İsrail ile ilişkileri düzeltmeye çalışan hükümet, Gazze saldırısını kınıyor

İsrail’in Doğu Kudüs ve Gazze’de Filistin halkına yönelik saldırıları Türkiye’de kitlesel bir tepkiye neden olurken, aynı zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin, Filistinlilerin dramı karşısındaki ikiyüzlülüğünü açığa çıkarıyor. Gerçek şu ki, Türk hükümeti ve Ortadoğu’daki tüm rüşvetçi burjuva rejimleri, İsrail devletinin Filistinlilere yönelik saldırısının suç ortağıdır.

İsrail’in İstanbul konsolosluğu önünde düzenlenen bir protesto, 11 Mayıs 2021. (AP aracılığıyla İHH)

Geçtiğimiz hafta Türkiye’nin pek çok şehrinde, İsrail’in Doğu Kudüs’te Mescid-i Aksa’yı basmasına ve ardından Gazze’ye hava saldırıları düzenlemesine karşı binlerce insanın katıldığı protestolar düzenlendi. Pandemi dolayısıyla uygulanan sokağa çıkma yasağına rağmen İstanbul’daki İsrail Başkonsolosluğu önünde ve Taksim Meydanı’nda kitlesel protestolar düzenlendi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail polisinin Mescid-i Aksa’yı basmasının ardından İsrail’i “terör devleti” olarak adlandırdı ve tüm “İslam ülkeleri başta olmak üzere tüm dünyayı” Tel Aviv’in saldırılarına karşı “etkili şekilde” harekete geçmeye çağırdı.

Meclisteki büyük siyasi partiler, ender görülen bir ortak bildiri ile İsrail’i kınadılar. Pazartesi günü yayımlanan bildiriyi AKP ile faşizan müttefiki Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)’nin yanı sıra Kemalist Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), aşırı sağcı İYİ Parti ve Kürt milliyetçisi Halkların Demokratik Partisi (HDP) imzaladı.

Bildiride şunlar belirtildi: “TBMM olarak Kudüs’ün ve Harem-i Şerif’in statüsünü aşındırmaya yönelik İsrail'in mütecaviz eylemlerine ve Filistin halkının meşru haklarını gasp etme girişimlerine karşı her zaman gerekli tepkiyi vermeye, Filistin davasını ve kardeş Filistin halkının özgürlük, adalet ve bağımsızlık mücadelesini savunmaya devam edeceğimizi en kuvvetli şekilde beyan ediyoruz.”

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price’ın “İsrail’in kendini savunma hakkı vardır” açıklamasını yapmasından sonra, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Twitter’da, “ABD’nin bu katliamlara ve terör eylemlerine herhangi bir tepkisi yok mu?” diye yazdı. Perşembe günü Suriye sınırındaki Hatay’ı ziyaret eden Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da İsrail’in saldırılarını “insanlık suçu” olarak tanımladı ve Tel Aviv’i bu tür eylemlerden derhal vazgeçmeye çağırdı.

Cumhurbaşkanının İsrail’i bir “terör devleti” olarak adlandırmasına rağmen, Müslüman dünyasında İsrail’i ilk tanıyan (1949) ülke olan Türkiye, ABD emperyalizmi ile kapsamlı askeri-stratejik ittifakının bir parçası olarak Tel Aviv ile diplomatik, ticari, ekonomik ve askeri bağlarını sürdürüyor.

Bununla birlikte, Türkiye’nin siyasi ve askeri yönetim kademesinden gelen bu açıklamalara yoğun bir diplomasi trafiği eşlik ediyor. Anadolu Ajansı’nın haberine göre, Erdoğan son günlerde Rusya, Katar, Ürdün, Kuveyt, Malezya, Endonezya, Cezayir, Irak, Pakistan ve daha birçok ülkenin liderleriyle telefon görüşmeleri yaptı ve bu görüşmelerde de İsrail’in saldırılarını “terörizm” olarak adlandırdı.

Erdoğan ayrıca Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve Gazze’yi yöneten, Müslüman Kardeşler bağlantılı Hamas’ın önderi İsmail Haniyeh ile ayrı ayrı telefonda görüştü ve “Filistin davasına destek” sözü verdi.

Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı görüşmede, “uluslararası camianın da İsrail’e güçlü ve caydırıcı bir ders vermesi” ve “Filistinli sivillerin korunması için bölgeye uluslararası koruma gücü gönderilmesi fikri üzerinde de çalışılması gerektiğini” söyledi. Kremlin’in yaptığı açıklamaya göre ise Putin, “tarafları gerilimleri yatıştırmaya ve ortaya çıkan sorunları barışçıl bir şekilde çözmeye” çağırmıştı.

İslam İşbirliği Teşkilatı da “İsrail’in işgal güçlerinin Filistin halkına yönelik yinelenen saldırılarını en sert biçimde” kınadı.

Bu göstermelik kınama açıklaması, son dönemde İsrail ile ilişkilerini normalleştiren gerici Arap rejimlerinin kontrolündeki bir örgütten geliyor.

