Fourth International dergisi Cilt 15, Sayı 2 (Haziran 1988)
Bu açıklama ilk kez, 17 Haziran 1988’de İşçiler Birliği’nin haftalık gazetesi Bulletin’de yayımlandı.
***
Sovyetler Birliği Yüksek Mahkemesi, 13 Haziran Pazartesi günü, 1936-37 Moskova Duruşmaları sırasında ölüm cezasına çarptırılıp idam edilen Grigori Zinovyev, Lev Kamenev, Yuri Piatakov ve Rus Devrimi’nin diğer “Yaşlı Bolşevik” önderlerinin itibarlarının iade edildiğini duyurdu.
İzvestiya gazetesine göre, Yüksek Mahkeme, Nazi Almanya’sı adına casusluk yapmaktan ve diğer Sovyet karşıtı faaliyetlerden suçlu bulunanların masum olduğuna karar verdi. Mahkeme, 33 sanığa verilen mahkûmiyet ve ceza kararlarını bozdu.
İzvestiya’da şunlar belirtildi: “Artık düşman olmadıkları, kanun önünde, devlet önünde, halk önünde, suçlu olmadıkları açıktır. 70 yıl önce kurulmasına yardım ettikleri devlet, onlara onurlarını ve isimlerini geri veriyor.”
Moskova Duruşmalarının reddi, hükümetin, resmi ders kitapları yalanlarla dolu olduğundan milyonlarca ilkokul ve lise öğrencisi için bu yılki tarih sınavlarını iptal etme kararının ardından geldi.
İzvestiya makalesi, Yaşlı Bolşeviklerin Stalin’in siyasi muhalifleri oldukları için ölüme mahkûm edildiğini kabul etti.
“Stalin’in politikasına karşı mücadele neden parti karşıtı olarak kabul edildi?” diye soran İzvestiya, şöyle devam ediyordu: “Görünüşe göre, başka bir fikriniz varsa, o halde bir sapkınsınız ve kazığa bağlanıp yakılmalısınız.”
Sovyet basınında, üç Moskova duruşmasından ilki olan Ağustos 1936’daki duruşmanın sonucunda öldürülmelerinden beri ilk kez, Zinovyev ile Kamenev’in siyasi katkılarından olumlu bir şekilde söz edildi. Zinovyev ile Kamenev, 1917 Ekim Devrimi öncesindeki on yılda Lenin’in en yakın iki çalışma arkadaşıydı ve Sovyet devletinin ilk yıllarında başlıca figürler arasındaydılar.
Yine de, karar, Stalin’in Sovyetler Birliği’nde Lenin’in Bolşevik Partisi’nden geriye kalan her şeyi fiziksel olarak yok etmek için kullandığı yargısal komploları tamamen geçersiz ilan etmesine rağmen, Yüksek Mahkeme, Moskova Duruşmaları komplosunun başlıca hedefi olan bir kişinin itibarını halen iade etmiş değil: Ekim Devrimi’nin iki önderinden biri, Stalinist bürokrasinin amansız muhalifi ve Dördüncü Enternasyonal’in kurucusu Lev Troçki.
Troçki’yi ve oğlu Lev Sedov’u resmi itibar iadesinden dışlama girişimi savunulamaz. Zinovyev, Kamenev, Piatakov ve Moskova duruşması komplolarındaki diğer tüm sanıkların mahkûmiyeti, güya Troçki tarafından kurulan Sovyet karşıtı bir terör örgütünün üyesi olduklarına dair fantastik ve tamamen asılsız iddialara dayanıyordu.
Ayrıca Zinovyev ile Kamenev’in davasında, Troçki ve Sedov baş sanıklardı. Suçlu bulundular ve gıyaben ölüme mahkûm edildiler.
Ocak 1937’deki ikinci tur tasfiye duruşmaları sırasında, Piatakov ve yine itibarı iade edilen Karl Radek de dahil olmak üzere başka sanıklar, Troçki’den terörist talimatlar almakla suçlandılar.
