Taliban’ın ilerleyişi ve sığınmacı akışı Türk egemen seçkinleri içinde krize yol açıyor

ABD’nin Afganistan’dan askeri güçlerini çekmesinin ardından Taliban ülkenin büyük bir kısmını ve sınırları ele geçirirken, Türk egemen seçkinleri içinde Türkiye’nin Afganistan’daki varlığına ilişkin anlaşmazlıklar patlak vermiş durumda. Orta Asya’dan bir göç dalgası uyarısında bulunan burjuva muhalefet partileri ise, hükümete sağdan saldırarak işçi sınıfını ulusal temelde bölmeye çalışıyor.

ABD Başkanı Joe Biden tarafından Nisan ayında açıklanan ABD güçlerinin geri çekilmesi, Pentagon’a göre yüzde 95 oranında gerçekleşti ve Ağustos ayının sonunda tamamlanacak. Sadece 650 civarında asker, devasa ABD büyükelçiliğini ve Kabil Havaalanı’nı korumak için Afganistan’da bırakılıyor. ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley’in verdiği bilgiye göre, Taliban ülkenin 419 ilçe merkezinin yaklaşık yarısını ele geçirmiş durumda. Daha geçen ay, Kongre’ye Taliban’ın sadece 81 merkezi elinde tuttuğu söylenmişti.

Afganistan’ın ilçeler haritası, 23 Temmuz [Kaynak: Long War Journal]

Rusya ve Çin dahil olmak üzere birçok ülke, Afganistan’daki muhtemel bir askeri zaferi karşısında Taliban’la uzlaşma yönünde sinyaller veriyor. Bir sahra hastanesini işleten Norveç ile ABD dışında ülkede tek askeri gücü bulunan NATO gücü konumundaki Türkiye’den de Taliban’ın Afganistan’ın gelecek yönetimi olarak görüldüğü yönünde açıklamalar geliyor.

20 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şunları söyledi: “Bu arada tabii Taliban’ın bazı rahatsızlıkları söz konusu. Taliban’la da bu süreci görüşmek suretiyle, nasıl ki Amerika’yla bazı görüşmeleri Taliban yaptıysa, herhalde Taliban Türkiye ile bu görüşmeleri çok daha rahat yapması lazım. … Bu konuları daha iyi görüşeceğimize, anlaşabileceğimize ihtimal veriyorum. Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok.”

Erdoğan bir yandan, Türk egemenlerinin de suç ortaklığı yaptığı Afganistan’daki 20 yıllık kanlı savaşla ilgili “emperyal güçleri” ikiyüzlü bir şekilde eleştirirken, diğer yandan Afganistan politikasında söz sahibi olmayı ve aynı emperyalist güçlerle, özellikle de ABD ile ilişkilerini sıkılaştırmayı amaçlıyor.

Erdoğan, hükümetinin Afganistan’a yönelik yaklaşımı hakkında şunları söylüyor: “Biz de bütün bu emperyal güçler karşısında Afgan kardeşlerimizin yanında yer aldık… Şimdi yeni bir dönem var. Üç ana otorite burada görülüyor; NATO, Amerika ve bunun yanında da Türkiye. Şu anda Amerika çekilme kararını verdi ama Kabil Havaalanı’nın, bizim tarafımızdan zaten 20 yıldır işletiliyor, bundan sonra da işletilmesini istediler.”

Cumhurbaşkanı, devamında, hükümetinin emperyalizme taşeronluk hizmeti sunmak için şartlarını sıraladı: “Biz şu anda buna olumlu bakıyoruz ama olumlu bakarken tabii Amerika’ya bizim bazı şartlarımız var. Bir, diplomasi noktasında Amerika bizim yanımızda yer alacak. İki, lojistik noktasında imkanlarını bizim için seferber edecek, hangi gücü varsa lojistik anlamda bunları Türkiye’ye devredecek. Bir diğeri de tabii bu süreç içinde mali ve idari noktada çok ciddi sıkıntılar olacak. Bu konuda da gerekli desteği Türkiye’ye verecek.”

Bununla birlikte Taliban daha önce Türk güçleri de dahil ülkedeki yabancı askerlerin tamamının çekilmesi gerektiğini belirtmiş ve kalan bütün yabancı güçlerin “düşman” sayılacağı açıklamasını yapmıştı. Taliban 13 Temmuz’da Türkiye’nin Afganistan’daki varlığını sürdürme kararına karşın “İslam Emirliği’nin Türk kuvvetlerinin Afganistan’daki İşgalinin Uzatılmasına İlişkin Açıklaması” başlıklı 8 maddelik bir bildiri yayınladı.

Bildirinin son maddesi şu uyarıyla bitiyor: “Türk yetkililer kararlarını bir kez daha gözden geçirip ülkemizin işgaline devam ederse, İslam Emirliği ve Afgan milleti dini, vicdani ve vatani görevi gereği yirmi yıllık işgale karşı olduğu gibi onlara karşı da tavır alacaktır. Bu durumda, tüm sonuçların sorumluluğu, başkalarının işlerine karışan ve bu tür uygunsuz kararlar verenlerin omuzlarına yüklenecektir.”

