Ekvador Julian Assange’ı neden susturuyor?

Ekvador hükümetinin Julian Assange’ın dış dünyaya tüm erişimini kesme yönünde aldığı acımasız önlemler, demokratik haklara yönelik, bütün ülkelerdeki işçilerin ve gençlerin güçlü bir biçimde karşı çıkması gereken gerici bir saldırıyı temsil etmektedir.

Ekvadorlu yetkililer, WikiLeaks’in kurucusunun internete erişiminin yanı sıra, yaklaşık altı yıldır kapatıldığı Quito’nun Londra büyükelçiliğinden dışarıya tüm diğer iletişimini de engelledi. Buna ek olarak, Assange’ı hapishanedeki bir tutukludan birkaç fazla hakka sahip bırakacak şekilde, ziyaretçilerin onu görmesi kısıtlanıyor.

Assange, Britanya ve ABD hükümetlerinin, onu ABD’de ölüm cezasına çarptırılabileceği vatana ihanet ve casusluk suçlamalarıyla karşı karşıya bırakmak üzere tutuklayıp ülkeye iade etme yönündeki eşgüdümlü komplolarına göğüs germeye devam ediyor.

Assange’a yönelik saldırı, giderek artan bir şekilde, 1930’ların, faşizmin yükselişinin ve dünya savaşı yöneliminin ortasındaki en karanlık günlerini hatırlatan, demokratik haklara yönelik küresel saldırının parçasıdır. Assange’ın, kısmen, Twitter’da, Alman hükümetinin İspanya’nın isteğiyle kısa süre önce Katalonyalı önder Carles Puigdemont’u gözaltına alması ile 1940’ta Nazilerin Franco’nun faşist diktatörlüğüne iade ettiği ve işkence görüp öldürülen Katalonya başkanı Lluís Companys’i karşılaştırdığı için zorunlu tecride tabi tutulması önemlidir.

Assange’ın bir anlamda hücre hapsine konması, tüm dünyada hükümetlerin interneti sansürleme yönelimi ile örtüşmektedir. Assange, bu antidemokratik saldırıya karşı direnişin ön safında yer almaktadır.

Bu adımlar, aynı zamanda, sadece Ekvador hükümetinin değil ama önceden 1998’de Venezuela’da Hugo Chavez’in seçilmesiyle başlamış olan sözde “sola dönüş” ya da “Pembe Dalga” ile ilişkilendirilmiş birçok Latin Amerika ülkesinin de keskin bir şekilde sağa dönüşü ile bağlantılıdır.

Ekvador, Ağustos 2012’de, İsveç’te düzmece cinsel suistimal suçlamalarıyla karşı karşıya olan Assange’a sığınma hakkı tanıdığını duyurmuştu. Geçtiğimiz Mayıs ayında düşen İsveç’teki soruşturma, onu Britanya’dan ABD’ye iade etmeye olanak sağlamak için tasarlanmış bir uydurmaydı. Assange, orada, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın dünya çapındaki komplolarının yanı sıra ABD’nin Irak ile Afganistan’daki savaş suçlarını ifşa eden yüz binlerce gizli belgeyi açıklama suçundan yargılanacaktı. Her ne kadar İsveç davayı düşürmüş olsa da, Britanya makamları hala Assange’ın tutuklanmasını istiyor.

Ekvador’un eski devlet başkanı Rafael Correa hükümeti Assange’a sığınma hakkı tanıdığında, bunun, her hükümetin saygı göstermesi gereken ve Guatanamo’ya gönderilme ya da Chelsea Manning’e yapılan türde işkenceye ve kötü muameleye uğrama tehdidiyle karşı karşıya olan Assange’ın durumunda gerekli olan temel bir insan hakkı olduğunu ilan etmişti. Correa hükümeti, Britanya hükümetinden Assange’ın Ekvador’a gelmesine izin vermesini isteyince, Londra bu talebi reddetmekle kalmamış, Quito büyükelçiliğinin diplomatik statüsünü kaldırma ve binayı basmak üzere polis gönderme tehdidinde bulunmuştu.

