Rusya, Ukrayna Donanması’nın gemilerine ateş açıp el koydu

Pazar sabahı erken saatlerde, Rus savaş gemileri, Kırım’ın Azak Denizi açıklarında Ukrayna Donanması’nın üç gemisine ateş açıp gemileri ele geçirdi. Bu askeri çatışma, Rusya ile Ukrayna arasında süregiden ve Şubat 2014’te ABD-AB desteğiyle gerçekleşen aşırı sağcı darbe eliyle tetiklenen çatışmada büyük bir tırmanmayı temsil ediyor.

Rusya’nın resmi açıklamasına göre, Ukrayna’nın üç savaş gemisi, Pazar sabahı saat 7’de yasadışı şekilde Rus karasularına girdi. Moskova, bunun ardından boğazı kapattı.

FBI’ın Rus karşılığı olan Federal Soruşturma Bürosu (FSB), Pazar günü ilerleyen saatlerde, Rusya’nın, Ukrayna’nın her üç savaş gemisine de el koymuş olduğunu doğruladı. Rusya, Birleşmiş Milletler’den olağanüstü toplantı talebinde bulundu.

Kiev ise, üç donanma gemisinin boğaz geçişini bildirdiğini ama Rusya’dan bir yanıt almadığını; Rus savaş gemilerinin bir “saldırganlık” eylemiyle üç gemiye saldırdığını savunuyor ve “Rusya Ukrayna’ya saldırıyor” iddiasında bulunuyor. Poroşenko yönetimi, ayrıca, iki Ukraynalı denizcinin yaralandığını ve bir Ukrayna şilebinin vurulduğunu iddia etti ve hem gemilerin hem de tüm askerlerin derhal serbest bırakılmasını talep etti. Kiev yönetimi, destek için AB’ye, ABD’ye ve NATO’ya başvurdu.

Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko, Pazar günü, savaş kabinesini acil bir oturumda topladı ve toplantıdan sonra, altmış gün sıkıyönetim uygulama teklifiyle parlamentoda konuşma yaptı. Ukrayna dışişleri bakanlığı yetkilileri, AB ve NATO temsilcileri ile yoğun görüşmeler yürütüyor.

Rus medyası, Kırım’da bulunan SU-24 savaş uçaklarının şu anda Kerç Boğazı’ndaki Rus köprüsü üzerinde uçtuğunu ve Ukrayna’nın bölgeye deniz takviyesi gönderdiğini bildirdi. Azak Denizi’nde, aylardır, AB ve ABD emperyalizminin tam desteğine sahip olan Ukrayna yönetiminin bir dizi provokasyonuyla askeri bir tırmanma hazırlanıyordu.

Ağustos sonlarında, Kiev, bölgeye, “ek Deniz Piyadesi ve kıyı topçusu kuvvetleri aktarıldığını” duyurmuştu.

Eylül ayı sonunda, Poroşenko, resmen, ABD Baltimore’dan Ada sınıfı iki Sahil Güvenlik botu almıştı. 12 Ekim’de, Poroşenko, Azak Denizi üzerine, Ukrayna’nın Kerç Boğazı ve Azak Denizi karasularında egemenlik hakkına sahip olduğunu iddia eden bir kararnameyi imzalamış ve Rus donanmasına karşı koymak için önlemler alınmasını istemişti.

Karadeniz ve Azak Denizi

Poroşenko yönetimi, ayrıca, Rusya ile 2003’te yapılan, Azak Denizi’nin iki ülke arasında eşit paylaşımını sağlayan ve yabancı savaş gemilerinin her iki tarafın da onayı olmadan denize girmesini yasaklayan anlaşmadan çekilme konusunu inceliyor. Ukrayna’nın bu anlaşmadan çekilmesi, NATO savaş gemilerinin Azak Denizi’ne girmesine olanak sağlayacak.