Hükümetin Afganistan politikası, NATO'ya ve ABD'ye olan güçlü yönelimine rağmen, burjuva muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) tarafından taktiksel temelde eleştirildi. Partinin sözcüsü Faik Öztrak, 16 Temmuz’da yaptığı açıklamada “Siz, Biden ve Amerika ile arayı bulacaksınız diye, bizim Mehmetçiğimiz, Taliban’ın önüne sürülecek bir kalkan değildir… Bunu yapmayın. Aksi halde, Mehmetçiğimizin ayağına değecek her taşın sorumlusu, Erdoğan ve AK Parti olacaktır,” dedi.

CHP, Afganistan’dan kaçan ve kötü durumlarına tam bir kayıtsızlık sergilediği sığınmacıları hedef alarak, milliyetçi ve emperyalizm yanlısı yönelimini açıkça ortaya koydu. Öztrak ayrıca şunları belirtiyordu: “Taliban’dan kaçan Afganlar İran üzerinden transit geçip, Türkiye’ye akın akın giriyor. Bu Afganlıları ülkemize almak için kimlerle anlaştınız? Soruyorum Erdoğan hükümetine. Bu kadar rahat nasıl geçiyorlar İran üzerinden? Gerekli önlemler alınmazsa, Türkiye’yi ne yazık ki yeni ve büyük bir göç dalgası bekliyor.”

Doğusunda İran ile uzun bir sınırı bulunan Türkiye, emperyalist müdahalelerden harap olan Orta Asya ülkelerindeki savaş, zulüm ve yoksulluktan kaçan sığınmacıların bir geçiş noktası konumunda. Ayrıca birçok göçmen Türkiye’den sığınma talep ediyor.

Bu rotada göçmenler insan kaçakçılığı, dolandırıcılık, kötü muamele, ırkçı saldırıların yanı sıra çok sayıda başka ölümcül tehlike ile karşı karşıya. Derme çatma botlarla Ege Denizi’ni geçerek Yunanistan kıyılarına ulaşmaya çalışırken çok sayıda göçmen hayatını kaybediyor. Benzer şekilde İran sınırındaki Van şehrini geçerken de çok sayıda tehlike atlatıyorlar. Geçtiğimiz yıl Van Gölü’nde batan bir teknede Afganistan ve Pakistan uyruklu 61 göçmen yaşamını yitirmişti.

Dahası, Türk hükümeti, İran sınırına bir duvar örerek Avrupa Kalesi politikasını ve ABD’nin Meksika sınırına sınır duvarı örme politikasını örnek alıyor.

İçişleri Bakan Yardımcısı ve Bakanlık Sözcüsü İsmail Çataklı, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söylüyordu: “Ülkemizin doğu sınırlarında 141 gözetleme ve 109 haberleşme kulesi, 85 komuta kontrol merkezi ve 329 adet kablosuz sensör seti kurulması öngörülen 108 milyon avro bütçeli Elektro-Optik Kule Projesi kapsamında 560 kilometrelik İran sınırında kurulacak gözetleme ve haberleşme kuleleri ile komuta kontrol merkezleri sayesinde kesintisiz ve etkin gözetleme imkanı elde edilecektir.”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sığınmacı karşıtı bu gerici politikalara, yaşanan ekonomik sıkıntılardan Suriyeli sığınmacıları sorumlu tutan ve onları ülkelerine göndereceklerini vaat eden bir açıklamayla katıldı. Kılıçdaroğlu “Ciddi şikayetler var. Geçinemeyen, işsiz kalan insanlar, Suriyelilerden şikayet ediyorlar ve önümüzdeki süreçte çok daha ciddi açmazlarla toplum olarak karşılaşabiliriz. Bu sorunu çözmek zorundayız. Bunlar çözemediler. Çözme güçleri de yok, kapasiteleri de yok. Ama biz çözeceğiz,” ifadelerini kullandı.

Gerçekte ise, geçtiğimiz on yılda NATO’nun ve Türkiye’nin Suriye’yi mahveden askeri operasyonlarına destek veren CHP, Suriyeli sığınmacıların karşı karşıya olduğu korkunç koşulların doğrudan sorumluluğunu taşımaktadır.

Son günlerde, özellikle basında ve sosyal medyada, egemen seçkinlerin COVID-19 pandemisi karşısında izlediği canice politikaya yönelik öfke büyürken işçi sınıfı muhalefetini başka yöne saptırma amacıyla, sığınmacılara dönük aşırı sağcı bir kampanyası yürütülüyor. Özellikle burjuva muhalefet partilerinin ve onlara yakın medyanın kışkırttığı linç ortamı, hem sığınmacılara hem de tüm işçi sınıfına karşı faşizan saldırılara zemin hazırlıyor.

CHP’nin savunmasız sığınmacılara karşı sağcı milliyetçiliği kışkırtması, aynı zamanda bu partiyi Erdoğan hükümetine karşı “ilerici” bir alternatif olarak destekleyen sahte sol grupları da teşhir ediyor.

Emperyalist işgale karşı çıkma, sığınmacıları ve demokratik hakları savunma mücadelesi, Ortadoğu ve Orta Asya’nın ezilen kitlelerinin işçi sınıfı önderliğinde sosyalizm uğruna ortak bir mücadelede birleştirilmesinden ayrılamaz. Bütün sınırlar açılmalı, sığınmacılar tutuldukları kamplardan serbest bırakılmalı, yurttaşlık da dahil olmak üzere tam demokratik haklarla, seçtikleri ülkeye yerleşme ve istedikleri gibi okuma, yaşama ve çalışma hakkına sahip olmalıdır.

Loading