Perspektif

Trump’ın ABD geneline yarı askeri polis gönderme planı: Egemen sınıf iç savaşa hazırlanıyor

Trump yönetiminin federal yarı askeri (paramiliter) polis güçlerini ülke genelindeki büyük kentlere konuşlandırma planı, demokratik haklara yönelik saldırıda ve polis devleti yönetimi kurulmasında keskin bir tırmanışı ifade etmektedir.

Bu güçlerin Portland’da seferber edilmesi, şimdiden Latin Amerika’daki ölüm mangalarını hatırlatan görüntülere yol açtı. Birliğini gösterir bir işaret veya isimlik olmayan kamuflajlar giyen çeteler, protestocuları yakalıyor, onları işaretsiz kamyonetlerin ve arabaların içine atıyor ve sorgulamak, belki de daha kötüsü için alıp götürüyor.

Trump, Pazartesi günü yaptığı açıklamada, New York, Chicago, Philadelphia, Detroit, Baltimore, Oakland ve diğer şehirlerde benzer adımlar atma tehdidinde bulundu. Trump, polis şiddetini protesto edenler hakkında şunları söylüyordu: “Bu insanlar anarşistler, ülkemizden nefret eden insanlar ve ileriye gitmelerine izin vermeyeceğiz.”

Amerikan kentlerinin bu federal ajanlarla istila edilmesinin yasal veya anayasal bir temeli bulunmamaktadır. Kongre, konuşlandırılmalarına izin vermemiştir ve karşılık gelen herhangi bir olağanüstü durum söz konusu değildir. Trump’ın şiddet ve anarşi iddialarına karşın, asıl şiddet onun haydutları tarafından uygulanmaktadır.

Portland’daki federal saldırılara, Gümrük ve Sınır Muhafaza (CBP) biriminin ağır silahlı ajanları, özellikle de onun BORTAC olarak bilinen iç SWAT ekibinin üyeleri öncülük etti. BORTAC, sınırda uyuşturucu kaçakçılarıyla mücadele etmek ve ABD’nin göçmen toplama kamplarındaki huzursuzlukları bastırmak için kullanılıyor. Ancak Portland en yakın ABD sınırından yaklaşık 700 kilometre uzakta bulunuyor ve BORTAC, uyuşturucu satıcılarını ya da göçmenleri değil, polis şiddetine karşı çıkan protestocuları hedef alıyor.

CBP yetkililerine, Göç ve Gümrük Muhafaza (ICE) ve Ulaştırma Güvenliği İdaresi (TSA) gibi kurumlardan silahlı gruplar katılıyor. Bu güçler, İç Güvenlik Bakanlığı’nın (DHS) parçasıdır ve bakanlığın üst düzey yetkililerinin –Trump’ın uşakları olan Chad Wolf ile Ken Cuccinelli’nin– emriyle konuşlandırılmıştır. Haberlere göre DHS, ülke genelinde 2 bin görevliyi konuşlanmaya hazır tutuyor.

Trump, özü itibarıyla, kendi kişisel otoritesi altında faaliyet gösteren –ve yerel polis güçlerinin yanı sıra SWAT’ın faşizan göçmenlik ekiplerinden oluşan– yarı askeri bir güç geliştirme peşinde koşuyor.

Bunun kaygı verici tarihsel benzerleri bulunmaktadır. I. Dünya Savaşı’nda yenilgiye uğrayan Almanya’da, egemen sınıf, terhis edilen askerlerden oluşan ağır silahlı Freikorps birliklerinin oluşturulmasına arka çıktı. İşçi sınıfına karşı hücum kıtaları işlevi gören ve devrimci önderler Rosa Luxemburg ile Karl Liebknecht’i katleden Freikorps, Hitler’in fırtına birliklerinin ilk toplanma yeri haline geldi.

1970’lerde Arjantin, Şili, Brezilya ve diğer Latin Amerika ülkelerinde, CIA destekli askeri rejimler, fabrikalardaki militanları ortadan kaldırmak için Arjantin Komünizmle Mücadele İttifakı (Üç A) gibi faşizan paramiliter örgütleri kullandılar. Üç A, kurbanlarını, Buenos Aires’te ve diğer şehirlerde dolaşan plakasız Ford Falcon arabalarına zorla bindirip kaçırırdı. Uzun süreli işkenceden sonra cesetler, genellikle helikopter ve uçaklardan Atlas Okyanusu’na atılırdı.

Trump’ın ajanları tarafından Portland’da kaçırılanlar şimdiye kadar serbest bırakıldılar. Federal ajanlar tarafından, çoğu vandallık gerekçesiyle, yalnızca yedi kişi gözaltına alındı. Sadece göz yaşartıcı gaz ve “öldürücü olmayan” mermiler kullanıldı, gerçek mühimmat değil. Fakat emsaller oluşturuluyor. İnsanlar, paramiliter güçlerin konuşlandırılmasına ve ordunun arka planda müdahale etmek veya arabuluculuk yapmak üzere durmasına alıştırılıyor.

Trump’ın otoriter adımlarının ana hedefi, işçi sınıfıdır. Trump yönetiminin eylemleri, egemen sınıfın devasa bir toplumsal çatışma ve direniş beklediği koşullarda gerçekleşmektedir.

Şirketler ve bankalar, kendilerine trilyonlarca dolar aktardıktan sonra, koronavirüs vakalarında ve ölümlerde çoktan bir patlamaya neden olan öldürücü işe geri dönüş kampanyasını uyguluyorlar. İpotekler, borçların geçici olarak ertelenmesinin ardından yeniden başlamak üzere ve haftalık 600 dolarlık federal işsizlik ödeneği bu haftanın sonunda sona eriyor.