Geçtiğimiz ay, Ukrayna silahlı kuvvetleri, kendi topraklarında “Açık Gökyüzü Operasyonu” adlı büyük bir NATO hava kuvvetleri tatbikatına ev sahipliği yaparken, Azak Denizi kıyısında askeri tatbikatlar düzenlemişti. Son aylarda, Ukrayna’nın Azak Denizi’ndeki savaş tatbikatları, bölgedeki patlayıcı gerilimleri arttırarak, komşu Macaristan ile ilişkileri de kötüleştirdi.

Poroşenko, 2018 sona ermeden önce Azak Denizi’nde yeni bir Ukrayna deniz üssü inşa edilmesini, Mart 2019’da yeniden devlet başkanı seçilme kampanyasının köşe taşı haline getirdi. Ukrayna Genelkurmay Başkanı Viktor Muzhenko, kısa süre önce, bu tür bir deniz üssünün, Ukrayna’nın “Rus saldırganlığı” ile mücadele çabalarının merkezinde olduğunu ileri sürdü. Gelinen noktada, Ukrayna, Karadeniz bölgesinde iki deniz üssüne sahip: Odessa’daki Batı Deniz Üssü ve Özi ile Nikolaev’deki Güney Deniz Üssü.

Yeni deniz üssü, Doğu Ukrayna’daki Rusya destekli ayrılıkçıların kontrol ettiği topraklara yakın olan Berdyansk’ta yer alacak.

Rusya da, Azak Denizi’ndeki askeri varlığını arttırıyor ve şu anda, orada, Ukrayna limanlarına giden ya da oradan gelen tüm gemileri denetlemeye başlamış olan 50-70 devriye gemisine sahip. Kerç Boğazı’nda inşa edilen yeni Rus köprüsünün bu yılın başlarında tamamlanmasından beri, Karadeniz’den Azak Denizi’ne geçen neredeyse her geminin bu geçidin altından geçmesi gerekiyor.

Poroşenko’nun Rusya ile askeri çatışmayı tırmandırması, büyük ölçüde, yönetiminin büyüyen iç krizi eliyle yönlendiriliyor. Poroşenko yönetimi, onu iktidara getiren ve emperyalistler tarafından organize edilen faşist darbeden hemen hemen beş yıl sonra, krize batmış durumda. Basında yer alan son haberler, Ukrayna’da yaklaşık bir milyon insanın açlığın eşiğinde yaşadığını belirtiyor.

2014’ten beri, savaştan ve toplumsal yıkımdan kaçan yüz binlerce insan ülkeyi terk etti (Bkz: “Ukrayna’nın dış göç krizi”). Son aylarda, Ukraynalı madencilerin, demiryolu işçilerinin ve işçi sınıfının diğer kesimlerinin çeşitli grevlerine tanık olundu. Anketler, Poroşenko’nun, yaklaşan devlet başkanlığı seçimlerindeki adaylar arasında sonuncu olduğunu gösteriyor.

Poroşenko yönetimi, provokasyonlarında, hem AB hem ABD emperyalizminin tam desteğini alıyor. Washington, geçmişte, Rusya’yı, gemileri “taciz etmeyi” bırakmaya çağırmıştı; AB yetkilileri de, Azak Denizi çatışmasında Ukrayna’nın tarafında yer aldılar.

Ukrayna yönetiminin pervasız provokasyonlarına yönelik emperyalist desteğin arkasında, Doğu Avrupa ile enerji zengini Ortadoğu ve Orta Asya arasındaki son derece önemli bir köprü olarak Karadeniz bölgesi üzerinde denetim sağlama uğruna uzun vadeli stratejik çıkarlar yatmaktadır. Azak Denizi üzerine çatışma, ABD emperyalizminin Rusya’nın hem Doğu Avrupa’daki hem de Ortadoğu’daki etkisini frenleme ve ülkeyi ABD-NATO destekli yönetimlerle kuşatma çabalarının bir parçasıdır.

