Sosyalist İşçi Partisi, Cezayir rejimine karşı hareketi raydan çıkarmaya çalışıyor

İşçiler Cezayir askeri diktatörlüğüne karşı grevlere girişir ve milyonlarca işçi ve genç ülke genelinde sokaklara dökülürken, küçük burjuva Sosyalist İşçi Partisi (PST), hareketi raydan çıkarmaya çalışıyor. Mücadele, işçi sınıfının iktidarı alma gerekliliğini gündeme getirirken, PST, Cezayir’in kanlı rejiminin kendisini reformdan geçireceğine ilişkin yanılsamaları teşvik ediyor.

Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) rejimi, seçimleri askıya alacağını ve sembolik devlet başkanı Abdulaziz Buteflika’nın, yalnızca, protestoların sona ermesinden sonra emekliye ayrılacağını ilan etti. Bu, rejimin, işçilere ve gençlere hiçbir taviz vermemeyi ve aynı yozlaşmış rejimin başına yeni bir kukla başkan geçirmeyi planladığının bir işaretidir. Gelgelelim, PST’nin Fransa’daki kardeş örgütü Yeni Anti-Kapitalist Parti’nin (NPA) web sitesinde yayınlanan bir makale, bu manevrayı, “rejimin, sisteme karşı bir zafere dönüştürülecek olan ilk geri adımı” olarak alkışlıyor.

PST üyesi Kader Leoni, “Buteflika’nın emekliliğinin duyurulması, devam etmekte olan olağanüstü halk hareketinin sonucudur,” diye yazıyor ve ekliyor: “Ancak henüz kazanmadık! Buteflika, emekliliğini duyurdu ... ama hala devlet başkanı!” Leoni, FLN rejiminin, Cezayir’in anayasasının yeniden yazılması yoluyla kendini reformdan geçirmesini talep ediyor:

“İkinci bir Cumhuriyet ve yeni bir anayasa vaadi, süresiz olarak ertelenme veya daha da kötüsü, herhangi bir demokratik iyileşme olmadan, tersine, Fransa başta olmak üzere, emperyalist güçler ile birlikte, burjuvazinin ve ordunun en önemli kesimleri tarafından talep edilen serbest piyasa reformlarını arttırarak rejimi yeniden toparlamaya hizmet etme tehlikesi ile karşı karşıya. ... Hareketi sürdürmeli, Buteflika’nın derhal ayrılmasını sağlamalı ve seferberlik sırasında seçilmiş delegelere, onun öz örgütlenmesine ve süregiden kitlesel grevlere dayanan yeni bir kurucu meclis dayatmalıyız.”

Anayasayı yeniden yazma yönündeki bu çağrı, işçilerin ve gençlerin hareketini sona erdirmeyi, onları rejime tabi kılmayı ve işçi sınıfının büyüyen uluslararası hareketinden ayırmayı amaçlamaktadır.

Fransız işçilerinin kitlesel “sarı yelek” protestoları, Sudan'daki kitlesel protestolar ve grevler ve Kuzey Afrika genelinde grevler devam ediyor. Öğretmen grevleri beş kıtaya yayılmış durumda ve otomotiv işçileri arasında kitlesel muhalefet artıyor. Bu, kendisini, Meksika'da bu yıl maquiladoras greviyle dışavurdu (Kuzey Amerika'da son 20 yıldaki en büyük grev).

PST, Cezayirli işçilerin ve gençlerin mücadelelerini uluslararası sınıf kardeşlerinin mücadeleleri ile birleştirmeye uğraşmak yerine, hukukçulardan oluşan bir ekip seçmelerini ve sabırla, FLN diktatörlüğü ile görüşme halinde yeni bir anayasa hazırlamalarını beklemelerini istiyor.

Bu yozlaşmış rejimin kendisini reformdan geçireceği düşüncesi saçmadır. FLN rejimi, İslamcıların 1991'deki milletvekili seçimlerini kazanmasının ardından İslamcı partileri ezmek ve iktidarda kalmak için, 1992-2002 arasındaki kanlı İç Savaş sırasında yüz binlerce insanın katledilmesi sürecini yönetmiştir. Milyonlar yoksulluk içinde yaşarken, üst düzey FLN yetkilileri, doğalgaz gelirlerinden gelen yüz milyarlarca doları Paris'te gayrimenkul satın alarak ve yabancı (“offshore”) banka hesaplarında tekelleştiriyor.

Genç işsizliği şu anda yüzde 30'a yakın ve nüfusun üçte ikisinden fazlası 30 yaşın altında. Cezayir İnsan Hakları Savunma Birliği'nin 2015'te yayınladığı bir rapor, 14 milyon dolayında insan günde 1,50 dolardan az bir gelirle tam bir yoksulluk içinde yaşarken, ulusal servetin yüzde 80'inin nüfusun tepedeki yüzde 10'unun elinde toplandığını ortaya koymuştu.

