İsrail’in korku salma baskını, Gazze’de yeni çatışmalara yol açtı

İsrail ile onun işgali altında bulunan yoksul Filistin toprağı Gazze, bu hafta başka bir topyekün savaşın eşiğine geldi. Bu durum, Pazar günü, Gazze topraklarının içlerine gönderilen İsrail özel harekat komandolarının, yedi Filistinlinin ve bir İsrailli yarbayın öldüğü bir silahlı çatışmaya yol açan terör baskınının ardından ortaya çıktı.

Pazar gününden beri en az 15 Filistinli öldürüldü. Onlardan yedisi İsrailli komando timiyle çatışmada; sekizi ise, İsrail’in F-16 savaş uçaklarının ve silahlı insansız hava araçlarının düzenlediği hava saldırılarında öldü. Gazze’deki yönetimi kontrol eden burjuva İslamcı parti Hamas, İsrail’in saldırısına, yüzlerce roket ve hava topu yağmuru ile karşılık verdi ve Filistinli olduğu tespit edilen bir kişiyi öldürdü.

Salı günü, Hamas ve diğer Filistinli gruplar, Mısır’ın İsrail ile yeni bir ateşkese arabuluculuk etmiş olduğunu duyurdular.

Hamas ve diğer Filistinli gruplar tarafından yapılan bir açıklamada, “Mısır’ın çabaları, direniş ile Siyonist düşman arasında bir ateşkes sağlayabilmiştir,” deniyordu.

İsrail ise, bu tür herhangi bir anlaşmanın varlığını kabul etmeyi reddetti. İsrail güvenlik kabinesinin Salı günkü altı saatlik toplantısının ardından, Başbakan Binyamin Netanyahu hükümeti, İsrail Savunma Kuvvetleri’ni (IDF), Gazze’ye karşı askeri operasyonlara devam etmek üzere “gerektiği şekilde” yönlendirmiş olduğunu açıkladı.

İsrail’in Pazartesi günü başlayan hava saldırıları, görünüşte şeridin her alanının bir hedef olması nedeniyle, Gazze halkına yönelik bir terör dönemini uygulamaya koydu. Vurulan yerler arasında, Hamas’a bağlı El Aksa TV kanalının binası da vardı.

Başka altı bina daha enkaz haline getirildi. Kent merkezinde bulunan bu binalar, apartmanlar, bir anaokulu, ofisler ve bir dil okulu idi.

İsrail ordusu, 160 farklı hedefe karşı saldırılar düzenlemiş olmasıyla övündü. Uluslararası hukukun açık ihlali olan bu saldırılar, yoğun nüfuslu Gazze Şeridi’ndeki sivil binaları yıkmış ve yüzlerce aileyi yerinden yurdundan etmiştir.

Cumartesi günkü özel harekat baskını öncesinde, Netanyahu, bir basın toplantısında, Gazze’ye karşı başka bir büyük savaşı önlemek için çaba gösterilmesi gerektiğini açıklamıştı. Ortadoğu’daki en güçlü askeri kuvvet olan İsrail, 2005’te birliklerini ve yerleşimcilerini tek taraflı olarak geri çekmesinden beri bölgeyi defalarca bombalayıp istila etti. En son 2014’teki “Koruyucu Eşik Operasyonu”nda, 2.251 Filistinli öldürülmüştü.

Netanyahu, ayrıca, baskından hemen önce, bakanlar kuruluna, “gereksiz bir savaşı önlemek için elinden geleni” yaptığını ve Mısır’ın arabuluculuk ettiği önceki ateşkesin devam edecek gibi göründüğünü söylemişti.

Ancak özel kuvvetlerin kışkırtıcı baskını, bunun gibi her ateşkesi ortadan kaldırmak üzere tasarlanmış görünüyordu. Bazıları Filistinli kadınlar gibi giyinmiş olan komando mangası, Hamas’ın bir güvenlik ekibi tarafından fark edilmeden önce Gazze topraklarının derinlerine sızmıştı. Hamas, manganın hedefinin bir Hamas komutanını öldürmek ya da kaçırmak olduğu suçlamasında bulundu. Hamas’ın silahlı kanadı olan Kassam Tugayları’nda tabur komutanı olan Nureddin Baraka, baskında vurularak öldürüldü.

Uzun süredir “hedefe yönelik suikastlar” harekatı yürüten İsrail ordusu, manganın bir Hamas komutanını öldürmek ya da kaçırmak için gönderildiğini inkar etti ve seçkin askerlerin, bir “istihbarat” operasyonu yürüttüğünü iddia etti.