Britanya hükümetinin o zamandan beri Assange’ı büyükelçilikte kapana kısılmış tutma inadı, onun serbest bırakılması ve kendisine tazminat ödenmesi çağrısı yapan BM Keyfi Gözaltı Çalışma Grubu tarafından “keyfi, aşırı, gereksiz, orantısız” olarak tanımlanmıştı.

Ekvador hükümeti, Assange’ın iletişimini, şu andaki en yakıcı iki dünya olayı üzerine görüşünü Twitter üzerinden ifade etmesinin ardından kesti. Assange, Almanya’nın Puigdemont’u gözaltına almasını kınamış ve eski ikili ajan Sergey Skripal ile kızının bu ayın başında İngiltere’deki Salisbury’de zehirlenmesi ile ilişkili olduğu yönündeki hiçbir şekilde doğrulanmamış suçlamalar üzerinden Rusya’ya karşı alınan önlemleri sorgulamıştı.

Ekvador Dışişleri Bakanlığı, Assange’ın mesajlarının, “ülkenin Birleşik Krallık, geri kalan Avrupa Birliği devletleri ve diğer uluslar ile sürdürdüğü iyi ilişkileri riske attığı”nı belirtti.

“Diğer uluslar”, kuşkusuz, Devlet Başkanı Lenin Moreno’nun yeni hükümetinin bir uzlaşma peşinde koştuğu ABD’yi içermektedir.

Assange’ın susturulması, Pentagon’un Latin Amerika ile Karayipler’deki kolu olan ABD Güney Komutanlığı’ndan (Southcom), komutan yardımcısı General Joseph DiSalvo ile baş siyasi yetkili, Büyükelçi Liliana Ayalde’nin başkanlık ettiği bir heyetin Ekvador hükümeti tarafından ağırlanmasından bir gün sonra geldi. Southcom, “güvenlik işbirliği”ni güçlendirmek ve “fikir alışverişi yapmak ve ABD’nin uzun vadeli ortaklığa bağlılığını yinelemek” üzere görüşmeler düzenlendiğini belirten bir açıklama yayınladı.

Zamanlama bir rastlantı mıydı; yoksa Pentagon yetkilileri Ekvadorlu meslektaşlarına Julian Assange’ı susturmaları için sert bir emir mi verdi? Bunu izleyen açık soru, başka hangi taleplerde bulunulduğudur. Bu talepler Assange’ın Washington’a teslim edilmesini kapsıyor mu?

Geçtiğimiz Mayıs ayında seçilmesinden beri, büyük şirketler için vergi indirimleri ve sosyal harcamalarda kesintiler uygulayan ve Ekvador’un, bölgede egemenliğini yeniden ileri sürmeye ve Pekin’in artan etkisine karşı koymaya çalışan ABD emperyalizmi ile sıkı ilişkiler yararına, Çin’den gelen kredilere ve yatırıma bağımlılığını azaltma girişiminde bulunan Correa’nın özenle seçilmiş ardılı Moreno, keskin bir sağa dönüş gerçekleştirmiştir.

Ekvador’daki sağa dönüş, sözde “Pembe Dalga”nın (Latin Amerika’daki çeşitli popülist, ulusalcı burjuva partilerin kurduğu hükümetler) kapsamlı bir geri çekilmesinin parçasıdır. Bu, 2015’te Arjantin’de sağcı milyoner Mauricio Macri’nin seçilmesi; Brezilya’da İşçi Partili Devlet Başkanı Dilma Rousseff’ın 2016’da görevi kötüye kullanmakla suçlanması ve yerini sağcı devlet başkanı yardımcısı Michel Temer’in alması; Venezuela’daki Devlet Başkanı Nicolas Maduro hükümetinin yoğun krizi ve Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales’in dördüncü kez göreve gelmesini sağlamak için anayasayı değiştirme girişiminin yenilgiye uğraması ile benzer özellikler taşıyor.

