Emperyalist güçler, İsrail’in gazeteci Şirin Ebu Akile’yi katletmesine arka çıkıyor

Tam muharebe teçhizatlı İsrail güvenlik güçleri, Cuma günü, büyük saygı duyulan Al Jazeera muhabiri Şirin Ebu Akile’nin yasını tutan Filistinlilere vahşice saldırdı. Tabutunu Kudüs’ün Eski Şehir’ine ve ardından Zion Dağı’ndaki Roma Katolik mezarlığına taşımaya çalışanların Filistin bayraklarına el koydular.

Saldırıda bir gazeteci daha hastaneye kaldırıldı. Ebu Akile’nin ölümünün ardından polis, ailesinin evini basarak Filistin bayrağını indirmelerini, dağılmalarını ve ağıt yakmaya son vermelerini talep etti.

Cenaze günü polislerin şiddetli saldırısı nedeniyle, Ebu Akile’nin cenazesini taşıyanlar tabutu neredeyse düşürüyordu. Hastane morgunda toplanan kalabalığa askerler plastik mermiler ve sersemletici bombalar ile saldırdı. Ebu Akile’nin ailesi, planları değiştirmek ve tabutunu bir arabayla götürmek zorunda kalırken, polisler tabuttaki Filistin bayraklarını kaldırdılar.

İsrail polisi, Al Jazeera’nin öldürülen kıdemli gazetecisi Şirin Ebu Akile’nin Doğu Kudüs’teki cenazesi sırasında tabutunu taşıyanlarla karşı karşıya geldi, 13 Mayıs 2022 Cuma. (Kaynak: AP Photo/Maya Levin) [AP Photo/Maya Levin]

İsrail’in suikastı, büyük öfke ve üzüntüye yol açtı. Binlerce Filistinli Ebu Akile’nin tabutunu karşılamaya ve onun Batı Şeria’daki Cenin, Nablus ve Ramallah şehirlerine taşınmasına yardım etti. Batı Şeria ve Gazze’deki Filistinlilerin Doğu Kudüs’e girmesini engelleyen kısıtlamalara rağmen, İsrail’in dört bir yanından yas tutan Hıristiyan ve Müslümanlar cenazeye akın etti. Yaser Arafat’ın 2004’te Ramallah’ta gerçekleşen cenaze törenini geride bırakacak derecede onlarca yılın en büyük Filistin cenazesi düzenlendi.

İsrail makamları, Ebu Akile’nin öldürülmesinden Filistinlileri sorumlu tutmaya çalışarak, Filistinliler İsrail askerlerine ateş açtıkları sırada vurulduğunu iddia etmişti ve dar bir sokak arasındaki Filistinli savaşçıların bariz bir şekilde sahte bir videosunu “kanıt” olarak yayınlamıştı. ABD büyükelçiliği, bir Amerikan yurttaşının (Ebu Akile hem Filistin hem ABD uyrukluydu) ölümünü soruşturma sorumluluğunu reddederek aynı videoyu hemen tweetledi.

İnsan hakları grubu B'Tselem, videoda görünen yeri ziyaret ettikten sonra, Ebu Akile’nin oradan vurulmasının imkânsız olduğunu açıkladı. Filistin Yönetimi (FY) savcısı, Cuma günü, otopsinin ve tanıklarla yapılan görüşmelerin ardından Ebu Akile’nin İsrail güçleri tarafından kasten başından vurulduğu sonucuna vardı. İnkâr edilemez kanıtlar karşısında İsrail, iddiasını geri çekmek, kendi kuvvetlerinin onu öldürmüş olabileceğini kabul etmek ve FY’ye cinayetle ilgili bir “ortak soruşturma” önermek zorunda kaldı. FY, bağımsız bir uluslararası soruşturma talep ediyor.

Ordu Sözcüsü Ran Koçav, İsrail’in onlarca yıldır devam eden yasa dışı işgalini desteklemek için işlediği suçların açığa çıkmasını önlemekte kararlı olduğunu ortaya koyan bir açıklama yaparak, “Yani böyle şeyler olabilir,” dedi. Koçav, Ebu Akile’yi “bir medya kuruluşu için silahlı Filistinlilerin ortasında video çekiyor ve çalışıyor. Şunu söylememe izin verin; bunlar kameralarla silahlanmışlar.”

Ordu, Itamar Ben-Gvir gibi faşizan milletvekillerinin ve İsrail’in aşırı sağcı yerleşimci hareketinin tam desteğine sahip.

İsrail’in Filistinlilere yönelik vahşi baskısını haber yapan bir gazetecinin öldürülmesi, dünya çapında giderek daha fazla çatışan uluslararası ilişkilerin ortasında, İsrail/Filistin içinde tırmanan sınıf gerilimlerinden kaynaklanmaktadır. Son iki aydır İsrail askerleri, işgal altındaki Batı Şeria’da “terör zanlılarını” yakalamak için neredeyse her gün baskınlar düzenleyerek en az 30 Filistinliyi öldürdü, yüzlercesini yaraladı. Rüşvetçi Filistin Yönetimi’nin kontrolünü kaybettiği Cenin, saldırıların başlıca odak noktası konumunda. Bu saldırılar, birbirleriyle veya silahlı gruplarla bilinen çok az bağlantıları olan çaresiz Filistinliler tarafından 19 İsraillinin öldürülmesinin ardından geliyor.

