Britanya, Karadeniz’e Rusya’yı hedef alan savaş gemileri gönderiyor

Britanya, ABD’nin ve onun Ukrayna’daki piyon rejiminin Rusya’ya karşı provokasyonlarını daha da artıracak şekilde önümüzdeki ay Karadeniz’e savaş gemileri gönderiyor.

Ukrayna rejiminin Kırım’ı “geri almak” üzere bir stratejiyi onaylamasının ardından Rusya, Ukrayna sınırına büyük çapta kuvvet yığdı. Stratejik açıdan yaşamsal önem taşıyan Kırım yarımadası, 2014’te Kiev’de ABD ve Avrupa Birliği (AB) destekli bir aşırı sağcı darbe düzenlenmesinin ardından Rusya tarafından ilhak edilmişti.

Savunma Bakanlığı sözcüsü, Times’a verdiği demeçte, “Birleşik Krallık ve uluslararası müttefiklerimiz, Ukrayna’nın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü tereddütsüz destekliyor,” dedi.

Kraliyet Donanması’na ait HMS Daring (D32). (Wikimedia)

Sözcü açıklamasının devamında şunları belirtti: “Mevcut durumu izlemek için Ukrayna ile yakın bir şekilde çalışıyoruz ve Rusya’yı gerginliği azaltmaya çağırmaya devam ediyoruz.

“Silahlı kuvvetlerimiz, Ukrayna silahlı kuvvetlerinin 20.000’den fazla üyesini eğiten eğitim misyonumuz Orbital Operasyonu ve Birleşik Krallık liderliğindeki Denizcilik Eğitim Girişimi aracılığıyla Ukrayna’yı desteklemeyi sürdürüyor.”

Britanya, uçaksavar füzeleri ile donatılmış bir Type 45 muhrip ile bir Type 23 denizaltı savar fırkateyni gönderiyor. HMS Kraliçe Elizabeth uçak gemisi üzerindeki F-35B Lightning hayalet uçakları ve Merlin helikopterleri, destek sağlamak için beklemede olacak. Boğazlar ile ilgili uluslararası sözleşme, Karadeniz’e uçak gemilerinin girmesine izin vermiyor. Bununla birlikte, söz konusu Montrö Sözleşmesi de tehdit altında bulunuyor.

Birleşik Krallık’ın hâlihazırda bölgeye konuşlandırılmış özel kuvvetleri ve Kraliyet Hava Kuvvetleri (RAF) uçakları var. Bir SAS özel kuvvetler ekibi ve Royal Signals elektronik birliği, geçen hafta, bir ABD özel harekât ekibiyle birlikte “Rus faaliyetlerini izlemek” için resmi olarak Ukrayna’ya gönderildi. Paveway bombaları ve Brimstone füzeleriyle donatılmış altı RAF Typhoon jeti, Karadeniz bölgesinde devriye gezecek bir NATO “hava polis misyonu” kapsamında Romanya’ya sevk edildi.

Bu gelişmeler, ABD Başkanı Joe Biden’ın geçtiğimiz hafta bölgeye iki Amerikan savaş gemisinin konuşlandırılmasını iptal etme kararının, hâlâ tırmanmakta olan çatışmada taktiksel bir duraklama olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Rusya, ABD savaş gemilerinin yolda olduğu haberine, ciddi “olaylar”ın büyük bir olasılık olduğu uyarısında bulunan bir açıklamayla yanıt vermişti. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Riyabkov, yaptığı açıklamada şunları söylüyordu: “Amerikan gemilerinin kıyılarımıza yakın yerlerde kesinlikle hiçbir işi yok, bu tamamen provokatif bir eylem. Kelimenin tam anlamıyla provokatif: Gücümüzü test ediyorlar… Başaramayacaklar. ABD’yi, Kırım ve Karadeniz kıyılarımızdan uzak durmalarının kendileri için daha iyi olacağı konusunda uyarıyoruz. Bu kendi iyiliklerine olur.”

Şu anda Karadeniz’de konuşlanmış bir düzineden fazla Rus donanma gemisi var. Rus haber kuruluşu Interfax’a göre, elli Rus savaş uçağı, bombardıman uçağı ve saldırı uçağı “Karadeniz semalarında tatbikatlar” yapıyor. Tatbikatlara, “füze fırlatma ve deniz hedeflerinin bombalanması” da dahil. Rus hava kuvvetleri ile Karadeniz filosunun da “Karadeniz'de güvenliği sağlamak” üzere tasarlanmış ortak tatbikatlar düzenlenmesi planlanıyor.

Açıkça görülüyor ki ABD’deki askeri planlamacılar ve müttefiki ordular, bu uyarıdan, böylesine kışkırtıcı bir hamle yapmadan önce ordularını duruma hazırlama zorunluluğunu çıkardılar. ABD, savaş gemilerinin gönderilmesini veya operasyonun iptalini ne onayladı ne de yalanladı. Bu arada, Birleşik Krallık bölgede önemli bir varlık geliştirecek.

Britanya kuvvetleri, Ukrayna ve Doğu Avrupa’da Rusya karşıtı provokasyonların başlıca katılımcıları arasındalar. Geçtiğimiz Eylül ayında, seçkin Pathfinder müfrezesi de dahil olmak üzere 16. Hava Saldırı Tugayı’ndan 250 asker, Kırım’dan sadece 100 mil uzakta, Ukrayna’ya paraşütle atladı. Bu, Britanya kuvvetlerinin on yıllardır yaptığı en büyük paraşüt atlama tatbikatıydı. Ukrayna, ABD ve Kanada güçleriyle beraber 8 bin askerin katıldığı tatbikatta yer aldılar.

