Hükümetler dünya savaşına hazırlanıyor: Askeri harcamalar rekor kırarken Avrupa artışta başı çekiyor

Bir asker Augustdorf, Almanya'daki Mareşal Rommel Kışlası'nda bir Leopard 2 tankından makineli tüfekle ateş ediyor, 1 Şubat 2023 Çarşamba. [AP Photo/Martin Meissner]

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) 2022 yılı için hazırladığı “Askeri Harcamalardaki Eğilimler” brifingi, üçüncü bir dünya savaşının yaklaşmakta olan fırtına bulutlarını gösteren tüyler ürpertici bir belgedir.

Küresel askeri harcamaların 2,2 trilyon doları aşması -ki bu rakam kurumun bugüne kadar kaydettiği en yüksek seviyedir- dünya hükümetlerinin 1945’ten bu yana görülmemiş bir ölçekte çatışmaya hazırlandığını göstermektedir.

Nükleer silahlar da dahil olmak üzere top ve tank, avcı ve bombardıman uçakları, savaş gemileri ve füzelerden oluşan birleşik cephanelikler toplumu defalarca ortadan kaldırmaya yeter. Ve bu silahlar kullanılmak üzere hazırlanıyor.

Askeri harcamalar 2021’ye göre reel olarak yüzde 3,7 artarak, yüksek enflasyon oranlarına rağmen son 30 yılın en keskin yükselişini kaydetti. SIPRI şöyle yazıyor: “Enflasyondan arındırılmadan, harcamalar 2022’de yüzde 6,5 arttı. Bu, 2010’dan bu yana küresel askeri harcamalardaki en büyük yıllık nominal artış oldu.”

ABD’nin 877 milyar dolarlık harcaması, küresel askeri harcamaların yüzde 39’unu oluşturuyor ve ikinci sıradaki Çin’in harcamasının üç katına denk geliyor; bu da Washington’ın dünyanın önde gelen savaş kışkırtıcısı ve askeri saldırganlık kışkırtıcısı olarak yerini teyit ediyor.

Ancak harcamalardaki en hızlı artış (yüzde 13), ABD’nin Avrupa’daki müttefikleri arasında gerçekleşti. İki dünya savaşının merkezinde yer alan kıta bir kez daha silahlı bir kampa dönüştürülüyor.

NATO’nun Ukrayna üzerinden Rusya’ya karşı yürüttüğü vekâlet savaşının boyutu devasadır. Ukrayna’nın 2022 yılı için öngördüğü askeri harcamalar, 2021 yılında 36. büyük silahlı kuvvetler bütçesine sahip olan ülkeyi 2022 yılında 11. büyük silahlı kuvvetler bütçesine yükseltti. 44 milyar dolar harcama ile yıllık GSYİH’sinin yüzde 34’üne denk geliyor. Ancak bu hikâyenin sadece yarısı.

SIPRI, “2022 yılında en az 30 milyar dolar” tahmininde bulunarak “Ukrayna’ya yapılan mali askeri yardımın toplam miktarına ilişkin doğru bir değerlendirme” yapamadığını söylüyor. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg bu ay yaptığı açıklamada mevcut nominal rakamın 70 milyar doların üzerinde olduğunu açıkladı.

Hangi rakam 2022 yılı için gerçeğe daha yakın olursa olsun, Ukrayna’nın geçen yılki askeri bütçesi ABD hariç tüm NATO güçlerini geride bırakmakla kalmamış, Moskova’nın yüzde 9,2’lik artışından sonra bile en azından Rusya’nın 86,4 milyar dolarlık bütçesine yakın ve muhtemelen ondan önemli ölçüde yüksek olmuştur.

Stoltenberg’in geçtiğimiz Cuma günü emperyalist ittifakın bu ilişkiyi resmileştirme niyetini açıklamasıyla Ukrayna’nın de facto NATO üyeliği açıkça ifade edilmiş oldu.