Ancak ölümlerden sonra mahkûmiyetleri bozan ve sanıkların tüm suçlamalardan masum olduğunu kabul eden Yüksek Mahkeme, Troçki ve Sedov’un tarihteki en korkunç iftira ve tahrif kampanyasının kurbanları olduğunu üstü kapalı olarak kabul etti.
Yüksek Mahkeme’nin Troçki’yi masum ilan eden açık sözlü bir açıklama yapmamış olması, Troçki’nin adının Sovyet bürokrasisinde hâlâ uyandırdığı korkunun bir göstergesidir.
Ancak korkakça atlatma tavrına rağmen, Yüksek Mahkeme’nin deklarasyonu, tüm tarihsel varlığı Stalinizme ve onun hem Sovyet hem de uluslararası işçi sınıfına karşı işlediği korkunç suçlara karşı mücadeleyle bağlantılı olan dünya devrimci hareketi Troçkizmin anıtsal bir tarihsel haklılığını temsil etmektedir.
On milyonlarca Sovyet işçisi, Stalinist bürokrasinin, Lenin ve Troçki’nin yanı sıra Rusya’da kapitalizmi devrimci yoldan yıkan ve dünya tarihindeki ilk işçi devletini kuran tüm Bolşevik önderler kuşağını vahşice yok ederek iktidarını pekiştirdiğini ilk kez öğreniyor.
Şimdi Stalin’in komplolarının kurbanlarının gerçek komünistler ve devrimciler olduğu söylenen Sovyet işçi sınıfı, Yaşlı Bolşeviklerin yok edilmesinin siyasi nedenlerini bilmeyi talep edecektir.
Bu sorulara Gorbaçov cevap veremez, zira kendisi, varlığı şu anda milyonların önünde ifşa edilen suçlara dayanan bürokrasinin bir parçasıdır.
1923’ten itibaren, Sol Muhalefet’in kurulmasıyla birlikte Troçki, varlığının ilk yıllarında maddi olarak Sovyet devletinin aşırı ekonomik geri kalmışlığına dayanan bürokrasinin büyüyen gücüne karşı mücadeleye başladı. Bolşeviklerin 1917’de devirdikleri eski Rus rejiminden miras aldıkları bu geri kalmışlık, genç Sovyet devletine yönelik emperyalist kuşatmayla yoğunlaştı.
Troçki, Sovyet ekonomisini güçlendirmek ve kitlelerin koşullarını iyileştirmek için dikkatle planlanmış bir sanayileşme programını savunurken, işçi devletinin ayakta kalmasının ve sosyalizmin gelişmesinin, proleter devrimin SSCB sınırlarının ötesine –en başta, kapitalizmin Batı Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki güçlü kalelerine– yayılmasına bağlı olduğunda ısrar etti.
Ancak 1924’e gelindiğinde, tutucu bir bürokratik kastın sözcüsü olarak her zamankinden daha açık bir şekilde ortaya çıkan Stalin, Marksizmin enternasyonalist ilkelerini reddetti ve sosyalizmin tek bir ülkede inşa edilebileceğini ilan etti. Bu gerici ulusalcı perspektif, Sovyetler Birliği içindeki sosyal ayrıcalıklarını koruma konusunda giderek daha kararlı olan bürokrasiye siyasi bir bayrak sağladı.
Troçki’nin önderlik ettiği Sol Muhalefet ile Stalin’in önderlik ettiği bürokrasi arasındaki destansı savaş, iki uzlaşmaz siyasi ve toplumsal eğilim arasındaki bir mücadeleydi. Ekim 1917 zaferinin dayandığı sürekli devrim programını savunan Troçki, Stalin’in artan gücünün, sovyet (işçi konseyleri) demokrasisi ve parti içi demokrasinin sistematik biçimde bastırılmasını, bürokrasinin ve sırtını dayadığı küçük burjuva güçlerin Ekim Devrimi’ne karşı siyasi tepkisini yansıttığını gösterdi.