Ukraynalı General Yevhan Moysiuk konuyla ilgili şu yorumda bulunmuştu: “Rusya’ya yönelik ana mesaj şudur: Birleşik Krallık, zor günümüzde bize yardımcı olacak gerçek ve güvenilir ortağımızdır. Rus saldırganlığına karşı bizimle beraber karşı koymaya hazırdır.”

Bu yıl da Britanya askerleri NATO’nun Kazak Topuzu Operasyonu’na katılacaklar. En az beş NATO üyesi devletten bin askerin katılacağı tatbikatta, Rus ve Rusya yanlısı kuvvetlerin elindeki mevzilere yönelik saldırılar simule edilecek.

Birleşik Krallık’ın Karadeniz’e yapılacak ek konuşlandırmalarda başı çekmesi, egemen sınıfın yakın tarihli dış ve savunma politikasına dair Bütüncül İnceleme’sinde özetlenen savaş kışkırtıcı planlarını takip etme niyetinde olduğunun kanıtıdır.

Belge, Birleşik Krallık’ı ABD'nin Rusya’ya karşı savaş yöneliminin başına yerleştiriyor ve Rusya’yı “güvenliğimize yönelik en şiddetli tehdit” olarak nitelendiriyordu. Birleşik Krallık’ın, Avrupa-Atlantik bölgesinde “NATO’nun yeni Caydırıcılık ve Savunma Konsepti”ni uygulamaya koyması ve “Doğu Avrupa bölgesi ve başka yerlerdeki ülkeleri devlet tehditlerine karşı dirençlerini artırmak için desteklemesi” gerektiği savunuluyordu. “Buna, silahlı kuvvetlerinin kapasitesini geliştirmeye devam edeceğimiz Ukrayna da dahildir.”

İncelemede ayrıca, “devletin tüm nükleer tehditlerini” karşılamak üzere Birleşik Krallık’ın nükleer silah stokunun artırılması çağrısında bulunuluyordu.

Askeri konuşlanmalara, Rusya karşıtı ajitasyon ve propagandanın tırmanması eşlik ediyor. Pazar günü, Çek Cumhuriyeti, iki Rus ajanının, 2014’te bir Çek mühimmat fabrikasında meydana gelen patlamanın arkasında olduklarını iddia etti. Britanya daha önce, aynı iki Rus ajanının, Salisbury’deki zehirlenme olayının sorumluları olduğunu iddia etmişti.

Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Dominic Raab, hızla ülkesinin “Çek müttefiklerine tam desteğini” ilan ederek şunları söylüyordu: “Onlar, GRU’nun [Rus gizli servisi] tehlikeli ve kötü operasyonlar yürütme girişimlerinde ne kadar ileri gideceklerini ifşa ettiler.”

Bakan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu, Moskova’nın davranış şekline uyuyor ve Salisbury’deki noviçok saldırısını takip ediyor. Salisbury’deki saldırının sorumlularını adalete teslim etme konusunda her zamanki gibi kararlıyız. Çek makamlarının da aynısını yapma yönündeki eylemlerini takdir ediyoruz.”

Muhafazakâr Parti milletvekili ve Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Tom Tugendhat, Twitter’da şöyle yazıyordu: “Çek Cumhuriyeti, Putin’in Rusya’sının Prag’da savaş misali eylemler yapmasına karşı çıkıyor. [Çekler] haklılar ve tüm NATO onların yanında olmalı. Hepimiz bu tür bir şiddet tehdidi altındayız. Kendimizi en iyi şekilde savunmamızın yolu, birbirimizi savunmak.”

Birleşik Krallık’ın Rusya’ya karşı artan saldırganlığı, Brexit’ten sonra dünya sahnesindeki konumunu korumaya ve patlayıcı iç gerilimler için bir çıkış yolu yaratmaya çalışan Britanya emperyalizminin ve artan sınıfsal ve milliyetçi uzlaşmazlıklarla kıvranan dünya kapitalizminin kriziyle bağlantılıdır. Her ülkedeki egemen sınıf, askeri kuvvetlerin giderek daha pervasızca konuşlandırılması yoluyla bir çıkış yolu arıyor ve dünyayı bir barut fıçısına dönüştürüyor. Karadeniz’deki provokasyonlar büyük bir çatışmaya yol açmaya çok yaklaşmıştır.

Kasım 2018’de, Ukrayna deniz kuvvetleri gemileri, Kırım yakınlarında Rusya’nın hak iddia ettiği sulara girdiler ve ateş açan Rus Sahil Güvenliği tarafından ele geçirildiler. Washington’dan “tam destek, askeri yardım dahil olmak üzere tam yardım” sözü alan Ukrayna rejimi, sıkıyönetim ilan ederek orduyu tam alarm durumuna geçirmişti.

Haziran 2015’te, Rus jetleri, Karadeniz’deki Rus karasularına girecek bir rota belirleyen ABD muhribi USS Ross’un önünü kestiler ve gemi rota değiştirdi. Rus ordu kaynakları sonradan şu yorumda bulunuyordu: “Hızla havalanan Su-24 saldırı jetleri, sınır ihlallerini zorla bastırmaya ve ülkenin çıkarlarını savunmaya hazır olduklarını gösterdiler.”

Ukrayna’ya ve Karadeniz’e daha fazla kuvvet konuşlandırılması, askeri çatışmayı giderek daha olası hale getiriyor. Herhangi bir olay, nükleer silahlı devletler arasında topyekûn bir çatışma ve savaşa dönüşebilir. Durumun vahameti, uluslararası işçi sınıfının, egemen seçkinlerin çılgınca savaş kışkırtıcılığına son vermek için savaş karşıtı bir hareket oluşturmaya yönelik acil mücadelesini gerektiriyor.

Loading