İşçiler çalışmaya ve hem kendilerinin hem de sevdiklerinin hayatlarını tehlikeye atmaya zorlanmalarına direnmeye başlarken, işyerlerinde ve fabrikalarda kaynayan bir öfke var. Devlet okullarının birkaç hafta sonra açılacak olmasına karşı özellikle büyük bir öfke söz konusu. Bu durum çocukların, ailelerinin, öğretmenlerinin ve bütün okul çalışanlarının hayatlarını tehlikeye atacak.

Trump’ın adımları büyük bir tırmanma anlamına gelmekle birlikte, bu adımlar Amerikan demokrasisinin uzun süreli krizinin ürünüdür. Trump yönetimi, “terörle mücadele” aygıtını iç muhalefete karşı kullanıyor. Doğrusu, WSWS’nin başından beri uyardığı gibi, onun planlanan amacı buydu.

Demokratik Parti, bütün bu sürecin suç ortağıdır ve 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından polis devleti aygıtının (PATRIOT Yasası, İç Güvenlik Bakanlığı, ülke içi casusluk ve ABD içindeki askeri operasyonları denetleyen Kuzey Komutanlığı) oluşturulmasına yardımcı olmuştur.

2013’te, Boston Maratonu’na yapılan bombalı saldırıyı bahane olarak kullanıp Boston halkını askeri kuşatma altına alan Obama yönetimiydi. Ordu ve polis temel anayasal hakları ihlal ederek ev ev arama yaparken, WSWS şöyle yazmıştı:

… Amerikan egemen sınıfı, tarihsel, yasal ve siyasi açıdan geri dönülmeyecek bir karar verdi. Ok yaydan çıktı ve ABD’de iki yüzyıldır var olan demokratik yönetim biçimleri üzerinde güneş batıyor.

Tarihte Boston olaylarıyla ilgili hatırlanacak en önemli şey, maratonun bitiş çizgisi yakınındaki bombalı saldırı, failler veya onların güdüleri olmayacak. Bunun yerine hatırlanacak olan, büyük bir Amerikan şehrinin görülmemiş bir şekilde askeri olarak tecrit edilmesi olacaktır. Sokaklarda askeri araçlar ve ağır silahlı askerler dolaşıyor; evleri basıp oturma odalarına, yatak odalarına ve mutfaklara giriyorlar ve pijamalarıyla dehşete kapılmış haldeki ailelere tüfeklerini doğrultuyorlar.

Demokratik Parti’nin Trump’ın darbe girişimine verdiği tepki, ikiyüzlüce ve aldatıcıdır. Oregon’da, yerel ve eyalet düzeyindeki Demokratlar, Trump’ın eylemlerini “siyasi tiyatro” olarak önemsiz göstermeye çalıştılar. Vali Kate Brown şunları söyledi: “Trump, Ohio’da veya Iowa’da siyasi puan kazanma umuduyla Oregon’da bir cepheleşme arıyor.” Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, “Başkan Trump’ın siyasi oyunları”nı kınayan bir açıklama yaptı.

Pelosi, aynı zamanda, İç Güvenlik Bakanlığı’nın yeni bütçesinin önümüzdeki hafta geçirilmesini kabul etmişti. Söz konusu bütçe, CBP’nin, ICE’nin ve paramiliter güçleri hem göçmenlere hem de bir bütün olarak Amerikan halkına saldırılar yapan diğer kurumlara kaynak sağlıyor.

Hiçbir Demokrat, Demokratik Parti’nin denetimindeki kentleri istila etme planlarından dolayı Trump’ın görevden alınması çağrısı yapmadı.

Trump’ın bu adımları, polisin George Floyd’u öldürmesinin ardından patlak veren kitlesel protestoları bastırmak için 1807 tarihli İsyan Yasası’nı uygulamaya koyup silahlı kuvvetleri konuşlandıracağını ilan etmesinin üzerinden iki ay geçmeden gelmektedir.

Demokratlar, Trump’ın darbe girişimine yönelik bütün muhalefeti orduya ve emekli generallere terk ettiler. Bu güçlerin darbe girişimine karşı çıkması ise, buna siyasi olarak hazırlık yapılmadığı için geri tepebileceği korkusundan kaynaklanıyordu. Onlar, böylesi büyük bir adımın henüz gerekli olmadığını düşünüyordu. Trump, geçici olarak geri adım attı ve İsyan Yasası’nı devreye sokmadı.

Sosyalist Eşitlik Partisi’nin 8 Haziran’da uyarmış olduğu gibi: “Tehlikeler oldukça ciddidir. Beyaz Saray’daki komplocular entrikalarını sonlandırmış değiller. Ordu, uygun zamanı bekliyor ve seçeneklerini değerlendiriyor. Polis hâlâ tepeden tırnağa silahlı.”

Bu uyarılar şimdi bütünüyle doğrulanıyor. Önümüzdeki seçimler, patlayıcı toplumsal huzursuzluk ve siyasi kriz koşullarında düzenlenecek. Trump, kaybetmesi durumunda seçimin sonucunu kabul etmeyebileceğini şimdiden ilan etmiş durumda. Demokratlar ise ordunun onu görevi bırakmaya zorlayacağına güveniyorlar. Egemen sınıfın tüm hizipleri, işçi sınıfına karşı iç savaşa hazırlanıyor.

Trump’ın demokratik haklara yönelik saldırılarına ve bir başkanlık diktatörlüğü kurma yönelimine karşı seferber edilmesi gereken toplumsal güç, işçi sınıfıdır.

Loading