Almanya: IG Metall sendikası yüz binlerce işçinin grevini sona erdirdi

IG Metall sendikası, Salı günü, bu hafta yeni bir koalisyon hükümetinin (CDU/SPD) kurulması planı öncesinde, Almanya genelindeki yüz binlerce metalürji, otomotiv ve elektronik işçisinin grevini sona erdirdi.

Alman şirketlerinin kar içinde yüzdüğü on yılı aşkın sürelik bir ücret ve sosyal hak kesintisinin ardından, sendika, gerçek işçi ücretlerini düşürecek ve grevleri iki yıl boyunca yasaklayacak bir toplu sözleşmeyi kabul etti.

Anlaşma, sendikanın hiçbir zaman işçilerin ücretlerini ve koşullarını iyileştirme amacına sahip olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Tersine, sendika, düşen ücretlere yönelik bastırılmış öfkenin, Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ile Sosyal Demokrat Parti (SPD) arasında yeni bir koalisyon hükümetinin kurulmasını tehlikeye sokabilecek ülke çapında bir grev hareketine yol açmasını önlemeye çalıştı.

Yeni bir ücret kesintisi dayatılmasına yönelik yaygın öfkeye rağmen, işçilerin, talimat yoluyla uygulanacak olan yeni toplu sözleşmeyi oylamalarına bile izin verilmeyecek.

Siemens, General Electric, Opel ile Bombardier’in toplu işten çıkarmalar gerçekleştirme planlarına karşın, işçilerin toplu sözleşmenin geçerli olduğu 27 ay boyunca grev yapması engellenecek.

Sendika, büyük koalisyonun silahlanma planlarını finanse etmek ve bankaları ve şirketleri daha fazla zenginleştirmek için hazırlıyor olduğu yeni bir kemer sıkma saldırısı karşısında işçilerin elini kolunu bağlamaya çalışıyor.

İki yıldan uzun bir süreye yayılan toplu sözleşme, sadece yüzde 4,3’lük bir ücret artışı sağlıyor ki bu, işçi ücretlerinin önümüzdeki dönemde artması beklenen enflasyon oranına güçlükle ayak uyduracağı anlamına geliyor. Bu, etkili bir ücret kesintisi anlamına gelecek. Sendika, bu ücret kesintisini dengelemek için, şirketlerin “ekonomik güçlüğe” atıfta bulunarak vazgeçebilecekleri bir dizi yetersiz nakit ödemeyi kabul etti.

Nihai anlaşma, patronların geçtiğimiz ay yaptığı tekliften bile daha kötü. O zaman, patronlar, sendikanın resmi olarak talep ettiği yıllık yüzde 6’lık ücret artışına karşılık, 27 aylık dönem için yüzde 6,8 ya da yıllık yüzde 3 artış teklif etmişlerdi.

IG Metall, başlangıçta yaptığı, kısmi bir ücret telafisiyle çalışma saatlerinin gönüllü olarak azaltılması talebini bile tersine çevirdi. İşçiler haftalık çalışma süresini iki yıla kadar 28 saate düşürebilecek olmakla birlikte, herhangi bir ücret telafisi almayacaklar.

Buna ek olarak, şirketler, “kalifiye işçi açığı” iddiasında bulunmaları durumunda, işgücünün yarısı kadarına haftalık standart 35 saatlik çalışma süresini aşma izni verebilecekler.

Yıllardır süregiden ücret kesintileri ve işyeri önlemlerinin kaldırılması, Alman şirketlerinin karlarını şişirmiş ve Almanya’yı Avrupa’daki en eşitsiz büyük ülke haline getirmiş durumda.

Göreve gelen büyük koalisyon hükümeti işçi ücretlerine ve haklarına yönelik bu saldırıyı sürdürmekle kalmayıp Avrupa genelinde ücret kesintileri için bir örnek oluşturacak.

Yeni hükümet, aynı zamanda, Avrupa Birliği’ni (AB) dünya genelinde savaş yürütebilecek bir “dünya gücü” yapmayı amaçlayan büyük çaplı bir yeniden silahlanma programıyla, AB’yi ekonomik bir birlikten askeri bir ittifaka dönüştürmeye çalışacak.

Toplumsal kaynakların işçi sınıfından savaş makinesine ve borsaya aktarılmasını sürdürmeyi garantileme konusunda üzerlerine düşeni yapan Alman sendikaları, işçilere bu taviz sözleşmesini dayatmaya çalışarak, bu gerici ve işçi sınıfı karşıtı programın en önemli suç ortakları olduklarını gösterdiler.

Toplu sözleşmenin duyurulmasından kısa süre önce, Alman Sendikalar Konfederasyonu (DGB) Başkanı Reiner Hoffmann, Funke medya grubu ile röportajında, sendikaların büyük koalisyonun yeni bir sürümünün kurulmasına desteklerini tekrarladı. Hoffmann, “İstikrarlı bir hükümeti yalnızca SPD garantiye alabilir. O [SPD], bu sorumluluğu kabullenmeli.” diyordu.

Hoffmann, ayrıca, yalnızca Almanya’da değil ama Avrupa genelinde de AB’nin acımasız kemer sıkma önlemlerinin dayatılması yoluyla işçi ücretlerinde kesinti yapan son büyük koalisyonun “geçtiğimiz dört yıldaki başarıları”nı övdü.

Toplamda yüzde 14 oy kaybeden CDU ile SPD’nin geçtiğimiz yıl yapılan seçimlerde feci sonuçlar elde etmesine karşın, Hoffmann, yeni seçim çağrısına şiddetle karşı çıktı. Çünkü “SPD çok daha fazla oy kaybedebilir” ve bu, bir büyük koalisyonun kurulmasını daha da zorlaştırırdı.

Aynı otoriter bakış açısı, hükümet ve şirketler ile birlikte çalışan sendikaların kitlesel muhalefet ve militanlık karşısında ödünler kabul ettirmeye çalıştığı, Alman işçilerine dayatılmakta olan toplu sözleşmede açığa vuruluyor.

İşçilerin ücretlerini ve çalışma koşullarını savunmalarının sendikalardan kopmak ve taban komiteleri oluşturmak dışında bir yolu bulunmuyor. Bu mücadele, Sosyalist Eşitlik Partisi’nin (Sozialistische Gleichheitspartei, SGP) yeni seçim çağrısından ayrılamaz. İşçiler, kemer sıkmaya, diktatörlüğe ve savaşa karşı mücadeleyi kapitalizmi yıkma mücadelesi ile birleştiren sosyalist bir programın arkasında harekete geçmeliler.

Loading