Dahası, 1924-1927 arasında Troçki, anti-Marksist “tek ülkede sosyalizm” teorisinin uluslararası proletarya üzerinde yıkıcı etkileri olduğu, feci yenilgilere yol açtığı ve dolayısıyla SSCB’nin tecrit halini yoğunlaştıracağı uyarısında bulundu.
Sovyetler Birliği’nin savunmasını sosyalist devrimin genişletilmesinden ayıran Stalinist bürokrasi, işçi sınıfının dünya kapitalizmine karşı devrimci mücadelelerini örgütlemek ve yönlendirmek için 1919’da kurulmuş olan Üçüncü (Komünist) Enternasyonal’i sistematik olarak çökertti ve onu basitçe Sovyet dış politikasının bir aracı haline getirdi. “Tek ülkede sosyalizm”in doğal siyasi sonucu, emperyalizm ile “barış içinde bir arada yaşama” oldu. Sovyet bürokrasisi Troçki’nin destekçilerinin Komünist Enternasyonal’den ihraç edilmesini organize ettikten sonra, yerel Komünist partilerin politikaları giderek Sovyet diplomasisinin pratik ihtiyaçları tarafından, yani emperyalistlerden diplomatik tavizler koparma ihtiyacı tarafından belirlendi.
Bu durum özellikle, Komünist Enternasyonal’in ve Almanya Komünist Partisi’nin (KPD) Stalin önderliğinde izlediği feci politikaların sonucunda 1933’te Alman işçi sınıfının Naziler tarafından yenilgiye uğratılmasından sonra, Sovyet bürokrasisinin uluslararası işçi hareketi içinde açık bir karşıdevrimci güce dönüşümünü tamamlamasının ardından böyle olmuştur.
Alman işçi sınıfının Stalinizm tarafından uğradığı tarihi ihanete karşılık olarak, artık sürgünde olan Troçki, Komünist Enternasyonal’in devrimci bir güç olarak tamamen yok edildiğini ilan ederek Dördüncü Enternasyonal’in inşa edilmesi çağrısı yaptı.
Stalin’in 1930’ların ortasında “Büyük Terör”ü başlatmasının altında iki etmen yatmaktadır.
Birincisi, Sovyet bürokrasisi, tarihteki en büyük devrime öncülük etmiş olan Bolşevik Parti’den geriye kalan tüm insanları yok ederek siyasi iktidarını pekiştirmeye kararlıydı. Her ne kadar Zinovyev, Kamenev, Piatakov ve diğer sanıklar, Stalin’in politikalarına karşı siyasi muhalefetlerini çoktan reddetmiş ve bizzat kendileri Troçki’nin sert muhalifleri olsalar da, Sovyet bürokrasisi, onların fiziksel varlıklarından, Stalinist rejime yönelik işçi sınıfı muhalefetinin potansiyel bir toplanma noktası olarak korkuyordu.
İkincisi, Almanya’daki Hitler rejiminin yarattığı tehlikeden korkan ve umutsuzca emperyalist “demokrasiler” ile ittifaklar peşinde koşan Stalin, uluslararası burjuvaziye, Sovyet rejiminin, Yaşlı Bolşeviklerin dünya devrimi perspektifinden tamamen koptuğuna dair ikna edici bir kanıt sunmak istiyordu. Zinovyev, morali bozuk bir şekilde Stalin’e teslim olmasına rağmen, nihayetinde, Komünist Enternasyonal’in ilk başkanıydı. Stalin, Ekim Devrimi’ne önderlik etmiş tüm siyasi liderler kuşağını öldürerek, dünya emperyalizmini, Sovyetler Birliği’nin devrimci enternasyonalizmden geri dönülmez bir şekilde koptuğuna ve uluslararası siyasi statükoyu katı bir şekilde savunduğuna ikna etmeyi amaçlıyordu.
