Türkiye, NATO-Rusya savaşının gölgesinde kritik seçime gidiyor

Pazar günü yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri uluslararası bir önem taşıyor ve tüm dünyada takip ediliyor. Türkiye’de ve yurt dışında yaklaşık 64 milyon seçmen bulunuyor.

Recep Tayyip Erdoğan ve Kemal Kılıçdaroğlu [Photo by [Photo par AP Photo / Présidence turque (à gauche), Cumhuriyet Halk Partisi / CC BY-NC-SA 4.0 (droite)]]

Seçimler, ABD önderliğindeki NATO güçlerinin Ukrayna’da Rusya’ya karşı tırmandırdığı savaşın gölgesinde yapılıyor. Geçtiğimiz yıl savaşın başlamasının ardından yapılan bir anket, Türkiye’de nüfusun yüzde 80’inin Ukrayna savaşına karşı olduğunu göstermişti. Ancak savaşa yönelik yaygın muhalefet ve emekçilerin acil toplumsal talepleri bu seçimlerde siyasi bir ifade bulamıyor.

İki ana rakip ittifak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhur İttifakı ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Millet İttifakı, taktiksel farklılıkları ne olursa olsun, şu ortak özelliği paylaşıyor: emperyalizme bağlılık ve işçi sınıfına düşmanlık.

Kılıçdaroğlu NATO’ya daha iyi hizmet etmeyi taahhüt ederken, Erdoğan ABD ile Rusya ve Çin arasında manevra yapma politikasını sürdürmeyi planlıyor. Bu, Ukrayna’da Rusya ile savaş halinde olan ve Çin’e karşı savaşa hazırlanan Washington’da ve Avrupa başkentlerinde Kılıçdaroğlu’nun tercih etmesinde belirleyici bir faktördür.

Erdoğan’ın 20 yıllık iktidarı, emperyalist savaşlara destek ve demokratik hakların ortadan kaldırılması da dahil olmak üzere büyük siyasi suçlarla doludur. COVID-19 pandemisine ve ekonomik krize verdiği yanıtlarla, hükümetine yönelik toplumsal muhalefetin artmasına yol açtı. 6 Şubat’ta Türkiye’yi ve Suriye’yi vuran büyük depremlerin on binlerce önlenebilir ölüme yol açması ve milyonlarca insanı yerinden etmesi, Erdoğan’a yönelik muhalefeti daha da derinleştirdi.

Kürt milliyetçisi Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) ve sahte sol partilerin Erdoğan’a karşı “ilerici” bir alternatif olarak desteklediği Kılıçdaroğlu’nun Millet İttifakı, tüm bu hayati meselelerde Erdoğan’ın suç ortaklığını yapmıştır. Onlar, NATO’nun genişlemesinin ve savaşların desteklenmesine, COVID-19 pandemisine verilen ölümcül yanıta, mali sermayeni işçi sınıfı zararına zenginleştirilmesine, deprem ve güvenli olmayan binalarla ilgili tüm bilimsel uyarıların görmezden gelinmesine ortak oldular.

Bu yüzden, Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin (DEUK) Türkiye şubesi olan Sosyalist Eşitlik Grubu (SEG), yaptığı açıklamada, işçi ve gençlik kitlelerinin iki sağcı burjuva ittifakı ve onların destekçileri arasında seçim yapmak zorunda olduğu iddiasını reddederek şunları belirtti:

Sonuçları ne olursa olsun, seçimler işçi sınıfının karşı karşıya olduğu temel sorunların hiçbirini çözmeyecektir. Bunun nedeni, bu sorunların hiçbirinin ulusal temelde ya da mali sermayenin servetine cepheden bir sosyal saldırı yapılmaksızın çözülemeyecek olmasıdır.

2002’den beri iktidarda olan İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) lideri Erdoğan, çoğu ankete göre koltuğunu ilk turda kaybedebilir. 2018 cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucunu büyük ölçüde doğru tahmin eden ORC Araştırma’nın 10-11 Mayıs’ta yaptığı son anket, Kılıçdaroğlu’nun seçimi yüzde 51,7 ile ilk turda kazanabileceğini gösteriyor. Erdoğan ise yüzde 44,2’de kalıyor.

