Sosyalist Eşitlik’in içişleri bakanı tarafından tehdit edilen Barış Atay’a yapılan saldırı üzerine açıklaması

Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK) ile siyasi dayanışma içinde olan Sosyalist Eşitlik Grubu, Türkiye İşçi Partisi (TİP) milletvekili Barış Atay’a İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından sosyal medyada tehdit edilmesinin ardından Pazartesi gününün erken saatlerinde İstanbul’un Kadıköy ilçesinde yapılan fiziksel saldırıyı şiddetle kınar.

Sosyalist Eşitlik Grubu’nu Stalinist Türkiye Komünist Partisi’nden (TKP) kopan TİP’in ulusalcı yöneliminden ayıran siyasi farklılıklar ayrıntılı bir şekilde belgelenmiştir. Ancak bu farklılıklar, işçi sınıfı da dahil olmak üzere tüm siyasi muhalefeti hedef alan sağcı bir siyasi sindirme ortamını güçlendirmeye çalışan bu saldırıya karşıtlığımızı azaltmaz.

Yapılan açıklamaya göre Atay, gece 1 sularında Kadıköy’deki bir restorandan ayrıldıktan kısa süre sonra “vatan haini” diye bağıran dört kişinin saldırısına uğradı. Bu sırada bir diğer kişi de saldırıyı videoya çekiyordu. TİP, Pazartesi günü yaptığı açıklamada Atay’ın sağlık durumunun iyi olduğunu ifade etti. Bu sağcı saldırının failleri olduğu iddia edilen üç kişi, Çarşamba günü çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklandı.

Saldırı, Batman’da yaşayan, intihar ettiği iddia edilen ve daha sonra hayatını kaybeden 18 yaşındaki İpek Er’e “nitelikli cinsel saldırı”da bulunmakla suçlanan uzman çavuş Musa Orhan’ın tutuklandıktan sonra serbest bırakılmasıyla ilgili Atay’ın sosyal medyada yazıklarına Soylu’nun onu tehdit ederek yanıt vermesinden kısa süre sonra gerçekleşti.

Atay, Pazar günü Twitter’da şöyle yazmıştı: “Sen [Soylu] bir seri tecavüzcüyü korudun, kolladın. Hayatın boyunca her fırsatta yüzüne vurulması, asla unutmaman için uğraşacağız.”

Soylu ise bu mesaja şu yanıtı verdi: “Tecavüzcü PKK yöneticilerinin talimatıyla HDP’den milletvekili olan PKK ve DHKP-C artığı; benden ‘tecavüzcü kollayıcı’ olmaz da senden tam tecavüzcü olur... Tuma’nın kollayıcısı, dikkat yakalanma...”

İçişleri bakanının bu tehditlerinden saatler sonra, Atay, İstanbul’un merkezinde saldırıya uğradı. Bu saldırı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin kapitalist politikalarına özellikle de pandemiden sonra giderek artan toplumsal muhalefetin ortasında, işçi sınıfının karşı karşıya olduğu artan tehlikelerin altını çizmektedir: Türkiye burjuvazisi, yasa dışı kanun infazcılarının şiddetine dayanan bir başkanlık diktatörlüğü inşa etmektedir.

Bu durum, egemen sınıfların dünya çapında otoriter rejimlere yönelişinden ayrılamaz. ABD Başkanı Donald Trump, işçi sınıfı içinde toplumsal öfkenin giderek arttığı koşullarda barışçıl protestoculara karşı yasa dışı şiddeti kışkırtarak bu eğilime önderlik ediyor.

Atay’a yapılan fiziksel saldırı, Türkiye politikasında tamamen yeni bir olgu değil; aynı zamanda devlet güçleri tarafından teşvik edilen bu tür saldırılarda ileriye doğru tehlikeli bir adımı temsil ediyor.

Temmuz ayında, Devrimci İşçi Partisi (DİP) üyesi ve avukat Şiar Rişvanoğlu’nun avukatlık bürosuna kimliği belirsiz kişiler saldırı düzenlemiş ve “Ayağını denk al şerefsiz vatan haini” yazılı bir tehdit notu bırakmışlardı.

30 Ağustos’ta, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kırşehir milletvekili Metin İlhan, kentte düzenlenen “Zafer Bayramı” kutlamaları sırasında bir polis tarafından tekmelendiğini açıkladı.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Nisan 2019’da, Erdoğan önderliğinde yürütülen savaşçı-milliyetçi kampanya ile yaratılan ortamda, Ankara’daki bir asker cenazesi sırasında sağcı bir güruhun fiziksel saldırısına uğradı. Kılıçdaroğlu’na yumruk atan kişinin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması, ilerideki benzer saldırıların açıkça teşvik edilmesi anlamına geliyordu.

Kürt milliyetçisi partiler, geçtiğimiz otuz yılda devletin ya da paramiliter güçlerin saldırılarından en ağır etkilenenler arasındadır. 1994’te, Demokrasi Partisi’nden (DEP) Kürt milletvekillerini meclise girerek gözaltına alırken, bugün, HDP’nin eski milletvekillerinin bir kısmı 2016’dan beri hapistedir. Bu, CHP’nin, AKP’nin milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması için verdiği anayasa değişikliği teklifi lehine oy vermesiyle mümkün olmuştur.

Sosyalist Eşitlik Grubu, egemen sınıf ve onun devleti tarafından gerçekleştirilen ya da teşvik edilen her türlü şiddeti mahkûm eder ve bütün işçileri ve gençleri bu saldırılara karşı çıkmaya çağırır. Demokratik hakları savunma mücadelesini üstlenebilecek tek güç, sosyalist bir program temelinde harekete geçirilen işçi sınıfıdır.

Loading