Moskova Duruşmalarına ve SSCB içindeki yüz binlerce Marksistin imha edilmesine, binlerce Avrupalı devrimcinin öldürülmesinin eşlik etmesinin nedeni budur. Almanya, Polonya, İtalya ve diğer Avrupa ülkelerinden SSCB’ye kaçmış olan komünist mülteciler GPU tarafından tutuklanmış, işkence görmüş ve kurşuna dizilmiştir. Polonya Komünist Partisi’nin neredeyse tüm önder kadrosu, Stalin’in talimatlarıyla öldürülmüştür.
SSCB sınırlarının ötesinde, özellikle İspanya’da, Stalin’in politikalarının devrimci muhalifleri, Sovyet gizli polisi GPU’nun özel müfrezeleri tarafından ortadan kaldırıldılar. İspanya’daki bu suikastların amacı, Franco’nun önderliğindeki faşist güçlere karşı mücadelenin İspanyol kapitalizmine karşı bir proleter devrim biçimini almasını engellemekti. Bu, Stalin’in, Fransa ve Britanya ile ilişkilerini baltalayacağından korktuğu bir gelişme olasılığıydı. Dahası, Stalin, Avrupa’da başarılı bir proleter devrimin Sovyet işçilerinin morali ve politik bilinci üzerinde yaratacağı siyasi etkiden korkuyordu. Avrupa işçi sınıfının devrimci ilerleyişinin Sovyet işçilerini güçlendireceğini ve bürokrasinin konumunu baltalayacağını çok iyi biliyordu.
1936’da Troçki, en büyük bilimsel eseri olan İhanete Uğrayan Devrim’i yayımladı. Sovyet bürokrasisinin karşıdevrimci bir kast, yani varlığı dünya emperyalizminin işçi devleti üzerindeki basıncının maddi ifadesi olan asalak bir toplumsal tabaka olduğunu tespit etti. Troçki, birçok küçük burjuva teorisyen tarafından ileri sürülen, Sovyet bürokrasisinin yeni bir egemen sınıf olduğu görüşüne karşı çıktı, çünkü bürokrasi, Marksizm açısından, bir sosyal sınıfın temel tarihsel özelliklerinden, yani üretim araçlarıyla bağımsız bir ilişkiden yoksundu ve toplumun üretim ilişkilerinde tarihsel olarak zorunlu bir rol oynamıyordu. Bürokrasi, yeni mülkiyet biçimleri yaratmak şöyle dursun, proletaryanın 1917 Devrimi’nin bir sonucu olarak kurduğu ulusallaştırılmış mülkiyet ilişkilerine dayanıyordu.
Bununla birlikte, bürokrasi içindeki burjuva eğilimlerin varlığına ve onun ayrıcalıklarını pekiştirip sürdürmek için belirli toplumsal biçimler oluşturma çabasına dikkat çeken Troçki, bürokratik egemenliğin nihayetinde Sovyetler Birliği içinde kapitalizmin restorasyonuna yol açacağı konusunda uyarıda bulundu.
Bu nedenle Troçki, Ekim Devrimi’nin kazanımlarının korunmasının ve SSCB’nin sosyalizme doğru ilerici evriminin ancak siyasi bir devrimle bürokrasinin alaşağı edilmesiyle gerçekleştirilebileceğinde ısrar etti. Bu, ülkeyi ayrıcalıklı bürokrasiden temizlerken 1917’de kurulan ulusallaştırılmış mülkiyet ilişkilerini koruyan bir devrim olacaktı.
Stalinist bürokrasi, Sovyetler Birliği içinde milyonlarca komünisti katlederken, Troçki ve Dördüncü Enternasyonal’e karşı ölümcül bir korku içinde yaşıyordu, çünkü onların Sovyet proletaryasının bürokratik asalaklara karşı sonsuz nefretinin bilinçli ifadesini temsil ettiklerinin farkındaydı.
