HDP’ye yönelik faşist saldırının ardındakiler

Dünya Sosyalist Web Sitesi, Halkların Demokratik Partisi (HDP) üyesi Deniz Poyraz’ın (38) Perşembe günü siyasi bir cinayet sonucu öldürülmesini şiddetle mahkûm eder. Açıkça görülüyor ki bu, özellikle işçi sınıfını hedef alan azılı bir diktatörlüğün koşullarını yaratma amacıyla önceden planlanmış, devlet destekli bir operasyondur.

HDP, yaptığı ilk açıklamada kanlı saldırıdan partiyi sürekli hedef gösteren “AKP-MHP hükümetini” ve İçişleri Bakanlığını sorumlu tuttu.

Resmi açıklamaya göre, Onur Gencer (27) adlı saldırgan sabah 11.05 civarı ikinci katta bulunan parti binasına girdi ve orada bulunan tek kişi olan parti çalışanı Poyraz’ı rehin aldı. Olay yerine gelen polis en az 15 dakika müdahale etmedi. Ardından Gencer, Poyraz’ı vurarak öldürdü ve aşağıda polise teslim oldu.

Saldırıdan sonra HDP İzmir İl Örgütü, 18 Haziran 2021. (Fotoğraf: @hdpgenelmerkezi Twitter)

Polisler Gencer’e dostça yaklaştılar. Bir videoda, polisin saldırganı gözaltına alırken “İsim ne abicim?” dediği görülüyor. Sosyal medyada ekran görüntüsüyle aktarıldığında göre, katil yakalandıktan sonra gözaltındayken Instagram’da yorumları beğeniyordu. Dahası, katil, cinayetten sonra sosyal medya hesabından paylaştığı ve kanıt niteliğindeki gönderileri silmişti.

Gencer, ilk ifadesinde, “Kimse ile bir bağlantım yok. PKK’dan nefret ettiğim için binaya girdim, rastgele ateş ettim” diyerek tek başına hareket ettiğini iddia etti. Katil ayrıca 16 Haziran gibi geç bir tarihte sosyal medyada ölmüş annesine ve kız kardeşine küfredildiğini söylüyordu. Bu ifadenin hiçbir inandırıcılığı yoktur. Bu, çok daha fazla cana kıymak üzere dikkatle planlanmış bir saldırıdır.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, yaptığı açıklamada şunları söylüyordu: “Şunu öncelikle belirteyim, burada sadece rastgele bir kişiyi öldürme ile sınırlı bir plan söz konusu değildir. Bugün İzmir İl Örgütümüzde saldırının gerçekleştirildiği saatlerde yaklaşık 40 kişilik yönetici grubumuzun bir toplantısı vardı. Daha önce planlanmış olan bu toplantı acil bazı nedenlerden dolayı ertelendi. Yani burada plan açıktır, yapılmak istenen bir katliamdır.”

HDP’li yetkililer ayrıca saldırının polisin burnunun dibinde olan, devlet güçleri tarafından sürekli izlenen ve daha önce provokasyonların düzenlendiği bir parti binasına yapıldığına dikkat çektiler. HDP İzmir milletvekili Murat Çepni, “Hemen partinin karşısında polis merkezi olmasına rağmen bu saldırı gerçekleşti. Organize bir saldırı” açıklamasını yaptı. Çepni ayrıca şunları ekliyordu: “İktidar kendi düştüğü çıkmazdan ancak böyle kurtulmayı düşünüyor. Bu noktada Saray’ın ta kendisi ve İçişleri Bakanlığı saldırının sorumlusudur.”

Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre, HDP İzmir Eş Başkanı Abdulkadir Baydur, polislerle en az 15 dakika tartıştığını ve o sürede hiç kimsenin saldırgana müdahale etmediğini belirterek şunları söylüyordu: “15 dakikalık tartışmamız sürerken, silah sesleri geldi. Sonrasında ise güvenlik güçleri geldi. Güvenlik güçleri geldikten yaklaşık 15 dakika sonra da saldırganı yakaladılar.”

