Pandemi kontrol altına alınmadan okulların açılmasına hayır!

Aşağıdaki açıklama, Türkiye’de kısa süre önce kurulan Güvenli Eğitim İçin Taban Komitesi tarafından oybirliğiyle kabul edildi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin 15 Şubat’tan itibaren okulları kademeli olarak açmaya başlaması ve bu adımı 1 Mart’tan itibaren genişletmeye hazırlanması, pandeminin şiddetle devam ettiği koşullarda çocukların, öğretmenlerin ve tüm toplumun sağlığını tehlikeye atmaktadır.

İstanbul Tabip Odası üyesi doktorlar, COVID-19 nedeniyle hayatını kaybeden Dr. M. Mustafa Kartal’a saygı duruşunda bulunuyor, 11 Aralık 2020, İstanbul. [Kaynak: İstanbul Tabip Odası]

Bizler, Türkiye’nin çeşitli illerinden öğretmenler, öğrenciler ve veliler olarak, pandemi kontrol altına alınmadan okulların yüz yüze eğitime ve sınavlara açılmasına karşı yaygın toplumsal muhalefeti birleştirip harekete geçirmek amacıyla bir Güvenli Eğitim İçin Taban Komitesi oluşturduk.

Hükümetin, muhalefet partilerinden veya sendikalardan hiçbir ciddi itiraz gelmeksizin uyguladığı bu ölümcül politika, daha önce olduğu gibi bir felakete yol açmadan önce ancak işçi sınıfının ve gençliğin bağımsız müdahalesiyle durdurulabilir. Bu, okulların açılmasını durdurmak üzere harekete geçmek demektir.

İlk ve orta öğretim kurumlarında 18 milyondan fazla öğrencinin ve bir milyondan fazla öğretmenin bulunduğu Türkiye’de, Eylül ayından itibaren okulların kademeli olarak yüz yüze eğitime açılmasının hastalığın yayılmasına ve Kasım-Aralık aylarında ortaya çıkan feci duruma katkısı inkâr edilemez.

Türkiye, Kasım ve Aralık aylarında vaka sayısının günde 30 bine çıktığına, ve ölümlerin ise 250’yi geçtiğine tanık olmuştu. Kasım ayının sonlarından itibaren uygulamaya konan sınırlı kısıtlamalar ve okulların yüz yüze eğitime kapatılması, vaka sayısının 5 binlere, ölüm sayısının ise 70’lere kadar düşmesine yol açtı.

Ancak hükümet şimdi yeniden bu sınırlı tedbirleri dahi kaldırıyor ve okulları yüz yüze eğitime açıyor. Üstelik bu adımlar, günlük resmi vaka sayısının yeniden 9 bini geçtiği, daha bulaşıcı ve aşılara daha dirençli oldukları düşünülen virüs varyantlarının ülke geneline yayıldığı ve bilim insanlarının Mart ayında bir “üçüncü dalga” uyarısında bulunduğu koşullarda atılıyor. Oysa geçtiğimiz yılın Mart ayında Sağlık Bakanlığı’nın ilk COVID-19 vakasının tespit edildiğini açıklamasının ardından okullar yüz yüze eğitime kapatılmıştı.

Bir yılda dünya çapında yaklaşık 2,5 milyon, Türkiye’de ise 28 binden fazla ölüme yol açan COVID-19 pandemisinin ancak uluslararası ölçekte tam kapanma ve yaygın aşı seferberliği ile kontrol altına alınabileceği artık tartışmasız bir gerçektir. Bu, etkilenen tüm işçilere ve küçük işletmelere tam gelir desteği sağlanarak hayati olmayan işyerlerinin ve okulların kapatılması, yaygın test ve temas takibi yapılması demektir.

Pandeminin yarattığı eşi görülmemiş felaket, sadece tıbbi bir sorun değil, özünde toplumsal ve siyasi bir sorundur. Virüsü kontrol altına almak ve tüm işçi sınıfının can güvenliğini sağlamak için gerekli teknoloji ve tıbbi uzmanlık mevcuttur; ancak kapitalizm altında her şey, şirket-finans seçkinlerinin kâr çıkarlarına tabi kılınmıştır.

Bilim, okulların kapatılmasının COVID-19’un kontrol altına alınması açısından kritik önem taşıdığı konusunda son derece nettir. Bilimsel kanıtların ezici çoğunluğu, diğer kritik sosyal mesafe önlemleriyle birlikte okulları yüz yüze eğitime kapatmanın hastalığın yayılmasında bir azalmaya yol açtığını gösteriyor. Doğrusu, okulların açılması çocuklar üzerinde tıbbi bir deney yapılması anlamına geliyor.

