Üniversite yönetiminin ve AfD’nin sağcı saldırılarına karşı

Humboldt Üniversitesi öğrenci birliği ile başarılı bir dayanışma etkinliği düzenlendi

Berlin Humboldt Üniversitesi’nin (HU) ana binasında Perşembe günü düzenlenen “Üniversite yönetiminin ve AfD’nin sağcı saldırılarına karşı öğrenci birliğini savunun!” başlıklı toplantıya 200 öğrenci katıldı. Dördüncü Enternasyonal’in gençlik ve öğrenci örgütü olan Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler (IYSSE), Postdam ve Bremen üniversitelerinin öğrenci birlikleri ile birlikte, HU’daki öğrenci yönetimi olarak bilinen RefRat ile dayanışma çağrısı yapmıştı.

Humboldt Üniversitesi’ndeki toplantı

Birçok öğrenci üniversite yönetiminin Almanya İçin Alternatif’in (AfD) emriyle RefRat’a yönelik tacizine ve gözdağına karşı çıktığı için, toplantı çağrısı büyük bir karşılık buldu. Geniş katılım, siyasi bir güç ifadesi ve öğrencilerin demokratik haklarını savunmak ve sağcı tehlikeye karşı mücadele etmek istediğinin açık bir işareti idi.

Toplantının başında, Refrat üyeleri Tim ve Michi, IYSSE’nin toplantı çağrısından memnuniyet duyduklarını söylediler: “Bugün, bu kadar çok kişinin burada olmasından özellikle mutluyuz.”

İki konuşmacı, toplantıya gelenlere, üniversite yönetiminin seçilmiş öğrenci kuruluna karşı başlattığı yasal işlem hakkında bilgi verdi ve onun içeriğinin, AfD’nin Berlin Temsilciler Meclisi’nde (eyalet meclisi) sunduğu bir önerge ile ne kadar uyumlu olduğunu gösterdi. Özellikle, üniversite yönetiminin, RefRat’da aktif olan tüm öğrencilerin listesinin yayınlanması talebi, AfD’nin sunduğu önerge ile doğrudan bağlantılı olabilirdi. HU rektörü, bu nedenle, Temmuz ayında RefRat’a karşı dava açmıştı.

Tim, ayrıca, öğrencilerin, üniversite yönetiminin yalnızca siyasi değil ama toplumsal saldırılarına da maruz kaldığını belirtti. Örneğin, HU’daki öğrenci çalışanlara, yıllardır, geçerli ücret oranlarının altında ödeme yapılıyordu ve bu, bazı öğrenciler için mali sorunlarla sonuçlanıyordu.

Michi’nin eklediği gibi, üniversite yönetiminin eylemleri, “demokratik ve eleştirel kuruluşlara karşı gitgide artan otoriter davranış” biçimindeki bir toplumsal gelişmeyi temsil ediyordu. Michi, RefRat adına, “öğrenci kurulundan ve diğer öğrenci birliklerinden dayanışma” çağrısı yaptı. RefRat, isim listelerini aşırı sağcılara verme konusunda direnmeye devam edecekti.

Berlin Özgür Üniversitesi’ndeki (FU) öğrenci birliğinin (AStA) temsilcisi Fabian, Michi’nin “ticari kurumlar” olarak üniversitelerin karakteri hakkındaki raporu üzerinden devam etti. Fabian, HU yönetiminin talep ettiği isim listesini, öğrencilerin öğretmenlerini suçlamaya çağrıldığı Berlin ile Hamburg’daki AfD web siteleri ile karşılaştırdı. AfD, planlı bir şekilde, başka meclis önergelerinde kullanmak üzere muhalifleri hakkında bilgi araştırıyordu.

Fabian, potansiyel hedeflere ilişkin kapsamlı isim listelerinin bulunduğu Bundeswehr (Alman Silahlı Kuvvetleri) subayı Fraco A. ve Ulusal Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütünün sağcı teröristleri davalarına değindi. Dahası, FU’daki eleştirel öğrenciler ve AStA, üniversite yönetiminin sistematik saldırıları ile karşı karşıyaydı.

