Perspektif

Karadeniz’deki Britanya-Rusya karşılaşması: Kaygı verici bir uyarı

Çarşamba günü, bir Britanya savaş gemisi Karadeniz’de bir yarımada olan Kırım yakınlarında Rusya’nın hak iddia ettiği sulara girdi. Moskova, bir Rus sınır devriye botunun birkaç uyarı ateşi açtığını ve bir Rus savaş uçağının Britanya muhribi HMS Defender’ın yolunu bombaladığını söyledi. Kremlin, daha sonra olayın görüntülerini yayınladı. Britanya hükümeti, Rus tarafının ateş açıp bomba attığını yalanlıyor ve olayın büyütülmemesi gerektiğini söylüyor.

F-35 uçağı Pazar günü Akdeniz’de Britanya’nın uçak gemisi HMS Queen Elizabeth’ten havalanıyor. (AP Photo/Petros Karadjias)

Ancak Kremlin, Britanya Büyükelçisi Deborah Bronnert’ı Dışişleri Bakanlığına çağırdı ve Britanya askeri ataşesine protesto notası verdi. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, böyle bir olayın tekrar yaşanması durumunda “hedefi bombalayabiliriz” uyarısında bulundu.

Çarşamba günü Karadeniz’de meydana gelen karşılaşma, muazzam savaş tehlikesini vurgulayan ciddi bir uyarıdır. Benzer olaylar geçmişte savaşların çıkmasına neden olmuştur.

Karadeniz’deki kriz, 1991’de Sovyetler Birliği’nin Stalinistlerce dağıtılmasının ardından Rusya’nın on yıllardır ABD emperyalizmi önderliğinde kuşatılmasının sonucudur. ABD ve AB’nin Kiev’de Rusya yanlısı Viktor Yanukoviç hükümetini deviren aşırı sağcı darbeyi desteklediği 2014’ten sonra emperyalist müdahaleler ve Rusya’nın sınırlarına askeri yığınak çarpıcı bir şekilde tırmandı. Darbe, Doğu Ukrayna’daki Donbass’ta devam eden bir iç savaşı ve Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesini tetikledi.

Şubat ayında Ukrayna hükümeti “Kırım’ı ve Donbass’ı geri alma” planlarını açıklayarak bölgede büyük bir askeri krize yol açtı. Mayıs ayında NATO, Balkanlar ve Karadeniz bölgesinde, NATO üyesi olmayan Ukrayna ve Gürcistan’ı da içeren devasa Defender 2021 tatbikatını düzenledi.

Bu şartlar altında, Britanya gemisi HMS Defender’ın eylemleri bir provokasyon niteliğindeydi. Gemi, 28 Haziran-10 Temmuz tarihleri arasında düzenlenecek Sea Breeze deniz tatbikatı öncesinde Karadeniz’deydi. ABD ve Ukrayna donanmasının ortaklaşa ev sahipliği yapacağı tatbikata, 32 ülke, 5.000 asker, 32 gemi, 40 uçak ve 18 özel harekat ekibi katılacak. Kremlin, ABD’yi tatbikatı iptal etmeye çağırdı ve istemsiz bir askeri çatışma çıkabileceği uyarısında bulundu.

Çarşamba günü HMS Defender’da Ukrayna Savunma Bakan Yardımcısı ve Britanya Savunma Tedarik Bakanı da dahil olmak üzere üst düzey Ukraynalı ve Britanyalı hükümet yetkilileri vardı. O gün, Britanya’nın Ukrayna donanmasına önemli miktarda askeri yardım yapmasını ve Karadeniz’de yeni deniz üsleri kurulmasını sağlayan büyük bir ikili deniz anlaşması imzaladılar.

Muhafazakâr Britanya milletvekili Tobias Ellwood, Britanya radyosuna yaptığı açıklamada, krizin ciddiyetine dikkat çekti: “Bunun tehlikeli bir oyun olduğunu kabul etmeliyiz. Gemilerin üzerinde alçaktan uçan Su-24 Rus jetleri; bir kazanın meydana gelmesi büyük bir olasılıktı, yanlış yorumlama gerçek bir kinetik etkileşime yol açar ve birisinin o kırmızı telefonu alıp ortalığı sakinleştirmesi biraz zaman alabilir.” Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Aleksandr Gruşko, “Bütün taraflar sağduyulu kalsa bile bu durum patlayıcı nitelikte. Gerçek bir çatışmaya yol açabilecek istenmeyen olaylar göz ardı edilemez.”

COVID-19 pandemisinin başlangıcından bu yana, jeopolitik gerilimler önemli ölçüde arttı. İşçilerin en temel ihtiyaçları için “para” olmadığını iddia eden ve pandemiyi durdurmak için ciddi bir önlem almayı reddeden kapitalist hükümetler, 2020’de küresel askeri harcamaları çarpıcı bir şekilde 2 trilyon dolara yükselttiler.

Özellikle ABD emperyalizmi, pandemiye, artan sınıfsal gerilimleri dışarıya yönlendirmeye çalışarak yanıt verdi. Biden yönetimi, 24,7 milyar doları nükleer savaş başlıklarının modernizasyonuna ayrılmak üzere bu yıl için 753 milyar dolarlık rekor bir askeri bütçe teklif etti. Birleşik Krallık, nükleer savaş başlığı stokunu yüzde 40 artırıyor.

