18 Mart’taki savaş karşıtı miting ve Demokratik Parti’ye “baskı yapma” çıkmazı

Washington DC’deki 18 Mart 2023 mitingi.

18 Mart’ta çok sayıda örgüt, Washington DC ve diğer şehirlerde ABD-NATO’nun Rusya’ya karşı savaşına karşı bir miting düzenledi. Protestoların arkasındaki başlıca gruplar arasında ANSWER Coalition ve Code Pink’in yanı sıra Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri (DSA) “Uluslararası Komitesi”, People’s Forum ve çeşitli başka eğilimler yer aldı.

Konuşmacıların demagoji ve kuru gürültüsünün arkasına, tamamen iflas etmiş bir perspektif gizlenmişti: savaşa öncülük eden Demokratik Parti üzerinde baskı kurmak. Konuşmalarda savaşın tarihsel arka planını ya da temel itici güçlerini açıklamak için hiçbir çaba sarf edilmedi.

Çeşitli biçimleriyle, dile getirilen çizgi şöyleydi: Eğer yeterli sayıda insan Beyaz Saray bahçesinde toplanır ve yeterince yüksek sesle slogan atarsa, Amerikan başkanı onları duyacak, Vladimir Putin’i arayacak ve Ukrayna’daki savaşın sona erdirilmesi için müzakereye başlayacaktı.

Code Pink’in kurucusu Medea Benjamin “Kongre’deki insanlar bizi temsil etmiyor,” dedi ve şöyle devam etti: “Daha yüksek ses çıkarmalıyız” ve “bizi temsil etmelerini ve barış görüşmeleri için çağrıda bulunmalarını talep etmeliyiz... Beyaz Saray ve Kongre’ye baskı yaparken bize katılın.”

Oysa Biden ve “Kongre’deki insanlar”, yeterli baskı olursa değiştirecekleri yanlış bir politikadan dolayı savaşı tırmandırmıyorlar. Rusya’nın Şubat 2022’de Ukrayna’yı istilası, bu istilayı Rusya’yı askeri olarak yenilgiye uğratmak için kullanmaya çalışan ABD ve NATO tarafından kışkırtılmıştır. Bu, Çin ile daha geniş bir çatışmanın başlangıcıdır.

Beyaz Saray’a aklıselime kulak vermesi için yapılan ağlamaklı çağrılara ek olarak, çeşitli konuşmacılar Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro ve Brezilya Devlet Başkanı Lula Da Silva gibi kapitalist politikacıları yücelterek farklı milliyetçilik biçimlerini desteklediler. Diğer konuşmacılar da Afrika milliyetçiliğini, Filipin milliyetçiliğini vb. destekledi.

Bu, aralarında İşçilerin Dünya Partisi, Sosyalizm ve Özgürlük Partisi (PSL) ve bunların Uluslararası Eylem Merkezi ve ANSWER gibi çeşitli uzantılarının da bulunduğu bir dizi ana organizatörün politikalarıyla uyumludur. ANSWER Ulusal Direktörü Brian Becker mitingi sonlandıran konuşmayı yaptı. PSL, 2004 yılında İşçilerin Dünya Partisi’nden ayrılmıştır. Sam Marcy, 1959 yılında, Stalinizm ve onun milliyetçi uzantıları olan Castroculuk ve Maoculuğa uyarlanma temelinde Sosyalist İşçi Partisi’nden (SWP) koptuktan sonra İşçilerin Dünya Partisi’ni kurmuştu.

Benjamin ve anarko-sendikalist Noam Chomsky de dahil olmak üzere, mitingde ve ardından düzenlenen tartışma toplantısında öne çıkan figürlerden bazıları, 2020 seçimlerinde Biden’a oy verilmesi çağrısında bulunmuştu.

23 Eylül 2020’de Chomsky ve Benjamin, çekişmeli eyaletlerde Trump’a karşı Biden’a oy vermeyi reddedenleri kınayan bir açık mektubu imzaladı. Mektupta şunlar belirtiliyordu:

Çekişmeli eyaletlerde Biden’a oy vermemek bir devrime yol açmayacak. Çekişmeli eyaletlerde Biden’a oy vermemek kimseyi en ufak bir şekilde daha ilerici, radikal ya da devrimci yapmayacak. Çekişmeli eyaletlerde Biden’a oy vermemek muhalefetin saflarını büyütmeyecek ya da sağlamlaştırmayacak. Bununla birlikte, çekişmeli eyaletlerde Biden’a oy vermemek, muhalefetin bundan sonra karşılaşacağı engelleri ölçülemeyecek kadar büyütme riski taşıyor.

Mektupta, Trump’ın halkın sosyal ve demokratik haklarına yönelik oldukça ciddi bir tehlike oluşturduğu ve ne olursa olsun Biden’ın desteklenmesi gerektiği ileri sürülüyordu.

