Sosyalist Eşitlik Partisi’nin Alman seçimlerindeki kampanyasının önemi

Almanya’da 26 Eylül’de yapılan federal seçim, pervasız sürü bağışıklığı, militarizm ve eşitsizlik politikalarına sadece işçi sınıfının bağımsız müdahalesinin son verebileceğini açıkça ortaya koydu. Sosyalist Eşitlik Partisi (Sozialistische Gleichheitspartei, SGP) seçim kampanyasını böyle bir harekete ses ve sosyalist bir bakış açısı kazandırmak için kullandı.

SGP dövizleriyle bir protesto (Kaynak: WSWS)

Seçim sonuçları, emekçi nüfusun büyük çoğunluğunun artık burjuva parti sisteminde temsil edilmediğini gösteriyor. Hiçbir parti oyların dörtte birinden fazlasını toplayamadı. Şansölyenin partisi Hristiyan Demokrat Birlik (CDU), İkinci Dünya Savaşı sonrası tarihinin en kötü sonucunu elde etti ve Sol Parti de kullanılan oyların yüzde 5’inden daha azını alarak bir bozgun yaşadı.

Şu anda seçimlerin, görevdeki maliye bakanı Olaf Scholz liderliğindeki bir “trafik ışığı” koalisyonu [Sosyal Demokratlar-Kırmızı, Hür Demokratlar-Sarı, Yeşiller-Yeşil] üreteceğine dair birçok işaret var. Hür Demokrat Parti (FDP) ile Yeşiller arasında şu anda ön müzakereler devam ediyor ve Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile yoklama görüşmeleri bu hafta sonuna doğru resmen başlayacak. Ancak bir sonraki hükümeti kimin oluşturduğu fark etmeksizin, yeni hükümet, Büyük Koalisyon’un yolunda devam edecektir. Partiler ve önde gelen adayları seçim kampanyası sırasında bu konuda hiçbir şüphe bırakmadılar.

Çok sayıda tartışmada, tüm partiler, tepeden acımasız bir sınıf savaşı hükümeti hazırladıklarını açıkça belirttiler. Adaylar, askeri silahlanma çağrıları ve Rusya ve Çin’e karşı saldırgan bir savaş rotası için birbirleriyle yarıştılar. Pandemi, büyük ölçüde tartışmaların dışında bırakıldı, çünkü tüm taraflar bulaşma politikasını uygulamaya koymaya dahil olmuştu. Kâr akışını sürdürmek için insan hayatını feda ediyorlar.

Sanayide egemen sınıf, işçilere genel bir saldırı planlıyor. Hızla yükselen enflasyonla birlikte maaşlar büyük çapta soyulurken, milyonlarca iş de yok edilecek veya düşük ücretli işlerle değiştirilecek. Yalnızca otomobil endüstrisinde, 500.000 iş kapmak için hazır.

SGP, seçim kampanyasında işçi sınıfını bu sınıf mücadelelerine hazırlıyor. Seçimden önceki altı Pazar gününün her birinde, kampanyada hasır altı edilen tüm yakıcı soruları ele aldığımız birer seçim yayını yaptık. Bunu uluslararası işçi sınıfının çıkarları açısından yaptık ve toplantılara Britanya, Fransa, Türkiye, ABD ve diğer ülkelerden Dördüncü Enternasyonal temsilcileri katıldı.

Korona Pandemisi yayını tek başına 25.000’den fazla izleyiciye ulaştı. Yayında, ölüm oranının sistemli olarak nasıl önemsizleştirildiğini ve tüm tarafların çocuklara virüsü bulaştırmayı kabul ettiğini gösterdik. Bunu yaparak, bir kez daha virüse mutasyona uğrama ve daha fazla can alma fırsatı sunuyorlar. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin (DEUK) bir açıklamasına dayanarak, yalnızca uluslararası işçi sınıfının bir saldırısıyla elde edilebilecek olan, virüsü yok etmeye yönelik bilimsel stratejiyi bu “hayattan önce kâr” politikasına karşı koyduk.

Ağustos ayında, NATO birliklerinin Afganistan’dan ani bir şekilde çekilmesi, vahşi işgal savaşının tüm boyutunu ortaya çıkardığında, bu bozgunun tarihi boyutlarını tartışmak üzere WSWS Uluslararası Yayın Kurulu Başkanı David North’u seçim yayınımıza davet ettik. Sosyalist Eşitlik Partisi (ABD) Ulusal Başkanı olan North, Amerikan emperyalizminin derin krizini analiz etti ve son 30 yıldaki savaşlardaki yenilgilerin bir üçüncü dünya savaşı tehlikesini artırdığı konusunda uyardı.

Avrupalı güçler ve özellikle Almanya, bu bozgundan kendilerinin muazzam boyutlarda silahlanmaları ve “egemenlik” kazanmaları gerektiği sonucuna vardılar. Bir Alman firkateyninin Hint-Pasifik’e gönderilmesi, bir kez daha tarihsel geleneklerini izleyen ve dünyayı üçüncü kez enkaza çevirmeye hazır olan Alman burjuvazisinin megaloman politikasının bir habercisidir.

Biz, seçim kampanyasında işçi sınıfının uluslararası birliği için savaştık. Seçim çağırımız şöyle ilan ediyordu: “Dördüncü Enternasyonal’deki kardeş partilerimizle birlikte, tüm sınırların ötesindeki işçileri toplumsal eşitsizliğe, faşizme ve savaşa karşı mücadelelerinde birleştiriyoruz.”

