Sedat Peker, suçlamalarını NATO’nun Suriye ve Libya savaşlarına kadar genişletiyor

Aşırı sağcı mafya lideri Sedat Peker’in mafya ile Türk siyaset kurumu arasındaki ilişkilere dair ayrıntılı iddialar içeren videoları Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetini sarsmaya devam ediyor.

Peker’in son videoları, Türkiye’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki ABD önderliğindeki savaşlara katılımına ve bunun sonucunda AKP’nin NATO’daki emperyalist “müttefikleri” ile gelişen çatışmalara dikkat çekiyor. 80 milyona yakın izlenme sayısıyla Peker’in videoları, Türk devlet aygıtı ve Erdoğan’ın en yakın çevresi içindeki çatışmalara odaklanıyor.

“Sedat Peker’den Özgür Suriye Ordusu’na Düzinelerce 4x4 Arazi Aracı Desteği.” (Peker’in Mart 2018’de Instagram’da paylaştığı bir fotoğraf)

Bugüne kadar doğrudan Erdoğan’ı hedef almayan ve sadece yakın çevresine suçlamalarda bulunan Peker, daha önce bir sonraki videoda doğrudan Erdoğan’a sesleneceğini belirtmişti: “Cumhurbaşkanımız, Tayyip Abi, adımı söylemeden bana uluslararası komplo dedi. Ne zaman tanıştık, ne zaman görüştük, gelecek videoda bunu anlatacağım. Sen bizim abimizsin. Helalleşeceğiz.”

Peker, daha sonra, video kampanyasının uluslararası niteliğine işaret edecek şekilde, bu videoyu Erdoğan’ın 14 Haziran’da ABD Başkanı Joe Biden ile yapacağı görüşmenin ardından yayınlayacağını duyurdu.

Hükümetin pandemi karşısında izlediği ölümcül politikanın şiddetlendirdiği toplumsal öfkenin ve ekonomik krizin ortasında Peker’in iddiaları Erdoğan’ın ve AKP’nin altını oyuyor. Videoların yarattığı etki, haftalardır sessizliğini koruyan Erdoğan’ın sonunda açıklama yapmasına ve İçişleri Bakanı’nı savunmasına neden oldu. Erdoğan, yaptığı açıklamada Peker’in suçlamalarını, hükümeti devirme amaçlı uluslararası bir komplonun parçası olarak niteledi.

Mayıs ayı sonundaki konuşmasında Erdoğan, “Terör örgütleri gibi suç örgütleriyle mücadelesinde de İçişleri Bakanımızın yanında olduk, yanındayız ve yanında olacağız,” diyor ve şöyle devam ediyordu: “Çeşitli isimler altındaki uluslararası kuruluşlar eliyle düzenleme gayretlerinin yeniden hız kazandığını görüyoruz… Bu suçluları da ülkemize getirip yargıya teslime edene kadar peşlerini bırakmayacağız.”

Muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Salı günü “Cumhur İttifakı’nın üçüncü ortağı mafyadır” açıklamasının ardından Erdoğan, Peker’in “iftiralarına” güveniyorlar, diyerek muhalefet partilerine saldırdı.

Suçlamaların hedefinde olan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 25 Mayıs’ta katıldığı canlı yayında, “Ben özne değilim, hedef Türkiye… İddiaları ve iftiraları tamamen boş olsa da devleti hedef alıyor,” demişti. Soylu bu “operasyon”u Ankara’nın çıkarları ile ABD’nin Ortadoğu’daki savaşları arasındaki çatışmalara bağlayarak şunları söylüyordu:

“Bugün Kuzey Suriye’de bir devlet kurulmaya çalışılıyor. Suriye’nin içerisinde ABD’nin üsleri 6’dan 14’e çıktı. 2020 ve 2021’de. Bir taraftan bütün bunlar sağlanırken Türkiye’ye karşı bir ekonomik saldırı var… Türkiye, Suriye, Lübnan, Irak gibi ülkelerin konumuna düşsün [istiyorlar]. 17-25 [Aralık], 6-7 Ekim, 15 Temmuz. Bütün süreçlerin içerisinde Türkiye bir operasyona tabi tutuluyor.”

Peker geçtiğimiz Cumartesi günü Erdoğan’ın yeğeninin eşi Serdar Ekşi ile Suriye’deki El Kaide bağlantılı İslamcı milislere silah teslimatını konuştuğu bir Facetime görüşmesinin videosunu yayınladı. Samimi bir ortamda yapılan görüşmede Ekşi, “Pelikancılar” ile görüştüğünü belirtiyor ve Peker’den bu çevre üzerine daha fazla açıklama yapmamasını talep ediyordu. Pelikancılar Erdoğan’ın damadı ve eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın da dahil olduğu AKP içi bir hizip olarak tarif ediliyor.

Sekizinci videosunda Peker, NATO güçleri ve Körfez monarşileri tarafından desteklenen El Kaide’nin Suriye kolu El Nusra Cephesi’ne Türkiye tarafından silah verildiği iddialarını dile getirdi.

Suriye’deki savaşta NATO destekli İslamcı grupların CIA, Körfez monarşileri ve Türkiye tarafından silahlandırılıp finanse edildiği inkâr edilemez bir gerçek. Silahların CIA ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından TIR’larla gönderildiği de biliniyor. 2014 yılında Türk egemen sınıfı içindeki derin çatışmaların ortasında MİT’e ait olduğu iddia edilen TIR’lara bir jandarma operasyonu düzenlenmişti. Peker açıklamasında MİT tırları yakalandıktan sonra Suriye’deki Türkmenlere “İHA, kıyafetler, -ama sayıca çok fazla, oradaki tüm savaşçılara yetecek kadar- telsizler, çelik yelekler” gönderilmesi konusunda bir proje hazırladığını belirtiyor.