CHP’nin 2018’deki adayı olan Muharrem İnce’nin Perşembe günü bir seks skandalı iddiasını yalanlayarak cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilmesinin ardından Kılıçdaroğlu’nun seçimi ilk turda kazanma olasılığı artmış durumda. İnce, kendisine kurulan komplodan ABD’de yaşayan CIA’in adamı Fethullah Gülen’i sorumlu tuttu. Millet İttifakı, arkasındaki sahte sol partiler ve muhalefet yanlısı medya bir süredir İnce’ye adaylıktan çekilme çağrısı yapıyordu.

Konda Araştırma Genel Müdürü Bekir Ağırdır, İnce seçmenlerinin büyük kısmının Kılıçdaroğlu’nu desteklemelerini beklediklerini söyledi: “Muharrem İnce diyen seçmenden onda 7’si hatta onda 8’e yakını ikinci tura kalırsa da Kemal Bey diyorlardı… Sandığa gidenleri muhtemelen Kemal Bey’in lehine oy kullanacaklardır. Dolayısıyla [İnce’nin çekilmesi] Kemal Bey’in birinci turda seçilme ihtimali güçlendiren bir gelişme oldu bu.”

Kılıçdaroğlu’nun İnce’nin adaylıktan çekilmesine Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hükümetinin seçimlere müdahale ettiğine dair eşi görülmemiş suçlamalarla tepki vermesi, NATO’nun Rusya’ya karşı savaşının Türkiye’deki seçimlerde oynadığı merkezin rolün altını çiziyor. Kılıçdaroğlu Twitter’da “Sevgili Rus Dostlarımız, Dün bu ülkede ortaya saçılan montajlar, kumpaslar, Deep Fake içerikler, kasetlerin arkasında siz varsınız,” diye yazmıştı.

Kılıçdaroğlu bu son derece ciddi iddia için herhangi bir kanıt sunmadı. Bu durum düzen medyasının bile bunu sorgulamasına neden oldu. Kılıçdaroğlu, Reuters’a verdiği röportajda, “Eğer elimizde (somut kanıt) olmasaydı, tweet atmazdım,” dedi. Kılıçdaroğlu konuyla ilgili Rusya Büyükelçiliği ile temas kurmadıklarını da kabul ediyordu.

Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov ise Kılıçdaroğlu’nun iddialarını kesin bir dille yalanlayarak şunları söyledi: “Diğer ülkelerin içişlerine ve seçim süreçlerine karışmadığımızı tekrar tekrar söyledik ve bunda ısrarcıyız. Resmi olarak beyan ederiz ki, herhangi bir müdahale söz konusu olamaz. Eğer birileri Kılıçdaroğlu’na böyle bir bilgi vermişse, bunlar yalancıdır.”

Peskov, 2016 ABD seçimlerine yönelik “Rus müdahalesi” iddialarının nasıl asılsız çıktığını ve Demokratik Parti’nin dönemin Başkanı Donald Trump’ı görevden alma fiyaskosunu hatırlatarak “ABD’de tüm hükümet, tüm yönetim, uzun süre Rusya’nın müdahalede bulunduğunu iddia etti, ardından soruşturma için onlarca milyon dolar harcadılar ve sonunda müdahale olmadığı sonucuna vardılar,” diye ekledi.

Demokratların hiçbir kanıt sunmadan Rusların müdahale ettiği ve adayları Hillary Clinton’ın bu yüzden Donald Trump karşısında yenildiği iddiası, Suriye’deki NATO-Rusya vekil savaşının ve Ukrayna’daki iç savaşın ortasında Rusya karşıtı kampanyanın tırmandırılmasında kritik bir rol oynadı. Nihayetinde, Joe Biden’ın Ocak 2021’de göreve gelmesinin ardından NATO’nun Kiev rejimini silahlandırmasının tırmanması, Putin’in Şubat 2022’de Ukrayna’ya yönelik gerici istilasını kışkırttı.

Kılıçdaroğlu, Reuters’a verdiği röportajda Rusya ile “Dostane ilişkilerimizi bozmak istemiyoruz ancak iç meselelerimize müdahale edilmesine de izin vermeyeceğiz,” diyordu. Reuters ayrıca Kılıçdaroğlu'nun, Erdoğan’ın geçtiğimiz yıl başarısız olan Rusya-Ukrayna barış girişimini yenileyeceğini belirttiğini yazdı.