Söz konusu olan para miktarları şaşırtıcıdır. Orta ve Batı Avrupa’nın askeri bütçeleri toplam 345 milyar dolara ulaşarak on yıl öncesine göre yüzde 30 artış gösterdi ve Soğuk Savaş’ın sona erdiği 1989 yılındaki seviyeyi aştı. İnsan uygarlığını etkileyen en kötü krizlerin birçoğunu hafifletebilecek miktarda servet, her yıl nükleer bir kıyametle uygarlığı sona erdirme tehdidi yaratan savaşlara hazırlanmak için harcanıyor.

Şimdiye kadarki artışlar, her ülke girdabın içine giderek daha fazla çekildikçe, ileride yapılacaklar için sadece bir ipucu niteliğindedir.

İsveç ve NATO ittifakına yeni dahil olan Finlandiya ile ittifakın ön cephesinde yer alan Polonya ve Litvanya, geçtiğimiz yıl askeri harcamalarını en az yüzde 10 oranında artırdı; Finlandiya’da bu oran yüzde 36’ya kadar çıktı. Baltık ülkeleri ve Polonya iki yıl içinde silahlı kuvvetlerine GSYİH’lerinin yüzde 2,5 ile 4’ü arasında harcama yapmayı taahhüt ettiler.

Avrupalı büyük emperyalist güçler de aynı şeyi yapıyor.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un bu Ocak ayında açıkladığı askeri harcamaları üçte bir oranında arttırma planı, 2025 yılına kadar GSYİH harcamalarını yüzde 2’ye çıkararak toplamda 413 milyar avroluk ek harcama yapılmasını öngörüyor.

GSYİH’nin yüzde 2’sine ulaşma sözü veren Almanya, silahlı kuvvetlerini modernize etmek için şimdiden 100 milyar avroluk (neredeyse iki yıllık tüm askeri bütçesine eşdeğer) devasa bir ek fon ayırdı.

Ya Washington’ın Avrupalı güçleri ABD liderliğindeki savaşlarda ağırlığını koymaya çağırması ya da Macron gibi Avrupa’nın egemen seçkinlerinin temsilcilerinin kendi hedeflerini saldırgan bir şekilde takip etmek için ABD’den “stratejik özerklik” ihtiyacında ısrar etmesi yoluyla, hükümetlerin daha hızlı ilerlemesi için aralıksız talepler dile getiriliyor.

Stoltenberg Die Welt’e verdiği demeçte NATO üyelerinin GSYİH’nin yüzde 2’si oranında askeri harcama yapma taahhüdüne atıfta bulunarak, “Bu yıl Temmuz ayında Vilnius’ta yapılacak NATO zirvesinde savunma harcamaları konusunda yeni bir taahhütte bulunacağımızı umuyorum... Daha iddialı bir taahhüt olmasını bekliyorum çünkü herkes daha fazla yatırım yapmamız gerektiğini görüyor,” dedi.

Avrupa’nın ABD’nin elinde “köleleşme” ile karşı karşıya olduğu uyarısında bulunan Avrupa Dış İlişkiler Konseyi, bu ay Avrupa’ya “Batı Avrupa güçlerini daha fazla sayıda doğuya konuşlandırması, bazı durumlarda ABD güçlerinin yerini almayı teklif etmesi”; “Avrupa’nın askeri yeteneklerini ve hem NATO içinde hem de dışında özerk hareket etme kapasitesini arttırması” ve “Avrupa nükleer caydırıcılığını dikkate alması” çağrısında bulundu.

Rusya ile savaş, hâlihazırda binlerce nükleer başlıkla donanmış güçler arasında doğrudan bir çatışma tehdidi yaratmaktadır. Ancak Amerika ve Avrupalı güçlerin emperyalist hırsları, ABD ve Rusya’dan sonra dünyanın en büyük üçüncü nükleer cephaneliğine sahip olan Çin’e de yönelmiş durumdadır.

