Frankfurt Üniversitesi’ndeki sağcı sansüre karşı çıkın

Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler (IYSSE), bu açık mektupla, Marksizmin güncelliği üzerine toplantısının Frankfurt Üniversitesi’ndeki öğrenci birliği tarafından yasaklamasını protesto etmektedir. Öğrenci birliği, sansürünü, bir e-postada, asılsız iftiralarla gerekçelendirdi.

IYSSE’nin Frankfurt Üniversitesi’nde Marksizmin güncelliği üzerine düzenlediği toplantıyı yasaklama kararınız, düşünceyi ifade etme özgürlüğüne ilişkin temel demokratik hakka yönelik, hiçbir şekilde kabul edilemez bir saldırıdır. Sağcı ve aşırı sağcı gruplara öğrenci birliğinin odaları verilirken, sizler kampüsteki solcu, Marksist bir grubu sansürlüyorsunuz.

4 Haziran’daki mektubunuzda, kararınızı, IYSSE’yi “faşistler ve Musevi karşıtları”na benzetme anlamına gelen, “faşistler ve Musevi karşıtları ile işbirliği yapmak mümkün değildir” iddiasında bulunarak gerekçelendirdiniz. Bu, asılsız bir iftiradır ve Nazilerin kurbanlarını küçük düşürmektedir.

Sizin bahsettiğiniz tek gerekçe, IYSSE ile Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin İsrail ve Siyonizm ile ilişkisinin “kuşkulu görünüyor” olduğudur. Ancak, sağcı Binyamin Netanyahu hükümetini eleştirmenin Musevi karşıtlığı ile hiçbir ilgisi yoktur. Tersine, söz konusu yönetimin Gazze’deki barışçıl protestocuları katletmeyi de kapsayan öldürücü eylemlerinin bir bütün olarak Musevi halkına yüklenmesi, klasik Musevi karşıtlığı cephaneliğinden edinilmiştir.

İsrail devletinin ve onun mevcut hükümetinin gerici karakterini, hiçbir şey, Netanyahu’nun Macaristan Başbakanı Viktor Orban gibi Musevi karşıtları ile işbirliğinden daha açık bir şekilde özetleyemez. Netanyahu’nun Likud Partisi’nin üyeleri, Avusturya’daki Özgürlük Partisi, İtalya’daki Lega ve Almanya İçin Alternatif (AfD) dahil, aşırı sağcı partiler ile işbirliği yapmaktadır.

Alman tarihine aşina olan herkes, Musevi karşıtlığının ve aşırı sağın ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olduğunu bilir. AfD’nin federal sözcüsü ve meclis grubunun önderi Alexander Gaulland, Hitler’in Wehrmacht’ının [silahlı kuvvetler] “başarıları”ndan gurur duyduğunu açıklamış; kısa süre önce de, Musevi Soykırımı’nı, “bin yıllık başarılı Alman tarihindeki bir kuş boku” olarak önemsizleştirmişti. AfD parlamentoda 92 sandalye ile temsil edilir ve tüm siyaset kurumu tarafından savunulurken, sizler, onların en yorulmak bilmez karşıtlarını “Musevi karşıtları” diye suçlamakla uğraşıyorsunuz. Burada tarih konusunda sergilenen bilgisizlik ve entelektüel batkınlık düzeyini aşmak neredeyse olanaksızdır.

Modern siyasi Musevi karşıtlığı, bir hareket olarak, 19. yüzyılın son otuz yılında ortaya çıktı ve Nazi rejiminin Avrupalı Musevileri örgütlü bir şekilde topluca imhasıyla en yüksek noktasına ulaştı. Bu akım, küçük burjuva tabakaların kapitalist krize yönelik bir tepkisini yansıtıyordu ve egemen seçkinlerin nüfusun bu kesimlerini sosyalist işçi hareketine karşı harekete geçirme çabalarıyla ayrılmaz bir şekilde bağlantılıydı. Tarihçi Konrad Heiden, “İşçi hareketi Hitler'i Musevilerin önderliğinde olduğu için reddetmiş değildi; Museviler işçi hareketine önderlik ettikleri için onu reddetmişlerdi.” diye yazmıştı.

IYSSE’nin geleneklerini sürdürdüğü Troçkist hareket, Musevi karşıtlığına ve toplumsal, dinsel ve ırksal ayrımcılığın bütün biçimlerine karşı benzersiz bir mücadele yürüttü. Onun binlerce üyesi, Nazizme, faşizme ve Stalinizme karşı mücadelede hayatlarını kaybettiler. Lev Troçki’nin Ulusal Sosyalizm (Nazizm) üzerine yazıları, ileri görüşlülükleri ve keskinlikleri açısından bugün bile eşsiz olmaya devam ediyor.