GPU’nun Dördüncü Enternasyonal liderlerini yok etmek üzere birer birer yakalamasının nedeni budur. 1937 yazında, Troçki’nin sekreterlerinden biri olan Erwin Wolf, İspanya’da öldürüldü. Şubat 1938’de Lev Sedov, Fransa’da suikasta uğradı. Dördüncü Enternasyonal’in sekreteri Rudolf Klement, Temmuz 1938’de Fransa’da öldürüldü. Ve son olarak, Ağustos 1940’ta Troçki, Meksika’da, Stalinist ajan Ramon Mercader’in suikastına kurban gitti.
Ancak Troçki, ölümünden önce Dördüncü Enternasyonal’i kurmayı başarmakla kalmadı. İnsanüstü gibi görünebilecek engeller karşısında, Moskova Duruşmalarının ve Yaşlı Bolşeviklerin tasfiyesinin tarihin en büyük komplosu olarak ifşa edilmesi görevini de üstlendi.
New York Times gibi önde gelen kapitalist gazetelerin Stalinist iddianamelere itimat ettiği, yerel Komünist Partilerin Yaşlı Bolşeviklerin kanını istediği, küçük burjuva radikallerin ve SSCB’nin sözde dostlarının Stalin’i göklere çıkarıp Moskova mahkemesinin “bulgularını” onayladığı koşullar altında, Troçki ve Dördüncü Enternasyonal’deki destekçileri, bu iddianameleri paramparça ettiler.
Ocak 1937’de Troçki, bizzat gönüllü olup, dosyalarını eksiksiz ve kamuya açık bir soruşturma için kullanıma sunmayı teklif ederek, Moskova Duruşmalarını soruşturmak üzere uluslararası bir komisyon kurulması çağrısında bulundu. 9 Şubat 1937’de Troçki, şu taahhütte bulundu:
“Komisyon, Stalin’in bana yüklediği suçlardan en ufak derecede bile suçlu olduğuma karar verirse, kendimi gönüllü olarak GPU’nun cellatlarına teslim edeceğime şimdiden söz veriyorum. Umarım bu yeterince açıktır. Hepiniz duydunuz mu? Bu duyuruyu tüm dünyanın gözü önünde yapıyorum. Basından sözlerimi gezegenimizin en ücra köşelerinde yayımlamasını istiyorum. Ancak komisyon, Moskova Duruşmalarının bilinçli ve önceden tasarlanmış, insan kemikleri ve sinirleriyle inşa edilmiş bir komplo olduğunu saptarsa -beni duyuyor musunuz?- beni suçlayanlardan gönüllü olarak bir idam mangasının karşısına çıkmalarını istemeyeceğim. Hayır, kuşaklar boyu insanların hafızasında ebedi bir rezillik onlara yeter. Kremlin’deki suçlayıcılar, beni duyuyor musunuz? Yüzlerine meydan okuyorum. Ve yanıtlarını bekliyorum.”
Uluslararası komisyon, ünlü Amerikalı eğitimci ve felsefeci John Dewey başkanlığında toplandı. Komisyon, Nisan 1937’de Troçki’yi kamuya açık olarak sorgulamak üzere Meksika’ya gitti. Aralık 1937’de komisyon, Troçki’yi suçsuz buldu ve Moskova Duruşmalarını bir komplo olarak tanımladı.