Ancak bir yılın acı deneyimine ve bilimsel gerçeklere rağmen, okullar sadece Türkiye’de değil, dünya genelinde geri açılıyor. Bu durum, okulların açılmasının arkasında çocukların eğitimsel, sosyal ve duygusal ihtiyaçlarının değil ama egemen sınıfın çıkarlarının bulunduğunu ortaya koymaktadır. Tüm kariyerlerini eğitimin özelleştirilmesi ile geçirmiş politikacıların çocukların temel ihtiyaçlarıyla ilgilendiklerini ileri sürmek bir saçmalıktır.

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de okulların yüz yüze eğitime açılmasının tek bir amacı bulunuyor: ebeveynlerini şirketler için kâr yaratmak üzere işe gönderebilmek adına çocukları evlerinden çıkarmak.

Bu gerçek, Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) üniversitelerin büyük kısmını yüz yüze eğitime açmama kararıyla açık bir şekilde görülmektedir.

Sağlık Bakanlığı’nın “Son 3 haftadır ülkemizde vaka sayısının yeniden artışa geçmesi daha dikkatli davranılmasını gerektirmektedir. Yükseköğretim kurumlarında yüz yüze eğitimin mevcut şartları dışında önemli bir hareketliliğe sebep olabileceği de unutulmamalıdır” tavsiyesine atıfta bulunan YÖK, yalnızca tıp gibi “uygulamalı eğitimlerin” yüz yüze yapılabileceği, teorik eğitimlerin ise uzaktan yapılması kararını üniversitelere iletmiştir.

Buna rağmen üniversite öğrencileri ile üniversite öncesi eğitim alan çocuklar için tamamen zıt kararlar alınması, okulların küçük çocuklar için bakımevi olarak kullanılma amacını gözler önüne sermektedir.

Hükümetin kaygısının iddia ettiği gibi eğitim olmadığı, pandeminin başlamasından bu yana geçen bir yılda güvenli ortamlarda eğitimin yapılabilmesine hiçbir ek kaynak ayrılmaması gerçeğinde görülmektedir. Eğer kaygı eğitim olsaydı, bir yıl içerisinde binlerce yeni okul inşa edilebilir, yüz binlerce atanmamış öğretmen istihdam edilebilir ve en fazla 15’er kişilik sınıf ortamları yaratılabilirdi. Oysa devletin uzaktan eğitim için gerekli olanakları bile sağlamamasından dolayı, yüz binlerce öğrenci uzaktan eğitimden yoksun bırakılmıştır.

Bu süreçte toplumun temel ihtiyaçlarına kaynak ayrılması şöyle dursun, toplumun kaynakları bir avuç zengine aktarılmıştır. Ülkenin en büyük holdingleri pandeminin bir yılında kârlarını yüzde 100’den fazla artırdı ve bankalar devasa kârlar elde etti. Aynı dönemde halkın geniş kesimleri tehlikeli koşullarda çalışmaya zorlandı, “ücretsiz izin” dayatmasıyla karşılaştı ya da işsizliğe mahkûm edildi. Kapanan küçük işyeri sahipleri ise gelirlerinden tamamen yoksun kaldı.

Egemen sınıf, pandemiyi işçi sınıfına yönelik toplumsal saldırısını tırmandırmak için bir fırsata dönüştürürken, özellikle özel okullarda çalışan öğretmenler bundan ağır bir şekilde etkilendiler. Pandemi boyunca ya uzaktan ya da yüz yüze tam süreli, hatta daha fazla çalışmayı sürdüren özel okul öğretmenlerinin önemli bir kısmı, maaşlarının üçte ikisine denk düşen kısa çalışma ödeneğiyle geçinmeye zorlandı.

Toplumun geniş kesimleri, okulların bu koşullarda geri açılmasının yüz binlerce kişinin daha hastalığa yakalanmasına, binlercesinin de hayatını kaybetmesine yol açacağının farkındadır. Twitter’da yaptığımız bir günlük bir ankete katılan 251 kişinin yüzde 90’ının “pandemi kontrol altına alınmadan okullar yüz yüze eğitime açılmasın” demesi, halk içindeki yaygın muhalefeti yansıtıyordu. Yine Twitter’da öğretmenler haftalardır #OkullarAçılmasın ve #OkullarTehlikeli etiketleriyle kampanya yürütüyor ve çok sayıda bilim insanının desteğini alıyorlar.

Lise öğrencilerinin Mart ayında sınavların okullarda yüz yüze yapılmasına karşı yürüttüğü kampanya özellikle dikkat çekicidir. Son günlerde çeşitli etiketler kullanarak Twitter’da bu ölümcül politikaya karşı çıkan lise öğrencileri, neredeyse her gün 1 milyondan fazla tweet atıyorlar.

