Perspektif

Trump’ın 2020 seçimlerini geçersiz kılma komplosunu durdurun!

ABD Başkanı Donald Trump, seçimi kaybettiğini kabul etmeyi reddediyor ve 2020 seçimlerinin sonucunu geçersiz kılıp kişiye dayalı bir diktatörlük kurmak üzere aktif bir şekilde darbe yapıyor.

Durum daha açık olamazdı: Trump, şu anda seçimlerden önce yapacağını duyurduğu şeyi yapıyor. Biden’ın kesin olarak kazandığı bir seçimin meşruiyetini tanımıyor, seçimin “çalındığına” dair yalan bir hikâye yaratmaya çalışıyor ve milyonlarca insanın oyunu geçersiz saymak için komplo kuruyor.

Gitgide daha faşizan bir suç örgütü karakteri edinmekte olan Cumhuriyetçi Parti de bu komploya katılmış durumda. Federal düzeydeki ve eyaletlerdeki Cumhuriyetçi önderler, Trump’ın yalanlarına arka çıkıyor ve Biden’ın zaferini tanımayı reddediyorlar. Senato Çoğunluk Lideri Mitch McConnell, Pazartesi günü Senato’da yaptığı konuşmada, “usulsüzlük iddialarını araştırmak ve yasal seçeneklerini tartmak” Trump’ın hakkı diyordu.

Cumhuriyetçi Senatörler, yine bir Cumhuriyetçi olan Georgia eyalet sekreterini, eyaletteki oy sayma sürecindeki “başarısızlıklar” nedeniyle istifa etmeye çağırdılar. Senato Adalet Komisyonu Başkanı olan Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, Trump’ı sonucu kabul etmemeye çağırarak, Cumhuriyetçilerin seçimin sonucuna itiraz etmemesi halinde “bir daha asla seçilmiş bir Cumhuriyetçi başkan olmayacak,” dedi.

Trump yönetiminin tavrı, haydutsu Dışişleri Bakanı Mike Pompeo tarafından Salı günü kısa ve öz bir şekilde ifade edildi. Pompeo, açıkça Trump’ın bir dönem daha görevde kalacağını ilan etti. Dışişleri Bakanlığının basın toplantısında, Biden yönetimine “yumuşak geçiş”in güvencesini verip veremeyeceği sorulan Pompeo, “ikinci bir Trump yönetimine yumuşak geçiş” olacağı yanıtını verdi.

Trump yönetimi ayrıca resmi kurumların üst düzey yetkililerine Biden’ın geçiş hükümetiyle işbirliği yapmama talimatı veriyor. Pazartesi günü, federal hükümetin lojistik ve altyapı işlerini idare eden Genel Hizmetler Yönetimi’nin (GSA) Trump tarafından atanmış olan şefi, bir iktidar geçişini sağlama konusunda yasal olarak gereken yardımda bulunmayacağını söyledi.

Aynı gün, Adalet Bakanı William Barr, ABD’deki tüm dava vekillerine, eğer “federal seçimin sonucunu potansiyel olarak etkileyebilecekse”, oy sahtekârlığıyla ilgili soruşturma başlatmaları için yetki veren bir genelge gönderdi. Barr, bu adımla, Adelet Bakanlığı’nı, Trump’ın seçimin kendisinden çalındığına dair düzmece iddialarının arkasına yerleştiriyor.

Trump ve onun Kongre’deki ve eyalet yönetimlerindeki Cumhuriyetçi müttefikleri, seçimi geçersiz kılma yönünde belirli bir strateji izliyorlar. Oylamaya hile karıştığına dair doğru olmayan iddialarla seçimin meşruiyetini sarsmaya çalışıyorlar. Bu, daha sonra, Michigan, Wisconsin ve Pensilvanya gibi eyaletlerde Cumhuriyetçilerin kontrolünde bulunan eyalet meclislerinin halk oyunu tanımayarak Trump yanlısı seçicileri seçmesinin bahanesi olarak kullanılacaktır.

Virginia Üniversitesi Siyaset Merkezi Müdürü Larry Sabato, Salı sabahı CNN’e verdiği demeçte bunun çok ciddi bir tehlike olduğunu şu sözlerle açıkça ortaya koydu: “Eyalet meclisleri istediklerini yaparlar.”

