Perspektif

NATO, Ukrayna’daki vekil savaşında bir sonraki aşamayı planlamak üzere toplanıyor

Bu hafta ABD Başkanı Joe Biden, Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, NATO zirvesine katılmak üzere Belçika’nın Brüksel kentinde bir araya geliyor. Zirve, gerçekte, ABD-NATO’nun Rusya ile çatışmasının büyük ölçüde tırmandırılmasını organize edecek bir savaş konseyidir.

Zirve öncesinde konuşan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, “Rusya için benzeri görülmemiş bedeller” ödetme sözü verdi. Rusya’nın sınırlarına konuşlandırılmış olan birlikleri değerlendiren Stoltenberg şunları söyledi:

Artık ittifak genelinde yüz binlerce müttefik askeri yüksek düzeyde hazırlıklı durumda. Yüz bin ABD askeri Avrupa’da. Ve çoğunlukla ittifakın doğu kısmında, doğrudan NATO komutası altında 40.000 kişilik bir kuvvet var. Hepsi büyük hava ve deniz gücü tarafından destekleniyor. Yüksek Kuzey bölgesi ve Akdeniz’deki beş uçak gemisi saldırı grubu da bunlara dahil.

Ukrayna’nın Kiev kentinde bir alışveriş merkezine bombalı saldırı düzenlendi, 21 Mart 2022. (AP Photo/Rodrigo Abd)

Yaklaşan zirvenin sonucuna değinen Stoltenberg, “Liderlerin NATO’nun tüm alanlardaki duruşunu güçlendirmeyi kabul etmelerini bekliyorum. İttifakın doğu kısmındaki kuvvetlerimizde büyük artışlar var. Karada, havada ve denizde.”

Stoltenberg daha sonra Çin’i tehdit etti ve “Pekin, bağımsız ulusların kendi yollarını seçme hakkını sorgulama konusunda Moskova’ya katıldı,” dedi. Stoltenberg’in Çin’e yönelik geçtiğimiz hafta Biden’ın yaptığı açıklamaları yineleyen tehditleri, Rusya’nın istilasının ABD ve NATO’nun “büyük güç çatışması” için uzun süredir var olan planlarına bahane sağladığı temel gerçeğini ifade ediyor. Bu planlar, Rusya’yı ve Çin’i sömürge boyunduruğuna geri döndürmeyi amaçlayan büyük bir dünya savaşı anlamına geliyor.

Stoltenberg’in tarihsel referans noktası, anlamlı bir şekilde, Rusya’nın geçtiğimiz ay Ukrayna’yı istila etmesi değil, Ukrayna’yı NATO’nun bir vekili haline getiren 2014’teki faşist önderlikli darbeydi. “2014’ten beri Müttefikler [NATO] Ukrayna’nın silahlı kuvvetlerini eğitti ve kapasitelerini önemli ölçüde güçlendirdi. Onlar bu eğitimi şimdi büyük bir cesaretle cephe hattında uygulamaya koyuyorlar.”

Stoltenberg, NATO’nun son sekiz yılda Ukrayna kuvvetlerine yaptığı devasa askeri yığınağı gizlemek için hiçbir çaba göstermedi. NATO, “maddi yardımın yanı sıra tanksavar ve hava savunma sistemleri, insansız hava araçları, yakıt ve mühimmat sağlıyor,” dedi.

Stoltenberg şöyle devam ediyordu: “Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’nin cesaretini ve profesyonelliğini takdir etmek istiyorum. Onlarla Ukrayna’da tanıştım ve hepimiz biliyoruz ki, 2014’te bulundukları yere kıyasla, bu sekiz yıl öncesinden tamamen farklı bir kuvvet söz konusu. Ukrayna Silahlı Kuvvetleri bugün çok daha büyük, çok daha iyi donanımlı, çok daha iyi eğitimli, çok daha iyi komuta ediliyor. 2014’te sahip olduklarından çok daha iyi lojistikleri var.”

Rusların uğradığı sarsıcı kayıpların ana nedeni, NATO tarafından silahlandırılıp eğitilmiş bir orduyla savaşmalarıdır. Bunun sonucunda, Stoltenberg, Ukrayna ordusunun “çok daha büyük olan Rus istilasını püskürtmeyi ve ona karşı durmayı” başardığını söyledi.

WSWS, 28 Şubat tarihli “NATO Rusya’ya karşı savaşa giriyor” başlıklı açıklamasında şunları belirtmişti: “Savaşların temel nedenleri ve çıkarlar genellikle ilk bakışta görünür değildir. Bir propaganda çığının altına gizlenirler. Ne var ki, er ya da geç, çatışmanın gerçek ve daha derinlerde yatan itici güçleri ve anlamı ortaya çıkar.”

Bu açıklamadan üç hafta sonra, söz konusu olanın yalnızca Ukrayna’da bir savaş olmadığı; ABD ve NATO emperyalist güçlerinin Rusya’ya karşı savaş ve dünyanın yeniden paylaşımı için yürüttüğü bir harekât olduğu açıktır. Bizzat emperyalist güçler tarafından kışkırtılan Rusya’nın ümitsizlikten saldırarak gerçekleştirdiği Ukrayna istilası, gerekli bahaneyi sağlamıştır.

Zirve öncesinde ABD’deki “Business Roundtable” ile yaptığı toplantıda Biden, uygulamaya konan uzun vadeli planlara dikkat çekti.

