Suriye’ye yaklaşan askeri harekat öncesinde HDP’li belediye başkanları görevden alındı

Pazartesi sabahı, Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediye eş başkanları Adnan Selçuk Mızraklı, Ahmet Türk ve Bedia Özgökçe Ertan, İçişleri Bakanlığı’nın “terörü destekleme” suçlamasıyla antidemokratik bir şekilde görevden alındılar. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümeti, seçilmiş belediye başkanlarının yerine “kayyum” atadı.

Bu operasyon, Ankara’nın, Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) Suriye kolu olan Kürt milliyetçisi Halk Savunma Birlikleri’ni (YPG) hedef alan yeni bir askeri harekat başlatma hazırlıklarının arttığı sırada gerçekleşiyor.

Görevden alınan Halklarının Demokratik Partisi (HDP) üyesi eş belediye başkanlarının her biri 31 Mart yerel seçimlerinde yüzde 50’den fazla oy almıştı.

İçişleri Bakanlığı, bu gayrimeşru operasyonunun ardından uzun bir açıklama yaptı ve şu iddiada bulundu: “Son yıllarda teröre karşı yürütülen kararlı mücadele sonucunda büyük bir acziyete düşen PKK/KCK terör örgütü ve uzantıları; bazı belediye başkanları aracılığıyla belediyelerin imkanlarını illegal amaçlar için kullanmışlardır.”

Seçilmiş HDP’li belediye başkanlarının görevden alınması ilk kez olmuyor. HDP, uzun süredir, AKP hükümetinin ve devlet makamlarının keyfi ve açıkça antidemokratik uygulamalarının hedefi olmuş ve önderlerinin birçoğu “terörü” destekleme gerekçesiyle hapse atılmıştır. 2016-17’de, Ankara’nın NATO destekli 15 Temmuz askeri darbe girişiminin ardından uygulamaya koyduğu olağanüstü hal sırasında, hükümet, 2014’te seçilmiş olan 90’dan fazla HDP destekli belediye başkanını görevden almış ve yerlerine “kayyum” atamıştı.

Sabah saatlerindeki operasyonların ardından, bu kentlerdeki belediye binalarını kuşatan polis güçleri, binalara giriş çıkışları engellediler. Haberlere göre, Van’da, internet ve telefon hatları kesildi ve kent merkezine giden bütün yollar polis ve askerler tarafından kapatıldı. Belediye binasının etrafına yüzlerce polis ve onlarca zırhlı araç konuşlandırıldı ve helikopterler devriye gezmeye başladı. Diyarbakır’da, polis, sabahki operasyonu protesto etmeye giden binlerce kişiye tazyikli suyla sert bir şekilde saldırdı ve birçok kişi yaralandı.

İstanbul dahil başka kentlerde de protestoculara yönelik sert müdahalelerde onlarca kişi gözaltına alındı.

Erdoğan hükümetinin operasyonu, seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınması ile sınırlı değildi. İçişleri Bakanlığı, aynı saatlerde, 29 kentte 418 kişinin gözaltına alındığını belirttiği bir açıklama yaptı. HDP yöneticilerini ve üyelerini hedef alan geniş kapsamlı polis baskınları, geçtiğimiz hafta onlarca HDP üyesinin ve destekçisinin gözaltına alınmasının ardından gerçekleşti.

Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Pazar günü, ülkenin doğu ve güneydoğusunda PKK militanlarına karşı bir operasyon başlattı. Bunun yanı sıra, Türk ordusu, 27 Mayıs’tan beri, Irak’taki PKK güçlerine karşı “Pençe Harekatı” adlı bir sınır ötesi hava saldırısı sürdürüyor ve Suriye sınırına askeri konuşlanmasını arttırıyor.

HDP, Pazartesi sabahı düzenlenen sert operasyonların ardından, “Susmayacağız, durmayacağız...” başlıklı bir açıklama yaptı ve “Belediye Meclis üyelerimize ve belediyelerimizde çalışanlara yönelik ağır bir gözaltı operasyonu halen sürmektedir,” diye belirtti. Açıklamanın devamında, hükümet tarafından atanmış olan “Kayyımlar döneminde bu 3 büyükşehir başta olmak üzere bütün belediyelerin kaynakları tüketilmiş, bir enkaz geride bırakılmıştır,” deniyordu.

HDP önderliği, hükümetin bu antidemokratik operasyonları kendi atadığı kayyumların yolsuzluklarının ortaya çıkarılmasını “hazmedemediği” için düzenlediğini iddia etse de, bu önleyici operasyon, Türk ordusunun Suriye’ye yönelik yaklaşan askeri harekatıyla doğrudan bağlantılıdır.