Buna, Pensilvanya ve diğer eyaletlerdeki oylamanın sonucuna yönelik yasal itirazlar eşlik edecek. Oyların böylesine küstahça yok edilmesi, hiç şüphesiz, üyelerinin üçte biri görevdeki başkan tarafından atanmış olan Yüksek Mahkeme’ye gidecektir. Cumhuriyetçiler, 2000 yılındaki Bush v. Gore kararına bel bağlayacaklar. O kararda Yüksek Mahkeme Yargıcı Antonin Scalia, Anayasa’nın Amerikan halkına başkanı, hatta başkanı seçenleri seçme hakkı vermediğini öne sürmüştü.

Trump’ın görünüşte yasal manevraları, polis ve devlet aygıtı kesimleri tarafından arka çıkılan aşırı sağcı ve faşizan güçlerin şiddete başvurmasının teşvik edilmesiyle destekleniyor. Bu hafta sonu, Washington, DC’de, “Hırsızlığı Durdurun” sloganıyla Trump yandaşlarını seferber etmek için gösteriler düzenlenmesi planlanıyor.

Trump, Pazartesi günü, daha önce kendisinin barışçıl protestoculara karşı askeri birlikleri görevlendirme planlarını eleştirmiş olan Savunma Bakanı Mark Esper’i görevden aldı. Pentagon’un yeni “vekil” şefi, 30 yıllık Özel Kuvvetler yetkilisi ve emekli bir albay olan Christopher Miller olacak. Trump, bu yarı bağımsız gücü kendi kişisel ordusuna dönüştürmek amacıyla, savaş suçlularının affedilmesi gibi adımlarla, 70 bin kişilik Özel Kuvvetler içinde destek kazanmaya çalıştı. Miller’in başlıca niteliği, başkana olan desteği ve ülke içindeki protestoculara karşı orduyu konuşlandırma arzusudur.

Demokratik Parti ise, Trump’ın sergilediği acımasızlığın tam aksine, alışıldık kayıtsızlığı ve ciddiyetsizliğiyle hareket ediyor. Biden, Salı günü yaptığı açıklamada, “utanç verici” olarak nitelediği Trump’ın eylemlerini ciddiye almıyor ve ekliyordu: “Bu noktada kazandığımızı kabul etmeye istekli olmamaları, planlamamız açısından pek önemli değil.”

Başka bir ifadeyle, Biden ve Demokratlar açısından, Trump’ın ve Cumhuriyetçilerin seçim sonucunu tanımamak üzere aktif biçimde bir komplo kuruyor olması önem taşımamaktadır. Biden, açıklamasında ayrıca yönetiminin bakanlar kuruluna kimlerin atacağı konusunun ele alınması da dahil olmak üzere McConnell ile yakında konuşmayı umduğunu ekliyordu.

Biden’ın basın toplantısı, Cumartesi akşamı yaptığı zafer konuşmasının yolundan gitmektedir. Biden, o konuşmasında, Cumhuriyetçilere “birlik” çağrısı yapmış ve Trump’ın seçim sonuçlarını kabul etmemesine hiçbir şekilde değinmemişti.

Demokratlar, Trump’ın eylemlerine, Amerika Birleşik Devletleri’nde demokratik yönetimden geriye kalanları kaldırma yönündeki ölümcül ve ciddi bir tehdit değil de kişisel bir öfke nöbeti gibi davranıyorlar. Demokratlar, kamuoyunu alarma geçirmek, seçim sonucuna devam eden saygısızlığının sonuçları hakkında Trump’ı uyarmak veya halkı tetikte olmak üzere harekete geçirmek şöyle dursun, ciddi bir şey olmadığını söylemekte ısrar ediyorlar.

Sosyalist Eşitlik Partisi’nin (SEP) Trump’ın eylemlerine yönelik muhalefeti, eğer göreve gelirse, Biden yönetiminin politikalarına herhangi bir destek anlamına gelmez. Bununla birlikte, işçi sınıfı, seçilmiş bir hükümeti sağcı ve neo-faşist bir komployla devirme çabalarına kayıtsız kalamaz. Biz, Michigan Valisi Gretchen Whitmer’i kaçırıp öldürme yönündeki faşizan komplolara neden karşı çıktıysak, Trump’ın darbe komplosuna da o yüzden karşı çıkıyoruz. Doğrusu, SEP, bu komploları, onları örtbas eden Demokratik Parti’den çok daha fazla ciddiye almaktadır.