NATO’nun Rusya’yı kuşatacak şekilde doğuya doğru genişlemesini destekleyip desteklemeyeceği sorulan Kılıdaroğlu, “Elbette,” diyor ve ekliyordu: “NATO ile ilişkilerimizi geçmişte olduğu gibi aynı çerçevede sürdüreceğiz.”

Dün Kılıçdaroğlu suikast iddiaları üzerine Samsun mitinginde çelik yelek giydi. Gazeteci Merdan Yanardağ, Gürcistan’dan bir suikast timinin Kılıdaroğlu’nu öldürmek üzere ülkeye girdiğine dair bir duyum aldığını yazmıştı.

Öte yandan CHP milletvekili Murat Balkan seçim günüyle ilgili ciddi bir iddiada bulundu. Balkan, İçişleri Bakanlığı’nın il valiliklerine bir yazı göndererek Pazar günü Türk Silahlı Kuvvetleri personelini ve zırhlı araçlarını hazır bekletmelerini istediğini iddia etti. Milli Savunma Bakanlığı bir açıklama yaparak iddiayı yalanladı.

Kılıçdaroğlu, HDP’nin ve sahte sol partilerin desteğiyle iktidarı almaya ve NATO’nun Rusya ile savaşına Ankara’nın katılımını arttırmaya hazırlanıyor. Kamuoyundan gizli olarak geliştirilen bu politika halkın desteğine sahip değil. Ancak Erdoğan da dahil olmak üzere tüm kapitalist düzen partileri NATO savaşını desteklediği için uygulanabilir.

Dün, Kılıçdaroğlu’nun Rusya'ya yönelik suçlamalarına yanıt olarak Erdoğan, Kılıçdaroğlu’na şu sözlerle saldırdı “Bay bay Kemal Sayın Putin’e, Rusya’ya saldırıyor. Biden, Erdoğan’ın yenilmesi lazım kaydını düştü. Kayıtlarda var. Sen acizsin, zavallısın. Biden, böyle söylediği zaman ben niye böyle söyledi demedim. Sen, Putin'e saldırınca ben buna eyvallah etmem. Rusya'yla olan münasebetlerimiz Amerika'yla olandan geri değil. Dış ticaret hacmimiz Amerika'dan daha fazla. Bay bay Kemal sen devlet yönetimi nedir bilmezsin, anlamazsın.”

Erdoğan ayrıca bir başka açıklamasında 15 Temmuz 2016’daki NATO destekli başarısız darbe girişimine atıfta bulunarak “Hangi saldırılarla karşılaşırsak karşılaşalım, milletin iradesine ve demokrasimize gölge düşürmeyiz. Gerektiğinde 15 Temmuz gecesi olduğu gibi, hayatımız pahasına istiklâl ve istikbalimize sahip çıkarız,” diye ilan etti. Erdoğan, bununla, seçimi kazanacağını iddia ediyor ve zaferini tanımayanları “darbeci” ilan edeceğini belirtiyordu.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da dün yaptığı açıklamada İnce’yi çekilmeye zorlayan iddiaların arkasında Washington’ın olduğunu söyleyerek şunları belirtti: “Amerika en başından beri bu seçime müdahale ediyor. Biden, 2016’da darbe ile bu işi yapamadık, bu sefer darbe ile değil seçim ile gerçekleştireceğiz dedi.”

Soylu’nun bu açıklamaları kendi hükümetine yönelik bir suçlama teşkil etmektedir. 15 Temmuz darbe girişimine rağmen Erdoğan hükümeti NATO’ya sadık kaldı ve Ukrayna’daki savaşın tırmandırılmasına katıldı. Bu da HDP’nin ve sahte sol müttefiklerinin desteğini alan Kılıçdaroğlu’nun Rusya’ya karşı kendi provokasyonlarını yapmasına zemin hazırladı.

Sonuçları ne olursa olsun, seçimler, NATO’nun Rusya ile savaşını durdurma gerekliliği başta olmak üzere işçi sınıfının karşı karşıya olduğu sorunların hiçbirini çözmeyecektir. Aksine, seçimler, işçi sınıfının uluslararası sosyalizm programı temelinde siyaset kurumunun emperyalizm yanlısı tüm partilerinden siyasi bağımsızlığını tesis etmenin acil gerekliliğini göstermiştir.

Loading