Bremen Üniversitesi’nin öğrenci kurulundan Irina

Bremen’deki AStA adına Berlin’e gelen Irina, üniversitesinde aşırı sağcı güçlerin nasıl gitgide daha açık bir şekilde faaliyet gösterdiğini anlattı. Onların, düşünceleri yeniden kabul edilebilir hale getirildiği için, kendilerini cesaretlendirilmiş hissettiklerini söyledi. Örneğin, neo-faşist Alman Ulusal Partisi’nden (NPD), AfD’den ve Kimlikçi Hareket’ten temsilciler, kampüste birinci sınıf öğrencileri için düzenlenen uyum haftaları sırasında boy göstermişlerdi. Ancak Bremen AStA buna sessiz kalmamıştı ve yerel üniversite yönetiminin giderek artan saldırıları ile karşılaşıyordu. Üniversite yönetimi, AStA’yı, sağcı HU Profesörü Jörg Baberowski tarafından mahkemeye verildiğinde de savunmayı reddetmişti.

HU’daki IYSSE sözcüsü Sven Wurm, konuşmasına, RefRat temsilcilerinin kaldığı yerden başladı. Üniversite yönetiminin öğrencilerin sosyal ve demokratik haklarına karşı açık saldırıları, yeni bir nitelik edinmişti. Sven, “saldırıların bugün neden bu kadar büyük bir biçim aldığını anlama”nın çok önemli olduğunu vurguladı.

O, öğrencilere iki çağrıda bulundu. Öncelikle, üniversitelerde ve dünya çapındaki toplumlarda sağın gelişmesinin ne kadar ilerlemiş olduğunu hafife almamalıydılar: “Sadece HU’daki bir gelişmeden söz etmiyoruz.” Sven, ikinci olarak, toplantıya gelenleri, her yerde gerçekleşmekte olan sağcı saldırılara karşı bir hareketin inşasına katılmaya çağırdı.

Sven, muhalefetin bizzat öğrencilerden gelmesi gerektiği konusunda RefRat ile hemfikirdi. Diğer tarafta ise, akademisyenler, gazeteciler ve düzen politikası çevrelerinde bir ölüm sessizliği vardı. Bununla birlikte, Sven, bir IYSSE üyesi olarak, buna şaşırmadığını söyledi. IYSSE, aşırı sağın temsilcilerine karşı mücadelede, çoktandır benzer deneyimler yaşıyordu.

HU’daki Doğu Avrupa Tarihi Bölümü’nün Başkanı Jörg Baberowski, 2014’te, haftalık dergi Der Spiegel’de, Hitler’in “kötü biri olmadığı”nı iddia etmişti. O, Nazilerin Doğu Avrupa’daki imha savaşını önemsiz gibi gösterdiğinde, buna bütünüyle göz yumulmuştu. IYSSE, Baberowski’nin çalışmalarında Nazilerin suçlarını sistematik biçimde görelileştirmesine ve aşırı sağcı bir siyasi gündem izlemesine karşı çıkan tek gruptu. Bunun ardından, üniversite yönetimi, akademisyenler ve önde gelen gazeteler, IYSSE’nin görüşlerini çarpıtma ve temsilcilerini susturma yönünde bir kampanya örgütlemişlerdi.

IYSSE’nin Humboldt Üniversitesi sözcüsü Sven Wurm

Sven, aşırı sağın yükselişinin toplumsal bağlamı hakkında daha fazla ayrıntı verdi. AfD’nin Bundestag’a girmesi ile birlikte, Nazi diktatörlüğünün sona ermesinden bu yana ilk kez açıkça aşırı sağcı bir parti Alman parlamentosundaydı. AfD’nin Genel Başkanı Alexander Gauland, yakın dönemde, bu diktatörlüğü, sadece, “bin yıllık başarılı Alman tarihi üzerindeki kuş pisliği” olarak tanımlamıştı ve yalnızca birkaç hafta önce, Frankfurter Allgemeine Zeitung’a, Hitler’in konuşmalarından birini değiştirerek ifade eden bir yazı yazmıştı. Ama Nazilerin tersine, bugün, AfD, sokaklarda kitlesel bir harekete sahip değildi. Bununla birlikte, AfD’ye devlet aygıtından, hükümetten ve medyanın geniş kesimlerinden gelen büyük destek dikkate alındığında, günümüzdeki sağcı gelişme daha az tehlikeli değildi. 1930’larda olduğu gibi, sağı durdurmak ve bir felaketi önlemek için sosyalist bir perspektif gerekiyordu.