İleriye giden yol, işçi sınıfının iktidarı almak üzere sosyalist ve enternasyonalist bir program temelinde FLN'ye karşı devrimci mücadelesinden geçmektedir. FLN rejimi aracılığıyla Cezayirli emekçilerden yağmalanan zenginlikler kamulaştırılmalı ve işçi sınıfının kapitalizme karşı uluslararası ölçekteki daha geniş mücadelesinin parçası olarak, işçilerin demokratik denetimi altına alınmalıdır. Bu, yalnızca Buteflika'ya karşı değil ama kendini rejimin “sosyalist” muhalifi olarak gösterirken gerçekte onu savunan PST gibi partilere karşı da bir mücadeleyi gerektirmektedir.

PST'nin rolü

PST, sinik bir şekilde, demokratik bir reform gerçekleştirmek amacıyla rejimle mücadele ettiğini iddia etse de, işçi sınıfının bağımsız çıkarları ve isyancı işçilerin giderek büyüyen kitleleri arasında devrimci bir önderlik inşa etme uğruna mücadeleye bilinçli olarak düşmandır. Aşağıdan gelen tehdidi etkisiz hale getirmeye çalışan PST, rejimin sadece kılık değiştirmiş bir kanadı işlevi görmektedir.

PST, sağcı ve serbest piyasa yanlısı güçlerin müdahale etmeye çalıştığını çok iyi bildiği halde, harekete dayanan bir Kurucu Meclis seçme yönünde muğlak çağrılar yapıyor. Bu güçler, Buteflika döneminin bir başbakanının ve FLN önderliği ile sıkıntıları olan çeşitli iş insanlarının önderlik ettiği Mouwatana'yı içermektedir. PST üyesi Hocine Belalloufi, 7 Mart'ta yayınlanan “Cezayir: bir egemenlik krizinden siyasi bir krize” başlıklı makalede, protestolara katılanlar arasında “FCE [İş Önderleri Forumu] üyeleri ve FLN'nin belediye başkanları ve üyeleri” var, diye belirtiyor.

Belalloufi'nin Cezayir anayasasının nasıl yeniden yazılacağına karar vermesini istediği güçler bunlardır. Belalloufi, hareket, “ayrıntılı bir programa sahip değil, örgütlü değil, sözcüsüz; bilinen ve tanımlanmış bir önderliği bile eksik,” diye ekliyor. Bununla birlikte, “bu zayıflık, çelişkili bir biçimde, bu aşamada, [onun] güçlü yanlarını oluşturuyor ve hareketin inisiyatif almasını, saldırıya geçmesini ve taraftar-destekleyici kazanmasını engellemiyor.”

Belalloufi, protestocular tarafından yaygın biçimde FLN rejiminin bir aracı olarak alay edilen, Luveyze Hanun'un İşçi Partisi (PT) ve 1962'de Fransa'dan bağımsızlığın sağlanmasından sonra bizzat FLN eliyle kurulan hükümet yanlısı sendika bürokrasileri ile ittifak kurma çağrısı yapıyor. O, şunları yazıyor:

“Halk kampının sol kanadı, kendi adına, az çok uyumlu bir şekilde, halka bir ses veren ve bir Kurucu Meclis’in seçilmesi perspektifi üzerinden tek egemen rolüyle ona itibarını hızla iade eden, aşağıdan bir çözüm teklif ediyor. PT ve PST, onun, ne tür bir rejimin uygulamaya konacağına belirlemekle, derhal demokratik özgürlükleri ilan etmekle ve işçilerin ve yoksulların toplumsal özlemlerini ve taleplerini geciktirmeksizin gidermekle görevlendirilmesi gerektiğine inanıyor. PST, bu perspektifi paylaşan tüm partileri, sendikaları ve sosyal hareketleri bir araya getirecek şekilde, demokratik, serbest piyasa karşıtı ve emperyalizm karşıtı güçleri birleştirmeyi öneriyor.”

Bu, kitlelerin başkaldırdığı rejimin ve onun yandaşlarının, kendilerini demokratik ilan ederek, demokrasinin tarihi bir şekilde gelişmesine önderlik edeceklerini vaat etmek demektir.

Bu konuda en keskin uyarının yapılması gerekiyor: PST ve müttefikleri, rejimin araçlarıdır ve aşağıdan gelen bir tehdit karşısında onu acımasızca savunacaklardır. Cezayir'in hükümet yanlısı sendikaları, hareketin kuyruğuna takılmış durumdalar; öğretmenler sosyal medya üzerinden grevleri örgütledikten sonra, yalnızca hareketi kontrol altına almaya çalışmak için birkaç grev çağrısı yaptılar. PT ve PST, ayrıcalıkları FLN rejimi ile sıkı bağlarına dayanan ve rejime karşı bir devrimden korkan akademisyenler, gazeteciler ve sendika yöneticileri tabakası adına konuşmaktadır.

