Rapor Avrupa’daki kısıtlamaların milyonlarca insanın hayatını kurtardığını gösteriyor

11 ülkede önlemlerin alınmaması halinde hastalığa dair beklenen gelişimi modelleyen bir rapora göre, Avrupa’daki sokağa çıkma yasakları milyonlarca insanın hayatını kurtardı.

Londra Imperial College’a bağlı Küresel Enfeksiyon Hastalıkları Analizi Tıbbi Araştırma Konseyi Merkezi, Jameel Enstitüsü (J-IDEA) ve Matematik Bölümü’nden bir ekip, araştırmasını 8 Haziran Pazartesi günü Nature dergisinde yayımladı. Yaptıkları araştırma, aynı zamanda, Avusturya, Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, İtalya, Norveç, İspanya, İsveç, İsviçre ve Birleşik Krallık nüfusunun sadece küçük bir kısmına koronavirüs bulaşmış olduğunu tahmin ediyor.

Bu rapor, hükümetlerin başlangıçta halk sağlığı önlemlerini uygulamaya koymayı ertelemelerine yönelik bir suçlamadır. Bu erteleme, “sürü bağışıklığı”na ulaşmaya yönelik sözde bilimsel bahaneyle on binlerce insanın boşuna ölmesine neden olmuştur. Çalışmadaki yazarlardan biri ve vaktiyle hükümetin başdanışmanlarından olan Profesör Neil Fergosson, Çarşamba günü Avam Kamarası Bilim Komitesi’ne, sokağa çıkma yasağına bir hafta önce başlanmış olması Birleşik Krallık’ın korona virüs kaynaklı toplam ölü sayısını yarıya indirirdi, dedi.

En önemlisi de bu rapor, şu anda küresel olarak uygulanan işe geri dönüşün korkunç sonuçlarına yönelik bir uyarıdır.

Yazarlar, rapor edilmiş ölümleri inceleyerek salgının başladığı tarih ile sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmaya başlandığı 4 Mayıs arasındaki üreme (çoğalma) sayısı (veya “R değeri”) değişikliklerini hesapladılar. R değeri, enfekte olan her bir kişinin virüsü ortalama kaç kişiye bulaştırabileceğini gösteriyor. 1 veya üzerindeki R değeri virüsün hızla yayılabileceği anlamına geliyor.

Yazarlar, hastalığa yakalanan çok sayıda kişinin rapor edilmediği bilindiği için, rapor edilmiş vakalar yerine daha kesin ölçüt olarak rapor edilmiş ölümleri kullandılar. Bu, büyük oranda, hükümetin test yapma prosedürlerinde devam eden başarısızlıklardan kaynaklanıyor. Raporun belirttiğine göre, “Başlangıçta çoğu ülke şüpheli vakaların sadece küçük bir kısmına yapacak kadar test kapasitesine sahipti, testleri ağır bir şekilde hasta olanlar veya yüksek risk grubundakiler için muhafaza ediyordu (örneğin temaslı vakalar).”

Rapor edilmiş toplam ölü sayıları bile, daha güvenilir olmakla birlikte, koronavirüsle ilişkili ölümlerin sayısını ciddi şekilde olduğundan az gösteriyor. Birleşik Krallık Ulusal İstatistik Ofisi’nde yaşamsal olaylar bölümünün başında olan Nick Stripe, geçtiğimiz hafta Financial Times’a, “COVID ile ilişkili ölüm kayıtları, o sıralarda günlük olarak rapor edilen sayıların yüzde 31 üzerinde seyrediyor,” dedi.

