Matamoros işçilerine karşı devlet ve şirket saldırıları artıyor

Meksika, Matamoros’taki otomotiv işçilerinin sendikalara ve şirketlere karşı devam eden başkaldırısının ortasında, egemen sınıf, işçileri bastırma çabalarını arttırıyor.

Önceki hafta 9 Şubat’taki gösteriyi desteklemek için Dünya Sosyalist Web Sitesi’ne (WSWS) bir video göndermiş olan Fisher Dynamics işçileri, kısa süre önce sendika haydutlarının saldırısına uğramıştı.

Ayrıca, 18 Şubat Pazartesi sabahı, polis, Matamoros’ta bulunan Bright Finishing’te grevde olan işçilerin grev hattını zor yoluyla dağıttı. Saldırıda bir işçi yaralandı ve orada olan bir genç gözaltına alındı.

Bright Finishing’teki grev hattına yönelik polis müdahalesi (Fotoğraf: La Frontera Dice)

Çalışma Bakanlığı’na göre, Matamoros’taki 50’den fazla “maquiladora” (serbest bölge) fabrikası greve giden işçilerin talep ettiği maaş zammını ve ikramiyeyi kabul ederken, kentteki 20 şirket hala grevde. Büyük ölçüde ABD’li şirketleri temsil eden maquiladora dernekleri, on binlerce kişinin işten çıkarılmasını kapsayan büyük bir karşı saldırı tehdidinde bulunuyorlar. 14 Şubat’ta, şirket grupları, işçilerin direnişini bastırmak için, hem Devlet Başkanı Andrés Manuel López Obrador (AMLO) hükümetine hem de sendika bürokrasisine “derhal müdahale etme” çağrısı yaptılar.

Meksika’daki işçilere karşı son saldırılar, işçilerin ve gençlerin dünya çapında büyüyen militanlığına ve radikalleşmesine karşı egemen sınıfın hazırladığı baskıya ilişkin ciddi bir uyarı olarak görülmelidir.

Perşembe günü, Meksika Araç Dağıtımcıları Derneği, grevlerin sektörü felce uğrattığı uyarısında bulundu: “Dünyadaki en büyük üretici olan, neredeyse tüm markaların ihtiyacını karşılayan ve buraya, Matamoros’a kurulan direksiyon fabrikası KSS’de [Joyson] durum bu. Bu tesisteki karışıklık, bütün Kuzey Amerika otomotiv sektörünü riske sokuyor.”

17 Şubat günü, ABD Ticaret Bakanlığı, Trump’a sunulan bir raporda, araba ithalatının bir “ulusal güvenlik” tehdidi oluşturduğunu belirtti. Bu rapor Avrupa Birliği’ne ve Japonya’ya karşı bir ticaret savaşı yönündeki tehditleri desteklemeyi amaçlıyor olsa da, varılan sonuçlar, ülke ve yarıküre genelinde kritik sektörlerdeki grevlerin ve huzursuzluğun ABD’nin jeopolitik çıkarlarına zarar verebileceğine ve bunların, Amerikan devleti tarafından bir “ulusal güvenlik” sorunu olarak görüleceğine işaret ediyor.

Yarıküreyi rakiplerine karşı ekonomik ve askeri meydan okumalar gerçekleştirmenin platformu olarak gören ABD emperyalizmi, bölgenin hükümetleri, işgücü, pazarları ve kaynakları üzerinde yarı sömürgeci kontrolünü sağlamlaştırma çabalarını arttırıyor. Bu, Venezuela hükümetine karşı sürmekte olan ve asıl olarak Rusya’nın ve Çin’in varlığına meydan okumayı amaçlayan rejim değişikliği operasyonunu kapsamaktadır.

Trump, ABD-Meksika sınırı boyunca bir duvar inşa etmek üzere ordu için bir olağanüstü hal ilan ettikten sonra, 18 Şubat Pazartesi günü yaptığı bir konuşmada, “Sosyalizm doğası gereği sınır tanımıyor” diye yakınarak, “Sosyalizmin alacakaranlığı, yarıküremize ulaşmış durumda,” diye ilan etti.

Meksika’da, Devlet Başkanı López Obrador, 18 Şubat akşamı, Meksika İş Konseyi’nin (CMN) Matamoros’taki “yasadışı” grevlere ve Michoacán’daki protestocu öğretmenlerin can alıcı demiryollarını bloke etmesine karşı suçlamalarına yanıt olarak, şunları söyledi: “Hepimiz, hiç kimsenin yasaların dışında ya da üstünde olmadığı biçimindeki en üst kriteri kabul edeceğiz. Hepimiz uslu duralım… İş sektörü, yatırım yapma, iş yaratma ve hazineyi güçlendirme biçiminde temel bir toplumsal role sahiptir; siz bunu mükemmel yapıyorsunuz ve bunu birlikte yapmaya devam edeceğiz.”

López Obrador, 19 Şubat’ta, ordunun 106. yıldönümünü kutlayan bir tören sırasında, askerlerden oluşan bir dinleyici topluluğuna, yeni Ulusal Muhafızlar, mevcut askeri birlikler ve federal polis, “koordineli bir şekilde ve ülkeyi huzura kavuşturma azmiyle çalışacak,” diye konuştu.

2017’de, Meksika’ya yapılan tüm doğrudan yabancı yatırımların yaklaşık yüzde 60’ı ABD’den ve Kanada’dan gelmiş ve bunlar çoğunlukla imalat ve finans sektörlerinde yoğunlaşmıştı. Meksikalıların en zengin yüzde 10’u, ülkedeki mali varlıkların yüzde 80’ini kontrol ediyor, yıllık gelirlerin üçte ikisini alıyor ve tüm servetin yüzde 64’ünü elinde bulunduruyor. 2008’den beri, dört milyon kişi daha resmi yoksulluk sınırının altına düştü ve nüfusun yaklaşık yarısını oluşturan 54 milyon kişinin arasına dahil oldu.

Böylesi ekonomik eşitsizlik düzeyleri ve Meksika egemen seçkinlerinin ABD ve Kanada emperyalizmine bağımlılığı, demokratik yönetim biçimleri ile bağdaşmamaktadır.

Egemen sınıf, büyüyen direnişe yönelik yanıtını, 1970’lerin ve 1980’lerin deneyimine dayandırıyor. O dönemde, Stalinistler, Guevaracılar, Pablocular ve sendikalar dahil diğer küçük burjuva ulusalcı hareketler, radikalleşen işçileri, köylüleri ve gençleri, burjuvazinin şu ya da bu kesimine tabi kılarak siyasi olarak silahsızlandırmışlardı. Ardından, Washington ve yerli oligarşiler tarafından aşırı sağcı rejimler kurulmuş ve bu rejimler, on binlerce kişiyi katletmek, işkenceden geçirmek ya da “kaybetmek” için terörist askeri ve paramiliter güçleri desteklemişti.

Milyonlarca işçi sınıf mücadelesine girer ve mücadelelerini birleştirmek için gitgide daha çok sınırların ötesine bakarken, yirminci yüzyılın kanlı yenilgilerinin şu can alıcı tarihsel dersi gündeme geliyor: yükselen işçi sınıfı hareketinin dünya çapında kapitalizmi yıkmak ve sosyalizmi kurmak üzere bağımsız ve devrimci bir programla donatılması gerekiyor.

Loading