Elli yıl sonra, Moskova Duruşmalarının Sovyet rejimi tarafından reddedilmesi, bürokrasiyi saran yoğun siyasi krizin doğrudan sonucudur. Bürokrasi içinde patlak veren şiddetli hizip mücadelesinin nedeni, tek ülkede sosyalizm politikasının ürettiği ekonomik çıkmazdır. Gorbaçov, bu krize bürokrasinin genel çıkarlarını koruyacak şekilde bir çözüm arıyor ve Sovyet ekonomisinin dünya kapitalist ekonomisiyle bütünleşmesine öncülük ediyor. Bu politikalar temelinde, özel mülkiyeti ve kapitalist girişimi meşrulaştırarak kendi toplumsal konumlarını güçlendirmeye çalışan orta sınıfın geniş kesimlerini kendine çekiyor. Onlara, bürokrasi içindeki geniş unsurlar da dahildir. Bununla birlikte, Gorbaçov, bürokrasinin belirli kesimleri açısından ayrıcalıkların kaynağı işlevi gören devlet sanayisine saldırmak ve halk desteği toplamak için, Stalin’in tüm tarihsel mirasına karşı her zamankinden daha açık saldırılara onay vermeye itilmiş durumda. Gorbaçov’un güdülerinde ilkeli olan hiçbir şey yoktur. Daha yedi ay önce, Ekim Devrimi’nin yetmişinci yıldönümü konuşmasında, Gorbaçov’un hâlâ Stalin’in Sovyetler Birliği’ne katkısını övmüş olması anlamlıdır. Ama şimdi Yüksek Mahkeme’nin kararı, Stalin’in ezici bir şekilde suçlanması anlamına geliyor ve buna, ölmüş olan Stalin’in yakında Komünist Parti’den ihraç edilebileceğine dair haberler eşlik ediyor!
Yüksek Mahkeme’nin eyleminin Gorbaçov’un Kasım ayında söylediklerinin çok ötesine geçmesi ve hatta onlarla çelişmesi, sadece, çok daha derin tarihsel süreçlerin kendilerini dışavurduğunu göstermektedir. Yaşlı Bolşeviklerin itibarının iade edilmesi, en temel anlamda, Ekim’in tarihsel perspektifi ile siyasi iktidarı Sovyet proletaryasından gasp eden bürokrasininki arasındaki uzlaşmaz karşıtlıktan kaynaklanmaktadır. Troçki’nin, Dördüncü Enternasyonal’in kuruluşunda özetlenen yaşam eseri, Ekim Devrimi’nin dünya çapındaki önemini somutlaştırmıştır.
Bu devrim, bürokrasi tarafından kirletildi ama yok edilmedi. Devrimin kaderine ilişkin kararlar, Stalinizmin kurbanlarının tarihsel kaderiyle ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır. Troçki’nin ısrarla vurguladığı gibi, devrim kitlelerin bilincinde yaşamaktadır. Tarihe dair sorular bir kez gündeme geldiklerinde, devrime ve proleter devletin inşasına katkıda bulunan milyonlarca işçinin yaşamına doğrudan dokunurlar. Kaç milyon işçi, bürokrasinin temizlikleri ve buna bağlı suçlar sonucunda anne-babasını ve büyük anne-büyük babasını kaybetti? Bu işçiler Yüksek Mahkeme’nin resmi açıklamasıyla yetinmeyecekler. Daha fazlasını öğrenmeyi talep edecek ve siyasi intikam isteyecekler.
Dahası, itibar iadesi ne Gorbaçov’un hizbi ne de onun sözde rakibi olan Ligaçov’in hizbi tarafından cevaplanamayacak sayısız soruyu gündeme getirmektedir. Gorbaçov’un bu itibar iadelerinden kendi elini güçlendirmek için yararlanmayı umduğuna şüphe yok; ama o, Lenin’in Merkez Komitesi’nin Yaşlı Bolşeviklerinden ziyade Rus Ortodoks Kilisesi’nin eski piskoposlarının itibarını iade etmeyi tercih ederdi. Nihayetinde, şu anda devam etmekte olan süreç Gorbaçov için tehlikelerle doludur. İşçi sınıfıyla yaklaşan çatışmalar, bürokrasinin artık Stalin tarafından devrimci muhalefeti yok etmek için kullanılan korkunç tahrifatlara sahip olmadığı koşullarda gelişecektir.
