Perspektif

Kasım 2021 tarihli ABD-Ukrayna Stratejik Ortaklığı ve Rusya’nın Ukrayna’yı istilası

Rusya’nın Ukrayna’yı istilası, nükleer savaş endişesini artırırken giderek daha şiddetli ve kanlı bir hal alıyor. ABD/NATO propagandası yapan medya organlarının –Rus güçlerinin güneydeki liman kenti Mariupol’da bir doğum hastanesini hedef aldığı haberi gibi– şüpheli ve uydurma iddiaları bir yana bırakılsa bile, savaşın yol açtığı şiddet kaçınılmaz olarak trajik olaylara yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda topyekûn bir insani felakete dönüşme tehdidi oluşturuyor.

Aralarında çocukların da bulunduğu çok sayıda sivil ölüyor. Milyonlarca insan kaçmak zorunda kaldı ve Rus askerleri arasındaki kayıpların binlerce olduğu tahmin ediliyor. Bu, yozlaşmış bir kapitalist oligarşinin çıkarları doğrultusunda yöneten bir rejim tarafından yürütülen bir savaştır. Bu oligarşinin serveti, Aralık 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağıtılmasının ardından devlet varlıklarının çalınmasına dayanmaktadır. Putin’in, istilasını, Lenin ve Bolşevik hükümetinin 1922’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni dayandırdıkları demokratik ilkeleri kınayarak haklı göstermeye çalışması, rejiminin ve savaşın kendisinin tarihsel gerici karakterine tanıklık etmektedir.

Ukrayna’ya yönelik saldırı, sivil nüfus üzerindeki yıkıcı etkisiyle birlikte, kınanmalıdır. Saldırının Rusya’yı savunmak için yapıldığı iddiaları –uluslararası sınıf dayanışmasını gerici ulusal savunma iddialarının üzerine koyan– sosyalist ilkelerle bağdaşmamaktadır ve gerçekler eliyle çürütülmektedir. Rusya şimdi her zamankinden daha fazla tecrit edilmiş durumda ve savaşın ekonomik sonuçları Rus emekçilerini yoksullukla tehdit ediyor.

Ancak bu sosyalist kınamanın, Amerika Birleşik Devletleri ve onun NATO müttefiklerinin savaşı kasten kışkırtmada oynadığı merkezi rolü gizleyen geniş propaganda organlarından yayılan aldatıcı ve ikiyüzlü suçlamalarla hiçbir ortak yanı yoktur. Medyada istilayı “kışkırtılmamış bir eylem” olarak sunan anlatı, başta ABD olmak üzere NATO güçlerinin ve Ukrayna hükümetindeki kuklalarının saldırgan eylemlerini gizleyen bir uydurmadır.

ABD emperyalizminin pervasız provokasyonları ve Ukrayna-Rusya savaşı, ancak Sovyet bürokrasisinin 1991’de Sovyetler Birliği’ni dağıtması bağlamında anlaşılabilir. Stalinizmin çöküşü, kapitalizm altında bir “barış ve refah” dönemi başlatmak şöyle dursun, dünya emperyalizminin krizinde yeni bir aşamayı başlattı. Bunu, Lev Troçki’nin 1934’te öngördüğü gibi “ABD emperyalizminin volkanik patlaması” izledi.

ABD, Avrupa’da ve Asya’da Rusya’yı kuşatmayı ve ona boyun eğdirmeyi amaçlayan bir strateji izledi. NATO, Sovyet bürokrasisinin ve Rus oligarşisinin onu inanacak kadar hayal gördüğü daha önceki sözlerini tutmayarak, Ukrayna ve Belarus dışında Doğu Avrupa’daki neredeyse tüm büyük ülkeleri kapsayacak şekilde genişledi.

2014’te ABD, Kiev’de aşırı sağcı bir darbe düzenleyerek Ukrayna’nın NATO üyeliğine karşı çıkan Rusya yanlısı hükümeti devirdi. 2018’de ABD, resmen Rusya ve Çin ile “büyük güç çatışması”na hazırlanma stratejisini benimsedi. 2019 yılında, orta menzilli nükleer füzelerin konuşlandırılmasını yasaklayan INF Antlaşması’ndan tek taraflı olarak çekildi. 2019’da ABD’de Demokratların Donald Trump’ı ilk görevden alma girişiminin merkezinde, Rusya ile savaş hazırlıkları ve Ukrayna’nın silahlandırılması vardı.

6 Ocak faşist darbe girişiminin ardından Biden yönetimi, geçtiğimiz yıl boyunca Rusya’ya yönelik provokasyonları pervasızca tırmandırdı.

Bunu anlamanın anahtarı, 10 Kasım 2021’de ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba tarafından imzalanan ABD-Ukrayna Stratejik Ortaklık Anlaşması’dır.

Her zamanki ihtiyatlı diplomasi dilini bir kenara bırakan Anlaşma’nın dili, saldırgan bir askeri ittifakın diliydi. Rusya’yı “saldırganlık ve uluslararası hukuk ihlallerinden” ve “devam eden kötü niyetli davranışlarından sorumlu tutmayı” taahhüt ediyordu.

Anlaşma, Kiev’in Mart 2021’den itibaren askeri hedefinin açıkça Kırım’ı ve ayrılıkçıların kontrolündeki Donbass’ı “geri almak” olduğunu ilan eden askeri stratejisini onaylıyor ve böylece Doğu Ukrayna’daki çatışmayı çözmenin resmi çerçevesini oluşturan 2015 Minsk Anlaşmalarını reddediyordu.