Latin Amerika’daki sağcı dönüş, yirmi yıl önce başlayan sözde “sola dönüş” ile özdeşleşmiş hükümetler tarafından hazırlandı. Onlar, kendilerinin solcu, hatta “sosyalist” olduklarını ilan etseler de (Latin Amerika’daki, ABD’deki ve Avrupa’daki bir süre sahte sol örgüt tarafından teşvik edilen yanılsamalar), özel mülkiyeti ve hem yerli hem de yabancı sermayenin çıkarlarını savunan burjuva hükümetlerdi.

Onlar, emtia ve gelişen piyasa büyümesi temelinde, yoksullar için asgari yardım programları yaratabilmiş ve büyük ölçüde ABD’nin rakipleriyle, özellikle de Çin ile genişleyen ticari bağlar temelinde, ABD emperyalizminden sınırlı bir bağımsız tavır takınabilmişlerdi.

Bu hükümetler, emtia fiyatlarındaki, özellikle de Ekvador’un gelirlerinin yüzde 40’ının bağlı olduğu petrol fiyatlarındaki çöküşün yol açtığı krize, işçi sınıfına yönelik artan saldırılar uygulayarak; dolayısıyla popülaritelerini azaltarak ve sağa geri dönüşe zemin hazırlayarak karşılık verdiler.

Bizzat Correa, 2016’da, ABD hükümetinin WikiLeaks’in Demokratik Parti Ulusal Komitesi’nden sızan e-postaları yayınlanması üzerine uyguladığı baskı altında Assange’ın internete erişimini kesme emri vermiş ve iki yıl önce, Ekvador’un altın rezervinin yarısından fazlasını, kapitalist mali piyasaların güvenini sağlamak için Goldman Sachs’a aktarmıştı.

Benzer şekilde, Brezilya’daki İşçi Partisi (PT) hükümeti ve Arjantin’deki Kirchnerci Peronist hükümet, ABD destekli askeri diktatörlüklerin çökmesinden beri bu ülkeleri yöneten en sağcı hükümetlerin yükselişinin önünü açan antidemokratik önlemleri ve işçi haklarına yönelik saldırıları uygulamaya koydu.

Bu gelişmeler, demokratik hakların savunusunun, bölgenin her yerine yayılmış olan yoksulluğun ve eşitsizliğin üstesinden gelmenin ve emperyalist egemenliği yıkmanın, yalnızca, işçi sınıfının, sosyalist bir program ve Latin Amerika işçilerinin mücadelelerini ABD, Avrupa ve tüm dünya işçilerinin mücadeleleriyle birleştirme temelinde tüm burjuva partilerinden (Brezilya’daki PT, Venezuela’daki chavismo, Arjantin’deki Peronculuk ve benzer hareketler) bağımsız bir siyasi seferberliği yoluyla mümkün olduğunu doğrulamıştır.

Assange’a yönelik saldırı, bu temel sorunu uluslararası bir ölçekte gündeme getirmiştir. Demokratik hakların savunusunun tek gerçek tabanı işçi sınıfıdır. Emekçiler, Assange’ın dış dünya ile iletişimine yönelik kısıtlamaların kaldırılmasını ve derhal serbest bırakılmasını talep ederek onu savunmalıdırlar. Assange’ı tutuklama ya da ABD’ye iade etme yönündeki her türlü girişime, Britanya’da, ABD’de ve tüm dünyada kitlesel gösteriler ve işyeri eylemleri ile yanıt verilmelidir.

Assange’ı ve devlet baskısının diğer kurbanlarını savunma yönündeki bu kampanya, yalnızca, uluslararası işçi sınıfının, tarihsel krizi insanlığı dünya savaşı ve polis devleti diktatörlüğü ile tehdit eden kapitalist sisteme son verme mücadelesinin parçası olarak başarılı bir şekilde yürütülebilir.

Loading