Gencer, Deniz Poyraz’ı öldürmeden önce binayı ateşe vermeye çalışmıştı.

Başlangıçta “eski sağlık görevlisi” diye söz edilen Gencer, ifadesinde “Çocukluktan beri PKK’lı öldürmek için planlar yaptım. Olay doğaçlama yaşandı,” diyen yeminli bir faşisttir.

Gencer, Türk ordusunun ve Türkiye destekli İslamcı “Özgür Suriye Ordusu”nun Suriye’nin kuzeyinde PKK bağlantılı Halk Savunma Birlikleri’ne (YPG) karşı düzenlediği askeri harekâtlar sırasında bölgede silahlı olarak çekilmiş fotoğraflar paylaşmış. Bir sosyal medya paylaşımına göre katil, 21 Şubat 2020’de Menbiç’te “Suriye hatırası” diyerek bir silahlı fotoğraf paylaşırken, daha sonra da Gaziantep’ten “Görev dönüşü” yazarak bir başka fotoğraf paylaşıyor.

Gencer, bunu, 2020’nin ilk aylarında Suriye, Menbiç’e sağlık memuru olarak gittiğini ve Nisan 2021’de istifa ettiğini söyleyerek açıklıyordu. HDP İstanbul milletvekili Hüda Kaya ise buna, katilin gerçekte Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş (SADAT) tarafından Suriye’de askeri eğitim aldığını öne sürerek yanıt verdi. Kendisini “savunma alanında danışmanlık ve askeri eğitim veren bir şirket” olarak tanımlayan SADAT, Türk devletinin çıkarları doğrultusunda birçok bölgede operasyonlar yürütmekle suçlanıyor.

Gencer, ifadesinde, saldırısının en geç Ocak 2021’de planlandığını doğrulayarak şunları söylüyordu: “birkaç kez keşif amaçlı çalışmalar oldu. Gaziemir İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bulundurma olarak 2021 Mayıs ayında silah ruhsatı başvurusu yaptım, geçici ruhsat aldım. Kızlarağası’ndan Mehmet isimli şahıstan 3 bin 500 TL bedelle Ruger Silah aldım. Bu silaha 10 mermi koyarak bugünkü olayı gerçekleştirdim.”

Saldırı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Mayıs ayı sonunda hükümetine yönelik tüm muhalefete savaş ilan etmesinin ardından geldi. Erdoğan, Rize’de bir saldırı girişimine uğrayan aşırı sağcı İYİ Parti’nin lideri Meral Akşener’e hitaben, “Rize’de çok ileriye gitmeden ders verdiler. Bunlar iyi günler, daha neler olacak neler,” demişti.

HDP, PKK ile “bağlantılı” olma iddiasıyla yıllardır devlet operasyonlarının hedefi konumundadır. Eski parti liderleri ve milletvekilleri dahil binlerce HDP üyesi hapse atılırken, son yerel seçimlerde kazandığı belediyelere kayyumlar atandı. Dahası, Mart ayında hükümet partiyi kapatmak üzere harekete geçti. HDP, yaptığı açıklamada, saldırının “Aylardır partimizin iktidar partisi, İçişleri Bakanlığı tarafından hedef gösterilmesi, provokasyon amacıyla bazı ailelerin örgütlendirilerek il binalarımızın önüne yönlendirilmesi” sonucu olduğunu belirtiyordu.

HDP’nin İzmir İl Örgütü’ne düzenlenen saldırı, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden arasında NATO zirvesi sırasında yapılan görüşmeden kısa süre sonra gerçekleşti. Görüşmede ele alınan başlıca anlaşmazlık konusu, ABD’nin PKK’yi bir “terör örgütü” olarak görmesine rağmen Suriye’deki YPG’ye Esad rejimine karşı bir silah olarak verdiği destekti.