ABD, “Rusya’nın Kırım’ı ilhak etme girişimini asla tanımayacağını” ve “Ukrayna’nın tam toprak bütünlüğünün restorasyonuna kadar yaptırımlar ve diğer ilgili tedbirler” dahil olmak üzere “Ukrayna’nın silahlı saldırganlığa karşı koyma çabalarını desteklemeyi planladığını” belirtiyordu.

Washington ayrıca, “Ukrayna’nın birlikte çalışabilirliği teşvik etmek için NATO Geliştirilmiş Fırsatlar Ortağı statüsünü en üst düzeye çıkarma çabalarını”, yani NATO’nun askeri komuta yapılarına entegrasyonunu açıkça onayladı.

Ukrayna’nın NATO üyesi olmaması, esasında bir kurguydu ve hâlâ da öyledir. Aynı zamanda, NATO güçleri, Ukrayna’nın resmi olarak üye olmamasını, Rusya ile hemen bir dünya savaşına dönüşmeyecek bir çatışmayı körükleme fırsatı olarak kullandılar.

ABD, Ukrayna’daki faşist güçlerin hem Rus ordusuna hem de halk içindeki muhalefete karşı hücum kıtalarının başrolünü oynayacağının tamamen farkındaydı. Anlaşma, Ukrayna aşırı sağının tarihsel “Holodomor” anlatısını onaylıyordu. Bu anlatı, 1929-1933’te Stalinizm altında tarımın zorla kolektifleştirilmesini ve bunun sonucunda ortaya çıkan kıtlığı, doğru olmayan bir şekilde, Ukraynalıları hedef alan bir “soykırım” olarak sunuyor.

Belgede şunlar yazıyor: “Amerika Birleşik Devletleri ve Ukrayna, Ukrayna’da 1932-1933’te meydana gelen Holodomor’u ve geçmişte Ukrayna içinde ve Ukrayna’ya karşı gerçekleştirilen diğer vahşetler hakkında artan kamuoyu bilinci de dahil olmak üzere, anma olaylarını teşvik etmek için yakın işbirliğine devam etmeyi planlıyor.”

Ne var ki,1,5 milyon Ukraynalı Yahudi’nin hayatına mal olan Holokost’tan ve II. Dünya Savaşı sırasında Nazi işgalcileriyle işbirliği yapan Ukraynalı faşistlerin suçlarından hiç söz edilmiyor. Ukrayna Milliyetçileri Örgütü (OUN-B) ve Ukrayna İsyan Ordusu (UPA), savaş sırasında ve hemen sonrasında on binlerce Yahudi’yi, Polonyalıyı ve Ukraynalı anti-faşisti katletmiştir.

Onların faşist Svoboda Partisi’nden neo-Nazi Azak Taburu’na kadar torunları, şimdi Ukrayna devleti ve ordusuyla derinden bütünleşmiş durumdalar ve NATO’nun ağır silahlarıyla donatılıyorlar.

Ukrayna oligarşisinin, ülkeyi Rusya ile savaşta bir ölüm tarlasına ve fırlatma rampasına dönüştürme teminatı karşılığında Washington’dan ne vaatler aldığını ortaya çıkarmak tarihçilere düşecek. Ancak bir şey açıktır: Kremlin ve Rus genelkurmayı, bu belgeyi yaklaşmakta olan bir savaşın duyurusu olarak okudular.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2021 boyunca ve istiladan hemen önceki haftalarda, defalarca Ukrayna’nın NATO’ya entegrasyonunun ve Batılı güçler tarafından silahlandırılmasının Rusya için bir “kırmızı çizgi” oluşturduğu uyarısında bulundu ve ABD ile NATO’dan “güvenlik garantileri” talep etti.

Bununla birlikte, ABD tüm bu açıklamaları elinin tersiyle reddetti ve NATO, Mayıs ayındaki devasa Defender 2021 tatbikatları ile Haziran ve Temmuz aylarında Karadeniz’de düzenlenen Sea Breeze Operasyonu da dahil olmak üzere Rusya’nın sınırlarında birbiri ardına büyük askeri tatbikatlar düzenledi. Son olarak, savaştan önceki haftalarda, Biden yönetimi, yaklaşan bir Rus istilası konusunda sürekli uyarıda bulunurken, bundan kaçınmak için hiçbir diplomatik çaba göstermedi ve istilayı kışkırtmak için her şeyi yaptı.

Köşeye sıkışan Putin rejimi, Ukrayna’yı istila ederek Rusya’nın 1991’den beri kuşatılmasını bir şekilde tersine çevirebileceğini ve emperyalizm ile bir anlaşmaya varabileceğini düşündü. Bu, Çarlık’tan Ekim 1917’deki sosyalist devrime karşı gelişen Stalinist gericiliğe kadar Rus tarihinde gerici olan her şeyin mirasçısı olan, tarihsel olarak iflas etmiş bir sınıfın emperyalizme yanıtıdır.

ABD/NATO’nun, Ukrayna’nın Rusya tarafından istila edilmesiyle sonuçlanan kötü niyetli provokasyonları, topyekûn nükleer savaşa dönüşebilecek, siyasi olarak kâbus gibi bir durum yaratmıştır. Bir tür ateşkes sağlansa bile, bunun başka bir şiddetli patlamadan önceki bir ara dönemden başka bir şey olmadığı kanıtlanacaktır.

Felakete doğru gidişi yalnızca tek bir güç durdurabilir: emperyalist militarizme, dünyayı düşman kamplara bölen tarihsel olarak zamanını doldurmuş ulus devlet sistemine ve amansız kâr güdüsüyle, insanlığı yıkıma doğru sürükleyen kapitalist sisteme karşı uluslararası işçi sınıfının birleşik mücadelesi.

Loading