“Alternatif düzen olarak diktatörlük”: Bizim gözümüzde değil!

Berlin Humboldt Üniversitesi, sağcı düşünce kuruluşunu finanse etmeyi planlıyor

Humboldt Üniversitesi’nin Akademik Senatosu (AS), 18 Haziran Salı günü, sağcı bir düşünce kuruluşunun diktatörlükler üzerine araştırmasını finanse edip etmeyeceğine karar verecek. Geçtiğimiz beş yıldır “Alternatif düzen olarak diktatörlük” başlığı altında hazırlanmakta olan bu projenin öncüsü ve itici gücü, aşırı sağcı profesör ve Doğu Avrupa tarihçisi Jörg Baberowski’dir. Oturumun halka açık kısmı, Senato salonunda saat 13’te başlayacak. Baberowski’nin projesinin, oturumun sonunda incelenmeden onaylanması bekleniyor. Bizler, bütün öğrencileri, AS toplantısına katılmaya ve plana yönelik muhalefetlerini göstermeye çağırıyoruz.

AS’nin Baberowski’nin projesini öğrenci kurulunun açık iradesine karşı gündeme alma kararı bile, onun bütünüyle antidemokratik karakterini açığa vurmaktadır. 25 Nisan’da, öğrenci meclisi, neredeyse oybirliği ile projeye karşı oy vermişti. Önergeye, yalnızca, Hristiyan Demokratların öğrenci örgütü olan RCDS’nin üç temsilcisinden ikisi karşı oy kullandı. Öğrenci meclisi, hem Baberowski’nin diktatörlükler üzerine projesini, hem de üniversite yönetiminin öğrenci muhalefetini bastırma girişimlerini kınadı. Kabul edilen önergenin tam metni şöyle:

“Öğrenci meclisi, üniversite yönetiminin, çeşitli medya organlarının ve profesörlerin AS’nin bir öğrenci üyesine yönelik şahsi ve siyasi saldırılarını kınar. Öğrenciler, AS’nin bir ‘karşılaştırmalı diktatörlük araştırma merkezi’ kurulmasının gerekip gerekmediğine ilişkin tartışmalarda kamuoyuna temel teşkil edecek belgelerin kısımlarını meşru bir şekilde Twitter’da yayınlamışlardı.

“Öğrenci meclisi, Humboldt Üniversitesi fonlarının, ‘Üçüncü İmparatorluk hukukçusu’ Carl Schmitt’in teorilerine dayanan bir düşünce kuruluşu olarak tasarlanan ve siyasi karar alıcılara önlerindeki seçenekler hakkında tavsiye vermeyi amaçlayan bir merkez oluşturmak için kullanılmasına karşıdır. Burada söz konusu olan, diktatörlüklerin bilimsel olarak incelenmesi değil, otoriter yönetim biçimlerinin meşrulaştırılmasıdır. Öğrenci meclisi, Akademik Senato üyelerini, ileride bu tür bir merkezin kurulmasına karşı çıkmayı sürdürmeye çağırır.”

Baberowski, merkezin oluşturulmasını destekleyen önergeyi, profesörlüğünü 2017 yılında olağanüstü hallerde anayasa hukuku üzerine almış olan hukuk profesörü Anna-Bettina Kaiser ile birlikte sundu. Projede birkaç profesör daha yer alıyor. Profesörler, Humboldt Üniversitesi’nin, önümüzdeki üç yılı finanse etmek üzere 50.000 avro sağlamasını talep ediyorlar; üçüncü tarafların mali desteği de bu tutara eklenecek.

Proje, diktatörlükleri, demokrasilerin meşru ve cazip alternatifleri olarak değerlendirecek ve onları “tarafsız” bir yaklaşımla inceleyecek. Önerge, diktatörlükleri, hem “özgürlüğün olmamasına, şiddete ve baskıya dayanan düzenler” olarak tanımlıyor, hem de “anlaşılması gereken, siyasi olarak mümkün biçimleri temsil ettiklerini” ifade ediyor.

Önerge, şöyle devam ediyor: “Bazı ülkelerde, yurttaşlar, zihinsel ya da maddi olarak onlardan yararlanabildiler, çünkü açık toplumların, istikrarsız koşullarda, diktatörlüklerin başka şartlarda başarabildiklerine gücü yetmeyebiliyor.”

Merkez, açıkça, “politikacılara, günlük karar alma sürecinde kullanılabilecek öneriler yapma” amacı güdecek bir düşünce kuruluşu olarak tasarlanıyor. Başka bir ifadeyle, Nazileri önemsizleştirmesi (“Hitler kötü biri değildi”) ve sığınmacılara karşı ajitasyonu (“Merkel sınırları kapamalı”) ile adı çıkan Baberowski, siyasi karar alıcılara, sağa kayışa, militarizme ve toplumsal eşitsizliğe yönelik muhalefetin nasıl bastırılabileceği konusunda tavsiyede bulunmak istemektedir.

Baberowski, Alman hükümetinin açık desteğine sahiptir. Temel Yasa’nın (anayasa) kabul edilmesinin 70. yıldönümü üzerine Federal Eğitim ve Araştırma Bakanlığı’nın web sitesinde yayınlanan resmi açıklamada, Eğitim Bakanı Anja Karliczek (CDU), bu aşırı sağcı profesöre desteğini ifade etti. Eğitim bakanı, açıklamasında, “Almanya’da, akademik özgürlük, temel bir haktır. Bu hak, ifade özgürlüğü ile çok yakın ilişki içindedir,” diyor ve ekliyordu: “Bu, başka görüşleri de kapsar. Saldırıya uğrayan Berlinli […] Profesör Baberowski’ninkiler gibi görüşleri de.”

