Türk ordusu Irak Kürdistanı’na kara harekatı başlattı

Büyük güçler ve bölgesel güçler arasında Libya, Doğu Akdeniz ve Suriye üzerine artan uluslararası çatışmaların ortasında, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Irak Kürdistanı’na askeri harekat başlattı. Harekatın Ninova ilindeki Şengal ile Kürdistan bölgesinde yer alan Mahmur, Karacak, Kandil Dağı, Hakurk ve Zap’ta bulunan Kürdistan İşçi Partisi (PKK) militanlarını hedef aldığı açıklandı.

Pazartesi erken saatlerde “Pençe-Kartal Operasyonu”nu başlatarak kuzey Irak’ta Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (KBY) kontrolü altında bulunan yerlere hava saldırıları düzenleyen Milli Savunma Bakanlığı, Çarşamba günü Twitter’da yeni “Pençe-Kaplan Operasyonu”nun başladığını duyurdu. Komando güçlerinin Irak’ın Haftanin bölgesine girdiği belirtilen açıklamada, harekatın “Halkımızın ve hudutlarımızın güvenliğini tehdit eden PKK ve diğer terörist unsurları etkisiz hale getirmek” için düzenlendiği belirtildi. Devlete ait Anadolu Ajansı’nın Perşembe günkü haberine göre, “Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından … 500’den fazla hedef top, Fırtına obüsü, ÇNRA'nın yanı sıra SİHA ve F-16’lardan yapılan atışlarla imha edildi.”

Türkiye’nin Irak harekatı, ülke içinde PKK militanlarına ve Trump yönetiminin geçtiğimiz Ekim ayında yeşil ışık yakmasının ardından da Suriye’de Halk Savunma Birlikleri’ne (YPG) karşı düzenlenen bir dizi operasyonun ardından geliyor.

Türk askerleri Suriye’nin Menbiç kasabası dışında devriye geziyor. (Wikimedia Commons)

İçişleri Bakanlığı, kısa süre önce yaptığı açıklamada, Türkiye’de şu anda sadece 438 PKK militanının bulunduğunu ve bu sayının 2016’da 2.780 dolayında olduğunu iddia etti. Bu ay içinde hükümet, Van’da ve Şırnak’ta yola döşenen patlayıcılarla yapılan iki ayrı saldırıda toplam altı yol yapım işçinin öldürülmesinden PKK’yi sorumlu tuttu.

Türkiye’nin hava saldırılarının ardından Bağdat, Türkiye’nin Irak Büyükelçisi Fatih Yıldız’ı çağırarak resmi bir nota verdi. Irak Kürdistanı merkezli Rudaw ajansına göre, söz konusu notada, “hava saldırılarının uluslararası hukuku ve karşılıklı saygı ilkelerini ihlal ettiği” belirtiliyordu.

Bununla birlikte, İran kuvvetleri de Irak’ta eş zamanlı hava saldırıları düzenliyor. Dün Irak Dışişleri Bakanlığı, hem Türkiye’nin hem de İran’ın büyükelçilerini hava saldırılarıyla ilgili görüşmeye çağırdı. Bakanlıktan yapılan açıklamada, Türkiye’nin operasyonu “provokatif bir eylem” olarak adlandırılıyor ve şunlar ifade ediliyordu: “Türkiye’nin bombardımanını durdurması ve saldırıya geçen kuvvetlerini Irak topraklarından geri çekmesi gerektiğini vurguluyoruz.”

Irak Ortak Harekat Komutanlığı bir açıklama yaparak şunları belirtti: “Mahmur ve Sincar yakınlarındaki bir sığınmacı kampını hedef alan Türk uçaklarının Irak hava sahası içine 193 kilometre girmesini kınıyoruz.”

Sidakan belediye başkanı, Perşembe günü Rudaw’a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Türk jetlerinin Sidakan bucağındaki Khinera bölgesini vurması sonucu 30 yaşındaki Abbas Maghdid adlı çoban hayatını kaybetti.” Haberde bunun ilk sivil kayıp olduğu söylenirken, sonradan çıkan başka bir haberde Maghdid’in bir KDP peşmergesi olduğu ve bunun gizlendiği belirtildi.

Irak’taki PKK militanlarına karşı ortak bir askeri operasyon düzenlendiğine ilişkin Ankara’dan veya Tahran’dan herhangi bir resmi açıklama gelmemiş olsa da, çeşitli haberler bunun eşgüdümlü düzenlenen bir harekat olduğuna işaret ediyor. Rudaw’ın ISWNEWS’ten aktardığı habere göre, “İslam Devrimi Muhafızları, kuzey Irak’ta PJAK ve PKK mevzilerini bombaladılar.”

Irak’a yönelik hava ve topçu saldırıları, İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in geçtiğimiz hafta sonu İstanbul’a yaptığı resmi ziyaretten hemen sonra başladı. Hem Türk hem de İran burjuvazisi, Irak’ta veya Suriye’de ortaya çıkacak bir Kürt devletinin kendi sınırları içerisinde yaşan Kürtler arasında benzer düşünceleri teşvik edebileceğinden korkuyor.

Ankara’nın Rusya ve İran tarafından desteklenen Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a karşı NATO önderliğindeki rejim değişikliği savaşını destekliyor olmasına rağmen, Türkiye ile İran, YPG’nin Suriye içinde ABD destekli bir Kürt devleti kurmasını engelleme amacı doğrultusunda adı konmamış bir anlaşma içinde.