7 Ağustos’ta, Türk ve ABD’li askeri yetkililer, Suriye’nin kuzeyinde, Fırat’ın doğusunda, Türkiye’nin ABD ile koordinasyon halinde kontrol edeceği bir “güvenli bölge” kurma konusunda anlaşmaya varmıştı. Söz konusu “güvenli bölge”nin kesin koşulları konusundaki belirsizliğe karşın, Ankara’nın başlıca amacı, orada Kürtlerin önderliğindeki ön devlet oluşumunu ortadan kaldırmak ve ABD’nin Suriye’deki başlıca vekil gücü olan YPG milislerini bölgeden çıkarmaktır. Bununla birlikte, Erdoğan hükümeti, Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıları bu “bölge”ye yerleştirmeyi planladığını ilan etmiş durumda.

Kürt milliyetçisi güçler, Ankara’yı, bölgede Kürt halkına karşı zorunlu bir nüfus değişimi düzenlemeyi planlamakla suçluyor.

Washington ile Ankara arasında “güvenli bölge” üzerine varılan belirsiz anlaşmanın ardından, üst düzey Türk yetkililer, defalarca, ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde bir güvenli bölge kurulmasını herhangi bir şekilde ertelemesini hoş görmeyeceklerini açıkladılar.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Perşembe günü düzenlenen bir basın toplantısında şunları söyledi: “Burada başından beri söylediğimiz bir şey var, ABD'nin bir oyalama taktiğinin geçerli olmayacağıdır. Maalesef Münbiç'te böyle bir oyalamaya gittiler, sözlerini tutmadılar.” ABD’nin bölgede YPG’ye askeri desteğinin sürdüğünü söyleyen Çavuşoğlu, “ABD bu teröristlere silah yardımını devam ettiriyor,” dedi. Çavuşoğlu, bununla ilgili herhangi bir resmi teyit olmamasına rağmen, ABD Başkanı Donald Trump’ın Türk askerlerinin Suriye’de “20 mil” içeriye girmesi konusunda “söz” verdiğini iddia etti.

Aynı gün, Milli Savunma Bakanlığı, yaptığı açıklamada, ABD Avrupa Kuvvetleri Komutan Yardımcısı Korgeneral Stephen Twitty başkanlığındaki askeri heyetin, anlaşma doğrultusunda bir “Ortak Harekat Merkezi”nin kurulma hazırlıklarının parçası olarak Şanlıurfa’yı ziyaret edeceğini belirtti.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da, Ankara’nın Suriye’nin kuzeyini istila etme kararlığını vurguladı. Akar, TRT Haber’de yayınlanan röportajda, “… ister 'B', ister 'C planı' deyin eğer bunlar yürümezse kendi başımıza yapacağımız faaliyetlerimiz de hareketlerimiz de olacaktır,” diye konuştu.

Bakanlığın yaptığı açıklamaya göre, Pazartesi günü, Tel Rıfat’taki YPG güçlerinin saldırısına ve taciz ateşine uğradığı söylenen Suriye’nin kuzeyindeki Türk kuvvetleri, bölgedeki YPG hedeflerini vurdu.

Ankara, son üç yılda, YPG’ye karşı iki askeri harekat düzenler ve ABD’nin Suriye’deki gücünü sınırlama temelinde Moskova ve Tahran ile kırılgan bir ittifak kurarken, Rusya ve İran destekli Suriye yönetimine karşı El Kaide bağlantılı İslamcı güçleri desteklemeyi sürdürdü. Washington ile Ankara arasında yapılan anlaşmanın ardından, hem Şam hem de Moskova, Tahran ve Pekin, ABD ile Türkiye’nin kuzey Suriye’yi yasadışı bir şekilde işgal etme hazırlıklarını kınadılar.

Suriye’deki durumun tehlikeli karmaşıklığının açık bir işareti olarak, Pazartesi günü, Esad yönetimi, Erdoğan hükümetini, Suriye’nin İdlib vilayetinde bulunan ve Şam’ın ve Moskova’nın haftalardır saldırı düzenlediği El Kaide bağlantılı güçleri kurtarmaya çalışmakla suçladı.

Suriye devletine ait SANA haber ajansına göre, Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanlığı’nda yetkili bir kaynak şunları söyledi: “Pazartesi sabah saatlerinde, silah, mühimmat ve malzeme yüklü Türk araçları, yenilgiye uğratılan Nusra Cephesi teröristlerine yardım etmek için sınırı geçerek İdlib vilayetinin Serakib kentine girdiler ve oradan da Han Şeyhun kentine girmeye planlıyorlar.” Aynı gün, Türkiye Milli Savunma Bakanlığı, Suriye’de düzenlenen bir hava saldırısında 3 sivilin öldüğünü, 12 kişinin de yaralandığını belirtti.

Açıklamada, şunlar belirtiliyordu: “İdlib bölgesinde Rusya Federasyonu ile yapılan mevcut mutabakat ve anlaşmalara aykırı olarak Rejim tarafından gerçekleştirilen ve sivil/masum insanlara büyük zararlar vererek giderek insanlık dramına dönüşen operasyonlar, Rusya Federasyonu makamlarına yapılan tüm uyarılara rağmen devam etmektedir.”

Loading