Perspektif

Egemen sınıfın pandemi politikasına işçi sınıfı muhalefetinin ortaya çıkışının birinci yılı

Bir yıl önce, işçi sınıfının, egemen sınıfın COVID-19 pandemisine verdiği ölümcül yanıta yönelik muhalefetinin kendini açıkça göstermesi, İtalya’daki bir dizi fiili grevle başlamıştı. Sonraki hafta grevler diğer Avrupa ülkelerine ve Kuzey ve Güney Amerika'ya yayıldı.

O sırada, ölümcül hastalık İtalya’nın kuzeyinde yayılıyor; ABD’de ve dünya genelinde vakalar artıyordu. İtalya Başbakanı Giuseppe Conte, ölü sayısı 500’e yaklaşırken her türlü acil durum önlemine direniyor ve Bergamo’daki ölüleri krematoryumlara taşımak için ordu kamyonlarını sevk ediyordu. Nihayet 9 Mart’ta, Conte, kısmi bir ulusal karantina ilan etti. Ne var ki, büyük sanayicilerin Confindustria adlı derneğinin taleplerine boyun eğen Conte, fabrikaların ve diğer büyük işyerlerinin açık kalmasına izin verdi.

Staten Island, New York’taki tehlikeli çalışma koşullarını proteste eden Amazon işçileri, 30 Mart 2020 (AP Photo/Bebeto Matthews)

Ertesi gün, 10 Mart Salı, grev dalgası başladı. Fiat Chrysler’in (FCA) Napoli’de bulunan Pomigliano tesisinde çalışan ve lüks Alfa-Romeo arabalarını üretmek üzere üretim bandında kalmaya zorlanan binlerce otomotiv işçisi, tehlikeli koşullar protesto etmek için kendiliğinden iş bıraktı.

Sonraki gün, 11 Mart Çarşamba, FCA, Pomigliano tesisinin yanı sıra Melfi, Atessa ve Cassino’daki diğer fabrikalarını geçici olarak kapattığını duyurdu. Bununla birlikte, şirket yönetimi, üretimin, fabrikalar “sterilize edildikten” sonra, 14 Mart’ta kaldığı yerden devam edeceğini belirtiyordu.

Sonraki üç gün içinde fiili grevler İtalya geneline yayıldı: Bergamo, Brescia ve Cenova’daki çelik fabrikaları; Liguria tersaneleri ve Treviso’daki Electrolux fabrikası; Cormano’daki araç parçası fabrikaları; Piacenza ve Rieti’deki Amazon depoları ve Po Ovası’ndaki kümes hayvanları ve et işleme tesisleri.

Corriere della Sera, “İşçiler; koronavirüse karşı, daha doğrusu koronavirüse rağmen fabrikaları açık tutan hükümete karşı greve gidiyor,” diye yazdı.

İşçi muhalefeti hızla uluslararası ölçekte yayıldı. 12 Mart Perşembe günü, Royal Mail işçileri, iş güvenliği koşulları nedeniyle Londra tesislerinde iş bıraktılar. Atlantik’in diğer tarafında, Kanada’da, Fiat Chrysler’in Windsor, Ontario fabrikasındaki işçiler, şirket yönetiminin bir Kuzey Amerika fabrikasında (Indiana) ilk COVID-19 vakasının tespit edildiğini kabul etmesiyle aynı gün üretimi durdurdular. Ontario Çalışma Bakanı’nın ve Unifor sendikasının müdahalesiyle, üretim ancak ertesi gün devam etti.

İtalya ve Birleşik Krallık’ta olduğu gibi, Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki işçi eylemleri de, ölümcül hastalığın yayılmasına rağmen işçileri fabrikalarda tutan sendikalara karşı bir başkaldırı biçimini alacaktı.

Birleşik Otomotiv İşçileri (UAW) sendikası, kendi üst düzey yöneticilerini evden çalışmaya gönderirken, işçilere fabrikalarda salgın olduğu hakkında “söylenti yaymama” uyarısında bulunuyor ve ellerini yıkayıp “mümkünse, birbirinizle iki-üç adımdan yakın temastan kaçının” talimatı veriyordu. Fabrikalarda dip dibe çalışan işçiler, bu açıklamalara tiksintiyle tepki gösterdiler. Indiana fabrikasından bir işçi, “herhangi birimiz ya da ailelerimiz” UAW’nin ve şirketin “zerre kadar umurunda değil,” diyordu.