SSCB’nin 1991’de dağıtılmasından bu yana, Karadeniz’e kıyısı bulunan –Rusya dışında– başlıca tüm devletler ya NATO üyesi oldular (Romanya) ya da iktidara bütünüyle ABD yanlısı rejimleri getiren, ABD’nin organize ettiği “renkli devrimler” geçirdiler (Ukrayna ve Gürcistan). Türkiye, zaten çok uzun zamandır bir NATO üyesiydi.

Rusya için, Karadeniz bölgesi, tarihsel olarak, Akdeniz’e ve özellikle Doğu Akdeniz’e erişim açısından kritik öneme sahip olmuştur. Rusya’nın Karadeniz Filosu’nun, Suriye’nin kuzeybatısındaki Tartus’ta bir deniz üssü bulunuyor. Azak Denizi, aynı zamanda, Rusya’nın, Kiev yönetiminin ekonomik ablukasına tabi tutulan Kırım üzerindeki denetimi için de merkezi önem taşıyor.

ABD’deki emperyalist düşünce kuruluşu Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi’nin (CSIS) yaptığı bir analiz, şunları belirtiyordu: [Rusya için] “Kırım askeri kaynak, Türkiye eksen ve Türk Boğazları stratejik yayılmadır ve nihai hedef, ABD-NATO’nun doğuya doğru genişlemesine ve Ege Denizi ile Orta Akdeniz’deki varlığına bir karşı ağırlık olarak Doğu Akdeniz’e erişmek ve orada askeri varlığa sahip olmaktır.”

Washington’ın en etkili dış politika stratejistlerinden biri olan Robert D. Kaplan, yakın dönemde çıkan bir kitabında, “Avrupa’nın Rusya ile mücadelesi, sadece Baltık bölgesi değil Karadeniz üzerine olabilir ve Romanya’yı kapsayabilir,” diye vurguluyordu. Kaplan, Karadeniz’e kıyısı olan NATO üyesi Romanya’nın, Rusya’ya karşı bir savaşın “güney kanadı” olacağını; Baltık devletleri ile Polonya’nın ise kuzey kanadını oluşturacağını ileri sürüyordu.

Temmuz 2016’da Varşova’da düzenlenen NATO zirvesinde, NATO önderleri, Uyarlanmış İleri Askeri Varlıklar’ın (TFP) oluşturulması yoluyla bölgedeki askeri varlıklarını arttırmayı taahhüt etmişlerdi. Geçtiğimiz yıl, NATO, Karadeniz’de büyük bir askeri tatbikat düzenledi.

Trump’a karşı Demokratik Parti’nin öncülük ettiği sağcı muhalefetin tüm “Russiagate” [2016 başkanlık seçimlerine Rus müdahalesi iddiası] yaygarasına karşın, Trump yönetimi, Polonya ve Ukrayna dahil olmak üzere Doğu Avrupa’daki sağcı, Rusya karşıtı yönetimlere askeri ve siyasi desteği fiilen arttırmıştır. Washington, Ukrayna yönetimine, Javelin füzeleri dahil çeşitli silahlar, füzeler ve devriye gemileri tedarik etti. Bunlar, Başkan Obama’nın atmaktan çekindiği adımlardı.

ABD destekli bu provokasyonların Rusya ile (hem Ukrayna’da hem Suriye’de vekil güçler üzerinden zaten başlamış olan) askeri çatışmada yıkıcı bir tırmanma tehlikesi yaratması, bu hesabın parçasıdır. ABD Donanması Harp Okulu’nda bir araştırma profesörü olan Lyle Goldstein, National Interest’in Ekim sayısı için yazdığı makalede, ABD destekli Ukrayna yönetiminin süregiden provokasyonlarını açıkça itiraf ediyor ve Azak Denizi’nde büyük çapta bir çatışma senaryosunun “Suriye’deki operasyonları devede kulak haline getireceği” uyarısında bulunuyordu.

Loading