Biden yönetiminin Çin’e karşı savaş hazırlıklarına odaklanmak için Moskova ile gerginliği azaltmaya çalıştığına dair işaretler olsa da, ABD egemen sınıfı içinde dış politika konusunda keskin çatışmalar var. Emperyalist devletler arasında ve NATO içinde de gerilimler artıyor. Almanya'dan Angela Merkel ile Fransa’dan Emmanuel Macron’un bir AB-Rusya zirvesi önerisi, AB içinde büyük anlaşmazlıklara yol açtı.

Kişilerin niyetleri, değişen ittifaklar ve taktik manevralar ne olursa olsun, savaş tehlikesi nesnel olarak dünya kapitalist sisteminin krizinden kaynaklanmaktadır. WSWS Uluslararası Yayın Kurulu’nun ve Sosyalist Eşitlik Partisi’nin (ABD) başkanlığını yapan David North, II. Dünya Savaşı’nın nedenlerini açıkladığı bir konferansında şunları vurgulamıştı:

Mesele, egemen sınıfların mutlaka savaş istemesi değildir. Onlar, savaşı mutlaka engelleyebilecek durumda da değiller. Troçki’nin II. Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde yazmış olduğu gibi, kapitalist rejimler, gözleri kapalı bir şekilde kızakla felakete doğru kayıyorlar. Emperyalizmin ve kapitalist ulus devlet sisteminin pazarlara, hammaddelere ve ucuz emeğe erişim sağlama ve dizginsiz kâr ve kişisel servet peşinde koşma dürtüsü biçimindeki çılgın mantığı, kaçınılmaz olarak savaşa yol açıyor.

Çarşamba günkü olay, Nazilerin 22 Haziran 1941’de Sovyetler Birliği’ni istila etmesinin sekseninci yıldönümünden bir gün sonra meydana geldi. Nazilerin emperyalist imha savaşı, tahminen 2 milyonu Sovyet Yahudi’si ve 3 milyondan fazlası Sovyet savaş esiri olmak üzere en az 27 milyon Sovyet yurttaşının hayatına mal oldu. Emperyalist güçler, Alman politikacıların birkaç göstermelik sözünün ötesinde, insanlık tarihinin en kanlı savaşının başlangıcının yıldönümünü tam bir sessizlikle karşıladılar.

Bununla birlikte, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin rejiminin, NATO güçleriyle anlaşma arayışı ile askeri tehditler arasında gidip gelen politikaları da baştan sona gericidir. Nazi istilasının yıldönümünde Putin, Die Zeit’te önce NATO’nun 2014’te Ukrayna’daki saldırganlığını kınayan, ardından Avrupalı emperyalist güçlere destek çağrısında bulunan bir makale kaleme aldı. Kısa süre önce de Putin, Biden ile “candan” bir görüşme yapmıştı. Görüşmede, Biden’ın Mart ayında Putin’e “katil” demesinin ardından Moskova’nın kestiği büyükelçilik ilişkileri yeniden tesis edilmişti.

Kremlin’in daha sonra bir Britanya savaş gemisinin yanına bomba atma kararı, felakete ortam hazırlamaktadır. Görünen o ki, Moskova gerçekten de Ryabkov’un ilerideki bir Karadeniz olayında yapmakla tehdit ettiği gibi “hedefi bombalaması” durumunda, bu hızla nükleer silahlı NATO güçleri ile Rusya arasında topyekûn bir askeri çatışmaya dönüşebilir.

Moskova’nın, güven tazeleyici açıklamaları pervasız adımlarla birleştiren politikası, Putin rejiminin sınıf karakterini yansıtmaktadır. Bu rejim, 1991’de kapitalizmi restore eden ve Sovyetler Birliği’ni yok eden Stalinist bürokrasinin mirasçısıdır. Alman emperyalizmi bunu II. Dünya Savaşı’nda başaramamıştı. İşçi sınıfına şiddetle düşman olan Putin rejimi, hem yurt dışındaki emperyalist mali sermaye ile yakın ilişkilere hem de içeride milliyetçiliğin durmaksızın teşvik edilmesine dayanmaktadır; böyle bir olayı milliyetçi duygulara hitap etmek ve Rusya’nın kendi içindeki toplumsal muhalefeti saptırmak için kullanacaktır.

Emperyalist savaşa karşı mücadele edebilecek tek toplumsal güç, uluslararası işçi sınıfıdır. İşçi sınıfı, emperyalizmi savaşa sürükleyen aynı nesnel çelişkiler eliyle devrimci mücadelelere doğru itilmektedir. Dünya genelinde işçiler onlarca yıldır devam eden kemer sıkma ve savaşın yanı sıra pandemi deneyimiyle radikalleştiler ve karşı koymaya başlıyorlar. Şimdi kritik görev, Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin inşası yoluyla işçi sınıfı içinde bu mücadeleler için Troçkist bir siyasi önderliğin kurulması uğruna mücadele etmektir.

Loading