16 Mart Pazartesi gününe gelindiğinde, Detroit’te bulunan Warren Kamyon Montaj Fabrikası’nın işçileri, boyahanede iş bıraktılar. Buradan daha sonra en az dört işçi hastalıktan hayatını kaybedecekti. Aynı gün erken saatlerde, İspanya’nın Bask bölgesindeki Vitoria Mercedes-Benz fabrikasında çalışan 5 bin işçi, tehlikeli koşullara karşı üretimi durdurdu.

17 Mart Salı günü, Kokomo’nun hemen dışında, Indiana, Tipton’da bulunan FCA şanzıman fabrikasının işçileri, Indiana Hammond’daki Lear koltuk işçileriyle birlikte, makinelerini çalıştırmayı reddettiler. Aynı gün, Detroit otobüs şoförleri, rapor alarak çalışmadılar. Akşam saatlerinde, UAW, Üç Büyük otomotiv üreticisi (FCA, General Motors, Ford) ile geçici kapanmalar konusunda bir anlaşmaya vardığını duyurdu. Detroit’teki Sterling Heights Montaj Fabrikası’nda (SHAP) –ABD’deki en büyük otomotiv tesislerinden biri– çalışan ve UAW’ye hiç güvenmeyen işçiler, bundan birkaç saat sonra üretimi durdurdu.

18 Mart Çarşamba günü, SHAP sabah vardiyası eylemi sürdürdü. Jefferson North Montaj Fabrikası, Ann Arbor, Michigan yakınlarındaki Dundee Motor Fabrikası ve işçilerin sendika yöneticilerini alenen suçlamak için UAW’nin bürolarını bastığı Toledo Montaj Tesisi işçileri de onlara katıldılar. Öğleden sonra, Üç Büyük otomotiv üreticisi fabrikalarının kapatıldığını duyurdular ve bunun şirketlerin ve UAW’nin işçilerin güvenliği konusundaki ortak kaygılarından kaynaklandığını iddia ettiler.

Sonraki gün, 19 Mart Perşembe, Brezilya genelindeki çağrı merkezlerinde fiili grevler patlak verdi. İtalyan sermayeli ImaViva’da çalışan işçiler, “Kabinlerimizde ölmeyeceğiz!” diyordu. Grev, şirketin İtalya’nın Palermo kentindeki 2.800 işçisinin teyit edilmiş bir COVID-19 vakasının ardından yüz yüze çalışmanın durdurulmasını dayatacak şekilde iş bırakmasından üç gün sonra meydana geldi.

Bu mücadele dalgasının birçok önemli yönü vardı. Birincisi, küresel karakteriydi. Pandemi, doğası gereği küresel bir krizdir ve koronavirüs sınır tanımamıştır. Avrupa ve Amerika genelinde işçiler, şirket-finans seçkinlerinin kâr çıkarlarına hayatları kurtarmaya çalışarak yanıt verdiler.

İkincisi, bu mücadeleler, pandemi hâlâ ilk aşamalarındayken patlak veriyordu. 10 Mart’ta, dünya çapında pandemiden ölüm sayısı, yaklaşık 6.500’dü. Mart ayının sonuna gelindiğinde ise sayı keskin biçimde artarak 45 bine çıkmıştı. ABD’de, kaydedilen ilk ölüm, Şubat ayının sonundaydı ve fiili grevler, ülke genelinde ölü sayısı 100’e yaklaşırken patlak vermişti.

Bir yıl sonra, küresel ölü sayısı, 2,6 milyon dolayındadır. Bu sarsıcı ölümlerin 538 binden fazlası yalnızca ABD’de meydana gelmiştir.

Üçüncüsü, şirket medyası, yayılan işçi direnişine dair haberleri gizlemek için elinden geleni yaparken, Dünya Sosyalist Web Sitesi, grev dalgasına ilişkin ayrıntılı açıklamalar yaptı. Ama bu mücadeleler üzerine haber yapmakla yetinmedik. WSWS ve dünyanın dört bir yanındaki Sosyalist Eşitlik Partileri, hayatları kurtarmak üzere bağımsız girişimde bulunmaları konusunda işçileri aktif biçimde teşvik etti. SEP’in (ABD) 14 Mart’ta yaptığı “Koronavirüsün yayılmasını engellemek için otomotiv sanayisini durdurun!” başlıklı açıklama, 130 binden fazla okundu.

