ABD’nin petrol sahalarına el koyması Suriye’deki gerilimleri tırmandırıyor

ABD, Suriye’nin kuzeydoğusundaki Deyrizor vilayetinde bulunan petrol sahalarına zırhlı araçlarla takviye edilen yüzlerce asker konuşlandırdı. Haberlere göre, bölgede iki yeni üs kuruluyor. Türk medyası, bölgeye, asker, tank, zırhlı araç ve cephane ile birlikte, çok sayıda iş makinesi ve malzeme gönderildiğini bildirdi.

Pentagon yetkilileri, Perşembe günü düzenlenen bir basın toplantısında, yeni konuşlanmayı savundular. Ancak onlar, ABD Başkanı Donald Trump’ın oradaki askerlerin “petrolü alması” konusundaki açıklamaları hakkındaki sorulara yanıt vermeyi kararlılıkla reddettiler. Savunma Bakanı Esper’in, geçtiğimiz hafta, ABD misyonunun, gerekirse “ezici güç” kullanarak “Rus ya da Suriye güçlerini oraya erişimden mahrum bırakmayı”, petrol üzerinde hak talebinde bulunmalarını engellemeyi kapsadığını söylemesiyle ilgili sorular da yanıtsız kaldı.

ABD Genelkurmay Başkanı Yardımcısı, Tuğamiral William D. Byrne, Jr, ABD’nin Suriye’deki operasyonlarının hedefinin 2016’dan beri değişmeden kaldığını robot gibi tekrarladı: “IŞİD’in [Irak ve Şam İslam Devleti] yenilgiye uğratılması.” Ayrıca, ABD kuvvetlerinin “SDG’li [Suriye Demokratik Güçleri] ortaklarımızla omuz omuza” savaştığını tekrar tekrar ekledi.

Donanma subayı, ABD kuvvetlerinin Suriye’deki tüm petrol sahalarını mı yoksa onların yalnızca bir kısmını mı ele geçireceği sorusuna karşılık olarak, bunun “sahadaki komutanlara” kaldığını ima etti.

Byrne, sahalara yaklaşan Suriye ve Rusya birliklerine ateş açma yetkilerinin olup olmadığına ilişkin soruya, “angajman kurallarının ayrıntılarına girmeyeceğini” söyleyerek yanıt verdi ve dünyanın en büyük iki nükleer gücünün kuvvetleri arasında bu tür bir silahlı çatışmayı önlemek için yürürlükte olan “çatışmayı önleme kanalları”nın olduğunu iddia etti. “Bölgedeki herkes Amerikan kuvvetlerinin nerede olduğunu biliyor” diyen Byrne, ABD ordusunun “hiç kimsenin kuvvetlerimize yaklaşmamasını garantiye almaya çalışacağını” söyledi ve bunu yapmaları durumunda, “komutanlar her zaman meşru müdafaa hakkını muhafaza ederler,” diye ekledi.

Pentagon’un öne sürdüğü tüm bu anlatı, geçtiğimiz ayki olayları bellekten silmek üzere tasarlanmıştır. Trump, geçtiğimiz ay, Türkiye’nin SDG’yi (SDG’nin ana birliklerini oluşturan Kürt YPG milisleri, Ankara tarafından Kürt ayrılıkçı PKK örgütünün uzantısı olarak görülüyor) Türkiye-Suriye sınırından çıkarmayı amaçlayan harekatına yeşil ışık yakmıştı.

Bunu, Trump’ın, Washington’ın “ebedi savaşlarına” son verdiği ve tüm ABD askerlerini Suriye’den çekerken “uzun zamandır kana bulanan bu kumluk için başkalarının savaşmasına izin vereceği” açıklamaları izlemişti.

Geçtiğimiz ayki çekilme duyurusu, tıpkı Aralık 2018’de ABD askerlerini Suriye’den çekme konusunda yaptığı önceki açıklamada olduğu gibi, Washington’da bir siyasi fırtınaya neden oldu (o dönem savunma bakanı, General James Mattis istifa etmişti). Ordu kurmaylarının ve istihbarat kurumunun geniş kesimlerinin yanı sıra hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler Trump’ı “Kürtlere ihanet etmekle” suçladılar.

Buna karşılık Trump, ABD askerlerinin “petrolü almak” için Suriye’de kalacağı ve petrolü çıkarmak için ExxonMobil ile anlaşma yapmayı düşündüğü biçimindeki haydutça açıklamayı yaparak tavrını değiştirdi.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ise, bu açıklamalara, Trump’ın “şeffaflığını” överek yanıt verdi. Esad, önceki ABD başkanları “suç işleyip Nobel ödülleri aldılar ve insan haklarının ve soylu ve benzersiz ABD değerlerinin –ya da Batılı değerlerin– savunucuları gibi davrandılar ama lobiler yararına hareket eden bir grup suçluydular,” diye belirttiği açıklamasında, Trump’ın ise “petrolü istiyoruz” dediğini ve “en azından dürüst” olduğunu ekliyordu.

ABD “misyonu”nun devam etmesinin “IŞİD’le savaş” ile ya da Kürtleri korumakla bir ilgisi bulunmuyor.

ABD ordusu, tahminen 800 asker ve petrol sahalarını işgal eden ek paralı askerlerle birlikte, sekiz yıl önce Obama yönetimi altında başlatılan ve CIA tarafından organize edilen rejim değişikliği savaşının temelini oluşturan aynı stratejik hedeflerle Suriye’de kalıyor.