“Bildiğiniz gibi, bir dönüm noktasındayız,” diyen Biden şöyle devam etti: “Bu durum her üç veya dört nesilde bir ortaya çıkar. Geçtiğimiz gün ordunun en üst düzey isimlerinden birinin güvenli bir toplantıda bana söylediği gibi, 1900 ile 1946 yılları arasında 60 milyon insan öldü.”

Biden devamında şunları ekledi: “Şimdi işlerin değiştiği bir zamandayız... Yeni bir dünya düzeni olacak ve buna bizim önderlik etmemiz gerekiyor.”

“Yeni Dünya Düzeni” ifadesinin uzun ve kanlı bir kökeni vardır.

11 Eylül 1990’da ABD Başkanı George H.W. Bush, “Yeni Dünya Düzenine Doğru” başlıklı bir konuşma yaptı. Bush, “Basra Körfezi’ndeki kriz, ne kadar ciddi olursa olsun, aynı zamanda tarihi bir döneme doğru ilerlemek için ender bir fırsat sunuyor,” diye ilan etti.

Ukrayna’daki mevcut krizde olduğu gibi, Amerika Birleşik Devletleri Irak’ın komşu bir ülkeyi istila etmesi için manevra yaparak uzun süredir var olan savaş planlarına bahane sağladı. Körfez Savaşı, ABD militarizminin patlama yapmasını tetikledi. Bu; Yugoslavya’daki savaşlar, “terörle mücadele” ve Afganistan ve Irak’ın istila edilmesi, ABD’nin Libya hükümetini devirmesi ve Suriye’ye karşı yıllarca süren istikrarsızlaştırma harekâtı boyunca devam etti.

Biden’ın “Yeni Dünya Düzeni”, Ortadoğu ve Orta Asya’da 1 milyondan fazla insanın ölümüne neden olan 30 yıllık savaşlar ve müdahalelerden, Rusya ve Çin’i hedef alan ve nükleer silahlarla yapılacak bir Üçüncü Dünya Savaşı tehlikesi yaratan bir çatışmaya doğru geçişi içeriyor.

Kapitalist basının manşetleri, egemen sınıf geneline yayılan ve hali vakti yerinde orta sınıfı arkasına alan pervasız savaş çılgınlığını gözler önüne seriyor. New York Times, “NATO, Doğu Kanadındaki Kuvvetleri Artırmayı Planlıyor” diye haykırıyor. Gazetedeki bir başka makalede şunlar yazıyor: “hem Rusya’nın hem de Amerika Birleşik Devletleri’nin çok daha az yıkıcı olan nükleer silahları var. Bunların güçleri Hiroşima bombasının gücünün sadece küçük bir kısmı kadar; kullanılmaları belki daha az korkutucu ve daha düşünülebilir.”

Obama yönetimi döneminden eski bir ulusal istihbarat direktörü vekili olan David C. Gompert, Wall Street Journal’da yayımlanan yazısında şunları belirtiyor: “ABD, Rusya’nın sahadaki stratejik caydırıcılığını daha da azaltabilecek, daha hayatta kalabilir, doğru ve güvenilir saldırıya yönelik nükleer kuvvetlere sahip. Rus füzeleri sağ kalsalar bile, silahsızlandırma saldırılarında ABD füze savunma sistemleri tarafından engellenirler.”

NATO’ya güvenlik endişelerini müzakere etmesi için baskı yapma amacıyla başlattığı Ukrayna’daki sınırlı savaş planının başarısızlığıyla karşı karşıya kalan Putin rejimi, düşürüldüğü tuzaktan nükleer savaş tehdidine başvurarak kurtulmaya çalışıyor. Eski Rusya Devlet Başkanı ve Putin’in müttefiki Dmitri Medvedev, Çarşamba günü yaptığı açıklamada, dünyanın “büyük bir nükleer patlama” ile sonuçlanacak distopik bir krizle karşı karşıya kalabileceğini söyledi.

NATO’nun, birbiriyle kesişen bir dizi iç kriz eliyle körüklenen pervasızlığı ve Rusya’nın her şeyi göze alması arasındaki etkileşim, olağanüstü patlayıcı bir durum yaratmıştır.

Bu tehlikeli tırmanışa, uluslararası işçi sınıfına dayanan kitlesel bir savaş karşıtı hareketin geliştirilmesi yoluyla karşı çıkılmalıdır.

Dünya genelinde toplumsal eşitsizliğe ve sömürüye karşı büyüyen bir işçi hareketi var. Savaş yöneliminin sonuçları, yükselen enflasyona ve yaygın yoksulluğa yönelik protestoları ve grevleri körüklüyor.

Bu durum, COVID-19 pandemisinin, egemen sınıfın canice politikalarının bir sonucu olarak devam eden etkisiyle birleşiyor. Pandemi dünya çapında 6 milyondan fazla insanın ölümüne neden oldu. Sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde 1 milyondan fazla insan öldü.

Emperyalist savaşa karşı mücadele, bu mücadelelerle birleştirilmeli, sosyalizm uğruna bilinçli ve uluslararası bir siyasi hareket olarak geliştirilmelidir. Bu, Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin ve ona bağlı Sosyalist Eşitlik Partilerinin her ülkede inşa edilmesi demektir.

Loading