Yemen savaşın, çökmüş ekonominin ve COVID-19’un basıncı altında eziliyor

Beş yıldır devam eden Yemen savaşı, Ortadoğu’nun en yoksul ülkesinde devasa bir yıkıma yol açıyor.

Suudi Arabistan, geçtiğimiz hafta üst düzey yetkilileri öldürmek amacıyla başkent Sana, Saada ve Husi asilerin kontrolünde olan kuzeydeki diğer şehirlere defalarca hava saldırısı düzenledi.

Saldırılar, Husilerin Suudi başkenti Riyad’a ve Cizan, Necran, Hamis Muşayt ve Abha’daki askeri tesislere füze fırlatmasının ardından geldi. Suudiler iki füze ve altı insansız hava aracını engelleyip yok ettiklerini söylerken, Husiler, Suudi ve Yemenli liderlerin toplantı yaptığı Tadawin kampını ve Suudi Savunma Bakanlığı’nı vurduklarını ve onlarca kişiyi öldürüp yaraladıklarını iddia ettiler.

14 Haziran 2020’de çekilen bu fotoğrafta, yedi aylık bebek İssa İbrahim Naasser, Deir Al-Hassi’de bir kliniğe getirilmiş. Yedi aylık İssa sadece üç kilo ağırlığında. Onun gibi yüzlerce çocuk, yoksulluk ve çatışmadan kaynaklanan akut beslenme yetersizliğinden mustarip. Yemen. (AP Foto/İssa Al-Rajhi)

Husiler saldırılarının Suudilerin önderliğindeki koalisyon tarafından işlenen suçlara yanıt olduğunu söylediler. Bunların en sonuncusu, Mayıs ayında, ülkenin kuzeybatısında bulunan Hacca iline düzenlenen deniz saldırısında biri çocuk 4 sivilin öldürülmesinin yanı sıra Hudeyde limanında devam etmekte olan deniz ablukasıydı. Söz konusu abluka, ilaç ve yemek gibi temel ürünlerin Yemen halkına ulaşmasını engelliyor. 28 milyonluk Yemen nüfusunun yaklaşık 14 milyonu açlık sınırında iken, yüzde 80’i gıda yardımına bağımlı durumda.

Suudilerin düzenlediği 257.000 hava saldırısı ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) uyguladığı deniz ablukası, hem doğrudan hem de dolaylı açlık ve hastalıktan kaynaklı olarak yaklaşık 230.000 sivilin ölümüne ve 3,6 milyon insanın yerinden edilmesine neden oldu. Çocukları Kurtarın Vakfı’nın geçen seneki hesaplamasına göre, savaşın başlangıcından beri beş yaşından küçük en az 75.000 çocuk açlıktan öldü. Kayıtlı kolera salgınlarının en kötüsü tahmini 1,2 milyon kişiye bulaşmış ve en az 2.500 kişinin ölümüne neden olmuşken, son seller Hadramut’ta bir dang humması salgınını tetiklendi. Birleşmiş Milletler bu yıl yaklaşık 137.000 kolera ve ishal vakası kaydetti. Bunların yaklaşık dörtte birini beş yaş altındaki çocuklar oluşturuyor.

Silahlı çeteler, milis kuvvetleri ve eski Suudi paralı askerleri, insanları tehdit ediyor ve zorla paralarına el koyuyor. Hastaneler ve okullar temel ihtiyaçlardan yoksun. Su kaynakları, telekomünikasyon, elektrik üretimi ve yollar çok kötü durumda ve bir kısmı Suudilerin önderliğindeki koalisyonun hava saldırıları nedeniyle işlemiyor.

İnsan hakları örgütleri, Yemen’in gayri resmi gözaltı merkezleri ve cezaevlerinde hukuk dışı gözaltılar, dayak, tırnak sökme ve elektrik şokları gibi işkenceler olduğunu bildiriyor. Bunlar, savaş süresince savaşın tüm taraflarınca gerçekleştirilen suistimallerle artmış durumda. Bunlara, resmi cezaevi ve gözaltı merkezlerindeki berbat koşullar ekleniyor.