Türkiye ve İran’ın Irak’taki ABD destekli Kürt milliyetçisi güçlere yönelik bu gayri resmi ortak askeri operasyonu, ABD ve Avrupalı emperyalist güçler tarafından kuşkusuz yakından takip ediliyor. Ancak Çarşamba günü NATO savunma bakanları zirvesi düzenlenmesine rağmen şimdiye kadar bu ülkelerden herhangi bir resmi açıklama gelmedi.

Fransa ile Türkiye arasında özellikle Libya, Doğu Akdeniz ve Suriye konusunda gerilimler büyüyor. Paris, Türkiye’nin Irak harekatıyla ilgili henüz bir açıklama yapmadı fakat Çarşamba günü Fransa Dışişleri Bakanlığı, BM’nin Libya’ya yönelik silah ambargosunun uygulanmasını engellediği gerekçesiyle Türk donanmasını Akdeniz’de “NATO müttefiklerine karşı düşmanca bir tutum sergilemekle” suçlamıştı. Fransa ve Türkiye, Libya iç savaşında rakip güçleri destekliyor.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, geçtiğimiz ay Paris’i, “PKK/YPG’ye bu bölgede bir terör devletçiği kurdurmak” istemekle suçlamıştı.

Türk devletinin Suriye’de, Irak’ta ve ülke içinde Kürt milliyetçilerine artan saldırıları, bu daha kapsamlı jeopolitik çatışmalarla bağlantılıdır. Fransa’nın Libya’daki müttefiki Birleşik Arap Emirlikleri, bunun açık bir göstergesi olarak, yaptığı bir açıklamayla Türkiye’nin ve İran’ın Irak’taki askeri operasyonlarını kınadı. Açıklamada, bu operasyonların “kardeş bir Arap ülkesinin egemenliğini ihlal ettiği ve masum siviller arasında korku ve dehşete yol açtığı” ifade edildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 8 Haziran’da ABD Başkanı Donald Trump’la özellikle Libya konusunun ele alındığı bir telefon görüşmesi yapmıştı. Görüşmeden sonra Erdoğan, “Yaptığımız görüşmede bazı mutabakatlarımız oldu” demiş ancak herhangi bir detay vermemişti.

PKK ile beraber Suriye’deki Demokratik Birlik Partisi’ni (PYD) ve İran’daki PJAK’ı içeren bir çatı örgütü olan Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK), Türkiye’nin harekatıyla ilgili kısa süre önce bir açıklama yaparak, Washington’ı, onun emperyalist müttefiklerini, Irak hükümetini ve Irak Kürdistanı’ndaki başlıca Kürt burjuva partileri olan KDP ile PUK’yi askeri harekatı desteklemek suçladı. Açıklamada şunlar belirtiliyordu: “Saldırılan alanların hava sahasından ABD’nin başını çektiği Koalisyon Güçleri ve Irak devleti sorumludur… ABD’nin başını çektiği koalisyon güçleri de bu saldırıları onaylayarak Kürt soykırımına ortak olmaktadır.”

Bununla birlikte, Salı günü, Türkiye’nin Irak’taki PKK militanlarına yönelik kara operasyonu ile neredeyse aynı zamanda, Suriye’deki Kürt partileri ABD’nin himayesinde “Kürt ulusal birliği” yönünde bir siyasi anlaşmaya vardıklarını duyurdular. Anlaşma, Irak Kürdistanı’ndaki Barzani ailesi önderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi’yle (KDP) yakından bağlantılı Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ile PYD önderliğindeki Kürt Ulusal Birliği Partileri (PYNK) arasında yapıldı.

ABD destekli Kürt milliyetçisi partiler, yaptıkları açıklamada, bu anlaşmaya “DAİŞ karşıtı uluslararası koalisyonun temsilcisi William Reubuck … gözetiminde” varıldığını belirterek şunları ekliyorlardı: “Demokratik ve tüm yapıların haklarını[n] içerisinde yer alacağı bir gelecek için ABD’ye katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz.” ABD’nin Suriye büyükelçiliği, Çarşamba günü, Twitter hesabından, anlaşmayı memnuniyetle karşıladığını belirten bir açıklama yaptı.

Diğer taraftan hükümet, seçimlerde yaklaşık altı milyon oy alan yasal Kürt milliyetçisi parti Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) yönelik baskısını sürdürüyor. Bu ayın başında HDP’li iki milletvekilinin vekillikleri düşürüldü. Ayrıca Mart 2019’da düzenlenen yerel seçimlerden bu yana onlarca HDP belediye başkanı hükümet tarafından görevden alındı.

Bu artan saldırılara karşı bir “demokrasi yürüyüşü” düzenleyen HDP, demokratik hakları savunma mücadelesinin tek toplumsal tabanı olan işçi sınıfına değil, Türk egemen sınıfının çıkarları doğrultusunda Kürt halkının ezilmesini ve savaşları her zaman desteklemiş bir Türk burjuva milliyetçisi parti olan Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) yöneliyor. Bu partileri bir araya getiren şey, onların NATO’ya ve emperyalizme ortak yönelimleri ve bu güçlerle daha yakın işbirliği içinde olacak yeni bir hükümet kurma amaçlarıdır.

COVID-19 pandemisinin ortasında hızla savaşa dönüşebilecek uluslararası jeopolitik çatışmaların arttığı ve dünya çapında işçi sınıfı mücadelelerinin yükseldiği koşullarda, Ortadoğu genelinde savaşa karşı çıkmanın ve demokratik hakları savunmanın tek yolu, hem emperyalist devletlere hem de yerel burjuva hiziplere karşı bölge ve dünya genelinde sosyalist işçi iktidarı uğruna mücadele edecek birleşik bir uluslararası işçi sınıfı hareketi inşa etmekten geçmektedir.

Loading