Dünya Sağlık Örgütü’nün COVID-19’u küresel bir halk sağlığı acil durumu ilan etmesinden altı ay sonra

Sadece altı ay önce, 30 Ocak Perşembe günü, Dünya Sağlık Örgütü (WHO), yeni koronavirüs salgınını ve neden olduğu COVID-19 hastalığını, uluslararası endişe verici bir halk sağlığı acil durumu (PHEIC) olarak ilan etmişti.

WHO Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus’un o zaman belirttiği gibi: “daha zayıf bir sağlık sistemine sahip bir ülkeye yayılsaydı ne tür zararlar verebileceğini bilmiyoruz. Şimdi ülkelerin bu olasılığa hazırlanmasına yardımcı olmak için harekete geçmeliyiz. Tüm bu nedenlerden dolayı, küresel yeni koronavirüsün salgını üzerine bir PHEIC ilan ediyorum. Bu ilanın ana nedeni, Çin’de olanlardan değil, diğer ülkelerde olanlardan kaynaklanmaktadır. En büyük endişemiz, virüsün, onunla başa çıkmaya hazır olmayan daha zayıf sağlık sistemlerine sahip ülkelere yayılma potansiyelidir. ”

WHO, Uluslararası Halk Sağlığı Acil Durumu ilan ediyor [Kaynak: Fabrice Coffrini]

PHEIC ilanı sırasında, Çin’in anakarası dışındaki 18 ülkede ölümle sonuçlanmayan 82 COVID-19 vakası ve dünya çapında toplam 7.818 doğrulanmış vaka vardı. Tedros, basın toplantısı sırasında, “bu, söylenti değil bilim zamanı. Bu, kusur bulma değil dayanışma zamanı,” diye uyarıyordu.

Uyarıya rağmen, dünyanın zengin ülkeleri, sağlık hizmetleri ve halk sağlığı altyapısını darmadağın bırakırken, uçuş kısıtlamaları ve sınır kapatmaları uygulayarak salgına hazırlanmak yerine Çin’in uyguladığı tecrit ile elde edilen zamanı boşa harcadı.

WHO, COVID-19 salgınını bir pandemi olarak nitelendirdiğinde, tarih 11 Mart’tı. Çin dışındaki vaka sayısı 13 kat artmış, 114 ülkede 118.000 kişiye ulaşmış ve 4.291 kişi hayatını kaybetmişti.

WHO’nun Perşembe günü yapılan basın toplantısında PHEIC ilanıyla ilgili düşüncesini belirten Dr. Mike Ryan, dünya genelindeki halk sağlığı sistemlerinin salgını kontrol altına almak için kapsamlı bir strateji uygulamaya yavaş yanıt verdiğini kabul ediyordu. “Tarama yapma kapasitesi ve bütünsel bir yanıt yok” diyen Ryan şunları eklemişti: “Doğruluğu kanıtlanmayan sistemlerin varlığına ilişkin varsayımlarımıza gerçekten çok dikkatli bakmalıyız.”

O zamandan beri, salgın ulusal sınırları hiçe sayıp şiddetlenerek devam eden bir yıkıma yol açtı. Yedi günlük hareketli ortalamada günlük COVID-19 vaka sayısı 260.028’e ulaştı. Altı milyona yakını aktif olmak üzere toplamda 17,7 milyondan fazla vaka var. Yedi günlük hareketli ortalamada günlük 5.655 ölümle toplam ölümler 700.000’e yaklaştı. Üç gün art arda 6.000’den fazla insan öldü. Koronavirüsün son hızlanmasını besleyen, asıl olarak, toplumdaki bulaşma hâlâ yüksek olmasına ve sağlık uzmanları bu tür adımların yıkıcı olacağı konusunda sürekli uyarılar yapmasına rağmen, piyasaların ve mali oligarşinin ekonominin yeniden açılması talebinden kaynaklanmaktadır.

İtalya, başlangıçta pandeminin en şiddetli yaşandığı yerdi. Sonrasında onu hızla New York ve daha sonra da Fransa, Birleşik Krallık ve İspanya izledi. Avrupa kıtasında 2,87 milyon vaka ve 203.000’den fazla ölüm kayıtlara geçti. Pandemiyi durdurmak için gösterilen büyük çabalara rağmen, ekonomiyi yeniden açma adımları virüsün İspanya, Almanya ve Fransa’da yeniden canlanmasına yol açarken, Ukrayna ve Rusya virüsün hâlâ ilk baskınlarını savuşturmaya çalışıyor. Etnik azınlıklar, evsizler ve yakın zamanda hapishanelerden serbest bırakılanlar da dahil olmak üzere Rusya’daki yurtsuzlar ve en yoksul olanların çoğu belirsizliklerle karşı karşıya.

