokasyon da farklı değildir.

Suriye başkentinden birkaç kilometre uzakta bulunan Doğu Guta’nın Duma ilçesine yönelik iddia edilen saldırıya ilişkin hiçbir güvenilir kanıt söz konusu değildir. Herhangi bir zamanda üretilmiş ve amaca hizmet etmek üzere değiştirilmiş olabilecekleri için hiçbir şeyi kanıtlamayan videolar var. Olay yerinden tek açıklama, medya tarafından bir yardım örgütü olarak övülen ama Esad karşıtı “asiler”e bağlı olan ve büyük ölçüde ABD, Britanya, Almanya ve diğer emperyalist güçler tarafından finanse edilen Beyaz Miğferler’den geliyor. Bu finansman, uzun süredir bir CIA paravanı olan ABD Uluslararası Kalkınma Kurumu’ndan gelen 23 milyon doları da içermektedir.

Trump’ın Beyaz Saray’ı, iddia edilen katliamı, yetkililerin askeri harekat öncesinde yaptığı alışıldık “her şey masada” uyarısıyla kınadı. ABD Ulusal Güvenlik Konseyi (NSC), Pazartesi günü, Irak Savaşı’nda büyük bir rol oynayan ve alenen hem İran’ın hem de Kuzey Kore’nin bombalanmasını savunan yeni atanmış şefi John Bolton başkanlığında ilk kez toplanacak. NSC, başkana, askeri seçenekler tavsiye edecek.

Bu tür bir eylem, daha geniş bir savaş yönünde yaklaşan bir tehlikeyi beraberinde getirecektir. Hem İranlı danışmanlar hem de Rus askeri personeli Suriye hükümet güçleri ile bütünleşmiş durumda ve her iki ülkede de misilleme taleplerini tetikleyecek şekilde, herhangi bir önemli ABD askeri saldırısında pekala vurulabilirler.

Daha geniş bir çatışma, ABD ordu-istihbarat aygıtının bilinçli hedefidir. Dünya sahnesine, bir aydır, Rusya’ya karşı, bir Britanya casusu olan Sergey Skripal ile kızı Yulya’nın İngiltere’nin Salisbury kentinde zehirlendiği iddiası üzerine odaklanan bir Britanya-ABD kampanyası egemen olmuş durumda. Rus yetkililere yönelik tırmanan bir suçlama, sınır dışı etme kampanyası ve olayın Moskova’nın Britanya’ya yönelik bir sinir gazı saldırısı (yani savaş nedeni) anlamına geldiğine ilişkin iddialar söz konusu oldu.

Ne var ki, geçtiğimiz hafta, zehirleme olayının arkasında Rus hükümetinin olduğuna ilişkin resmi anlatı çöktü. Britanya’nın kimyasal silahlar konusundaki yetkili makamı, iddia edilen zehrin kaynağını belirleyemediğini duyurdu. Haberlere göre, Skripaller, Rusya’da üretilmiş öldürücü bir sinir gazıyla zehirlenmiş oldukları iddiasının doğru olmadığını gösterecek şekilde, iyileşiyordu.

Suriye’de bir zehirli gaz saldırısı üzerine yeni medya histerisi, Rusya’ya karşı saldırıyı tırmandırmak için yeni bir bahane sağlarken, dikkati Skripal provokasyonunun çöküşünden başka yöne çevirmeye hizmet etmektedir.

Suriye’ye odaklanılması için bir başka neden daha var. Geçtiğimiz hafta boyunca, Başkan Trump, CIA destekli İslamcı güçlerin uğradığı bozgunlar ve Esad hükümetinin ülkenin yerleşim merkezlerinin büyük kısmında denetimi pekiştirmesi göz önünde bulundurularak, Suriye’de devam eden ABD müdahalesi hakkında açıkça sorgulandı. O, önce, ABD askerlerinin yakında Suriye’den ayrılacaklarını ilan etti ancak Pentagon’dan ve CIA’den, Kongre’den ve medyadan gelen yoğun basıncın ardından kendisini yalanladı. Duma olayı, bu kararsızlığa bir son verdi.

New York Times’ın Pazar gecesi belirttiği gibi, “Başkan Trump’ın ABD’yi Suriye’den çekmeyi istediğini dile getirmesinden günler sonra, Suriye güçleri, kurtarma görevlilerinin zehirli gaz içerdiğini söylediği bombalarla Şam’ın bir varoşunu vurdular. Saatler içinde, evlerinde ölmüş ailelerin görüntülerinin her tarafa yayılması, Bay Trump’ın Suriye üzerine hesabını, muhtemelen onu ayrılmayı umduğu zorlu bir Ortadoğu savaşına daha derinlemesine çekecek şekilde değiştirme tehdidi yarattı.”