Geçtiğimiz haftanın olayları, Troçki’nin tarihin yasalarının en güçlü genel sekreterden daha güçlü olduğu biçimindeki gözleminin geçerliliğini göstermiştir. Yaklaşık 25 yıl önce, Stalin’in naaşı anıt mezarından kaldırıldı. Şimdi de ölümünden sonra SBKP’den ihraç edilmesi talebi yükseltiliyor. Troçki’nin Stalinist suikastçılar için uygun ceza olarak önerdiği şey şimdi gerçekleşiyor: “Görev, suçluları insanlığın bilinci önünde çırılçıplak soymak ve tarihin çöplüğüne atmaktır. Daha azına razı olmak imkânsızdır.”
İşçiler Birliği ya da Uluslararası Komite’deki uluslararası yoldaşlarımız, Gorbaçov hakkında yazmış olduğumuz herhangi bir şeyi geri çekmeyecek ve onun sosyal programının karşıdevrimci karakterine ilişkin değerlendirmemizi de hiçbir şekilde revize etmeyeceğiz.
Doğrusu, Gorbaçov, kendisinin perestroyka (“yeniden yapılanma”) politikası, Sovyet bürokrasisi içindeki güçlü burjuva-restorasyoncu eğilimlerin çıkarlarını en bilinçli ve tutarlı biçimde ifade ettiği için komuta kademesine yükselmiştir.
Ancak bürokrasinin tüm hiziplerine karşı uzlaşmaz düşmanlığımız, iş başında olan nesnel tarihsel süreçlerin derin önemini kabul etmemizi engellemez. İflas etmiş bir rejimin yönetici çevrelerindeki siyasi çatlakların devrimci güçlerin hareketinin yolunu açması tarihte ilk kez olmuyor. Ne de olsa 1789’da Zümreler Meclisi’ni toplantıya çağıran XVI. Louis idi.
Troçki meselesi, onca yıldan sonra bir kez daha tarihin ön sıralarına taşındı. Troçki’nin ve Yaşlı Bolşeviklerin öldürülmesinin arkasında, Ekim Devrimi’ne ve dünya sosyalizmi programına ihanet yatıyordu. Sovyetler Birliği’nin karşı karşıya olduğu krize ancak Stalinist bürokrasiye karşı siyasi devrimi bütünleyici parçalarından biri olarak içeren bu program cevap verebilir.
İşçiler Birliği, Yaşlı Bolşeviklerin itibarlarının iade edilmesinin ortaya çıkardığı tarihsel meseleleri kamuoyuna duyurarak, Sovyet ve dünya proletaryasının saldırısının bir sonraki aşamasını hazırlamasında Uluslararası Komite’ye katılmaktadır.
Tam da partimiz yüzünü işçi sınıfına çevirdiği ve geleceğe hazırlandığı için, Britanyalı oportünist Gerry Healy gibi Troçkizm döneklerini kınıyoruz. Tarihin tüm derslerini unutan bu dönekler, acınası bir şekilde Gorbaçov kervanına katılıyorlar ve onun bürokratik manevralarını kitlelerin devrimci inisiyatifinin bir ikamesi olarak kabul ediyorlar.
30 yıldan kısa bir süre önce, Kruşçev’in ünlü “gizli konuşma”sında Stalin’i alenen suçlamasının ardından, Pablocu revizyonistler, bu olaya, Sovyet bürokrasisinin ilerici bir “öz-reform” gerçekleştirmeye muktedir olduğuna dair oportünist teorilerinin bir kanıtı olarak dört elle sarıldılar. Sadece sekiz ay sonra Kruşçev, Budapeşte’deki işçi ayaklanmasını bastırmak için Macaristan’a asker gönderince, bu oportünistler siyasi olarak teşhir oldular.
Marksistlerin karşı karşıya olduğu görev, Dördüncü Enternasyonal’in bağımsız devrimci programını ileri sürerek bürokrasi içindeki krizden yararlanmaktır.
Her şeyden önce, Yüksek Mahkeme’nin itibar iadesinin önemsiz terimleriyle yetinmiyoruz. Yüksek Mahkeme, Troçki’yi ve Sedov’u itibar iadesine dahil etmemekle kalmamış, komploların ve adli cinayetlerin gerçek mekaniğine hiçbir şekilde ışık tutmamıştır.
