Türkiye’de salgın artarken hükümet okulları açmaya hazırlanıyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümeti, dünya genelindeki canice okula dönüş yöneliminin ortasında, ilk ve orta öğretim kurumlarında 18 milyon dolayında öğrencinin ve bir milyondan fazla öğretmenin bulunduğu Türkiye’de, 15 Şubat’tan başlayarak yüz yüze eğitimin açılmasını planlanıyor.

Geçen hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada “İnternete erişimlerindeki sınırlılığı da dikkate alarak köy okullarında 15 Şubat’ta eğitim-öğretimin başlamasını kararlaştırdık,” dedi ve ekledi: “8 ve 12’nci sınıflar ile ilkokul ve özel eğitim okullarındaki eğitim-öğretimin 1 Mart’tan itibaren başlaması için hazırlıklara başlanacak.” 8. ve 12. sınıflar, 22 Ocak’tan itibaren “destek kursu” adı altında kısmen yüz yüze öğretime başlamıştı.

COVID-19'dan ölen sağlık çalışanlarının resimlerinin bulunduğu pankart, Eylül 2020, İzmir. [Kaynak: İzmir Tabip Odası]

Perşembe günü ise Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un gönderdiği yazıda, köy okulları ve benzeri okullarda 15 Şubat itibarıyla haftada 5 gün yüz yüze eğitime geçileceği belirtildi.

Bakan Selçuk ayrıca “1 Mart’tan itibaren ise tüm resmi ve özel ilkokullarda ve bu ilkokulların bünyesindeki ana sınıfları ile özel eğitim sınıflarında, haftada 2 gün yüz yüze eğitim yapılacak, tüm resmi ve özel ortaokullar ile imam hatip ortaokullarının 8. sınıflarında da yüz yüze eğitime başlanacak,” dedi.

Daha önce Selçuk, hükümetin “15 Şubat’ta okulların açılması ile ilgili ilke kararı” olduğunu açıklamış ve öğretmenler, veliler ve öğrenciler arasındaki yaygın endişelere ve muhalefete karşı hükümetin kararlılığını vurgulamıştı.

Yaygın aşılamanın yapılmadığı, çok daha bulaşıcı COVID-19 varyantlarının yayıldığı ve uzmanların yeni bir dalga uyarısı yaptığı koşullarda bu karar, binlerce işçinin hayatı pahasına “sürü bağışıklığı” politikasını sürdürmektedir.

Okulları açma kararının gerçek amacı, ebeveynlerini şirket ve finans seçkinleri için kâr yaratmak üzere işe gönderebilmek amacıyla çocukları evlerinden çıkarmaktır. Pandeminin başlangıcından bu yana şirketlere ve bankalara dağıtılan yüz milyarlarca lira, bedeli ne olursa olsun halktan çıkarılacaktır.

83 milyonun üzerinde bir nüfusa sahip Türkiye’de, 7 Şubat itibarıyla sadece 2 milyon 612 bin kişiye aşı yapılmıştı. Aşı olanların büyük kısmı da henüz iki dozluk aşının sadece ilk dozunu aldı ve bu yeterli koruyuculuğa sahip değil.

Boston College Biyoloji bölümünden Dr. Emrah Altındiş, aşılamanın yavaş ilerlemesini eleştirerek şöyle yazdı: “Bu hızla pandemiyi kontrol etmek hayal! Günde ortalama 100 bin kişi aşılanıyor desek, bu kağnı hızıyla nüfusun % 80’ini oluşturan 68 milyon kişi (2 doz/kişi) ancak 4 yılda aşılanacak. Bu esnada ilk yılda aşılananların koruması muhtemelen geçmiş olacak! Aşı seferberliği gerekli!”

Dahası, Sağlık Bakanı Koca, Türkiye’de 17 şehirde koronavirüs varyantının tespit edildiğini açıkladı. Aşılara daha çok dirençli olabilecek bazı türler de dahil olmak üzere, yeni COVID-19 türlerinin kök saldığı koşullar altında, okulları yeniden açma kampanyası artık çok daha canicedir.

Hükümetin Eylül ayında yüz yüze eğitimi kademeli olarak başlatması ile günlük vaka sayısı hızla 30 binlere çıkmıştı. Türkiye Kasım ayında günlük 30 bin civarındaki vaka sayısıyla dünyada ABD ve Brezilya’dan sonra üçüncü; Avrupa’da birinci sıraya yerleşmişti. Aynı dönemde günlük ölüm sayısı 250’nin üzerine çıkmıştı.

Sağlık sisteminin çöküşün kıyısında olduğu ve halk içinde öfkenin arttığı koşullarda hükümet Kasım ayında yüz yüze eğitime ara vermek ve bazı geçici kapanma önlemleri almak zorunda kalmıştı. Her ne kadar yetersiz de olsa bu önlemler sonucunda Ocak ayı sonuna doğru günlük vaka sayısı kısa bir süreliğine 5 bin civarına düşürüldü.

Sağlık Bakanlığı’nın güvenilmeyen rakamları bile, okulların kapatılmasının ve sınırlı kapanma önlemlerinin COVID-19’un yayılmasını yavaşlattığını gösteriyor; ancak hükümet başından beri hayati olmayan işletmeleri açık tutma politikasını sürdürerek salgının kontrol altına alınmasını imkânsız hale getiriyor. Bunun yanı sıra, yüz yüze eğitimin başlaması ile virüsün yayılması arasındaki bağ artık evrensel ve bilimsel bir gerçektir.

Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin daha önce belirttiği üzere, Birleşik Krallık’ta, Aralık ayında çocukların yetişkinlerden daha yüksek enfeksiyon oranları olduğu açıklandıktan sonra, Başbakan Boris Johnson şunu kabullenmek zorunda kalmıştı: “Sorun şu ki, okullar her şeye karşın bulaşma vektörleri gibi davranarak virüsün hane halkları arasında yayılmasına neden oluyor olabilir.”

ABD’de okullar yazın ve sonbaharda yeniden açıldıktan sonra, vakalarda büyük bir artış oldu ve ABD’de ölü sayısı 450 binin üzerine çıktı.

Günlük enfeksiyonlardaki önemli düşüşe rağmen, Türkiye’de 3 Şubat’ta resmi günlük vaka sayısı, özellikle yeni türlerin tespit edilmesinden sonra, yükseliş trendiyle 8 binin üzerine çıktı.

Dahası tıp uzmanları ve bilim insanları yüz yüze eğitime karar vermek için henüz erken olduğu ve varyant virüsün etkisiyle yeni bir dalga gelebileceği uyarısında bulunmaya devam ediyor.

Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, önceki Pazar günü yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Şu an 7 binlere çıkan vaka sayımız var. Şu an mutasyonlu virüs olduğu için açıkçası kısıtlamaların kaldırılması ya da gevşetilmesini konuşmak için erken olduğunu düşünüyorum… Şu an için okulların açılması veya diğer kısıtlamalar ile ilgili kararları değerlendirmek için biraz erken olacağı kanısındayım.”

Çocuk Göğüs hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Elif Dağlı ise “İstanbul’da pandemi için ayrılmış sağlık kuruluşlarından Mart-Nisan arası yeni bir dalga için plan ve program yapmaları istendiği bilgisini aldık” uyarısı yaptı.

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Ertuğrul, koronavirüs tedbirlerinin devam etmesi gerektiğini belirterek, “Artık pandeminin üçüncü dalgasına doğru gidiyoruz. Tedbirlere çok daha sıkı devam edilmeli. Bunu yapmazsak bir üçüncü dalgayı rahat atlatamayız. Bugün Avrupa’nın yaşadığı sıkıntıları dikkat etmediğimizde biz de yaşayabiliriz,” dedi.

Ertuğrul ayrıca hastalığı önlemenin iki yolu olduğunu vurguladı: “Ya aşıyla engelleyeceğiz ya da virüsün toplum içerisindeki dolaşımını engelleyerek. Bu da kısıtlama anlamına geliyor zaten, bu şekilde engelleyeceğiz.”

Buna karşın Türkiye’de ne yaygın bir aşılama ve temas takibi ile tam bir kapanma önlemi söz konusu ne de diğer etkili önlemler. Burjuva muhalefet partileri, onların sahte sol gruplar içindeki müttefikleri ve sendikalar da okulların yeniden açılması kararını örtülü olarak destekliyor. Muhalefet yanlısı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen), Eylül ayında olduğu gibi okulların yeniden açılmasına karşı çıkmıyor ve öğretmenler, öğrenciler ve veliler arasında kafa karışıklığı yaratıyor.

Sendika, “Okulları açacaksanız eğitim emekçilerine aşı hemen şimdi yapılsın” talebinde bulunuyor. Öncelikle, mevcut kaynaklarla, okullar yeniden açılmadan yüz binlerce öğretmen ve okul personelinin tamamını aşılamak imkânsızdır.

Dahası çocuklarda COVID-19 ölüm oranı düşük olmakla birlikte onlar da hastalıktan muaf değiller. Çocukların okullarda yakalandığı virüsü, evlerine ve ebeveynlerine taşıyarak hastalığın büyük ölçüde yayılmasına yardımcı olduğu dünya çapında da doğrulandı. Nüfusun çoğunluğu aşılanmadan sadece belirli bir grubun sınırlı aşılanması pandemiyi kontrol altına almayacaktır.

Küresel pandemiyi kontrol altına almak ve hayatları kurtarmak için uluslararası işçi sınıfının bağımsız siyasi müdahalesi gerekmektedir.

Yalnızca Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK), bu canice okula dönüş yönelimine karşı küresel bir kampanya yürütüyor ve Amerika, Avrupa, Asya ve Avustralya’da öğretmenler, diğer işçi sınıfı kesimleri ve öğrenciler arasında ortaya çıkan muhalefeti iş güvenliği taban komitelerinde örgütlemek için mücadele ediyor.

Türkiye’de eğitim emekçileri, veliler ve öğrenciler “sürü bağışıklığı” politikalarına suç ortağı olan sendikalardan bağımsız iş güvenliği taban komiteleri kurmalıdır. Güvenilir bilim insanları ve halk sağlığı uzmanları ile birlikte çalışacak olan bu komiteler çocukların, öğretmenlerin ve okul çalışanlarının güvenliğini garanti edebilene dek okulların kapalı kalması yönünde faaliyet yürütmelidir. Bu girişimi destekleyen bütün eğitim emekçilerini, okul çalışanlarını, velileri ve öğrencileri bir taban komitesi kurmak için bizimle iletişime geçmeye çağırıyoruz.

Loading