Imperial College’ın çalışması, Avrupa Hastalık Kontrol Merkezi tarafından toplanan resmi istatistiklere dayanıyor. Pandeminin ilk zamanlarında, sokağa çıkma yasaklarının uygulanmasından önceki R değerini bulmak için ölümleri kullanan araştırmacılar, sokağa çıkma yasaklarını takiben gözlemlenen gerçek yayılmaya dayanan modelin karşısına, virüsün öngörülen yayılmasına ilişkin modeli çıkardılar. Sonuçlar çarpıcı:

“Salgının başından beri, 11 ülkede 3.100.000 [2.800.000- 3.500.000] ölüm engellenmiştir...”

Bu sayılar, sadece 4 Mayıs’a kadar tahminen Fransa’da 690.000; İtalya’da 630.000; Almanya’da 560.000; Birleşik Krallık’ta 470.000; İspanya’da 450.000; Belçika’da 110.000 ve diğer beş ülkenin her birinde on binlerce insanı kapsamaktadır.

Bu sayılar, pandemi süresince nüfusun davranışlarında bir değişiklik olmadığını varsayıyor. Yazarlar, kendilerini korumak için bağımsız hareket eden kişilerin R değerini muhtemelen düşürecek olmasına işaret ediyorlar. Ama yine de çalışmaya, çocuklarını okula göndermeye ve toplu taşımayla seyahat etmeye zorlanıyorken bunu ne kadar gerçekleştirebilecek oldukları son derece kuşkulu.

Daha da önemlisi, bu sayılar, “hastaların yoğun bakım tesislerine erişemediği, dolup taşmış sağlık sisteminin etkisini hesaba katmıyor.” Bu, tahmini ölü sayılarını dramatik bir şekilde yükseltecektir.

Sokağa çıkma yasaklarının gecikmiş bir şekilde ilan edilmesinden sonra dahi Britanya, İtalya, İspanya ve Fransa’daki hastanelerin kırılma noktalarını geçiyor oldukları bildirildi. Birçoğu hayati tıbbi malzeme sıkıntısı yaşadığını açıklayarak ya da hastaneyi kapatarak hasta almayı veya tedavi etmeyi reddetti. Bu ülkeler ve diğerleri, on binlerce yaşlıyı bakımevlerinde kaderlerine terk ederek ve son derece hasta binlerce kişiyi de hastanelere almayarak sağlık sistemi kapasitelerini koruyabildiler.

Britanya’nın Ulusal Sağlık Hizmeti (NHS), daha dün, tedavi için bekleme listesindekilerin –kanser, felç ve kalp hastalıkları dahil– sayısının yıl sonuna kadar ikiye katlanarak 10 milyona çıkmasını beklediklerini rapor etti. Sağlık hizmetleri, şu anda salgın kontrol önlemleri nedeniyle yüzde 60 kapasitede çalışıyor. Koronavirüsün serbestçe yayılımına izin verilmiş olsaydı, NHS ve Avrupa’daki diğer sağlık hizmetleri çökerdi.

Yazarlar şu sonuca varıyor: “Bizim sonuçlarımız ilaç kullanımına dayalı olmayan ana müdahalelerin ve bilhassa sokağa çıkma yasağının, yayılmanın düşürülmesinde büyük etkiye sahip olduğunu gösteriyor.” Araştırma, özellikle, bu müdahalelerin söz konusu 11 ülkedeki R değerini yüzde 75 ila 87 oranında düşürmüş olduğunu tespit etti.

Politikacıların kendi eylemsizliklerinin ve ihmalkarlıklarının sorumluluğunu halka yükleme çabalarını çürüten rapor şunları belirtiyor: “Bulaşıcı hastalığa ilişkin modern kavrayış, küresel ölçekte tanıtımı yapılan müdahale ile birlikte (bunun, hükümetlerin basın açıklamalarına karşı sosyal ve bağımsız medyaya dayandığını ekleyelim), ülke çapında müdahalelerin yaygın bir katılım ve destekle uygulanabildiği anlamına gelmiştir.”