Gerçekte ise, Trump ve Cumhuriyetçiler, Biden yönetimi tarafından daha da güçlendirilmiştir. Biden yönetimi, WSWS’nin uyardığı gibi, geçtiğimiz iki yılı 6 Ocak darbesinin işbirlikçilerine siyasi olarak yeniden itibar kazandırmaya çalışarak geçirdi. Dahası, görevdeki Demokratların gerici ve militarist politikası, Trump’a ve faşist sağa savaş karşıtı pozu takınma olanağı verdi.

Her ne kadar inkar etmeye çalışsalar da, Biden’a oy verilmesi çağrısında bulunan Chomsky ve Benjamin, Rusya’ya karşı ABD-NATO savaşı da dahil olmak üzere hükümetin eylemlerinin siyasi sorumluluğunu taşımaktadır.

Ardından Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri’nin Kuzey Brooklyn eş başkanı ve DSA içinde bir grup olan DSA “Uluslararası Komitesi”nin yürütme kurulu üyesi Jorge Rocha konuşma yaptı. Rocha konuşmasının büyük bir bölümünü DSA’nın rolünü örtbas etmeye ayırdı.

Rocha şunları iddia etti: “Benim de bir parçası olduğum DSA, savaş karşıtı çok sayıda uluslararası organizasyon düzenledi. İddiaların aksine, en başından beri bu savaşa karşıydık.”

Rocha daha sonra DSA’nın 26 Şubat 2022 tarihli açıklamasını okuyarak devam etti: “DSA, ABD’nin NATO’dan çıkması ve bu çatışmaya zemin hazırlayan emperyalist yayılmacılığa son vermesi çağrımızı yinelemektedir.”

Formalite gereği yapılan bu açıklamayı, DSA’nın savaş yanlısı propaganda yağmuru izlemişti. DSA, ordu tarafından finanse edilen kişilerin Ukrayna savaşını yücelttiği toplantılar yapacak kadar ileri gitti.

10 Mayıs 2022’de Kongre’deki dört DSA üyesi de Biden’ın Ukrayna için 40 milyar dolarlık askeri ve mali yardım talebi lehine oy kullandı. Ekim ayında, aynı DSA üyeleri, kendilerinin ve diğerlerinin imzaladığı ve müzakere yoluyla çözüm öneren bir mektubun medyada sert bir şekilde eleştirilmesinin ardından, mektubun başyazarı olan İlericiler Grubu Başkanı Pramila Jayapal’ın mektubu geri çekmesine ve savaşı sona erdirmenin tek yolunun “Ukrayna’nın zaferi” olduğunu ilan etmesine sessizce seyirci kaldılar.

Genel olarak miting tamamen orta sınıf bir karaktere sahipti. Mitingin siyasi perspektifi geniş halk kitlelerine, işçi sınıfına değil, Rusya, Venezuela, Suriye ve diğer ülkelerdeki kapitalist egemen seçkinler de dahil olmak üzere egemen sınıfın bazı kesimlerine yönelikti. Onlar, bu temelde bir tür kümelenme yoluyla emperyalizme karşı çıkmanın mümkün olduğunu iddia ediyorlar.

Söylenenlerin yanı sıra söylenmeyenler de önemliydi. Gösteri, Fransa’da işçi sınıfının kitlesel başkaldırı hareketinin ve Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde yükselen grev hareketinin ortasında düzenlendi. Ancak mitingdeki konuşmaların tek birinde bile “grev” kelimesi geçmiyordu. COVID-19 pandemisinin etkilerine hiç değinilmedi ve hatta “enflasyon” kelimesi bile kullanılmadı.

Gösteriye önderlik edenlerin işçi sınıfına söyleyecek hiçbir şeyi bulunmuyordu ve bu, katılım oranına da yansıdı. Gösteriye, 200’den fazla örgütün destek vermesine rağmen, sadece 500 kişi katıldı.

Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler (IYSSE) gösteriyi eleştirel bir şekilde desteklerken, organizatörlerin siyasi perspektifine karşı olduğunu açıklamıştı. “Savaş, 18 Mart protestolarının temel taleplerinden biri olan çatışmanın sona erdirilmesi için egemen sınıfa ve onun hükümetlerine yapılan ‘müzakere’ çağrılarıyla durdurulamayacaktır,” diye yazan IYSSE söyle devam ediyordu: “Emperyalist savaşa karşı muhalefetin tek geçerli sosyal temeli, sömürülmesi toplumdaki tüm kârın ve zenginliğin kaynağı olan uluslararası işçi sınıfıdır.”

Miting organizatörleri IYSSE’nin konuşma taleplerini reddetti çünkü bu perspektifin tartışılmasını ya da siyasi sicillerinin eleştirilmesini istemiyorlardı.

Savaşa karşı protestolar gereklidir ve bunlar, savaşın sonuçları geniş halk kitleleri tarafından anlaşıldıkça gelişip genişleyecektir. Ancak emperyalizme karşı mücadele, 18 Mart’ta sergilenen iflas etmiş küçük burjuva ve Stalinist politikalara değil, işçi sınıfına yönelmeyi gerektirmektedir.

Loading