Trump’ın Suriye’den çekilme emri, Washington’da siyasi bir fırtına yarattı

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Suriye’de konuşlandırılmış olan 2.000 ABD askerinin tamamının önümüzdeki 60 ila 100 gün içinde çekilmesi yönündeki açık emri, Pentagon’da, üst düzey Demokratlar ile Cumhuriyetçilerde ve Washington’ın NATO müttefiklerinde şaşkınlığa ve sert muhalefete yol açtı.

Yönetim ve ordu içindeki üst düzey yetkililer tarafından basına sızdırılan çekilme emri, Trump’ın Çarşamba günü Twitter’da yazdığı şu kısa mesajı doğruluyordu: “Suriye’de, benim Trump Başkanlığı döneminde orada olmamın tek nedeni olan IŞİD’i yenilgiye uğrattık.”

Bunu, Beyaz Saray sözcüsü Sarah Sanders’ın aynı gün içinde yaptığı şu açıklama izlemişti: “Bu harekatın yeni aşamasına geçerken, ABD askerlerini eve geri göndermeye başlıyoruz… ABD ve müttefiklerimiz, her ne zaman gerekirse, Amerikan çıkarlarını her düzeyde savunmaya yeniden girişmeye hazırdır.”

Beyaz Saray’ın duyurusunu, Pentagon’dan gelen bir diğer açıklama izledi. Pentagon sözcüsü Dana White, ABD başkanı ile açıkça çelişen açıklamasında, “koalisyon, IŞİD’in elindeki toprakları kurtardı ama IŞİD’e karşı harekat bitmedi.” diyordu.

White, “IŞİD’i her nerede faaliyet gösteriyorsa yenilgiye uğratmak için ortaklarımız ve müttefiklerimiz ile birlikte çalışmaya devam edeceğiz,” dedi ve “güçleri koruma ve operasyonel güvenlik gerekçeleri”nden söz ederek bir zaman belirtmedi.

Bu arada, Reuters, Çarşamba günü, ismi açıklanmayan ABD’li bir yetkilinin, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Suriye’de faaliyet gösteren tüm personelinin 24 saat içinde ülkeden tahliye edildiğini söylediğini aktardı.

Söz konusu yetkili, ayrıca, çekilme planlarının, doğrudan doğruya, Trump ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında geçtiğimiz Cuma günü yapılan telefon görüşmesinde varılan anlaşmadan kaynaklandığını söylüyordu: “Bunu izleyen her şey, o telefon görüşmesinde yapılan anlaşmayı yerine getiriyor.”

Söylendiğine göre, telefon görüşmesi, Ankara’nın, Suriye-Türkiye sınırında ayrılıkçı YPG milislerinin varlığından duyduğu kaygıları ele almak üzere yapılmıştı. YPG, ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğusunda desteklediği vekil kara gücü Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) omurgasını oluşturuyor. YPG’yi PKK’nin bir uzantısı olarak gören Erdoğan hükümeti, tekrar tekrar, YPG’ye karşı bir harekatın eli kulağında olduğu tehdidinde bulundu. Haberlere göre, zırhlı araçların dahil olduğu Türk güçleri, sınıra konuşlandırılmış durumda.

Washington, kuşkusuz, NATO ittifakının üyesi olan Türkiye ile olası bir askeri çatışmayı önlemeye istekli iken, Trump’ın Beyaz Sarayı, Washington’ın örtülü desteğini alan 15 Temmuz 2016 askeri darbesinden bu yana gerilmiş olan ABD-Türkiye ilişkilerini eski haline getirmeyi amaçlayan başka önlemler alıyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı, Suriye’den çekilme duyurusundan birkaç saat önce, Kongre’ye, Türkiye’ye Patriot antibalistik füze sistemleri satmak için teklif edilen 3,5 milyar dolarlık bir anlaşmayı bildirdi. Füze sistemlerini, Raytheon üretiyor. Ankara, daha önce, Rusya’dan S-400 füze savunma sistemleri satın alma niyetinin sinyalini vermişti. Böyle bir alım, Türkiye’nin ABD’nin F-35 savaş uçakları satın almasını olanaksız kılacak ve ülkenin NATO ile ilişkilerini bir kırılma noktasına götürecekti.

ABD askerlerinin çekilme duyurusu, Erdoğan hükümetine, Suriye’nin doğusunu istila etme tehdidine girişmesi ve Kürt güçlerini sınırından sürmesi yönünde bir yeşil ışık olabilir. YPG, ABD askerlerinin yokluğunda, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad hükümetinin bölgedeki kontrolünü yeniden kuracak şekilde, Şam ile uzlaşma arama peşinde koşabilir.

Suriye’de Ekim 2015’te Obama yönetimi altında Birleşmiş Milletler’in ya da Suriye hükümetinin izni olmaksızın başlayan yasadışı ABD işgali, Suriye’nin kuzeydoğusuna en az 2.000 ABD askerinin; ülkenin güneyindeki Irak ve Ürdün sınırlarına da özel kuvvetlerin konuşlandırılmasıyla birlikte, Trump yönetimi altında genişletilmişti.