Bu temelde, ülke genelinde gelişen işçi mücadelelerine ve protestolarına müdahale ederek, işçilerin eşitsizlik ve sürü bağışıklığı politikalarına muazzam muhalefetini dile getirdik. Düzinelerce makale ve videoda siyasi bağlamı açıkladık ve sendikalardan bağımsız enternasyonalist bir yönelimi savunduk.

Frankfurt havaalanındaki WISAG işçileri ücret hırsızlığı ve işten çıkarmalarla mücadele ederken, uluslararası dayanışmayı örgütledik ve mücadeleyi sendikalardan bağımsız olarak örgütlemenin gereğini anlattık. Grevci Gorillas teslimat işçilerinin yanında olduk ve uluslararası işçi sınıfının bağımsız seferberliği ile, bir iş konseyi kurmanın iflas etmiş bakış açısına karşı çıktık.

Demiryolu işçileri greve gittiğinde DGB sendikalarının saldırılarına karşı onları savunduk. Hükümetin krizin yükünü işçilere yüklemek için tren makinistlerini örnek yapmak ve bu amaçla onları sendikaların deli gömleğine sokmak istediği konusunda uyardık. Hükümete karşı, tüm işçi sınıfını temel alan bir siyasi hareket geliştirmenin gerekli olduğunu açıkladık.

Berlin’de halen grevde olan hemşireler de, hastaneleri özelleştirip iliklerine kadar soyan ve kitle bulaşı politikasıyla sınırları zorlayan Kızıl-Kırmızı-Yeşil Senato’nun [SDP, Sol Parti, Yeşiller] acımasız politikalarıyla karşı karşıya. Aynı sorunlar, bilet satmak için hayatlarını riske atması istenen Berlinli otobüs şoförlerinin de karşısına çıkıyor.

Tüm bu mücadelelerde, işçilerin mücadelelerini tüm endüstriyel ve ulusal sınırları aşarak kendi ellerine alabilmeleri için sendikalardan bağımsız taban komiteleri inşa etmenin gereğini vurguladık.

DEUK, 1 Mayıs’ta, tüm dünyadaki işçilerin mücadelelerini birleştirmek için Taban Komiteleri Uluslararası İşçi İttifakı’nı (TK-Uİİ) başlattı. Yukarıda belirtilen fabrikaların çoğunda güvenli işyerleri için taban komitelerine ek olarak, okullarda güvenli eğitim için çocukların COVID-19 enfeksiyonuna karşı mücadele etmesi için taban komiteleri başlattık.

Bu girişimlerin her biri, sadece SGP üyeleri ve destekçilerinin siyasi sorunları netleştirmek için sosyal medyada ve sokaklarda mücadele etmesiyle mümkün oldu. Şimdi bu çalışmanın ve Dördüncü Enternasyonal’in Alman şubesi olarak SGP’nin inşasının ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor.

SGP, “sürü bağışıklığı” politikasına karşı çıkan ve virüsün yok edilmesi için bilimsel olarak geçerli bir programı savunan tek partidir. Militarizme ve Alman büyük güç fantezilerine sürekli olarak karşı çıkan tek partidir. Tarihsel ve uluslararası ilkelerine dayanarak işçi sınıfının toplumsal çıkarlarını temsil eden tek partidir.

SGP başkanı Ulrich Rippert’in son seçim mitinginde yaptığı katkıda açıkladığı gibi, DEUK’un Alman şubesi 50 yıl önce üç temel soru temelinde kuruldu: 1. Troçki’nin faşizmi ancak işçi sınıfının bağımsız müdahalesiyle durdurulabilecek kapitalist krizin bir ürünü olarak algılaması; 2. DEUK’un, Stalinizmi emperyalizmin karşı-devrimci temsilcisi olduğu için reddetmesi; ve son olarak, 3. Bağımsızlığı için devrimci bir önderliğin inşası yoluyla mücadele edilmesi gereken uluslararası bir sınıf olarak işçi sınıfının devrimci gücüne bağlılık.

Bu yönelim, 1980’lerde Uluslararası Komite içinde İşçilerin Devrimci Partisi’nin (WRP) yozlaşmasına karşı ABD’deki İşçi Birliği (WL) tarafından savunuldu ve bölünmeden sonra da dünya çapında geliştirildi. Bugün, tüm eski işçi örgütlerinin tamamen iflası, kapitalizmin küresel krizi ve militarizmin geri dönüşü ve faşist tehlike karşısında, bu tarihsel perspektif, dünya çapında işçi sınıfı mücadelesinin büyümesiyle kesişiyor.

Biz, seçim kampanyamızda şöyle ilan ettik: “Bankaları ve büyük şirketleri kamulaştırmadan ve işçi sınıfının demokratik denetimine sokmadan hiçbir toplumsal sorun çözülemez. Onların kârlarına ve servetlerine el konulmalı ve son yıllarda kendilerine verilen trilyonlar iade edilmelidir. Dünya ekonomisi bilimsel, akılcı bir plan temelinde yeniden düzenlenmelidir.”

Bu, pandemiye, iklim değişikliğine, savaş tehdidine ve muazzam sosyal eşitsizliğe karşı tek ilerici yanıttır. Bu, ancak SGP’nin bu seçim kampanyasında uğrunda mücadele ettiği işçi sınıfının uluslararası seferberliği yoluyla başarılabilir.

SGP, Berlin ve Kuzey Ren-Vestfalya eyalet sandıklarında 2017 yılına göre 244 oy artırarak 1.535 oy kazandı. Ancak seçim kampanyasının önemi oylarla ölçülmez. Şimdi önemli olan, SGP’yi Dördüncü Enternasyonal’in bir parçası olarak bir kitle sosyalist partisi olarak inşa etmektir. Bu nedenle, bugün aktif bir destekçi olarak kaydolun ve SGP’nin bir üyesi olun!

Loading