Cuma günü, ABD tarihindeki en büyük göç baskınından iki gün önce, 700’den fazla kentte binlerce kişi, göçmenlerin topluca hapsedilmesine ve toplama kamplarındaki acımasız muameleye yönelik öfkelerini dile getirmek için protesto eylemleri düzenledi. ABD’nin her eyaletinde ve beş kıtada düzenlenen bu eylemler, uluslararası bir etkinliğin parçalarıydı.
Bu protestolar, Trump’ın göçmenlere yönelik faşizan saldırılarına karşı geniş bir halk muhalefeti olduğunu göstermektedir. Protestolar, hücrelerde yalnızca ayakta duracak kadar yer olduğuna, Gümrük ve Sınır Muhafaza (CBP) yetkililerinin çocukları diş fırçasından ve bebek bezinden yoksun bıraktığına ilişkin haberlerden sonra örgütlendiler. ABD-Meksika sınırında bir baba ile küçük kızının boğulması da, uluslararası ölçekte öfke uyandırmıştı.
Son haberler, CBP yetkililerinin, göç görevlileri arasındaki göçmen karşıtı düşünceleri bilmekle kalmayıp, bunları aktif biçimde teşvik ettiklerini açığa çıkarmış durumda. ProPublica’nın kapalı bir Facebook grubunda Sınır Devriyesi görevlilerinin göçmenlere karşı ırkçı ve sadist şakalar yaptığını ortaya çıkarmasından sonra, Cuma günü de, The Intercept, ABD Sınır Devriyesi kurumunun başındaki Carla Provost’un bu grubun üyesi olduğunu açığa çıkardı.
The Intercept’in haberiyle aynı gün, ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Teksas’taki göçmen işlem merkezlerine gitti. Pence, ardından şu iddiada bulundu: “Konuştuğum her aile, bana, kendilerine iyi bakıldığını söyledi. Gümrük ve sınır muhafaza kurumumuz, bu ailelere şefkatli bakım sağlamak için elinden geleni yapıyor.”
Pazar günü, bu “şefkatli” görevliler, Göç ve Gümrük Muhafaza (ICE) kurumunun ABD genelindeki büyük kentlerde gerçekleştireceği askeri tarzda gözaltıların ardından binlerce kişi hakkında işlem yapacaklar. Bu süreçte, seçilmiş adreslerde yaşayan tüm belgesiz kişiler “tamamlayıcı gözaltı” ile hedef alınacak.
Demokratik Parti, göçmenlere yönelik bu saldırının suç ortağı konumunda. Sadece iki hafta önce, Demokratlar, ezici çoğunlukla, Trump’ın toplama kamplarını finanse edecek olan bir yasa tasarısına oy verdiler.
Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin (WSWS) kampanya ekipleri, eylemlere katılanlara uluslararası sosyalist bir perspektif kazandırmak üzere ülke genelindeki “Özgürlük Işığı” eylemlerine katıldılar. Sosyalist Eşitlik Partisi’nin (SEP) ve Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler’in (IYSSE) birçok üyesi, toplanan kalabalıklara konuşma yaptı.
SEP üyesi Eric, Detroit’te düzenlenen bir mitingde şunları söyledi: “Demokratik Parti, 30 yıldır, sığınmayı zorlaştıran her önemli yasanın geçmesinden sorumludur. Çağrının, seçilmiş temsilcilere değil; işçi sınıfına yapılması gerektiğini düşünüyorum.
“Sosyalist Eşitlik Partisi, sınırların açılması, alıkonulan tüm göçmenlerin derhal serbest bırakılması ve sosyalizm uğruna mücadele temelinde, kentlerde, fabrikalarda ve depolarda çalışan milyonlarca işçinin kitlesel hareketinin inşa edilmesi çağrısı yapıyor.”