Suriye’de IŞİD’le sözde savaşın başlatılması, CIA’in Esad hükümetini devirmeyi amaçlayan kanlı bir savaşta El Kaide bağlantılı milisleri desteklemesine dayanan “rejim değişikliği” biçimindeki başarısız ABD stratejisinden bir kaymaya işaret ediyordu. Suriye’deki ABD askerleri, Rakka’yı ve IŞİD’in kontrolündeki diğer kentleri enkaz haline getiren acımasız bir hava saldırıları ve bombardımanlar harekatını koordine ediyorlardı.

Trump 2016 başkanlık seçimi kampanyası sırasında ABD askerlerini Suriye’den çekme sözü verirken, Pentagon, istihbarat ve diğer ulusal güvenlik yetkilileri onu sözünü tutmaktan caydırmışlardı.

Savunma Bakanı James “Kuduz Köpek” Mattis, Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ve Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford gibi kişiler, daha birkaç hafta önce, ABD ordusunun Suriye’de açık uçlu varlığına dayanan bir stratejiyi yinelemişlerdi. Bu strateji, hem İran’ın hem de Rusya’nın etkisini zayıflatmayı ve nihayetinde, Washington’ın Esad’ı devirme ve Şam’da daha uysal bir kukla rejim kurma biçimindeki asıl hedefini elde etmeyi amaçlıyordu.

Dunford, bu ayın başında, ABD ordusunun, Suriye’de özünde bir ABD mandası olacak olan bölgenin “güvenliğini” sağlamak için, Suriye’nin kuzeydoğusundaki 35-40 bin kişilik bir vekil gücünü eğitip silahlandırma hedefinin sadece beşte birinin tamamlandığını belirtmişti.

ABD ordusu ve vekilleri, Suriye’nin kuzeydoğusunu işgal ederek, ülkenin, en önemli petrol ve doğalgaz sahalarını ve Irak sınır bölgesini kapsayan, kabaca üçte birine el koydu. Washington’ın bu egemenliği sürdürme yoluyla hedeflediği şey, savaştan harap olan ülkenin herhangi bir şekilde yeniden birleşip inşa edilmesinin önüne geçmek ve ABD stratejik hedeflerine ulaşana kadar kanlı çatışmayı sürdürmekti.

Planlanan çekilmeye ilişkin duyuru, politikadaki değişiklikle gafil avlanmış gibi görünen Kongre’deki önde gelen Cumhuriyetçilerin sert eleştirilerine yol açtı.

Senatör Lindsey Graham, Cumhuriyetçilerin Obama’nın 2011’de ABD askerlerini Irak’tan çekmesine yönelttikleri önceki eleştirileri ima ederek, çekilmeyi “Obamavari büyük bir hata” olarak tanımladı.

Cumhuriyetçi Senatör Marco Rubio ise, Twitter’da, şunları yazdı: “Suriye’den çekilme kararı, ona karşı çok kuvvetli askeri tavsiyeye rağmen alındı. Bu, büyük bir hatadır. Bu karar, eğer iptal edilmezse, önümüzdeki yıllarda bu yönetimin & Amerika’nın aklından çıkmayacaktır.”

Washington’ın en yakın NATO müttefiki olan Britanya da, ABD’nin Suriye’deki belirgin politika değişikliği ile gafil avlanmış görünüyordu. Britanya Savunma Bakanı Tobias Ellwood, Trump’ın kararına “hiçbir şekilde katılmadığını” ilan eden bir açıklama yaptı. Ellwood, Twitter’da, “O [IŞİD], başka aşırılıkçılık biçimlerine dönüştü ve tehdit gayet canlı.”

Ön uyarı almış olanlardan biri, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ydu. Netanyahu, Haaretz gazetesine, “ABD yönetimi, bana, başkanın askerlerini Suriye’den çekme niyeti olduğunu söyledi. Onlar, bu bölgedeki etkilerini kullanmanın başka yollarına sahip olduklarını açıkladılar,” diye konuştu.

ABD’nin “etkisi”nin başlıca aracı, Katar’daki üslerden ve Ortadoğu’daki başka yerlerden girişilen hava saldırıları olmuştur. Bu arada, ABD, Irak sınırı boyunca, Suriye’nin doğusuna topçu atışı yapabilecek durumda olan en az 5.000 askerden oluşan bir gücü tutmayı sürdürüyor.

ABD askerlerinin Suriye’den çekilmesi duyurusu, kuşkusuz, ABD egemen çevreleri ve devleti içindeki öldürücü çatışmaları yoğunlaştıracak; aynı zamanda, Ortadoğu’daki gerilimleri de arttıracaktır. Bu adım, bölgedeki silahlı çatışmalarda herhangi bir azalmanın habercisi değildir. Washington’ın İran’a ve Rusya’ya karşı askeri saldırganlığı, askerleri Suriye’de olsun ya da olmasın, yalnızca yoğunlaşacaktır.

Loading