Sven, katılımcılardan birçoğunun, kendi kendine, “85 yıl önce ne yapardım?” sorusunu sormuş olması gerektiğini söyledi. Bu soru, bugün yeniden ortaya çıkıyordu. Sven, “Bununla bugün yüzleşmemiz ve gelecek kuşağın ‘Sen ne yaptın?’ sorusunu öngörmemiz gerektiğini düşünüyorum.” dedi. Son yıllardaki gelişmeler, “işlerin sonunda yoluna gireceği”ne bel bağlanamayacağını göstermişti. Öğrenciler, sağa karşı mücadeleyi üstlenmeliydiler. “Bizler, üniversiteleri ve RefRat’ı, ancak, olabildiğince geniş bir karşı saldırı geliştirebilirsek durdurabiliriz.” Sven, herkesi bu mücadelede yer almaya, tartışmaları sürdürmeye, öğrencilerin önümüzde Çarşamba günkü genel toplantısına ve IYSSE’nin HU’daki toplantılarına katılmaya çağırdı.

Devamında, canlı bir tartışma gelişti. Diğer üniversitelerden öğrenciler, benzer gelişmelere dikkat çektiler. Leipzig Üniversitesi’nden bir öğrenci, üniversite yönetiminin, Hukuk Profesörü Thomas Rauscher’in milliyetçi yorumları konusunda nasıl savunmacı bir tavır aldığını anlattı. Rauscher’e karşı hazırlanan bir dilekçe, 18.000’den fazla imza almıştı.

Bir başka öğrenci, Münih’te bulunan Federal Yönetim Koleji’ndeki Uluslararası Siyaset Profesörü Martin Wagener’in durumuna değindi. Wagener, yakın dönemde çıkan bir kitabında, egemenlere, Almanya sınırında duvarları, hendekleri ve dikenli telleri bulunan “postmodern bir sınır sistemi” çağrısı yapıyordu.

Sağcı provokatörlerden ve AfD örgütü “Genç Alternatif”in yetkililerinden oluşan küçük bir grubun toplantıyı sabote etme girişimi, rezil bir şekilde başarısız oldu. Grubun kaba davranışı, toplantıya katılanlar arasında yalnızca tiksintiye yol açtı. Birçok katılımcı, onların toplantıyı sabote etmeye çalışmasını protesto etti ve onları soyutlama çağrısında bulundu.

Bazı katılımcılar, HU yönetiminin eylemlerinin “aşırı sağcı bir komplo” olarak nitelenmesi konusunda sorular yönelttiler. Sven, yanıt olarak, bu ifadenin rastgele seçilmediğini, gerçekte ne yaşandıysa onu yansıttığını açıkladı. Büyük ölçüde AfD’nin programını benimsemiş olan hükümetin programı, halk içinde aşırı sağa karşı var olan büyük muhalefet karşısında (ki bu, toplantıya geniş katılıma da yansıyordu), gitgide siyasi bir komplo karakteri ediniyordu.

Sven, Sosyalist Eşitlik Partisi’nin (SGP) Genel Başkan Yardımcısı Christoph Vandreier’in kısa süre önce Mehring Verlag tarafından yayınlanan, Neden Geri Döndüler? kitabına atıfta bulundu. Bu kitap, “sağcı komplo”nun doğasını sistematik bir şekilde açıklıyordu.

Toplantının resmi olarak sona ermesinden sonra bile, tartışmalar koridorlarda uzun bir süre devam etti. IYSSE üyeleri, toplantı büyük bir başarı ile geçmiş olmasına karşın, bunun, yalnızca, üniversiteleri sağcı saldırılara karşı savunma yönünde nihayetinde uluslararası bir düzeyde gündeme getirilmesi gereken daha geniş bir hareket ve işçi sınıfının sosyalist bir program temelindeki seferberliği için önemli bir itici güç olduğunu vurguladılar. Birçok öğrenci, IYSSE’nin düzenli toplantıları hakkında bilgi almak için iletişim detaylarını bıraktı.

Loading