NATO içinde bölünmeler patlak verirken

Ermenistan ve Azerbaycan birbirlerinin şehirlerini bombalıyor

Ermenistan ile Azerbaycan arasında çıkan çatışmadan bir hafta sonra, bu hafta sonu her iki tarafın da birbirlerinin şehirlerini bombalamasıyla katliam tırmandı. İhtilaflı Dağlık-Karabağ bölgesinin kontrolü üzerine, iki eski Sovyet cumhuriyeti arasında, ilk olarak Stalinistlerin 1991'de Sovyetler Birliği'ni dağıtmasından önce çıkan 1988-1994 savaşının yeniden patlaması, topyekûn bir bölgesel savaşa dönüşme tehlikesi oluşturuyor.

Savaş, sadece iki ülkenin başlıca bölgesel destekçilerini –Ermenistan'ı destekleyen Rusya'yı ve Azerbaycan'ı destekleyen Türkiye'yi– içine sürükleme tehdidi yaratmıyor; aynı zamanda NATO içindeki bölünmeleri yoğunlaştırma riski de taşıyor. Hâlihazırda Libya'da Türk destekli güçlere karşı bir vekâlet savaşı veren ve Akdeniz'de Yunanistan'ın Türkiye'ye karşı denizdeki hak iddialarını destekleyen Fransa'da, Ermenistan'a destek için daha saldırgan bir şekilde müdahale etme çağrıları artıyor.

Azeri güçlerin yaylım ateşi, Ermeni güçlerinin 1994 yılından beri elinde tuttuğu ve Azeri güçlerinin geri almaya çalıştığı Dağlık-Karabağ'daki birkaç kasabayı hedef aldı. Azeri güçleri ayrıca orada birkaç köyü ele geçirdiklerini bildirdi.

Azerbaycan Savunma Bakanlığı'nın 27 Eylül 2020 Pazar günü yayınladığı videodan alınan bu görüntüde Azerbaycan askerleri, kendi ilan ettiği ismiyle Dağlık Karabağ Cumhuriyeti'nin temas hattına havan topu atıyor. (AP aracılığıyla Azerbaycan Savunma Bakanlığı)

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev attığı tweette "Azerbaycan ordusu bugün Tartar ilçesine bağlı Talış köyü, Cebrayil ilçesine bağlı Mehdili, Çakırlı, Aşağı Maralyan, Şeybey ve Guycaq köylerini, Fuzuli ilçesine bağlı Aşağı Abdurrahmanlı köyünü kurtardı." dedi.

2 Ekim'de Ermeni yetkililer, Azeri kuvvetlerinin İsrail yapımı bir LORA füzesiyle Ermenistan'ı Dağlık-Karabağ'a bağlayan yolu vurduklarını bildirdi.

Dün Ermeni güçleri, Azerbaycan'ın Bakü'den sonra en büyük ikinci şehri olan Gence'yi bombaladı ve sivil kayıp riskinin kendilerini caydırmayacağını söyledi. Azeri Savunma Bakanlığı, Gence'de "Düşman ateşi sonucunda sivillere, sivil altyapıya ve eski tarihi binalara zarar verildiğini" bildirdi.

Dağlık-Karabağ'ın, Ermenice ismiyle Artsakh'ın lideri Arayik Harutyunyan, başkenti Stepanakert'e yapılan saldırılara Azeri şehirlerini bombalayarak karşılık vereceğini söyledi. “Azeri terörist ordusu, Polonez ve Smerch silah sistemlerini kullanarak Stepanakert'teki sivilleri hedef alıyor. Bundan böyle, büyük Azeri şehirlerindeki askeri hedefler, Artsakh Savunma Ordusu'nun hedefi olacak. Azeri nüfusunu kaçınılmaz kayıplardan sakınmak için bu şehirleri terk etmeye çağırıyoruz."

Sivil ve askeri kayıpların sayısı hızla artıyor. Yetkililer bu hafta sonu Azerbaycan'da 21 ve Ermenistan'da 13 sivilin öldüğünü bildirirken, sahadaki askeri durum belirsizliğini koruyor. Azeri güçleri askeri kayıplarını açıklamayı reddederken Dağlık Karabağ'daki Ermeni güçleri Cumartesi günü 51 askerin öldürüldüğünü bildirdi.