Halkın çabaları sonucunda, o güne kadar koronavirüs bulaşan sayısı büyük ölçüde baskılandı. Imperial College’ın, sokağa çıkma yasaklarının uygulanmadığı versiyonda hastalığın gelişimine dair modeli, örneğin Birleşik Krallık’ta, gerçek sayılar yüzde 5,1 tahmininde bulunsa da, şimdiye kadar halkın yüzde 70’inin enfekte olduğu görülürdü, iddiasına bulunuyor. 11 ülkede şimdiye kadar halkın enfekte olma oranı yüzde 3,2 ile 4 arasında değişiyor. Hesaplanmış toplam enfeksiyon oranı yüzde 8 civarı ile en yüksek Belçika’da, ve onu yüzde 5,5 ile İspanya takip ediyor. 11 ülke ortalaması ise yüzde 4.

Rapor şu sonuca varıyor: “Avrupa’daki nüfuslar sürü bağışıklığına yaklaşmadılar.” Dolayısıyla hastalığın yeniden hızla yayılmasının önünde doğal bir engel yok. Araştırmacılar şu tavsiyede bulunuyor: “SARS-CoV-2’nin yayılımının kontrol altında tutulması için aralıksız müdahale dikkate alınmalıdır.”

Bu sonuçlar, yakın zamanda yine Nature’da yayımlanan, Çin, Güney Kore, İran, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri için benzer sonuçlar veren başka bir rapor tarafından desteklenmektedir. Berkeley, Kaliforniya Üniversitesi’nden bir ekip tarafından yapılan araştırma, bu ülkelerde uygulanan sokağa çıkma yasağı tedbirleriyle 530 milyon insanın hastalığa yakalanmasının önlendiğini tahmin ediyor.

Bu çalışmaların siyasi sonuçları muazzamdır.

Hükümetler, “sürü bağışıklığı” politikasına yönelik işçi sınıfı içindeki büyük halk muhalefetine karşı koymaya hazırlıksız olduklarını hissettikleri için sokağa çıkma yasaklarını uygulamak zorunda kaldılar. Bu kısıtlamalar, enfekte olmuş ya da izole halka yeterli bakımı sağlamada konusundaki başarısızlığa rağmen, virüsün yayılmasını ciddi şekilde engellemiş ve milyonlarca insanın hayatını kurtarmıştır.

Ancak şu anki haliyle, bu hayatların kaybı engellenmemiş, sadece ertelenmiştir. Egemen sınıfların amacı, karantina önlemlerini toplum sağlığı altyapısını virüsü kontrol altına alıp nihayetinde yok etmek üzere hazırlamak için kullanmak değil, büyük oranda değişmemiş “sürü bağışıklığı” gündemini halka nasıl zorla kabul ettireceklerini planlamak için kendilerine zaman kazandırmaktı.

Halihazırda yüz binlerce aile bu politikanın sonuçlarının acısını çekti. Yine de mevcut ölü sayıları, enfeksiyon oranının sadece yüzde 4 olmasının sonucudur. Enfeksiyon doğal akış hızını sürdürmüş olsaydı, sadece 11 Avrupa ülkesinde bu sayılar, yüzde 70 enfeksiyon oranıyla, 3 milyonun üzerinde olacaktı. Şimdi kısıtlamalar sona erdirilirken ve sağlık sistemleri bugüne kadarki en kötü halindeyken, Avrupa’da ve dünya çapında milyonlarca ölümün gerçekleşmesi olasıdır.

Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin (DEUK) şubeleri, işçilere ve gençlere işe geri dönme sürecinin öldürücü sonuçlarıyla mücadelede bir strateji sağlamak için “Koronavirüs bulaşmasını engellemek ve hayatları kurtarmak için fabrika ve işyeri komiteleri kurun!” başlıklı açıklamanın ülkelere uyarlanmış hallerini yayımlamıştır. Okurlarımızı, bu programı dağıtmaya, tartışmaya ve bu program doğrultusunda harekete geçmeye çağırıyoruz.

11 Haziran 2020

Loading