“Bu projeyi düşündük. O milletvekili arkadaşımızla da konuştuk. O da düşünceyi aldı, iletmesi gereken yerlere iletti. Sonra dediler ‘Biz ek TIR’lar verelim, sizin TIR’larla beraber [gitsinler]’. Bizim TIR’lar ‘Sedat Peker yardım konvoyu’ diye gidiyor. Basına da resimler veriyoruz. Tüm ekipmanları yolluyoruz. Ama benim adıma giden diğer araçlar var. Onlar da başka yerdeki Türkmenlere gidiyor diye biliyoruz. Araçların içinde ne olduğunu bilmiyoruz, bilmiyoruz dediysem silah var, saf çocuk değiliz.”

Peker, sadece bu operasyonun MİT tarafından değil, SADAT tarafından organize edildiğini iddia etti. 2012 yılında kurulan Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş (SADAT), kendisini “savunma alanında danışmanlık ve askeri eğitim veren bir şirket” olarak tanımlıyor. SADAT’ın Türk devletinin çıkarları doğrultusunda birçok bölgede operasyonlar yürüttüğü ifade ediliyor.

Fransız İstihbarat Araştırma Merkezi adlı düşünce kuruluşuna göre SADAT hâlihazırda en az 22 Müslüman ülkede askeri danışmanlık faaliyeti yürütüyor. SADAT’ın Libya’da, Rusya ve Fransa destekli Halife Hafter’e karşı savaşan güçlere destek verdiği iddiaları öne sürülüyor. Rus Federal Haber Ajansı, Özgür Suriye Ordusu militanlarının SADAT ekipleri tarafından Libya’ya götürüldüğü iddia etmişti. Şirketin kurucusu Adnan Tanrıverdi, 15 Temmuz 2016’daki NATO destekli darbeden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en önemli danışmanlarından biri oldu.

Peker ayrıca videosunda, Libya’da Ulusal Mutabakat Hükümeti Başbakanı Fayiz es-Serrac’ın istifasına Libya iş dünyasının Türk firmalara verilen ihalelerden duyduğu rahatsızlığın yol açtığını iddia ediyordu. “Baş başa görüşülecek. Sayın Cumhurbaşkanımız kendisine [Serrac’a] ‘Şu şu ihaleler şu şu şirketlere verilsin’, [dedi] tamam. Adam istifa etmişti, niye istifa etti diye herkes herkese sordu, ben de bilmiyordum. Ben de yeni öğrendim. O ihalelerle ilgili Libyalı iş adamları veya savaşta bunu [Serrac’ı] destekleyenler ‘Biz ne yapacağız’ diye buna şey yapınca adam istifa etmiş. Bakan söyledi.”

Geçtiğimiz yılın başlarında Türkiye, Serrac’ın Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (GNA) asker ve İslamcı militan desteği göndermişti. Karşı cephedeki General Halife Hafter’in Libya Ulusal Ordusu ise Mısır, Suudi Arabistan, Rusya, Fransa ve Peker’in yaşadığı belirtilen Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından destekleniyordu. Libya ve Doğu Akdeniz’deki petrol ve stratejik çıkarlar üzerine çatışmalar, Fransa ile Türkiye savaş gemilerinin bölgede defalarca karşı karşıya gelmesine neden olmuştu.

Suriye ve Libya’daki NATO savaşları, Ankara ile emperyalist müttefikleri arasında süren anlaşmazlığın yanı sıra Türk egemen sınıfı içinde de devam eden çatışmalara yol açtı.

Washington’ın ve diğer büyük emperyalist güçlerin İslamcı milisleri bırakıp Kürt milliyetçisi güçleri Suriye’deki başlıca vekil güçleri yapma hamleleri, AKP hükümeti ile şiddetli bir anlaşmazlığa neden olmuştu. Erdoğan hükümeti bu süreçte ABD’nin başlıca rakipleri Çin ve Rusya ile sıkı ilişkiler kurarken bu anlaşmazlık 2016’daki NATO destekli başarısız darbe ile doruğa ulaşmıştı.

Erdoğan, kendisini devirmeye yönelik NATO destekli başarısız darbe girişiminden sadece birkaç hafta sonra, ABD destekli Kürt milliyetçisi Halk Savunma Birlikleri (YGP) güçlerini hedef alan ilk Türk harekâtı olan Fırat Kalkanı Harekâtı’nın düzenlenmesi emrini verdi. Bunu, orada Kürtlerin önderliğindeki ön devlet oluşumunu ortadan kaldırmak ve Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile bağlantılı YPG milislerini bölgeden çıkarmak için düzenlenen başka harekâtlar izledi.

Peker’in iddiaları, Türk siyaset kurumunun bir bütün halinde suç ortağı olduğu otuz yıllık emperyalist savaştan ve Ortadoğu’daki yıkımdan ayrı değerlendirilemez. Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin daha önce belirttiği gibi Peker, işçi sınıfının dostu değildir. Belirleyici sorun, işçi sınıfının emperyalizme ve burjuvazinin tüm hiziplerine karşı bağımsız ve uluslararası seferberliğidir.

Loading