Savaştaki son tırmanış, ABD ve Fransa tarafından desteklenen ve geçen sene Kasım ayında Hadi hükümeti ile ayrılıkçı Güney Geçici Konseyi arasında imzalanan bir güç paylaşımı anlaşması olan Riyad Anlaşması’nın ve Suudilerin son dört aydır bir ateşkes yapma çabalarının başarısızlığa uğramasının ardından geliyor. Husiler, Suudi önderliğindeki koalisyonun 2015’ten beri yürüttüğü ve haftalar içinde kazanmayı umduğu ancak pahalıya mal olan bir savaşı yoluna koymada başarısız olduğu koşullar altında bir ateşkeste uzlaşmaya isteksizler.

Savaşın kökenleri, ABD ve Suudi Arabistan destekli Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’in 32 yıllık diktatörlük yönetimine karşı kitlesel protestoların patladığı ve Salih’in orduyu protestocuların üstüne gönderdiği 2011 Arap Baharı’na dayanıyor. Salih, daha sonra, Şubat 2012 seçimlerine zemin hazırlayacak şekilde, kendi başkan yardımcısı Abdurrabu Mansur Hadi lehine istifaya zorlanmıştı. Bir geçici hükümete yol açan seçimde Hadi tek adaydı. Ülkenin kuzeyindeki Husi asiler, Hadi’nin yüzeysel reformlarını reddederek, Sana’da tutulan eski diktatörün de desteğiyle Hadi’yi Suudi Arabistan’a sığınmaya zorladılar.

1 Haziran 2020 itibarıyla Yemen’deki durum. Yeşil alan Yüksek Siyasi Konsey (Husiler) tarafından; pembe alan ise Hadi önderliğindeki hükümet ve müttefikleri tarafından kontrol ediliyor.

Suudi Hanedanı Mart 2015’te Husi asileri bastırmak ve Riyad’da bulunan kuklaları Hadi’yi yeniden yönetime getirmek için bir askeri harekat başlattı ve BAE ve diğer Arap ülkeleriyle bir askeri koalisyon kurdu. Suudiler savaşı havadan yürütürken, BAE, geçen sene savaştan çekilene kadar, Yemen’in Kızıldeniz’deki başlıca limanı olan Hudeyde’yi ablukaya aldı ve kimi Riyad kimi Abu Dabi tarafından desteklenen istikrarsız ve değişken ittifaklarda faaliyet gösteren yerel veya kabile milisleriyle birlikte pek çok kara birliği sağladı.

ABD ve Birleşik Krallık, diğer büyük güçlerle birlikte, Suudilerin önderliğindeki koalisyonu sonuna kadar destekledi. Koalisyona savaş jetleri, ileri silahlar, malzeme, askeri istihbarat, yakıt ikmal tesisleri ve karada gizli kuvvetler bile sağladılar. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde savaşa diplomatik koruma sağlamanın yanı sıra Husilerin ve karşı safa geçene kadar eski devlet başkanı Salih’in kontrolü altındaki gruplara silah ambargosu uyguladılar.

Beş yıllık savaş birçok çatışmaya dönüştü ve ülkeyi üçe böldü. Birinci bölge, kuzeyde, aynı zamanda Ensarullah olarak bilinen Husiler tarafından kontrol ediliyor. İkincisi güneyde, Haziran’da Aden Körfezi girişi yakınlarındaki başlıca nakliyat rotalarının yanı sıra Sokotra Adası’nı ele geçiren BAE destekli Güney Geçici Konseyi (STC) ve batıda, eski devlet başkanı Salih’in yeğeninin önderlik ettiği Cumhuriyet Muhafızları tarafından kontrol ediliyor. Üçüncü bölge ise, Hadi’nin giderek küçülen kuvvetleri tarafından kontrol edilen doğu illerinde bulunuyor. Hadi güçleri sadece Sana’daki Husilerle değil, Aden merkezli STC ve Şabra, Mariv ve Hadramut yönetim bölgelerindeki muhaliflerle savaşıyor. Bu durum, Suudilere ve onların yerli işbirlikçilerine yönelik neredeyse genel nefrete tanıklık ediyor.