İşçi sınıfının ilk eylemleri –ki bu, ABD’de pandeminin tetiklediği ve 1 Mart ile 31 Mayıs arasında çok çeşitli sektörlerden işçileri kapsayan 260 grev ve eylemi içeriyordu– işyerlerinin ve okulların kısmi olarak kapatılmasını dayatarak sayısız hayat kurtardı.

Bu eylemler muazzam önem taşıyordu ancak büyük ölçüde birbirinden kopuk kaldılar. Hayat kurtaracak bir politikayı dayatmaya uğraşan işçilere, bağımsız bir işçi örgütleri ağı önderlik etmiyordu veya onlara açık bir siyasi perspektif ve program yol göstermiyordu.

Egemen sınıf, saldırıya geçerek yanıt verdi. Mart sonunda, ABD Kongresi, Cumhuriyetçilerin ve Demokratların neredeyse oybirliğiyle, Wall Street’e ve büyük şirketlere yaklaşık 4 trilyon dolar aktaran CARES Yasası’nı geçirdi. Yasada yer alan, işçilere yönelik sınırlı maddi yardımlar, egemen sınıf tarafından, “kaş yaparken göz çıkarmayalım” sloganıyla, sendikaların da desteğiyle okulları ve işyerlerini yeniden açmak amacıyla sistematik bir kampanya başlatmak üzere zaman kazanmak için kullanıldı.

Buna, kapanma önlemlerinin sona erdirilmesi talep eden faşizan güçlerin desteklenmesi eşlik etti. 30 Nisan’da, Michigan eyalet meclisi, silahlı sağcı milisler tarafından basıldı. Bu, 6 Ocak darbe girişiminin provasıydı.

Bu gelişmelerin ortasında, Dünya Sosyalist Web Sitesi ve dünya genelindeki Sosyalist Eşitlik Partileri, pandemiyi durduracak bir program ileri sürüyordu. Toplam ölü sayısının henüz sadece 3 bin olduğu 28 Şubat’ta, Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi, “Koronavirüs salgınına küresel olarak koordine edilen bir acil durum müdahalesi için!” başlıklı bir açıklama yaptı. Bu müdahale, tüm dünyada hastalığı durdurmak için toplumsal ve bilimsel kaynakların seferber edilmesini içermeliydi.

ABD’de ölü sayısının 170 olduğu 17 Mart’ta, SEP (ABD) Ulusal Komitesi, “COVID-19 salgını ile mücadelede işçi sınıfı için bir eylem programı” başlıklı bir açıklama yapıyor ve “Tüm okulların, gerekli olmayan fabrikaların ve işyerlerinin tüm işçilere tam maaş verilerek kapatılması” çağrısı yaparak ekliyordu: “Hiçbir işçiden hayatını tehlikeye atması beklenmemelidir.”

Şu inkâr edilemez bir gerçektir: Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin ileri sürdüğü politikalar uygulanmış olsaydı, yüz binlerce, hatta milyonlarca insanın hayatı kurtarılmış olacaktı.

Bir yıl sonra, işçi sınıfı bir yol ayrımında bulunuyor. Dünyanın her yerinde, geriye kalan kısıtlamalar kaldırılıyor. Boris Johnson, Pazartesi günü Birleşik Krallık’ta okulları geri açtı. Uzmanlar önümüzdeki 4-6 hafta içinde pandemide bir “kasırga” dalgası uyarısı yaparken, New York’taki lise öğrencileri dahil on binlerce öğrenci ve öğretmen, Biden yönetimi tarafından ve korporatist sendikaların desteğiyle, okullara toplanıyor.

İşçi sınıfı, nüfusun geniş kısmı aşılanana ve pandemi kontrol altına alınana kadar okulların kapatılması ve hayati olmayan tüm üretimin durdurulması, işçilere ve küçük işyeri sahiplerine tam gelir desteği sağlanması talebiyle greve çıkmak için yeni bir siyasi önderlik oluşturmalı ve sendikalardan bağımsız taban komiteleri kurmalıdır.

Bu, sosyalist bir program uğruna mücadeleyle birleştirilmelidir: pandemi vurguncuları mülksüzleştirilmeli, servet radikal biçimde yeniden bölüşülmeli ve devasa kaynaklar test, temas takibi, aşı ve COVID-19’u yok etmek için gereken diğer sağlık önlemlerine aktarılmalıdır.

Loading