Hükümete göre, Baberowski’nin, Hitler’in önemsizleştirilmesini, sığınmacılara ve siyasi muhaliflere karşı ajitasyonu ve askeri şiddete geri dönülmesine destek toplanmasını içeren görüşleri anayasada korunurken, görünüşe göre bu görüşlere yönelik eleştiriler korunmuyor. Bakan Karliczek, açıklamasında ayrıca şunları yazıyordu: “Anlaşmazlığa neden olan tartışmalar, her yerde ama özellikle de artılarla ve eksilerle yüzleşmenin yuvası olan üniversitelerde mümkün olmalı. Bununla birlikte, bunun önkoşulu, tartışmaların ve muhatapların, söylemlerini liberal demokratik anayasal düzen temelinde yürütmeleridir.”

Bu, fazlasıyla, George Orwell’ın 1984’ünü hatırlatmaktadır. Eğer demokratik düzenin dışında faaliyet yürütürken “özgürlük ve demokrasi” hakkındaki söylemlerin arkasına gizlenen birileri varsa, onlar, Baberowski’nin diktatörlük merkezindeki antidemokratik komplocular ve onların AS ile hükümet içindeki destekleyicileridir.

Bu gelişmelerin tarihsel ve siyasal arka planının kavranması büyük önem taşıyor. 1930’lardan beri en derin kapitalist krizle, yeni savaş hazırlıkları ve büyük güçler arası artan çatışmalarla karşı karşıya bulunan egemen sınıf, militarizm, içeride devletin baskı aygıtının ve dışarıda silahlı kuvvetlerin güçlendirilmesi ve sosyal harcama kesintileri politikalarını dayatmak için eski otoriter ve faşizan geleneklerine dönüyor.

Baberowski ve meslektaşları, Weimar Cumhuriyeti sırasında otoriter yönetim biçimleri çağrısı yapan ve 1933’ten sonra Nazilerin iktidarı ellerinde toplamasını destekleyen Carl Schmitt’e tekrar tekrar atıfta bulunuyorlar. Baberowski, 2016 sonunda, Carl Schmitt Vakfı’nın daveti üzerine, bu Nazi hukukçusunun onuruna üniversitede Carl Schmitt konferansı vermişti.

Baberowski’nin projesi, bazı işbirliği anlaşmaları üzerinden, hem ulusal hem de uluslararası alanda genişletilecek. Baberowski’nin bölümü, kısa süre önce, ortak bir proje için 300.000 dolar sağlayan Princeton Üniversitesi’nde bir “geçiş diktatörlükleri” çalıştayına davet edildi.

Baberowski’nin önergesini AS’den sessizce geçirme yönündeki ilk girişimi, 15 Ocak’ta başarısız olmuştu.

Proje, oylama öncesindeki değerlendirme sürecinde güçlü bir muhalefet ile karşılaşmış; dört akademisyenden ikisinin ve öğrencilerin şiddetli eleştirisine uğramıştı. AS toplantısı öncesinde, bir öğrenci temsilcisi, Twitter’da eleştirel yorumlarla birlikte önergeden bölümler yayınladı. IYSSE, kendi ana sayfasında, “‘Alternatif düzen olarak diktatörlük’: Bizim gözümüzde değil!” başlıklı bir açıklama yaptı. TAZ gazetesi de konuyu ele aldı ve eleştirel bir makale yayınladı.

Bu, bizzat Baberowski’nin önderlik ettiği bir öfke fırtınasını tetikledi. Profesör, Facebook’ta, öğrencilerini cani ve aşırı solcu olmakla suçladı ve TAZ çalışanına, aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif (AfD) tarzı bir tavırla “muhbir” diyerek hakaret etti. Aralarında Cicero’nun, Frankfurter Allgemeine Zeitung’un ve Die Welt’in bulunduğu birçok sağcı medya organı Baberowski’yi savunmaya koştu.

Daha önce AfD’nin girişimiyle öğrenci kurulu hakkında yasal işlem başlatmış olan Sosyal Demokrat Partili Humboldt Üniversitesi (HU) Rektörü Sabine Kunst, öğrencilerin Baberowski’nin sağcı düşünce kuruluşuna ve üniversite yönetiminin manevralarına yönelik muhalefetini bastırmak için otoriter önlemlere başvurdu.

Kunst, bir sonraki AS oturumunda, iç tüzüğü değiştirmek ve kural olarak oturumun belgelerine erişimi kısıtlamak üzere bir önerge sundu. Bu önerge, Senato’dan hemen geçmemiş olmakla beraber, belirli bir amaç gütmektedir: üniversitenin, kuşkulu, sağcı düşünce kuruluşlarını finanse etmek üzere alacağı kararların gizli kalması. Öğrencilerden ya da medyadan gelen her türlü eleştiri, en başından itibaren engellenecek ve eleştirilerin yazarlarının gözü korkutulacak.

Üniversite yönetiminin –AS’deki müttefiklerince desteklenen– diktatörce adımları, egemen çevreler içinde yaşanan sağa kayışın boyutunu vurgulamaktadır. Öğrencilerin, diktatörlüğe ve faşizme geri dönüşü engellemek için, her şeyden önce bu belaların kökenini, kapitalist kar sistemini hedef alan siyasi bir perspektife ihtiyacı var. Bu yüzden, IYSSE, öğrencileri ve gençleri, AS oturumunda, diktatörlük merkezi oluşturulmasına karşı protestolarını göstermeye çağırıyor. Humboldt Üniversitesi’nin, önceki Alman tarihinde olduğu gibi, devletin aşırı sağcı ve militarist ideologlar yetiştirme kampına dönüştürülmesine izin veremeyiz.

Loading