Demokratik hakların savunulması, son tahlilde aynı oligarşinin çıkarlarını savunan Demokratik Parti’ye bırakılamaz. Bir Wall Street ve ordu partisi olan Demokratlar, her şeyden çok aşağıdan gelecek bir halk protestosu ve direnişin patlamasından korkmaktadırlar. Demokratlar, seçimin ardından Trump’ı ve aşırı sağı değil ama solu hedef alıyor ve “sosyalizm”e yönelik her türlü referansı partiden söküp atmak için bir haçlı seferi veriyorlar.

Trump’ın komploları, 1 Haziran’da ölümcül sonuçları netleşen uzun bir sürecin sonucudur. 1 Haziran’da Trump, İsyan Yasası’nı devreye sokmaya ve askeri birlikleri ülke genelinde sokaklara çıkarmaya çalışırken, ağır silahlı federal güçleri Beyaz Saray dışındaki barışçıl protestoculara saldırmaya göndermişti.

Dünya Sosyalist Web Sitesi, o zaman şunları belirtmişti:

Amerikan tarihinde bir dönüm noktasına ulaşılmıştır. Trump’ın askeri yönetim temelinde kişisel bir diktatörlük kurma çabaları, Amerikan demokrasisinin, aşırı toplumsal eşitsizlik ve sonu gelmeyen savaşın etkisi altındaki uzun süreli krizinin ürünüdür.

Trump’ın hükümet darbesi girişiminin yenilgiye uğratılması, demokratik hakları savunmaya öncülük etmesi gereken işçi sınıfının müdahalesine bağlıdır.

Amerika Birleşik Devletleri’ndeki demokratik yapılar, Amerikan ve dünya kapitalizminin çözümsüz ekonomik ve siyasi krizinin ağırlığı altında çöküyor. Özellikle sarsıcı düzeydeki toplumsal eşitsizlikle karakterize edilen bu kriz, küresel COVID-19 pandemisi ve egemen sınıfların ölüm saçan “sürü bağışıklığı” politikasıyla daha da ağırlaşmıştır.

Durum tehlikelerle doludur. Trump ve destekçilerinin, sıkıyönetim ilan edip anayasal ve demokratik hakları askıya almak amacıyla provokasyonlar düzenlemek, askeri harekât başlatmak ve bahane üretmek için yemin etme gününe kadar 69 günleri var.

Bu tehdide karşı mücadelenin Biden’a ve Demokratlara tabi kılınması, hatta Yüksek Mahkeme’deki yargıçlara bırakılması, yalnızca felaketle sonuçlanabilir.

Eğer Trump seçim sonucunu iptal ettirmeyi başarırsa, bu, devletin ve onun baskı güçlerinin herhangi bir meşruiyet görünümünden yoksun olacağı koşullar altında, ülkenin her şehrinde büyük bir öfke patlamasına neden olacaktır. Biden sadece halk oylaması ve seçiciler oyu bakımından Trump’ı yenilgiye uğratmakla kalmadı; kazandığı eyaletler ve bölgeler, güçlü bir işçi sınıfının yaşadığı, Amerika Birleşik Devletleri’nin en güçlü ekonomik ve sanayi bölgeleridir.

Beyaz Saray’da tezgâhlanan komploya verilebilecek tek geçerli yanıt, Trump’ın, Pence’in ve suç ortaklarının derhal görevden alınması talebidir.

Bu talep ancak işçi sınıfının bağımsız müdahalesi ve bir siyasi genel grev örgütleme mücadelesi yoluyla gerçekleştirilebilir. Bu hareket, finans-şirket oligarşisinin iktidarını devirmeden ve ekonomik yaşamı sosyalist bir temelde yeniden inşa etmeden yarı yolda duramaz. ABD’deki işçilerin diktatörlük tehdidine karşı mücadelesi, dünyanın dört bir yanındaki işçilerin büyük ve vazgeçilmez desteğiyle karşılaşacaktır.

Loading