Temizliklerle ilgili tüm gerçekleri bilmek istiyoruz! Duruşma kumpaslarını kim kurdu? Sanıklardan sahte itirafların alınmasına kim nezaret etti? Sanıkları kendi aleyhlerine tanıklık etmeye zorlamak için hangi psikolojik ve fiziksel işkenceler yapıldı? Sanıklar nasıl öldürüldü, idamlarını kim yönetti ve gerçekleştirdi?
Gizli yargılamalarda ölüme mahkûm edilen binlerce Troçkist de dahil olmak üzere, temizliklerin tüm kurbanlarının akıbetini bilmeyi talep ediyoruz.
Lev Troçki’nin öldürülmesi de dahil olmak üzere, SSCB dışındaki Dördüncü Enternasyonal üyelerinin öldürülmesiyle ilgili tüm gerçekleri bilmeyi talep ediyoruz. Dördüncü Enternasyonal’in şubeleri içinde Troçki suikastının hazırlanmasına yardımcı olmak için çalışan GPU ajanları kimlerdi? Halen San Francisco’da yaşayan GPU ajan-provokatörü Mark Zborowski’nin faaliyetlerine ilişkin tüm gerçekler ortaya konmalıdır. Bu, Troçkist Sosyalist İşçi Partisi’nin (SWP) kurucusu ve lideri James P. Cannon’ın sekreteri olarak çalışırken 1938 ile 1947 yılları arasında GPU için casusluk yapan ve bugün Sylvia Doxsee adıyla Chicago’da yaşayan Stalinist ajan Sylvia Franklin’in faaliyetleri için de geçerlidir.
Son on yılda, Uluslararası Komite, Zborowski ile Franklin’in suçlarını ifşa ederken, Sosyalist İşçi Partisi’nin bir başka lideri olan Joseph Hansen’in de suçlu olduğunu gösteren kanıtlar ortaya çıkardı. Stalinist bürokrasi tarafından işlenen suçların tüm boyutunu kesin olarak açığa çıkarmak için GPU-KGB’nin bütün dosyalarının kamuoyuna açıklanmasını talep ediyoruz.
Dahası, Lev Troçki’nin eserlerinin Rusça yayımlanmasını ve Sovyetler Birliği’nin dört bir yanında kütüphanelere ve kitapçılara konulmasını istiyoruz.
Son olarak, yalnızca Moskova Duruşmalarına ve Stalinist bürokrasinin bununla bağlantılı suçlarına siyasi destek sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda bir dizi siyasi suikastta doğrudan suç ortağı işlevi gören Amerika Birleşik Devletleri Komünist Partisi’ne (CPUSA) yönelik talepler öne sürüyoruz. Komünist Parti’nin, bugün bile, Stalin’in muhaliflerinin öldürülmesini alkışlayan ve Stalin’in ölümünden sonra yıllarca Troçkistlere karşı “faşist” iftirasını kullanmaya devam eden 78 yaşındaki genel sekreteri Gus Hall gibi üyeleri var.
Komünist Parti’nin tüm bu kirli mirası reddetmesini ve Stalinizmin işçi hareketi içindeki muhaliflerine karşı işlenen suçlar hakkında bildiği her şeyi kamuoyuna açıklamasını talep ediyoruz.
Stalinizmin krizi, emperyalizmin ayakta kalmasının son yarım yüzyılda bağlı olduğu en önemli desteğin altını oymuştur.
Bu kriz, İşçiler Birliği’ne ve Uluslararası Komite’ye en büyük sorumluluğu yüklerken, aynı zamanda Amerikan ve uluslararası işçi sınıfı içindeki devrimci önderlik krizini çözme ve bu yolla dünya sosyalizminin nihai zaferini hazırlama yönünde en büyük fırsatı sunmaktadır.