WSWS ve siyasi tutsaklara özgürlük mücadelesi

WSWS, sitenin 2 Ekim 2020’deki yeniden açılışı üzerine 25 Ekim’de düzenlenen çevrimiçi toplantıda DEUK’un önde gelen üyeleri ve WSWS’ye katkıda bulunanlar tarafından yapılan konuşmaları yayımlıyor. Aşağıdaki konuşma, Sosyalist Eşitlik Partisi (Avustralya) Ulusal Komitesi üyesi Oscar Grenfell tarafından yapıldı.

WSWS’nin yeniden açılışı, işçi sınıfını uluslararası ölçekte birleştirme mücadelesinde büyük bir ilerlemeyi temsil etmektedir. Bu site, dünyanın dört bir yanındaki işçileri ve gençleri siyasi olarak eğitecek ve onları 1930’lardan beri en derin krizinin ortasında olan kapitalizme son verme mücadelesinde harekete geçirecektir.

Egemen seçkinler, giderek büyüyen işçi sınıfı muhalefetine açık baskı araçlarıyla karşılık veriyorlar. Bu yıl içinde, dünya genelinde polis şiddetine karşı düzenlenen mitinglere yönelik acımasız saldırılara; Portland ve diğer Amerikan şehirlerinin sokaklarında gizli timlerin göstericileri yaka paça kaçırmasına; Nijerya’da protestoculara yönelik kanlı baskıya ve Hindistan’dan Brezilya’ya ve Amerika Birleşik Devletleri’ne kadar otoriter rejimlere doğru gidişe tanık olundu.

Bu durumda, WSWS, devlet saldırılarına ve komplolarına karşı mücadelede ve siyasi tutsaklara özgürlük mücadelesinde belirleyici rol oynuyor.

Dünya Sosyalist Web Sitesi, yaklaşık yüz yıl önce büyük Rus devrimci Vladimir Lenin tarafından tarif edildiği haliyle, “halkın kürsüsü”dür. Lenin’in sözleriyle o, “Polis zorbalığının ve otokratik zulmün her bir tezahürüne” karşılık verir. Saldırıya uğrayan gazetecilerin, yayıncıların, siyasi muhaliflerin ve işçilerin savunulmasına öncülük eder.

WSWS’nin WikiLeaks yayıncısı Julian Assange’a özgürlük mücadelesinde yaptığı budur. Biz, geçtiğimiz on yıl boyunca istihbarat kurumlarının, şirket medyasının ve sahte solun Assange’a yönelik desteği baltalamak için yaydığı bütün yalanları çürüttük.

Assange, şu anda bir Londra hapishanesinin hücresinde tutuluyor ve ABD’deki yüksek güvenlikli bir cezaevinde ömür boyu hapsedilme tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor. Assange’ın suçu, emperyalist güçlerin savaş suçlarını, darbelerini ve kirli entrikalarını ifşa etmektir.

Assange’ın ve Chelsea Manning ile Edward Snowden gibi cesur ifşaatçıların savunulması, işçi sınıfının seferberliğine bağlıdır. Demokratik haklar uğruna mücadele, ancak kapitalizme ve egemen sınıfın diktatörlük planlarına karşı bir mücadele biçiminde ilerleyebilir.

Assange’ı kovuşturma girişimi sadece basın özgürlüğüne yönelik bir saldırı değildir. Amaç, işçi sınıfının gelişmekte olan hareketine gözdağı vermek ve çok daha geniş çaplı zorbalık için bir emsal oluşturmaktır.

Bu tehlikeler, Manesar, Hindistan’daki Maruti Suzuki fabrikasından 13 işçi önderinin kötü durumunda şimdiden açığa vurulmuş durumdadır. Bu işçiler, 2012’den beri haksız yere hapis yatıyorlar.

Söz konusu işçiler, Hindistan otomotiv sektöründeki yoksulluk ücretlerine, kötü çalışma koşullarına ve güvensiz çalışmaya karşı verilen bir mücadeleye önderlik etmişlerdi. 2012’de fabrikada çıkan bir yangın üzerine şirket, eyalet yönetimi, ulusal hükümet ve mahkemeler işçilere komplo kurdu. Başlangıçta idam cezasına çarptırılan işçiler, işçi sınıfının çıkarları uğruna mücadele etme “suçundan” hayatlarının geri kalanını hapiste geçirmekle karşı karşıya bulunuyorlar.

Farklı koşullara karşın, Assange ile Maruti Suzuki işçileri davaları arasında açık paralellikler söz konusudur. Hem Assange hem de Maruti Suzuki işçileri resmi makamların ve şirket medyasının yalanlarına ve iftiralarına maruz kalmıştır. Hem Assange hem de Maruti Suzuki işçileri, sendikalar, düzen partileri ve sahte sol tarafından terk edilmiştir. Ve işçi sınıfını seferber etme mücadelemizin parçası olarak, Assange’a ve Maruti Suzuki işçilerine özgürlük mücadelesine önderlik eden WSWS olmuştur.

WSWS’nin yeniden açılışı, bu mücadeleleri genişletilmesi için gereken koşulları yaratmaktadır.

WSWS, sosyalist hareketin, siyasi tutsakları savunma yönündeki büyük mücadelelerini de kapsayan bütün bir mirasını ileriye taşımaktadır. Bu mücadeleler, 20. yüzyıl dönümünde Fransa’daki Dreyfus olayını, 1920’lerin Amerika’sında Sacco ile Vanzetti’ye kurulan komploya karşı mücadeleyi ve Sri Lankalı yoldaşlarımızı ordunun ve hükümetin saldırılarına karşı savuna mücadelesini kapsamaktadır. Bugün burada bizi izleyen herkesi, demokratik haklar ve sosyalizm uğruna bu mücadelede bize katılmaya çağırıyoruz.

Loading