Gazze’ye yönelik saldırıları tırmandırarak çoğunluğu sivil 100’den fazla kişiyi katleden İsrail daha kapsamlı bir askeri saldırıya hazırlanırken, Türkiye Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada “İsrail’in bu kere Gazze’ye yönelik tank ve topçu atışlarına başladığı”nın öğrenildiğini belirterek “Sivil can kayıplarının daha da artmasına sebebiyet verecek bu saldırıların derhal durdurulması için uluslararası toplumu süratle harekete geçmeye” çağırdı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ayrıca Suudi Arabistan ziyaretinden sonra Mısırlı mevkidaşı Samih Şükri ile telefonda görüştü. Görüşme, Ankara’nın, General Abdülfettah El Sisi’nin Mısır’daki askeri diktatörlüğü ile ilişkileri düzeltme girişimlerinin ortasında geldi. Sisi’nin 2013’te Müslüman Kardeşler’den seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye karşı askeri darbe düzenlemesinin ardından Erdoğan, Sisi rejimini kınamış ve iki ülke arasındaki ilişkiler çökmüştü.

6 Mayıs’ta Türkiye ile Mısır heyetleri arasında yıllar sonra ilk kez doğrudan bir diplomatik görüşme oldu. Yeni Ticaret Bakanı Mehmet Muş da Türkiye’nin diplomatik bağları onarmaya çalışırken Mısır ile ekonomik ilişkilerini iyileştirmek istediğini söyledi.

Erdoğan hükümetinin bölgesel girişimleri, özellikle Joe Biden’ın geçtiğimiz yıl ABD başkanı seçilmesinden sonra başlattığı daha geniş bir diplomatik harekâtın parçasını oluşturuyor. Hükümet son dönemde Türkiye’nin bütün bölge ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmek istediğini ilan etti. Bu, Mısır ve İsrail ile daha iyi ilişkiler kurarken İran ve Rusya’dan olabildiğince uzaklaşmayı gerektiriyor.

Eski ABD başkanı Donald Trump’ın 2017’de Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasının ardından Tel Aviv, bunu protesto eden onlarca Filistinliyi öldürmüştü. Daha sonra Ankara, İsrail büyükelçisini geri çağırdı. Türkiye ile İsrail arasındaki diplomatik ilişkiler 2018’den sonra maslahatgüzar seviyesine indirilirken, Erdoğan geçtiğimiz Aralık ayında şunları söylüyordu: “İsrail ile istihbari noktada münasebetlerimiz zaten kesilmiş değil, devam ediyor… Gönlümüz arzu eder ki münasebetlerimizi daha iyi bir noktaya taşıyalım.”

Dahası, Israel Hayom gazetesi, Mart ayında, ismi açıklanmayan bir üst düzey Türk yetkilinin, İsrail hükümetinin eşzamanlı olarak karşılık vermeyi taahhüt etmesi halinde, Ankara’nın Tel Aviv’e bir büyükelçi göndermeye hazır olduğunu söylediğini aktarıyordu. Gazetenin iddiasına göre, “İki eski müttefik arasındaki ana çekişme noktası, üst düzey Hamas yetkililerinin Türk topraklarındaki varlığıdır.” Bu, Türkiye’nin Mısır’daki askeri rejimle ilişkilerini eşzamanlı olarak geliştirmeye çalıştığı dikkate alındığında, aşılmayacak bir engel değildir.

Türkiye’nin Filistin meselesine yaklaşımında en belirleyici noktalardan biri Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının paylaşımı üzerine süren rekabettir. Avrupalı emperyalist güçler Fransa ve İtalya önderliğinde hâlihazırda bir Doğu Akdeniz Doğalgaz Forumu kurmuş durumda. Forum, Kıbrıs Cumhuriyeti, Mısır, Yunanistan, İsrail, Ürdün ve Filistin’i de kapsarken, Türkiye bu girişimden dışlanmasını protesto etmişti. Her ne kadar Filistin de Forum’un üyesi olsa da İsrail, Filistin’in Gazze doğalgaz sahasına erişimini engelliyor.

Öte yandan, Türkiye ile İsrail arasında güçlü ekonomik ilişkiler var. 2017’de, İsrail’in Ulaştırma ve İstihbarat Bakanı Yisrael Katz, ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasından sonra Erdoğan’ın bir “düşmandost” (“frenemy”) rolü oynadığını belirterek, “Bize oldukça fazla saldırıyor. Biz de cevap veriyoruz. Ancak bu onun Körfez ülkelerine ihracatının yüzde 25’ini Hayfa limanı üzerinden yapmasını engellemiyor,” diyordu.

Israel Hayom’un Nisan ayında yaptığı bir habere göre, Türkiye’nin Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, İsrailli mevkidaşına Hayfa limanının özelleştirilmesi için yakın zamanda açılan ihalede önde gelen bir Türk firmasına teklif verme çağrısında bulundu.

Yine Nisan sonunda, Cumhuriyet’in haberine göre, hükümet, İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz’i 18-20 Haziran’da düzenlenecek Antalya Diplomasi Forumu’na davet etti. Steinitz, Mart ayında yaptığı açıklamada, İsrail hükümetinin Doğu Akdeniz’deki doğalgaz konusunda Türkiye ile işbirliği yapmaya hazır olduğunu söylemişti.

Hükümetin Filistin konusunda bütünüyle egemen sınıfın çıkarlarına ve emperyalizmle olan bağlarına dayanan ikiyüzlü politikası, şunu açıkça ortaya koymaktadır: Askeri saldırıyla karşı karşıya olan Filistin halkının müttefikleri, bölgedeki şu ya da bu gerici burjuva rejim değil, İsrail’deki, Türkiye’deki, İran’daki ve dünya genelindeki işçi sınıfıdır.

Loading