Hamas önderliği, Gazze halkının, “Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü” protestoları dalgasında dışavurulan kaynayan öfkesini yatıştırmaya çalışıyor. Bu protestolarda, yüz binlerce Filistinli, İsrail’in kuşatmasına son vermesi ve 1948’de İsrail’in kurulmasıyla zorla evlerinden sürülen Filistinli sığınmacıların topraklarına geri dönme hakkı talebiyle işgal altındaki topraklar ile İsrail arasındaki ağır silahla tahkim edilmiş sınıra yürüdüler. Gazze’nin 2 milyonluk nüfusunun en az 1,4 milyonu ya İsrail’in 1948’den sonra Filistinlilere karşı terör harekatından dolayı sığınmacı olanlar ya da onların çocuklarıdır.

En az 223 silahsız göstericinin İsrailli keskin nişancılar tarafından vurularak öldürüldüğü; 20.000’i aşkın insanın da yaralandığı “Büyük Geri Dönüş Yürüyüşü”, Hamas önderliğinin gösterilere Filistinlilerin Nakba (Felaket) Günü olarak andığı İsrail devletinin kuruluşunun 70. yıldönümü olan 15 Mayıs’ta son verme girişiminde bulunmasına rağmen devam etti.

Protestolar, İsrail’in kuşatmasının ve işgalinin dayattığı katlanılmaz yaşam koşullarına, İsrail’in aralıksız bombardımanlarının altyapıyı harap etmesine, su ve yakıt yokluğuna, yüzde 53 olan işsizlik oranına (genç işçiler arasında yüzde 70) ve halkın üçte ikisinden fazlasının Trump yönetiminin kesmiş olduğu yardıma bağımlı olmasına yönelik halk öfkesini dışavurmaktadır.

Geçtiğimiz Cuma günü, 28 yaşındaki Rami Wael Ishaq Qahman, sınırdaki protesto sırasında gerçek mermi ile boynundan vurularak öldürüldü. Aralarında altı çocuğun ve 10 kadının bulunduğu 37 Filistinli de yaralandı. Uluslararası medya, uzun bir süredir İsrail ordusunun bu katliamına ilgi göstermeyi bırakmıştır ve buna olağan bir şey muamelesi yapmaktadır.

En son ateşkes, Netanyahu’nun sağcı Siyonist hükümeti içinde karşılıklı suçlamalara yol açtı.

Savunma Bakanı Avigdor Lieberman’ın ofisi, onun İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını sona erdirmesini desteklediğini belirten medya haberlerini yalanlayan bir açıklama yayınladı ve şunu belirtti: “Savunma bakanının duruşu tutarlıdır ve değişmemiştir. Lieberman’ın saldırıların durdurulmasını desteklediği [yönündeki haberler] uydurmadır.”

Eğitim Bakanı Naftali Bennett de, herhangi bir ateşkesi desteklediğini yalanlayan benzer bir açıklama yaptı.

İki sağcı Siyonist politikacı, Netanyahu’nun Gazze’de çok “yumuşak” olduğu yönündeki eleştirilerin ortasında, Filistinlilere karşı kimin daha sert bir politikaya sahip olduğu konusunda rekabet ediyor. Savaşçı söylem, İsrail’de önümüzdeki yıl yapılması öngörülen bir erken genel seçimin hazırlıklarının parçasıdır.

Sözde muhalefet İsrail İşçi Partisi’nin önderi Ehud Barak da, bu iğrenç yarışa katıldı. Barak, 2008-2009’daki “Dökme Kurşun Operasyonu”nu yöneten savunma bakanı olarak, Gazze’de en az 1.400 Filistinliyi öldürmüştü. O, geçtiğimiz ay, savunmasız polis erlerini ve sivilleri öldüren bir saldırıya atıfla, “Ben savunma bakanı iken, bir hava saldırısında, 300’den fazla Hamas üyesi üç buçuk dakika içinde öldürülmüştü,” diye böbürleniyordu. Barak, kısa süre önceki bir televizyon röportajında, Netanyahu’yu “zayıf” ve “korkak” olarak tanımlıyor ve onu Hamas’a “teslim olmakla” suçluyordu.

Bu sağcı saldırıyı körükleyip ona suç ortaklığı eden, İsrail rejiminin Filistin halkına karşı gerçekleştirdiği her türlü gaddarlığa ve saldırıya koşulsuz destek veren Washington’ın politikasıdır. Trump yönetiminin ABD büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararı ve Filistinli sığınmacılara yardım kurumuna (UNRWA) 364 milyon dolarlık finansmanı (toplam fonun yüzde 30’u) kesmesi, Ortadoğu’da, İsrail ile Suudi Arabistan’a dayanan İran karşıtı bir eksen oluşturmayı amaçlayan daha kapsamlı bir stratejinin parçasıdır.

Milyonlarca Filistinli, Yemen’deki on milyonlarca insanla birlikte, ABD’nin petrol zengini Ortadoğu üzerinde tartışmasız egemenliğini ileri sürme yönündeki bu emperyalist yönelimdeki sivil zayiattır. Bu emperyalist yönelim, İsrail’i de kapsayan tüm bölge için potansiyel olarak yıkıcı sonuçları bulunan daha geniş bir savaşı tutuşturma tehlikesi oluşturmaktadır.

Loading