Ülkenin ekonomisi de çökmüş durumda. Yemen’in para birimi riyal, savaşın başladığı Mart 2015’ten bu yana yabancı paralar karşısında en düşük seviyesine düştü. Daha fazla düşüşler olabileceğine dair uluslararası uyarıların ortasında, 2020’nin başından beri yüzde 12 değer kaybetti ve bir ABD doları 800 riyal oranına düştü. Bu, sadece devam etmekte olan askeri savaştan değil, aynı zamanda koalisyonun ülkeye açtığı ekonomik savaştan kaynaklanıyor. Söz konusu ekonomik savaş, Yemen’in doğu ve güneyinde bulunan petrol ve doğalgaz sahalarının kontrolünün ele geçirilmesini, Merkez Bankası’nın Sana’dan Aden’e taşınmasını ve para birimine yapılan spekülatif saldırıları kapsıyor. Husiler buna Aden’de basılan yeni banknotların kullanılmasını yasaklayıp iki ayrı ekonomik sistemin oluşmasına yol açarak karşılık verdiler.

Yemen için Riyad’ın ev sahipliğinde düzenlenen yakın tarihli bir insani yardım konferansında sadece 1,35 milyar dolar toplandı. Bu, belirlenen hedeften 1 milyar dolar kadar az ve geçtiğimiz yıl toplanan 3,2 milyar doların yarısından daha azdı. BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) Başkanı Mark Lowcock, daha fazla para toplanmadığı takdirde Yemen “yıl sonunda korkunç bir sonuçla karşılaşacak,” dedi ve şunları ekledi: “Yemen şu anda tarihsel boyutlarda bir trajedinin eşiğinde, uçurumun tam kenarında bulunuyor.”

Geçen ay BM’nin çocuk kurumu UNICEF, ay sonuna kadar 30 milyon dolar elde edemezse Temmuz ayında ülkedeki 4 milyon insan için su, sağlık ve temizlik hizmetlerini sonlandırmaya başlayacağı uyarısında bulundu. UNICEF’in Yemen temsilcisi Sara Beysolow Nyanti, “sağlık ve su sistemlerinin çökmesini önlemeye çalışıyoruz. Artık biz de çöküşün eşiğindeyiz,” dedi ve şunları ekledi: “COVID bardağı taşıran son nokta olabilir. Şu anda toplumun yüzde 75’inin parası sabun almaya yetmiyor ve paraları olsa, yiyebilecekleri bir şey ya da ilaç almayı seçerler.”

Nyanti, gelecek altı ayda 6.000’den fazla çocuğun, sağlık hizmetinin berbat durumu, su ve sabun eksikliği ve yardım çalışanlarının kaynak yetersizliği yüzünden destek sağlayamaması sebebiyle, önlenebilir hastalıklardan ve kötü beslenmeden öleceği uyarısında bulundu. Ayrıca bu yıl ilerleyen zamanlarda 30.000 çocukta daha, hayatlarını tehlikeye atacak düzeyde ciddi bir akut beslenme yetersizliği görülebilir. Beş yaş altı çocuklarda yetersiz beslenenlerin toplam sayısı 2,4 milyona yükselebilir. Bu, o yaş grubundaki çocukların yarısı demek oluyor.

İlk vakanın kaydedildiği Nisan ayından beri yaklaşık 1.500 COVID-19 vakası ve 400’ün üzerinde ölüm rapor edildi. Vaka sayısına göre yüksek ölüm oranı (küresel ortalamanın yaklaşık dört katı), ülkede test kapasitesinin bulunmadığına işaret ediyor.

15 Temmuz 2020

Loading