Yunanistan’ın Yeni Demokrasi hükümeti Syriza’nın sığınmacı karşıtı politikasını yoğunlaştırıyor

Yunanistan’ın yeni iktidara gelen Yeni Demokrasi (ND) partisi, önceki Syriza (Radikal Sol Koalisyon) hükümetinin sığınmacı karşıtı acımasız politikalarını yoğunlaştırıyor. Sağcı ND hükümeti adına konuşan Göç Politikası Bakanı Giorgos Koumoutsakos, sığınmacılara yönelik saldırıları ve sığınmacıların ülkeden zorla sınır dışı edilmesini artırarak, Yunanistan’ın sığınmacı karşıtı politikalarını güçlendirmeye çağırdı.

Koumoutsakos, Syriza'yı sığınmacılara yönelik acımasız yöntemlerini ileriye götürmediği için eleştirdi: “Ne yazık ki, önceki hükümetin geri dönüş konusunda düşük performans gösterdiği,” diyen Koumoutsakos, bununla Syriza’nın ülkeden yeterince sığınmacı sınır dışı etmediğini kastediyordu. Koumoutsakos, iki ülke arasında büyüyen gerginliğin ortasında, sığınmacıların çoğunluğunun Yunanistan’a Türkiye’den ve Ege Denizi üzerinden girdiğini işaret ederek, “kaçakçı ağını düzgün bir şekilde düzenlemekte başarısız olduğu ve kıyılarını titizlikle izlemekte yetersiz kaldığı” gerekçesiyle Türkiye’yi de eleştirdi. Sığınmacıların çoğunluğu Yunanistan’a Türkiye’den Ege Denizi üzerinden giriyor.

Koumoutsakas ve ND hükümeti, partinin “sınırları koruma, Kabul ve Kimlik Saptama Merkezlerini sıkı bir şekilde izleme ve sığınmacıların adalara çıkmasını engelleme” hedeflerine doğrultusunda, Avrupa Birliği (AB) ile yeni anlaşmalar yapma peşinde koşuyor. Hükümetin amacı, Türkiye’ye geri dönen sığınmacı sayısını daha da artırmak ve AB’nin sığınmacı karşıtı sağcı politikasını güçlendirmektir.

Şu anda, Yunanistan'da 70.000 civarında sığınmacı gözaltında tutuluyor. Yalnızca son birkaç hafta içinde 17.000 ile 20.000 dolayında sığınmacının, Sakız Adası, Sisam, Midilli, Kos ve Leros adalarında insanlık dışı koşullarda çürümeye terk edildiği öğrenildi. Sığınmacılar, onların sadece bir kısmını tutmak için tasarlanmış fiili toplama kamplarına aşırı kalabalık bir halde sıkıştırılmış durumdalar. Midilli’de bulunan Moria kampı BBC tarafından “dünyadaki en kötü sığınmacı kampı” olarak betimlendi. Pek çoğu çocuk olan 7.000 sığınmacı, 2.000 kişi için tasarlanmış Moria kampında yaşamak zorunda bırakılıyor.

Bu korkunç koşullara yönelik siyasi sorumluluk, çevik kuvvetin saldırıları, zorla ülke dışına atma ve toplama kamplarının kurulması dahil olmak üzere sığınmacılara yönelik acımasız bir kampanya yürüten önceki Syriza hükümetine aittir.

Mart 2016’da AB, Türkiye ve Syriza hükümeti arasında imzalanan kokuşmuş anlaşma, Yunanistan’ı AB’nin sığınmacı hapishanesine dönüştürdü. Anlaşma, Yunanistan’a “düzensiz” yollarla giren (yani, Türkiye’den Yunanistan’a tekne ile tehlikeli yolculuk yapan) sığınmacıları Türkiye’ye geri göndermeyi şart koşuyor. Anlaşmaya göre, sadece Türkiye’de zulüm gördüklerini ispatlayabilenler Yunanistan’da sığınma hakkı elde edebiliyor. Sığınmacılar, Yunanistan’da sığınma başvuruları işleme konana kadar gözaltında tutuluyorlar. Yaptıkları başvuruların çoğu reddediliyor ve Türkiye’ye geri gönderiliyorlar.

Anlaşma, Türkiye’ye geri sürülen sığınmacıların bir daha Avrupa’ya ulaşma umutlarını yok ediyor. Anlaşmaya göre, daha önce Avrupa’ya “yasadışı” yollarla girmeye çalışmış kişiler, listenin en altında işaretleniyor ve Avrupa’ya ulaşmaları olanaksız hale getiriliyor.