IYSSE üyesi Carlos, Ann Arbor’da toplanan 500 kişiye yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Demokratlar Trump’ın toplama kampları hakkında timsah gözyaşı döküp, ardından bu kampları finanse etmek için oy veriyorlar. Göçmenleri desteklediklerini iddia edip, yabancı işçileri toplumsal sefaletin kaynağı olmakla suçluyorlar. Sığınmacıların kötü durumunu önemsiyormuş gibi yapıp, sığınmacı krizini yaratan emperyalist savaşları destekliyorlar…
“Bizler, işçilerin seçtikleri ülkede yaşama ve çalışma hakkının vazgeçilmez bir sosyal hak olduğunu ilan ediyoruz. Sermayenin dünya çapında serbestçe dolaşmasına izin verirken, sermayeyi yaratan işçileri hayvanlar gibi kafeslere kapatan bir toplumsal düzeni reddediyoruz.”
Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin haber ekipleri, ülke genelindeki eylemlere katılanlara “Trump’ın baskınları ve faşizmin pis kokusu” başlıklı açıklamayı dağıttılar.
Washington, D.C.’de, 2.000 dolayında işçi, uzman ve genç, Beyaz Saray yakınındaki Lafayette Meydanı Parkı’nda toplandı.
Musevi soykırımından sağ kurtulmuş olan Emma, Hitler’in de, Trump gibi, Almanların karşı karşıya olduğu istihdam sorunlarını kullandığını ve “suç” hakkında konuştuğunu söyledi.
“Bunu daha önce görmüştüm. Bu insanlar ne zaman ‘yurtseverlik’ten söz etseler, gerçekte ‘milliyetçiliği’ kastederler.”
WSWS, Boston’da, aslen Fransa’dan gelmiş olan Lucille ve Paul ile konuştu. Paul, ABD ile Fransa’da olanlar arasında benzerlik olup olmadığı hakkında ne düşündüğünü sorduğumuzda, şu yanıtı verdi: “Evet, daha ileriye gitmek için bir tür yarış var. Burada kamplarda olanlar gerçekten ürkütücü. Kapınızı çalıp, sizi ülkeden atıyorlar.”
Lucille de şunları belirtiyordu: “Bu Fransa’da aslında yeni değil. En azından on yıldır devam ediyor. Sarkozy döneminde bile, tam da burada olduğu gibi, insanları tutacakları idari merkezler vardı. Calais’teki göçmenlik durumunda olduğu gibi, bunlar en az yirmi yıl geriye uzanıyor.” Her ikisi de, sığınmacıların boğulduğu Akdeniz’deki duruma dikkat çektiler.
Üniversiteden yeni mezun olan Thor, Detroit, Michigan’da WSWS’ye şunları söyledi: “Bir tavır almamız ve göçmen nüfusuna yapılanlara karşı daha büyük bir hareketin parçası olmamız gerektiğini hissettiğim için bugün bu gösteriye geldim.
“Trump yönetiminin eylemleri tiksindirici ama Demokratlar da bundan sorumlular. Demokratik Parti destekleyicisi değilim ve onların bir alternatif olduklarını düşünmüyorum. Onlar da bu kampların bir kısmını geliştirdiler ve bunun yıllardır devam etmesine izin veriyorlar.”
Thor, ayrıca şunları ekledi: “Meselenin, sözde ‘liberaller’i düzeltmek ya da bu çürümüş partiyi mücadele etmeye itmek olmadığı; onlardan tam bir kopuş gerektiği konusunda sizinle hemfikirim. Burada, Michigan’da, polis, eşcinsellerin onur yürüyüşü sırasında Nazileri korudu ve bunların hepsi kameraya çekildi.
“Demokratik Parti’nin durumu da buna benziyor. Alexandria Ocasio-Cortez ve bazı diğer ‘ilericiler’in, bu kirli saldırıları gerçekleştirirken Trump yönetimini koruduklarını söyleyebilirsiniz. Bu ikisi [Cumhuriyetçiler ve Demokratlar] birlikte çalışıyorlar.”