Washington, hâlâ, Esad hükümetini devirmeyi ve onun yerine Şam’da daha uysal bir kukla rejim geçirmeyi amaçlamaktadır. Aynı zamanda da, Esad hükümetinin başlıca destekçileri –ve ABD emperyalizminin başlıca bölgesel rakipleri– olan İran’ın ve Rusya’nın etkisini zayıflatmaya kararlıdır. Ayrıca, Çin’in Ortadoğu’daki rolünü genişletmesini önlemek istemektedir.

Suriye’deki savaş, Trump’ın itiraf ettiği üzere, ABD’nin Irak ile Libya’daki yıkıcı emperyalist müdahalelerinde ve İran’a karşı askeri saldırı tehditlerinde olduğu gibi, petrol ile ilgilidir. Bir milyondan fazla yaşama mal olan ve bütün toplumları kırıp geçiren bu savaşlar, Washington’ın rakiplerinin, özellikle de Çin’in bağımlı olduğu Ortadoğu’daki enerji kaynakları üzerinde ABD’nin kontrolünü sağlamayı amaçlamaktadır. Bu savaşların temel amacı, askeri şiddete başvurarak ABD’nin dünya kapitalist piyasaları üzerindeki egemenliğinin gerilemesini tersine çevirmektir.

Washington, Deyrizor vilayetindeki petrol sahalarına el koyarak, Şam hükümetini ülkenin savaştan harap olmuş altyapısını ve ekonomisini yeniden kurmak için gerek duyduğu kritik enerji kaynaklarından mahrum bırakmayı amaçlıyor.

Washington, Suriye iç savaşının başından sonuna kadar bu hedefi takip etmiştir. Önce El Kaide’nin Suriye şubesi El Nusra Cephesi petrol sahalarını ele geçirmiş; onu IŞİD ve son olarak Kürt YPG milisleri izlemiştir.

ABD ordusu, El Kaide’nin ya da IŞİD’in petrol sahalarını kendi çıkarları için kullanmasını, petrolü Türkiye sınırı üzerinden nakletmesini ve faaliyetlerini finanse etmek için kullandıkları milyonlarca dolar kazanmalarını engellemek için hiçbir şey yapmadı. Sonunda hem sahaları hem de petrolü nakletmek için kullanılan yakıt tankerlerini bombalayan Rus kuvvetleri oldu.

ABD’nin petrol sahalarını yasadışı işgal etmesi, Rusya’ya karşı doğrudan bir provokasyonu temsil ediyor. Suriyeli web siteleri, Suriye hükümetinin hem Rusya hem de Çin ile petrolün çıkarılması üzerine anlaşmalar imzaladığını bildiriyorlar. Suriye’de daha önce petrol yatırımları bulunan Çin, ülkenin yeniden inşasında başrol oynamaya hazır.

Washington ve Avrupalı müttefikleri, ülkeyi enerji kaynaklarından yoksun bırakarak Suriye hükümetini boğmak ve Suriye halkını açlıktan boyun eğmeye zorlamak için ellerinden geleni yaptılar. Suriye’den petrol alan, Suriye’ye petrol gönderen ya da ülkenin petrol üretimine yatırım yapan herkese karşı geniş kapsamlı yaptırımlar getirildi.

2011’de rejim değişikliği savaşının başlatılmasından önce, Suriye’nin petrol üretimi, günde ortalama 400.000 varildi. Bu üretim, ülkenin kendi kullanımına yetecek seviyedeydi ve ayrıca ihracat gelirlerinin yaklaşık yüzde 35’ini oluşturuyordu. Bazı uzmanlar, yönetimle bağlantılı olanların ölçüsüzce multi milyonerlere dönüşmeleri nedeniyle, gerçek üretimin ciddi ölçüde daha fazla olduğundan kuşkulanıyorlar.

Trump yönetiminin, Türkiye’nin harekatının önünü açan ve ardından Suriye’nin petrol sahaları üzerinde kontrol hakkını ileri süren adımları, Suriye’de son derece istikrarsız bir durum yarattı ve çok daha geniş bir savaş tehlikesini tırmandırdı.

Rusya destekli Suriye hükümeti güçleri, ülkenin kuzeydoğusunda Türkiye ve Irak sınırında bulunan Haseke vilayetindeki petrol sahalarına çoktan girmiş durumda. Şam, önceden SDG’nin elinde olan bölgede üretimi eski haline getirmeyi amaçlıyor. Eğer ABD Suriye’nin petrolü üzerindeki kontrolünü bu bölgelere genişletmeye kalkışırsa, kaçınılmaz olarak Suriye ve Rus güçleri ile bir askeri çatışma meydana gelecektir.

Tuğamiral Byrne’ın ABD ile Rusya arasındaki “çatışmasızlık” anlaşmalarına güvenmesine gelince; Moskova, ABD’nin Suriye petrol sahalarına el koymasıyla işbirliği yapmaya razı olmadığının işaretini verdi.

Rusya Dışişleri Bakanı Yardımcısı Sergey Verşinin, Perşembe günü yaptığı açıklamada şunları belirtti: “Bu sorun konusunda, Suriye petrolü sorunu konusunda, Amerikalı meslektaşlarımızla işbirliği yapmayacağız. Petrol dahil olmak üzere kendi doğal kaynaklarını işletmesi gerekenin Suriye halkı olduğunu düşünüyoruz.”

Washington’ın ya da Moskova’nın niyetleri ne olursa olsun, ABD emperyalizminin Suriye’deki ve daha geniş bölgedeki pervasız ve provokatif faaliyetleri, daha büyük bir savaşı, hatta bir dünya savaşını tetikleme tehlikesi yaratıyor.

Loading