PST'nin FLN'ye ulusalcı yönelimi, onun küçük burjuva tabanının sınıfsal çıkarlarından kaynaklanmaktadır ve parçası olduğu Pablocu eğilimin Troçkizm karşıtı teorileri eliyle gerekçelendirilmektedir. Onun öncüsü olan Devrimci Komünist Grup (GCR), 1974'te, NPA'nın önceli olan Devrimci Komünist Birlik'in (LCR) Cezayirli sempatizanları tarafından kurulmuştur. LCR, 1953'te Troçkizmden ve Dördüncü Enternasyonal'in Uluslararası Komitesi'nden (DEUK) kopan Pablocu hareketin Fransa şubesiydi.

Bu eğilimin tarihsel kurucusu olan Michel Pablo, Cezayir'in Fransa'ya karşı bağımsızlık savaşının ardından iktidara gelen FLN'nin, Stalinist ve başka burjuva ulusalcısı örgütler ile birlikte, sosyalizme giden yeni bir yolun bir ifadesi olduğunu ve bunun işçi sınıfı içinde Marksist partilerin inşasını gerektirmediğini iddia ediyordu. FLN, işçi sınıfını değil ama Cezayir burjuvazisini temsil ettiği halde, Pablo, onun egemenliğinin, “karşı konulmaz bir biçimde, çok derin bir sosyalist devrime” önderlik ettiğinde ısrar etmişti. Pablo, bu düzmece temelde, birkaç yıl FLN rejimi için çalıştı.

Cezayir'deki PST, Fransa'daki NPA gibi, egemen çevreler ile onlarca yıllık bir bütünleşme sonucunda, düzene uygun bir orta sınıf taban olarak ortaya çıktı. Her iki parti de, kapitalizm karşıtlığına ya da sosyalizme yönelik içi boş göndermeler yapmayı sürdürse de, politikaları gericidir. Bunun belki de en açık kanıtı, PST'nin, kendisine “emperyalizm karşıtı” süsü verirken, 2011'de Mısır'da ve Tunus'ta yaşanan işçi ayaklanmalarının ardından, Libya ile Suriye'deki kanlı rejim değişikliği savaşlarında İslamcı vekilleri silahlandırması için Fransız emperyalizmine açıkça çağrıda bulunan NPA'ya bağlı olmasıdır.

Mısır Devrimi'nin dersleri

Mısır'daki devrimci deneyimlerin dersleri, bugün PST'nin karşıdevrimci rolünün işçiler için doğurduğu tehlikeler konusunda özellikle keskin bir uyarıdır.

2011-2013 arasında Mısır'da yaşanan olaylar, Dördüncü Enternasyonal'in kurucusu Lev Troçki tarafından geliştirilmiş olan Sürekli Devrim stratejisinin doğruluğunu, trajik bir şekilde, olumsuz yönde, kanıtlamıştır. Mısır ve Cezayir gibi geç kapitalist gelişmeye sahip ülkelerde, önceki çağlarda burjuva devrimleriyle elde edilmiş olan temel demokratik haklar, yalnızca, ezilen kitleleri arkasında toplayan işçi sınıfının, siyasi iktidarı ele geçirme ve uluslararası sosyalizm uğruna mücadelenin parçası olarak bir işçi devleti kurma mücadelesi ile elde edilebilir.

Mısır işçi sınıfı Mübarek rejimini alaşağı etmek için kahramanca mücadele etmiş olsa da, iktidarı kendi ellerine alması engellendi. Devrimci Sosyalistler (RS) partisi, bu süreçte belirleyici bir rol oynadı. RS, kitleleri aldatmak için “sol” bir söylem kullanırken, olayların farklı aşamalarında farklı burjuva hizipleri destekledi. Önce, Hüsnü Mübarek'in düşmesinin ardından iktidarı alan ordu önderliğindeki cuntanın demokratik reformlar başlatacağını iddia etti; sonra 2012'de, aynı temelde, Müslüman Kardeşler'i destekledi; en sonunda, 2013'te, bir darbe yapmaya hazırlandığı sırada ordunun burjuva müttefiklerine destek verdi.

RS'nin manevralarının tek istikrarlı özelliği, işçi sınıfının iktidar uğruna mücadele etmek için bağımsız devrimci partisini inşa etmeye yönelik yeminli düşmanlıktı. RS, böylece, General Abdülfettah El Sisi'nin darbesine, binlerce işçinin katledilmesine ve Mısır'da kanlı bir askeri diktatörlüğün yeniden kurulmasına zemin hazırlamaya yardımcı oldu.

Cezayir'deki diktatörlük yönetimi altında onlarca yıl içinde edindiği ayrıcalıkları korumak için her şeyi göze almış olan PST, gericilikte RS'den geri kalmayan bir yol izliyor.

Cezayirli işçilerin ve gençlerin FLN'ye ve onun Pablocu savunucularına karşı devrimci mücadelede ortaya çıkması, DEUK'un Pabloculuğa karşı Troçkizm uğruna onlarca yıllık mücadelesinin tarihsel bir doğrulamasıdır. Cezayir'deki en önemli görev, işçi sınıfını gerçekten devrimci bir perspektif ve önderlik ile donatmak için, Pabloculuğa karşı mücadele içinde DEUK'un bir şubesinin inşa edilmesidir.

Loading