En son kampanyada kullanılan #TurkishStudentsLivesMatter etiketli tweetler 3 milyonu aşarken, Mısırlı öğrencilerin buna #EgyptianStudentsLivesMatter etiketiyle yanıt vermesi ve öğrencilerin karşılıklı dayanışma mesajları, büyük önem taşımaktadır. Bu, hükümetlerin kendi egemen sınıflarının çıkarları doğrultusundaki düşmanlıkları karşısında, iki ülkenin işçilerinin ve gençlerinin ölümcül pandemi politikalarına karşı mücadelelerinin ortak olduğunun çarpıcı bir örneğidir.

Bizler, bugüne kadar Polonya’da, Yunanistan’da, Fransa’da, Almanya’da ve ABD’de okulların tehlikeli koşullarda açılmasına karşı patlak veren okul boykotlarıyla ve protestolarla dayanışmamızı ifade ediyor ve bu mücadelelerin Türkiye’deki öğrencilere ve eğitim emekçilerine yol göstermesi gerektiğini savunuyoruz. İhtiyacımız olan şey, halkın sağlığını ve ihtiyaçlarını savunmak üzere bir uluslararası genel grevin parçası olacak bir okul grevidir.

Pandemi küreseldir, çözümü de ancak küresel olabilir. Bu bağlamda, ABD, Almanya, Britanya, Sri Lanka ve Avustralya’da okulların pandemi sırasında yüz yüze eğitime açılmasına karşı kurulan taban komiteleriyle dayanışmamızı ve mücadelemizin ortak olduğunu vurguluyoruz.

Sendikalar, pandeminin başından beri olduğu gibi bugün de bu yaygın toplumsal muhalefeti örgütleyip harekete geçirmeyecekler. Onların bir kısmı okulların yüz yüze eğitime açılmasını açıkça desteklerken, bir kısmı da okulların açılmasını durdurmak için hiçbir şey yapmıyor.

Daha fazla ölümü ve acıyı engellemek için acil önlemler alınması, eğitim emekçileri de dahil olmak üzere işçi sınıfının ve gençliğin tüm düzen partilerinden ve sendikalardan bağımsız müdahalesine bağlıdır. Şirketlere milyarlar aktarmak yerine büyük servetler kamulaştırılmalı ve şu talepler yerine getirilmelidir:

  • Tüm devlet okulları ve özel okullar derhal kapatılsın! Bu, pazarlık edilemez. Şiddetle devam eden bir pandemi sırasında okulları “güvenli bir şekilde” açmak mümkün değildir. Can kaybı ve hastalığı öğretmenlerine, ebeveynlerine ve büyükanne ve büyükbabalarına bulaştıran çocukların uğrayacağı kalıcı fiziksel ve duygusal yıkım, çevrimiçi öğretimin neden olduğu her türlü aksamayı gölgede bırakır.

  • Öğretmenlere, okullara ve uzaktan eğitime kaynak! Servis veya toplu ulaşım kullanımı gerekmeden, güvenli koşullar sağlamak için her mahalleye yeni okullar ve kreşler açılmalı, atanmamış tüm eğitim emekçileri derhal kadrolu olarak istihdam edilmelidir. Bu önlemler alınana kadar, nitelikli uzaktan eğitime erişimi güvenceye almak için bütün öğretmenlere ve öğrencilere ücretsiz bir şekilde iyi bilgisayarlar ve yüksek hızlı internet sağlanmalıdır. Hanehalkları, pandemi sırasında geniş kapsamlı maddi ve sosyal desteğe ihtiyaç duymaktadır.

  • Herkesin kamusal ve bilimsel eğitime erişme hakkı vardır. Eğitimin kapitalist kâra tabi kılınmasına son verilmeli ve tüm özel okullar kamulaştırılmalıdır. Özel okul öğretmenleri ile sözleşmeli veya ücretli istihdam edilen diğer öğretmenler kadroya alınmalı, bütün öğretmenlerin temel ücreti arttırılmalıdır.

  • Çocuklarla evde kalan tüm velilere ve bakıcılara tam gelir desteği! Zenginlere aktarılan para, evde çocuklarıyla birlikte kalmaları gerektiği için çalışamayanlara tam gelir sağlamak üzere kullanılmalıdır. Aynı zamanda, yüz binlerce işçiye ayda yaklaşık 1.400 liralık ücretsiz izin dayatması son bulmalı ve tüm işsizlere tam gelir desteği sağlanmalıdır.