ABD, 4,7 milyon vaka ve yaklaşık 157.000 ölümle pandeminin küresel merkez üssü olarak liderliğini koruyor. Vakalar günde yaklaşık 70 binde yatay seyre geçse de, üç gün peş peşe yaklaşık 1.500’e ulaşan ölüm oranı tırmanıyor. Covidexitstrategy.org’a göre, güneş kuşağı eyaletlerinde rekor sayıda ölüm sayısına ulaşan pandemi, kuzeybatı eyaletleri boyunca kuzeye ilerliyor. Ancak federal ve eyalet yetkilileri, hastaneye yatma ve vaka takibini imkânsız hale getirerek şekilde gerçek istatistikleri gizleme çabasına girdiler.

Georgia’daki yakın tarihli bir olayda, bir gece kampına katılan 344 çocuk, genç ve çalışanın 260’ının COVID-19 testinin pozitif olduğu tespit edildi. Testi pozitif çıkanların yarısından fazlası 6-10 yaş arası çocuklardı. Çocuklar için maskeye ihtiyaç duyulmamıştı. Bu büyük pozitif vaka oranı, çocukların virüse karşı çok hassas olduklarını ve enfekte oldukları takdirde hastalık bulaştırıcı olduklarının kabul edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Bu durum, ülkenin kıyısında olduğu okula dönüş felaketinin büyümesine katkıda bulunacaktır. Hastalık Kontrol Merkezleri Müdürü Dr. Robert Redfield yine de okulların yeniden açılmasını desteklemeye devam ederken, öğretmenlerin, çalışanların ve öğrencilerin güvenliğini sağlamak için yeterli önlemlerin nasıl alınacağı konusunda net bir rehberlik sunamadı.

Amiral Brett P. Giroir, ABD Temsilciler Meclisi’nin özel seçilmiş komisyonunun Trump yönetiminin pandemi politikasına yönelik soruşturması sırasında, meclis üyelerine, COVID-19 testini 48 ila 72 saatlik bir dönüş süresine getirmenin, “talep ve arz göz önünde bulundurulduğunda bugün ulaşabileceğimiz olası bir ölçüt değildir,” diye itiraf etti. Giroir’in yine de iyimser bir tablo çizme girişimi boşunaydı. Test yetersizliği, sahadaki çabaları engellemeye devam ediyor.

Dr. Fauci, açılış konuşmasında, dinleyicilere, Moderna mRNA aşısının başarılı olacağı konusunda “temkinli bir şekilde iyimser” olduğunu söyledi. Bu hafta aşının etkisini kanıtlamak için 300 bin denek kaydettirmeyi amaçlayan üçüncü deneme evresi başlarken, aşı denemesi büyük bir törenle müjdelenmişti.

Bununla birlikte, ABD, SARS-CoV-2’ye karşı uygulanabilir tüm aşıları kendi kontrolü altına almaya zemin hazırlıyor. Sanofi ve GlaxoSmithKline, ABD hükümetinin, deneysel COVID-19 aşısını geliştirip imal etmelerini finanse etmek için kendilerine 2,1 milyar dolar sağlayacağını duyurdu. Buna karşılık onlar da ABD’ye 500 milyon doza kadar tedarik etme opsiyonuyla birlikte 100 milyon doz sağlayacaklar. Denemelere Eylül ayında başlamaları bekleniyor.

ABD, Moderna aşısına ek olarak, Işık Hızı Ötesi [Warp Speed] Operasyonu üzerinden, Britanya merkezli AstraZeneca’nın aşısına 300 milyon doz güvencesiyle 1,2 milyar dolar yatırım yaptı. Washington ayrıca Pfizer ile işbirliği içinde oluşturulan Almanya merkezli BioNTech’in aşısından 1,95 milyar dolar karşılığında 100 milyon doz alınacağını duyurdu.

Brezilya, Hindistan, Şili, Güney Afrika, Kolombiya, Meksika, Peru ve Arjantin, pandeminin sert biçimde vurduğu, ekonomileri kargaşa içinde olan ve en yoksul durumdakilere yeterli bakım sağlayamayan ülkelerin yalnızca bir kısmını oluşturuyor. Japonya, İsrail, Lübnan ve Hong Kong ise, hastalığı tek haneli sayılara indirmelerinin ardından rekor sayıda yeni vakalarla karşı karşıya bulunuyor. Avustralya’da, vaka sayısındaki artma eğilimi, yetkilileri 5 milyonu aşkın nüfuslu Melbourne’de kısıtlamalara gitmeye zorladı.

2009 domuz gribi deneyimi, aşı dağıtımının, kaynakların en çok ihtiyaç duyan veya gerekli olanlara değil, bunun için ödeme yapabilecek olanlara tahsis edilmesine dayalı olacağını göstermişti. Ülkelerin çoğunluğu, salgında kışın beklenen yükselişin ortasında milyonlarca insan için aşı pazarlığı yapmaya zorlanacak. Altı aylık uluslararası endişe verici halk sağlığı acil durumu, kapitalizmin bulaşıcı hastalık tehdidinin ve insanlığa yönelik diğer kritik tehditlerin üstesinden gelmekten tamamen aciz olduğunu göstermiştir.

1 Ağustos 2020

Loading