Pandemi karşısında izlediği ölümcül politika eliyle şiddetlenerek büyüyen bir toplumsal öfke ve derinleşen bir ekonomik kriz ile karşı karşıya olan hükümet, aynı zamanda aşırı sağcı mafya lideri Sedat Peker’in yönelttiği suç ve yolsuzluk iddialarıyla sarsılıyor. Peker kısa süre önce, Türkiye’nin El Kaide’nin Suriye kolu El Nusra Cephesi gibi örgütlere SADAT üzerinden silah verdiği iddialarını dile getirmişti.

Peker, HDP’ye yapılan saldırıdan sonra Twitter’dan şunları yazdı: “İzmir HDP il başkanlığına yapılan provokasyon amaçlı saldırının çok daha büyüklerini ne yazık ki önümüzdeki zamanlarda yaşayacağız. Eğer benim tecrübeme ve samimiyetime inanıyorsanız hiçbir şartla sokağa çıkmayın.” “Çok büyük bir oyun kurgulanıyor” iddiasında bulunan Peker, kitlelerin sokağa çıkması halinde eski içişleri bakanı Mehmet Ağar’ın ve adamlarının “terör örgütlerinin içindeki elemanlarını olaya dahil edip ortalığı yangın yerine çevirecekler”ini öne sürdü.

İzmir’deki kanlı saldırı, HDP’nin “demokrasi güçleri” dediği ancak gerçekte bugünkü koşulların gelişmesinde önemli sorumlulukları bulunan burjuva muhalefet partileri tarafından kınandı. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Twitter’dan yaptığı açıklamada şunları yazdı: “Bu senaryoyu daha önce yaşadık, bu kez halkımız yutmaz. Uyarıyorum, kimse bu provokasyonlardan medet ummasın!” İYİ Parti lideri Akşener’in yanı sıra AKP’den kopan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu da saldırıyı kınadı.

HDP yetkilileri, yaptıkları açıklamalarda bu saldırının 2015 yılındaki 7 Haziran-1 Kasım döneminin bir tekrarına işaret ettiğini ileri sürerek, burjuva muhalefet partilerini hükümete karşı birleşmeye çağırdılar. Ne var ki, o dönem AKP’ye sadece Erdoğan değil ama HDP’nin bugün “demokrasi güçleri” dediği, Başbakan Davutoğlu ile Başbakan Yardımcısı Babacan da liderlik ediyordu.

O zaman, Dünya Sosyalist Web Sitesi durumu şöyle açıklamıştı: “Haziran ayındaki seçimlerin ardından bir hükümet kuramayan AKP, 1 Kasım’da yeni bir seçim kararı almıştı. Bununla birlikte, o, kendisine yönelik muhalefetin artmasıyla birlikte, kendi tabanını harekete geçirmek ve siyasi muhalifleri ile medyanın baskı altına alınmasını meşrulaştırmak için, terör ve Kürt karşıtı duyguların kışkırtılmasına bel bağlamış durumda.”

Bu aynı zamanda Washington’ın ve diğer büyük emperyalist devletlerin İslamcı milisleri bırakıp Kürt milliyetçisi güçleri Suriye’deki başlıca vekil güçleri yapma yönünde ciddi adımlar attıkları ve bunun da Ankara ile NATO müttefikleri arasındaki gerilimleri giderek arttırdığı bir dönemdi. Bu gerilimler, Türkiye’nin Kürt illerinde binlerce cana daha mal olan iç savaşın canlandırılması ve nihayetinde 15 Temmuz 2016’da düzenlenen NATO destekli darbe girişimiyle doruk noktasına ulaşmıştı.

Giderek artan jeopolitik ve sınıfsal gerilimlerin ortasında, hükümet, işçi sınıfına karşı hem devleti hem de paramiliter güçleri kullanarak açıkça bir savaşa hazırlanıyor. Bu tehlikeden tek çıkış yolu, işçi sınıfının, uluslararası sosyalizm mücadelesinin parçası olarak devlet iktidarını almak için burjuvazinin tüm hiziplerinden bağımsız şekilde seferber edilmesidir.

Loading