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Cumartesi günkü bir televizyon konuşmasında şunları söyledi: “Şu an itibariyle hem askeri hem de sivil ciddi kayıplarımız var, büyük miktarlarda askeri teçhizat kullanılamaz durumda, ancak düşman stratejik meselelerinden herhangi birini henüz çözebilmiş değil."

Ermeni-Azeri çatışmalarından kaynaklanan havan ateşi, komşu İran’ın Doğu Azerbaycan eyaletine de düştü ve Huda Afarin’de hasara ve elektrik kesintisine yol açtı. İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Sait Hatipzade, İran topraklarına yönelik ihlallere karşı uyarıda bulundu ve müzakere yoluyla çözüm çağrısında bulundu.

Bu savaşta, Sovyet bürokrasisinin 1991'de kapitalist restorasyona giden yolda teşvik ettiği etnik milliyetçiliğin gerici etkileri, bölgede ABD önderliğinde yürütülen otuz yıllık savaşların neden olduğu patlayıcı jeopolitik gerilimlerle bir araya geliyor. ABD, Fransa ve Rusya, Sovyet sonrası dönemde Ermenistan ile Azerbaycan arasında yürütülen daha önceki görüşmelere ve bunun yanı sıra Türkiye ile yapılan görüşmelere arabuluculuk yapmıştı. Ancak bu güçler arasındaki ilişkiler, Libya'dan Suriye'ye ve Irak'a kadar bölgedeki kanlı vekâlet savaşlarının ortasında çökmüş durumda.

Avrupalı güçler ve Rusya, defalarca ama etkisiz bir şekilde gerilimi azaltma çağrısında bulundu. Cuma gecesi, İtalya Dışişleri Bakanı Luigi Di Maio'nun “çatışmalar [ve] askeri tırmanma riskiyle ilgili endişelerini” dile getirmesinin ardından, Paris'teki Elysée sarayı, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un hem Aliyev'i hem de Paşinyan'ı müzakereler için telefonla aradığını bildirdi. Elysée, “Macron ateşkes çağrılarını yineledi ve müzakerelere dönüşü sağlayacak bir süreci ve yöntemi başlatmak için çağrıda bulundu," dedi ve ekledi, "Çalışma bu akşam başlıyor.”

Paris’in inandığı müzakerelerdeki "çalışma" her neyse, onun bu hafta sonu çatışmaların dramatik bir şekilde tırmanmasıyla sona erdiği hızlıca ortaya çıkıyordu.

Sözcü Ulrike Demmer, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in dün Paşinyan'ı arayarak "tüm tarafların çatışmaları derhal durdurup müzakerelere başlaması gerektiğini" söylediğini bildirdi.

Türk hükümeti, Azerbaycan’ın Dağlık-Karabağ bölgesindeki iddialarını desteklemeye devam edeceğine söz vererek herhangi bir ateşkesi reddetti. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Türkiye'nin Bakü'ye desteğinin Kafkasya'daki “ezilenleri” savunmasının bir parçası olduğunu açıklamasının ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İtalyan La Stampa gazetesine, “Silahlı çatışmaların derhal sona erdirilmesi ve kalıcı ateşkes yönündeki yüzeysel talepler bu sefer işe yaramayacak,” dedi.

Küresel jeopolitik gerilimler, özellikle ABD'nin İran'a karşı artan savaş tehditlerinin ortasında patlıyor. CIA destekli Suriyeli İslamcı milislerin Türkiye üzerinden, hem İran hem de Rusya sınırındaki Azerbaycan'a asker gönderdiklerine dair çok sayıda haber ortaya çıktı ve bu, bölgesel gerilimlerde büyük bir yükselişe işaret ediyor. Washington aynı zamanda Çin'in bölgede büyüyen ticari bağlarına öfkeli ve yakın zamanda Irak'ta İran bağlantılı güçleri bombaladı.