  • Evde kalmayı seçen eğitim emekçilerinde gelir kaybı olmamalıdır! Tehlikeli koşullarda çalışmayı reddeden öğretmenlere ve eğitim emekçilerine, pandemi süresince tam gelir ve sosyal haklar sağlanmalı, herhangi bir ceza verilmemelidir.
  • Uzaktan çalışmanın esnek çalışmaya dönüştürülmesi son bulmalı, öğretmenlerin mesai saatlerine sıkı sıkıya uyulmalı, öğretmenlerin onayıyla yapılacak fazla mesailer ücretlendirilmelidir. Pandemi bahanesiyle sınıflara kamera konulması girişimi, temel demokratik hakların ihlalidir ve derhal geri çekilmelidir.

  • Konuşma özgürlüğü ve ifşaatçıların korunması için!Okullarda, fabrikalarda, depolarda, hastanelerde veya ofislerde, tehlikeli çalışma koşulları aleyhine konuşan herkes, işverenlerin veya devlet yetkililerinin işten çıkarma gibi saldırılarına karşı savunulmalıdır. İşten çıkarılan bütün işçiler, aradaki farklar da ödenerek işe geri alınmalıdır.

  • Derhal aşı seferberliği başlatılsın! Türkiye’de bugüne kadar iki doz aşılanan kişi sayısı sadece 1,5 milyon civarındadır (nüfusun yüzde 2’sinden azı). Oysa nüfusun çoğunluğu aşılanmadan pandemiyi kontrol altına almak mümkün değildir. Kaynaklar, milyonlarca aşının derhal temin edilmesi için kullanılmalı ve özel hastaneler kamulaştırılarak bir halk sağlığı seferberliğine tabi kılınmalıdır. Bu doğrultuda, atama bekleyen yüz binlerce sağlık emekçisi de derhal istihdam edilmelidir.

  • Öğrenciler ve öğretmenler için düzenli ve kapsamlı test! Çocuklara, gençlere ve çalışanlara düzenli test yapılması, halk sağlığı açısından merkezi önem taşımaktadır. Aynı durum, bir riskin ortaya çıktığı bütün fabrikalar ve işyerleri için geçerlidir. Acil karantina önlemleri ancak bu yolla alınabilir ve virüsün yayılması sınırlandırılabilir.

  • Hayati olmayan bütün üretimi durdurun! Pandemi kontrol altına alınana kadar, yalnızca gıda üretimi, tıbbi tedavi ve lojistik gibi hayati sektörler açık kalmalıdır. Bu sektörlerde çalışan işçilere, hastalığı engellemek için en ileri iş güvenliği önlemleri sağlanmalıdır. Hayati önem taşımayan sektörlerde çalışan veya işten çıkarılmış bütün işçilere, önlemlerden etkilenen küçük işyeri sahiplerine tam gelir desteği ve tüm sağlık hizmetlerine ücretsiz erişim hakkı sağlanmalıdır.

  • Halk sağlığı tehdidi son bulana kadar, güvenilir bilim insanları ve halk sağlığı uzmanları ile birlikte çalışan taban komiteleri, çocukların, öğretmenlerin ve okul çalışanlarının güvenliğini garanti edebilene dek, okullar kapalı kalmalıdır.
  • Bu koşullar altında herhangi bir okul yeniden açılmadan önce, tüm havalandırma sistemleri modernize edilmeli, temizlik ve bakım işçileri istihdam edilmeli ve sınıf mevcutları kalıcı olarak en fazla 15 öğrenciye indirilmelidir.

  • Pandemi sırasında sınav baskısı ve stresine hayır! Pandemi şiddetle devam ederken düzenli sınavların yapılması mümkün değildir. Notlandırma ve sınavlar konusunda karar bir bütün olarak öğrenciler tarafından verilmelidir.

  • Pandeminin çocuklarda ve tüm toplumda yarattığı psikolojik yıkımla mücadele etmek için, herkesin kolayca ve ücretsiz ulaşabileceği psikolojik danışmanlar istihdam edilmelidir.

Taleplerimiz, şirketlerin ve politikacıların karşılanabilir olduğunu iddia ettiklerine değil; çocukların, eğitim emekçilerinin ve tüm işçi sınıfının hayatlarını ve sağlığını korumak için neyin gerekli olduğuna dayanmaktadır. Amacımız, okulların tehlikeli koşullarda geri açılmasına karşı ve kamusal eğitimi savunmak için işçi sınıfını bağımsız bir güç olarak seferber etmektir.

Bu girişimi destekleyen tüm eğitim emekçilerini, velileri ve öğrencileri, taban komiteleri kurmak ve halk sağlığı açısından hayati önem taşıyan bu mücadeleyi genişletmek üzere bizimle iletişime geçmeye çağırıyoruz.

Loading