Şu anda Duma’da direnen ve IŞİD artıklarının yanı sıra El Kaide’nin Suriye kolonu da içeren Esad karşıtı İslamcı muhalefetin parçası olan “asi” grubu Ceyş-ul İslam (İslam Ordusu), güvenilir kanıtlar temelinde, 2016’daki savaş sırasında Halep’teki Kürt güçlerine ve sivillere karşı klor gazı kullanmakla suçlanmıştı. Kürtlerin yaptığı bu suçlama, ABD hükümetinin propaganda kolu olan Voice of Amerika (Amerika’nın Sesi) tarafından yaygın şekilde duyurulmuştu.

Suriye savaş uçaklarının bu asi grubuna ait bir silah deposunu gaz sızmasına yol açacak şekilde vurmuş olması olasıdır. Daha olası olan, zehirli gazın, bir ABD askeri müdahalesine bahane sağlamak için CIA’deki destekleyicilerinin emriyle Ceyş-ul İslam tarafından kasten salıverilmiş olmasıdır. Tabii eğer zehirli gaz açığa çıkmasına ilişkin haberlerin tamamen ABD istihbarat kurumları tarafından köle ruhlu bir medyanın yeniden yayımlaması için üretilmediği varsayılırsa.

Siyasi bir bakış açısından, en az olası olan, Esad hükümetinin, tam da beş yıldan uzun süren şiddetli savaşın ardından Doğu Guta’da nihai zaferin eşiğinde olduğu anda, aniden, hiçbir askeri değeri olmayacak ama Trump yönetiminden ve diğer Batılı devletlerden acımasız bir yanıtı davet edecek bir zehirli gaz saldırısı yapmış olmasıdır. Suriye hükümetinin bir açıklaması, “hızla ilerleyen bir ordu… herhangi bir kimyasal silah türünü kullanmaya gereksinim duymaz.” diyerek buna dikkat çekiyordu.

Al Jazeera’ye ve Rus haber kaynaklarına göre, Ceyş-ul İslam, o kadar ağır bir yenilgiye uğramış durumda ki, önümüzdeki 48 saat içinde tüm milislerini ve ailelerini Duma’dan tamamen çekmeyi kabul etti. Haberlere göre, Rus askerleri ilçenin yönetimini almak üzere gelecekler.

İran Dışişleri Bakanlığı, Duma’da bir gaz saldırısı olduğuna ilişkin ABD iddialarını şiddetle reddetti. Bakanlık sözcüsü, basına, “Amerikalıların ve bazı Batılı ülkelerin bu tür iddiaları ve suçlamaları, Suriye hükümetine ve halkına karşı yeni bir komploya işaret ediyor ve bunlar, onlara karşı bir askeri harekat başlatmanın bahanesidir.” dedi.

Rus hükümeti, iddia edilen gaz saldırısı üzerine ABD kampanyasını Suriye iç savaşına daha derin ABD müdahalesini meşrulaştırmayı hedefleyen bir siyasi provokasyon olarak suçladı. Rusya Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada şunlar belirtildi: “Hükümet güçlerinin klor ve başka zehirli maddeler kullandığı hakkında düzmece hikayeler yayılmaya devam ediyor. Son dönemde bu tür tehlikeli provokasyonlara karşı defalarca uyarıda bulunduk. Herhangi bir temellendirmeden yoksun olan bu tür aldatıcı spekülasyonların amacı, teröristlere kalkan olmak… ve olası dış güç kullanımlarını meşrulaştırmaya çalışmaktır.”

En son provokasyon, Irak’ın “kitle imha silahları” üzerine yalanlardan bugüne gelen basmakalıp bir modeli izlemektedir. Amerikan istihbarat kurumları işareti verir; televizyonda derhal aralıksız yayın başlatılır; ardından New York Times gibi CIA sözcüleri tarafından yazılan başyazılarla desteklenen Beyaz Saray’dan ve Kongre önderlerinden eylem talepleri gelir.

Medyanın pişkin yalanlarına olağanüstü bir ikiyüzlülük eşlik etmektedir. New York Times, Washington Post, NBC, ABC, CBS, CNN ve ortakları, Amerikan güçlerinin ve müttefiklerinin gerçekleştirdiği katliamları (Musul’un ve Rakka’nın yakılıp kül edilmesi, Gazze’deki protestocuların İsrail ordusu tarafından vurulup öldürülmesi, tam da veliaht prens ABD egemen seçkinleri tarafından ağırlandığı sırada Suudi Arabistan’ın Yemen’de ABD desteğiyle gerçekleştirdiği toplu katliamlar ve Afganistan’da süregiden kıyım) önemsiz gibi gösterip örtbas etmişlerdir.

Hem Suriye’de hem de Irak’ta, Yemen’de ve Ortadoğu genelinde devam eden katliamın ve acının ağır sorumluluğu, doğrudan, bölge ve onun yaşamsal enerji kaynakları üzerinde denetim kurma amacıyla yalanlar temelinde birbiri ardından savaşlar başlatan ABD emperyalizmine aittir. Kimyasal saldırı iddialarına yanıt olarak ABD saldırılarının yapılması olasılığı, hızla, daha geniş bir savaş tehlikesini ve savaşa karşı, sosyalizm uğruna uluslararası bir işçi sınıfı hareketi gereksinimini gündeme getirmektedir.

Loading