Troçki, daha 9 Kasım 1938’deki Kristallnacht [Kristal Gece] pogromlarının ardından, Amerikalı dostlarına yazdığı bir mektubunda, Musevilerin yaklaşan imhası hakkında uyarıda bulunmuştu: “Gelecekteki dünya savaşı patladığında Musevileri neyin beklediğini zorlanmadan hayal etmek mümkün. Ama savaş olmasa bile, dünya gericiliğinin bir sonraki gelişmesi, kesinlikle, Musevilerin fiziksel imhasına işaret etmektedir.”

Troçkistler, dünya çapında, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri’nde, Almanya’dan kaçan Musevilerin koşulsuz kabulü yönünde kampanya yürüttüler. Dördüncü Enternasyonal’in Mayıs 1940’taki bir açıklaması şunu ilan ediyordu: “Kapitalizm, yükseliş döneminde, Musevileri gettolardan çıkartmış ve ticari yayılmasında bir araç olarak kullanmıştı. Bugün, çökmekte olan kapitalist toplum, Musevileri tüm gözeneklerinden sıkıp atmaya çalışıyor. 17 milyon Musevi, yani iki milyarlık dünya nüfusunun yüzde birinden azı, artık, gezegenimizde bir yer bulamıyor! Burjuvazi, toprakların büyük ölçüde genişlemesinin ve hem gökyüzünü hem de yeryüzünü insan için fethetmiş olan teknolojik mucizelerin ortasında, gezegenimizi iğrenç bir hapishaneye dönüştürmeyi başarmış durumda.”

Troçkist hareket, kapitalist kriz ile Musevi karşıtlığı arasındaki bağlantıyı tam olarak kavramış olduğu için, Siyonizme, “binlerce Musevi için kanlı bir tuzak” olarak karşı çıkmıştı. Troçki, 1937’de, “Musevi sorununun çürüyen kapitalizm çerçevesinde ve Britanya emperyalizminin himayesi altında çözülebileceğine hiçbir şekilde inanmıyorum.” demişti.

Bugün, IYSSE, bu geleneği sürdürmektedir. Bizler, üniversite kampüslerinde sağcı ideolojiye ve Nazilerin suçlarının önemsizleştirilmesine karşı mücadelemizle tanınıyoruz. Nazi savunucusu Ernst Nolte’ye arka çıkan ve “Masasında, Musevilerin ortadan kaldırılması hakkında konuşulmasını istemediği” için Hitler’i “kötü biri değildi” diye tanımlayan Humboldt Üniversitesi’ndeki aşırı sağcı Profesör Jörg Baberowski’ye yönelik eleştirimiz, öğrencileri temsil eden çok sayıda organ tarafından desteklenmiştir.

Buna karşılık, Frankfurt’taki öğrenci birliği, kampüste aşırı sağcı görüşlere yönelik eleştiriyi ve bir bütün olarak Marksist politikayı bastırmak istemektedir. Bu, Ulusal Sosyalist Alman Öğrenci Birliği’nin (NSDSTB) geleneği doğrultusunda, üniversiteleri devletin öncülüğünde biçimlendirmeyi kolaylaştırma yönünde bir çabadır.

Sizler, Marksist toplantıları yasaklarken, aşırı sağcılara kucak açıyorsunuz. 2016’da, öğrenci birliği, bilinen bir AfD destekçisi olan Thomas Maul’a ve onun yabancı düşmanı pisliğine bir kürsü sunmuştu. Maul, 9 Mayıs’ta, AfD'nin “aklın, Alman parlamentosundaki tek sesi” olduğunu söyledi ve bunu, Gaulland’ın bir konuşmasından alıntı yaparak gerekçelendirdi.

Öğrenci birliğindeki en büyük grubun, hükümetteki Sosyal Demokrat Parti’ye (SPD) bağlı Jusos olması önemsiz bir rastlantı değildir. SPD, muhafazakar CDU/CSU ile ittifak içinde, AfD’nin sığınmacı politikasını uyguluyor, İkinci Dünya Savaşı’ndan beri en büyük silahlanma programını örgütlüyor ve büyük sosyal harcama kesintilerini hazırlıyor.

SPD’nin üniversite hareketi ve onun öğrenci birliğindeki koalisyon ortakları, kampüste, bu sağcı politikalara yönelik her türlü eleştiriyi bastırmak istemektedir. Onların IYSSE’nin faaliyetini engellemek ve Berlin’de, Bochum’da, Bonn’da ve Münih’te şimdiden yüzlerce öğrenciyi çekmiş olan bir toplantıyı yasaklamak istemelerinin nedeni budur.

Sonuç olarak, bizler, IYSSE toplantısına yönelik yasağı derhal kaldırmanızı ve aşağılık iftiralarınızı herkesin önünde geri çekmenizi talep ediyoruz.

Loading