Washington, dikkat çekici bir şekilde, Ermeni-Azeri savaşını durdurmak için sadece birkaç açıklama yaptı. Beyaz Saray, her iki ülkeye de milyonlarca dolar askeri yardım yaparken, İran'a karşı savaş planlaması çerçevesinde geçen yıl Azerbaycan'a yardımlarını artırdı. Azerbaycan'a, İran'a karşı deniz güvenliğini artırması için 100 milyon dolar verirken, Ermenistan'a 4,2 milyon dolarlık askeri yardım yaptı. Jerusalem Post'a göre, Azerbaycan, son savaşta kullanılan çok sayıda İsrail SkyStriker uçağı satın almıştı.

Uluslararası diplomatik çevrelerde, bazı ABD'li yetkililerin Ermenistan'ı İran’a ve Rusya'ya çok yakın gördüğüne dair spekülasyonlar var. Geçen yıl ABD'nin Azerbaycan'a askeri yardımını tartışan Rus analist Pavel Felgenhauer, Eurasianet.org'a şunları söylüyordu: “Amerika-İran ilişkileri hızla kötüleşti, bu nedenle Azerbaycan kendisini Washington’ın odak noktasında buluyor, Ermenistan ise değil. Ermenistan, muhtemelen, İran'ın bir müttefiki olarak görülüyor.”

Bu koşullar altında, Türk hükümeti, görünüşe göre, Rusya’nın ve Avrupa Birliği'nin uyarılarına karşı gelerek, Ermenistan ile Azerbaycan arasında müzakere yapılması çağrılarını reddetmekte kendini özgür hissediyor.

Hâlihazırda Libya’da ve Akdeniz'de Türkiye ile açık bir çatışmanın eşiğinde olan Fransa'da, daha saldırgan bir politika için çağrılar artıyor. Dün, çoğu büyük Ermeni topluluklarının yaşadığı güney Fransa'dan 173 Fransız milletvekili, Paris'i "kesinlikle savunulamaz olan bu tarafsızlık konumundan vazgeçmeye" çağırdı ve Azerbaycan saldırısının amacının "Ermeni nüfusun bu bölgeden yok olması" olduğunu ileri sürdü.

Bu, sağcı Fransız Le Figaro gazetesinde Paşinyan ile uzun bir röportajın yayınlanmasının ardından gelmişti. Ermenistan başbakanı, Azerbaycan'ın "Dağlık-Karabağ'daki sivil bölgeleri bombalamak için insansız hava araçları ve Türk F-16'larını kullandığını" ve "Türk askeri komutanlarının doğrudan çatışmaya dahil olduğunu" söylüyordu.

Paşinyan, Azeri ve Türk güçlerini soykırım planlamakla suçlayarak şunları söyledi: "Durum [önceki sınır çatışmalarından] çok daha ciddi. Bunu, 20. yüzyılın ilk soykırımında 1,5 milyondan fazla Ermeni'nin katledildiği 1915'te yaşananlarla karşılaştırmak daha doğrudur." I. Dünya Savaşı sırasında Türkiye'deki Ermenilerin topluca katledilmesine atıfta bulunan Paşinyan şunu ekliyordu “Geçmişi inkâr etmeye devam eden Türk devleti, bir kez daha soykırım yolunda ilerliyor.”

Ancak iki tarafın da ellerinin fazlasıyla kanlı olduğu bu çatışmadaki burjuva kamplardan herhangi birini destekleyerek savaşa ve etnik temizliğe karşı çıkılamaz. 1988-1994 savaşı, 20.000'den fazla insanın ölümüne ve büyük bir çoğunluğunu Ermeni zaferi sırasında Dağlık-Karabağ'dan kaçan Azerilerin oluşturduğu bir milyondan fazla insanın yerlerinden edilmesine yol açmıştı. Bu çatışmaların gösterdiği şey, ulus devlet sisteminin gerici doğasıdır.

Büyük güçler arasında yıkıcı bir çatışmaya dönüşebilecek başka savaşların ve katliamların önlenmesi, işçilerin –Ermenistan, Azerbaycan ve dünya çapında– savaşa ve kapitalist sisteme karşı sosyalist ve anti-emperyalist bir hareket içinde birleşmesini gerektirmektedir.

5 Ekim 2020

Loading