ND, polis devleti baskısı ve sığınmacılara yönelik saldırı planlarını geliştirirken, kendisini doğrudan Syriza'nın uyguladığı politikalara ve kurumlara dayandırıyor. Bu ayın başlarında, Atina'daki polis ve güvenlik güçleri bir hafta içinde altı kapsamlı operasyon düzenlediler. 17 kişi, uyuşturucu bulundurma ve yasadışı giriş yapma gerekçesiyle tutuklandı. On yedi kişiden 14'ü Irak, İran, Libya, Cezayir, Afganistan ve Suriye'den gelen yabancı uyruklu insanlardan oluşuyor.

Ağ Operasyonu adı verilen operasyonlar, ND’nin Atina’daki polis varlığını artırma planının bir parçası. İnsan Hakları İzleme Örgütü geçtiğimiz günlerde bu operasyona dair yaptığı açıklamada, “Atina’daki metro istasyonlarında devriye gezen, ‘Kara Panterler’ denilen yaklaşık 130 silahlı polisin görüldüğünü” bildirdi. Buna ek olarak, geçen hafta ND, polisin okul kampüslerine girmesini engelleyen Akademik Sığınma yasasının kaldırıldığını duyurdu. Yasanın sona erdirilmesi, kampüslerde polisten korunmak isteyen öğrencilere, işçilere ve sığınmacılara yönelik saldırıların önünü açıyor.

Bu yasanın yürürlükten kaldırılması, diktatörlük kokusu yayıyor. Söz konusu yasa, öğrencilerin, 1974’te, CIA destekli kanlı “albaylar cuntası”nı alaşağı eden ayaklanmayı tetiklemede oynadıkları rolün kabul edilmesiyle uygulamaya konmuştu. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün belirttiği gibi, “Yunanistan hükümetinin Atina’nın merkezine yönelik yeni polis planı, eski kötü günlere dönüş gibi görünüyor.” Bu adım, Yunanistan’da işçi sınıfı hareketinin kanlı bir şekilde bastırılmasını ve aşırı sağcı güçleri meşrulaştırıyor. Yunanistan hükümetinin bu adımı, İspanya Yüksek Mahkemesi’nin 1936 faşist darbesini meşrulaştırma kararıyla ve aşırı sağcı üniversite profesörlerinin saldırgan ve militarist bir Alman dış politikasını meşrulaştırmak için Hitler’in suçlarını önemsizleştirmeleriyle uyumludur.

Güvenlik güçlerini geliştirilmesi ve sığınmacılara yönelik polis devleti önlemleri, aynı sürecin parçalarıdır. Tüm dünyada –ister muhafazakar ister sosyal demokrat isterse de Syriza gibi küçük-burjuva sahte sol gericiler önderliğinde olsun– kapitalist hükümetlerin milliyetçi ve sığınmacı düşmanlığını kışkırtması, işçi sınıfı içinde artan öfkeyi ve muhalefeti ulusal temelde bölmeyi amaçlamaktadır. Sığınmacılara karşı alınan otoriter önlemler, işçi sınıfını bir bütün olarak bastırmak için zemin hazırlamaktadır.

Atina'daki polis varlığının artması ve sığınmacılara yönelik artan baskı, göçmenleri ve bir bütün olarak Yunanistan halkını hedef alan istihbarat gözetiminin artmasıyla el ele gidiyor. Bunun en somut ifadesi, sığınmacıların beş bağlantı noktasından biri olan Samos adası üzerinde, gökyüzünden abartısız her şeyi gören bir makine olan bir zeplin balonunu yakın zamanda yerleştirmesidir.

Koumoutsakos, Yunan televizyon kanalı ANT1'e kısa süre önce verdiği bir röportajda şunları söylemişti: "Samos'a, FRONTEX ile işbirliği içinde büyük bir alanın fotoğrafını çekecek bir Zeplin balonu yerleştirilecek. Bu, teknenin kaçakçılardan ne zaman ayrıldığını bileceğiniz, Türk tarafına haber verebileceğiniz ve size yaklaştığını görebileceğiniz anlamına geliyor. [AB-Türkiye] anlaşması uyarınca Türk tarafıyla iyi bir işbirliği amaçlıyoruz."

ND, Yunanistan'a deniz yoluyla giren sığınmacıların gözetimini genişletmek için AB'nin sınır ve sahil güvenlik kurumu FRONTEX ile çalışıyor. Zeplin, FRONTEX ile koordinasyon halinde, sığınmacı teknelerini bir Yunan adasına varmadan arayıp bulacak ve Türk yetkililerini uyaracak. Bu hava izleme sistemi, ND hükümetine Yunanistan'a giren sığınmacıların yerleri hakkında daha fazla bilgi verecek. Bu sistem, Yunanistan'a sığınmacı girişini engellemek için yeni ve daha acımasız yöntemlere zemin hazırlıyor.

ND iktidara gelmeden ve zeplini devralmadan önce, bunu uygulamak için FRONTEX ile çalışan Syriza hükümetiydi.

Loading