Tayvan konusunda ABD öncülüğünde Çin’e karşı başlatılan saldırganlığın da etkisiyle Asya, 2022 yılında Avrupa’dan sonra askeri harcamalarda en hızlı büyüyen ikinci bölge oldu. Asya ve Okyanusya’daki askeri bütçeler geçen yıl yüzde 2,7 artarak 575 milyar dolara ulaştı ve son on yılda yüzde 45 artış gösterdi. Çin ve ABD’nin müttefikleri Hindistan ve Japonya, yüzde 4-6’lık artışlarla başı çekti.

Alman emperyalizmi gibi Japon emperyalizmi de II. Dünya Savaşı sırasında ordularının dünya nüfusuna yaşattığı dehşet göz önüne alındığında, daha önce siyasi olarak mümkün görülmeyen bir ölçüde yeniden askerileşiyor. Japonya da sadece yaklaşık seksen yıl önce korkunç sonuçlarla işgal ettiği aynı ülkelerle savaşa hazırlanmak için silahlı kuvvetlerini güçlendiriyor.

Yirminci yüzyılın büyük bölümüne damgasını vuran silahlanma yarışının geri dönüşü, 1914 ve 1939’da dünyayı felakete sürükleyen aynı sorunun yeniden gündeme gelmesine işaret ediyor: Dünyaya hem ekonomik hem de stratejik olarak kim hâkim olacak?

ABD emperyalizminin varoluşsal krizi –patlayıcı iç gerilimleri ve azalan küresel ekonomik üstünlüğü– talihini tersine çevirmeyi amaçlayan ve şimdi müttefikleriyle birlikte Rusya ve Çin’e karşı doğrudan bir çatışma noktasına kadar tırmanan aralıksız bir dizi emperyalist savaş ve müdahaleyi kışkırttı.

Egemen sınıfın savaş hedefleri her yerde işçi sınıfının yaşam standartlarına yönelik bir saldırıya dayanıyor. Uluslararası Çalışma Örgütü’ne göre, geçen yıl askeri harcamalardaki artışlar, fiyat artışları reel ücretlerde benzeri görülmemiş bir düşüşe yol açarken gerçekleşti. Reel ücretler 2022’nin sadece ilk altı ayında G20 genelinde yüzde 2,2 azaldı. Enflasyon aynı zamanda hükümetler tarafından sağlık, eğitim ve sosyal destek gibi hizmetlere yapılan sosyal harcamaların reel değerini aşındırmak için kullanılıyor.

Bu kesintiler milyonlarca işçiyi grevlere ve protestolara sürüklüyor ve egemen seçkinler bu eylemlere Macron’un kararnameyle emeklilik kesintilerini yürürlüğe koyması ve protestoların polis tarafından bastırılmasında olduğu gibi diktatörce yönetim biçimlerine dönüşle karşılık veriyor.

Uluslararası işçi sınıfı her yerde, hükümetlerinin siyasi rengi ne olursa olsun, dünyanın kapitalist devletleriyle mücadeleye atılıyor. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin (DEUK) Avrupa şubelerinin Şubat ayındaki açıklamasında belirttiği gibi, kıta çapında patlak veren grevler ve protestolar “başlangıç aşamasında da olsa anti-kapitalist, anti-militarist ve sosyalist bir karakter” taşımakta ve nesnel olarak devrimci bir durumun ortaya çıktığına işaret etmektedir.

Sınıf mücadelesinin küresel yükselişi, tırmanan savaşa karşı çıkmak ve savaşı sona erdirmek için tek temeli sağlamaktadır. Ancak bu temel üzerinde kitlesel bir savaş karşıtı hareket inşa etmek için, işçilere durumun ciddiyetini ve egemen sınıfın dışarıdaki savaş planları ile içerideki toplumsal karşıdevrim arasındaki bağlantıyı açıklayan sabırlı bir siyasi eğitim çalışması gerekmektedir.

DEUK’un Pazar günkü 1 Mayıs toplantısının çağrısı, “işçi sınıfının gelişen hareketi ile emperyalist savaş karşıtlığını” birleştirmeye yönelik “kritik stratejik sorunu” ele almak üzere yapıldı. Bunun aciliyeti, hâlihazırda devam etmekte olan militarist saldırı ile vurgulanmaktadır.

Loading