Filistinlilerin neredeyse her gün işlenen cinayetlere (bu yıl şimdiye kadar 58 Filistinli öldürüldü), çiftliklere, evlere ve mülklere yönelik yerleşimci saldırılarına, zorla tahliye edilmelerine, evlerinin yıkılmasına ve yerleşimlerin genişletilmesine uzun zamandır büyüyen öfkesi, Batı Şeria ve Gazze’deki ekonomik ve sosyal koşulların, özellikle ABD’nin Rusya’ya uyguladığı ve yakıt, gübre ve gıda maliyetlerini artıran yaptırımların ardından ağırlaşmasıyla daha da kızışmış durumda.

İsrail, demokrasinin ve temel demokratik hakların savunucuları pozu takınan büyük emperyalist güçlerin tam desteğine sahiptir. Söz konusu olan, kaynak zengini bölgede emperyalizmin yaslandığı Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Ürdün gibi tüm otokratik rejimlerin ve İsrail’in varlığını sürdürmesidir.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Ebu Akile’nin öldürülmesini oybirliğiyle kınayıp, cinayete ilişkin acil, kapsamlı, şeffaf ve tarafsız bir soruşturma yapılması çağrısında bulunsa da, ABD nüfuzunu İsrail’in cenaze törenine saldırmasına değinmeyen bir kararı yumuşatmak ve uluslararası bir soruşturmayı engellemek için kullandı.

İsrail, olayların yalanlara dayanan versiyonunu yaymaları konusunda Batı’daki şirket veya devlet medyasına güvenebiliyor. Başlangıçta Ebu Akile suikastına dair İsrail’in hikâyesini aktaran medya kuruluşları, şimdi bile, yalnızca ölümünün koşullarının araştırıldığını belirtiyor. New York Times’ın suikastla ilgili haberleri o kadar tek taraflıydı ki, İsrail’in Filistin topraklarını işgaline karşı çıkan ABD merkezli bir grup olan Barış İçin Yahudi Sesi (JVP), üyelerini, daha iyi haber talebiyle gazetenin editörlerine yazmaya çağırdı. JVP’nin iletişim direktörü Sonya E Meyerson-Knox, Middle East Eye’a verdiği demeçte, Batı medyasının diğer gazeteciler, videolar ve insan hakları grupları tarafından doğrulanan gerçekleri bildirmek yerine, “İsrail ordusunun iddialarını papağan gibi tekrarladığını” söyledi.

İsrail’in Filistinli gazetecilere saldırma sicili son derece korkunçtur. Pazar günü, yani 1948’de yaklaşık 750.000 Filistinlinin yurdunu terk ettiği veya terk etmeye zorlandığı İsrail Devleti’nin kuruluşunun yıldönümü olan Nakba gününde, gazeteciler, Londra’nın merkezindeki BBC genel merkezinin önünde kâğıttan 55 basın yeleği tutarak protesto eylemi yaptılar. Her bir basın yeleği, 2000 yılından beri İsrail tarafından öldürülen bir gazeteciyi temsil ediyordu. Bu protesto, BBC’den Başbakanlık Ofisi’nin bulunduğu Downing Street’e kadar, 15.000 kişinin katıldığı Filistin Yürüyüşü’nün bir parçasıydı.

Eylem, Birleşik Krallık hükümetinin 10 Mayıs’ta yeni bir yasa çıkaracağını duyurmasının ardından düzenlendi. Buna göre yerel konseylerin, üniversitelerin ve diğer kamu kuruluşlarının, İsrail’in Filistinlilere yönelik baskısına verilen uluslararası desteği sona erdirmeyi amaçlayan boykot vb. kampanyalara katılması yasaklanacak.

Cuma günü, Berlin’deki bir mahkeme hafta sonu Almanya’nın başkentinde tüm “Nakba Günü” gösterilerinin yasaklanmasına karar verdi. İsrail’in önemli bir destekçisi olan Almanya, İsrail’in Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki acımasız baskısına uzun süredir sessiz kalıyor.

Mahkeme, beş Filistin protestosuna yönelik yasağını, eylemlerde kışkırtıcı veya antisemitik sloganlar atılma, gözdağı verme ve şiddet riski olduğu iddiasıyla gerekçelendirdi. Filistinli organizatörler ise, antisemitizme göz yummadıklarını ısrarla vurguluyorlar. Mahkeme ayrıca Nakba Günü ile bağlantılı “yüksek düzeydeki hareketliliği” geçerli bir sebep olarak gösterdi ve geçen yıl 10.000’den fazla kişinin Nakba Günü dolayısıyla İsrail’in 10 Mayıs'ta başlayan kanlı Gazze bombardımanını protesto etmek için düzenlenen gösteriye katıldığı gerçeğine atıfta bulundu.

Yasak, Filistinlilerin haklarını destekleyen Jüdische Stimme adlı bir Yahudi grubun Ebu Akile suikastı üzerine Cuma akşamı planladığı bir toplantı için de geçerliydi.

Geçen ay Alman medyası, Yahudilerin Berlin’deki Filistin yanlısı bir protestoda antisemetik hakaretlere maruz kaldığını yazdı. Ancak Jüdische Stimme’nin başkanı Wieland Hoban, bunun Filistin ile dayanışmayı engellemek için bir bahane olduğunu belirterek, “Filistinli gazetecilerin öldürülmesi bilgiyi öldürme, gerçeği öldürme girişimidir, Berlin polisinin gösterileri bastırarak yaptığı da tam olarak budur,” dedi. Alman makamları, Filistin ile dayanışma gösterilerine yönelik yasağı uygulamaları, göstericilere saldırıp gözaltına almaları için 1.000’den fazla polisi görevlendirdi.

Loading