14 Mayıs seçimlerinin ardından

Dün düzenlenen kritik cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin sonuçları ancak bu sabah saatlerinde netleşti. Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) açıklamasına göre mevcut Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan oyların yüzde 49,5’ini alarak seçimi rakibi Kemal Kılıçdaroğlu’nun (yüzde 44,8) önünde bitirdi. Açıklamaya göre yurt içi oyların sayımı tamamlanırken, katılım oranı yüzde 88,9 ile son on yılların en yüksek seviyesine ulaştı.

Türkiye’nin birkaç yüz kilometre kuzeyinde bulunan Ukrayna’da NATO’nun Rusya’ya karşı savaşı tırmandırdığı bir dönemde düzenlenen seçimler, hem NATO başkentlerinde hem de Moskova ve Pekin’de yakından takip edildi. Çoğu anketin yanıldığı seçim sonucuna, ilk turda Kılıçdaroğlu’nun zaferini bekleyen mali sermaye olumsuz tepki verdi. Borsa İstanbul BIST 100 endeksi yaklaşık yüzde 7 düşüşle açıldı. Bankacılık endeksi de yüzde 9,5 geriledi.

Erdoğan’ın İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) yüzde 7’lik ciddi bir gerilemeye rağmen yüzde 35 ile milletvekili seçimlerinden birinci parti olarak çıktı. AKP’nin yanı sıra faşist Milliyetçi Hareket Partisi’ni (yüzde 10), İslamcı Yeniden Refah Partisi’ni (yüzde 2,8) ve İslamcı-faşist Büyük Birlik Partisi’ni (yüzde 1) içeren ve kökleri Kürt Hizbullah’ına dayanan HÜDA PAR’ın dışarıdan destek verdiği Cumhur İttifakı meclisteki çoğunluğunu korudu.

Erdoğan, devasa bir hayat pahalılığı krizinin ortasında işçi sınıfının giderek yoksullaşmasına, COVID-19 pandemisine verdiği ölümcül yanıta ve 6 Şubat’taki deprem felaketinde on binlerce insanın önlenebilir ölümüne rağmen birinci sırada kaldı.

Bu durum, Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve aşırı sağcı müttefiki İYİ Parti’nin başını çektiği, Kürt milliyetçisi Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve sahte sol partiler tarafından desteklenen Millet İttifakı’nın iflasını ortaya koymaktadır. Erdoğan’ın tüm siyasi suçlarına ortak olan CHP ve Millet İttifakı, işçi sınıfının artan öfkesi ve muhalefeti karşısında aynı temel politikalara sahiptir.

CHP, seçime onun listelerinden katılan İslamcı Saadet Partisi ve eski AKP’li bakanların liderliğindeki Gelecek ve DEVA partileri ile birlikte oyların yüzde 25’ini alırken, İYİ Parti yüzde 9,7 oy aldı.

Erdoğan hükümetinin partiyi kapatma yönündeki gerici tehdidi nedeniyle seçimlere Yeşil Sol Parti adıyla katılan HDP, yaklaşık yüzde 3’lük bir gerilemeyle yüzde 8,8’de kaldı.

Ukrayna’daki savaşa ve NATO’ya yaygın muhalefetin olduğu Türkiye’de Erdoğan, kendisi de NATO’nun bir müttefiki olmasına rağmen, emperyalizme yönelik bu bilinçsiz muhalefeti sahte bir “anti-emperyalist” retorik ile istismar edebildi. Erdoğan, seçimden bir gün önce, “Biden, ‘Erdoğan’ı düşürmemiz lazım’ diye talimatı verdi. Yarın, sandıklar demek ki Biden’a da bir cevap verecek,” diye ilan ediyordu.

Millet İttifakı ve Kılıçdaroğlu ise, Washington’a ve NATO’ya açık yönelimini ilan ederek Erdoğan’ın “alternatifi” değil, sağcı bir rakibi olduğunu ortaya koydu.

Kılıdaroğlu’nun Erdoğan’a sağdan muhalefet ederek sığınmacı karşıtı bir kampanya yürütmesi, üçüncü cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan’ın ve onu destekleyen Zafer Partisi’nin (yüzde 2,25) güçlenmesine de yardımcı oldu.

HDP ve onun Stalinist Türkiye İşçi Partisi (TİP) gibi sahte sol müttefikleri, Kılıçdaroğlu’nun bu yabancı düşmanı kampanyasına sessiz kalarak suç ortaklığı yaptılar. Bununla birlikte, TİP ilk kez parti olarak katıldığı milletvekili seçimlerinde oyların yüzde 1,73’ünü (yaklaşık 930 bin oy) aldı ve dört milletvekili ile meclise girdi.

Hem Erdoğan’a hem de Kılıçdaroğlu’na tepki oylarını almış görünen aşırı sağcı bir sığınmacı karşıtı olan Sinan Oğan, yüzde 5,2 oy alarak tahminlerin üzerine çıktı ve ikinci turda kilit bir konum elde etti. Seçime birkaç gün kala bir seks skandalı iddiasının ardından adaylıktan çekilen Muharrem İnce ise oyların yüzde 0,44’ünü aldı.

Akşam sandıkların açılmaya başlamasının ardından Millet İttifakı, oy oranlarının Erdoğan’ı önde gösterecek şekilde manipüle edildiğini ve CHP’nin kendi verilerine göre Kılıçdaroğlu’nun önde olduğu iddia etti. Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun açık ara önde olduğu sandıklarda Erdoğan’ın Cumhur İttifakı tarafından tekrar tekrar itiraz edildiği belirtildi.

Kılıçdaroğlu yaptığı açıklamada, “Üst üste itirazlarla sistemi bloke ediyorlar. 783 sandıkta ısrarla itirazlar var. 6 kere, 11 kere itiraz edilen sandık var. Bloke ettiğiniz Türkiye’nin iradesidir. İtirazlarla olacağı engelleyemezsiniz. Bu işin bir oldu bittiye getirilmesine asla izin vermeyeceğiz,” dedi.

Gece yarısından sonra Erdoğan, Ankara’daki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) Genel Merkezi önünde toplanan destekçilerine bir konuşma yaptı. “Henüz kesin sonuçlar belli olmamakla beraber açık ara önde bulunuyoruz… Seçimlerde en yakın rakibimize şimdiden 2 milyon 600 bin civarında fark attık,” diyen Erdoğan, “Şayet milletimiz tercihini seçimin ikinci tura kalmasından yana yaptıysa onun da başımızın üstünde yeri var,” diye ekledi.

CHP Genel Merkezi’nde bir açıklama yapan Kılıçdaroğlu ise “Erdoğan bütün iftira ve hakaretlerine rağmen beklediği sonucu alamamıştır. Hiç kimse bir oldubittiye heveslenmesin… Milletimiz ikinci tur diyorsa başımızın üstüne. Bu seçimi ikinci turda mutlaka ama mutlaka kazanacağız,” diye konuştu.

Oğan, sabah erken saatlerde seçimlerin ikinci turunda kimi destekleyebileceğine ilişkin şartlarından birinin şu olduğunu belirtti: 'Terörist gruplarla arasına mesafe koymayan siyasi partilerle arasına mesafe koymalı. Ben başından beri HDP ve Hüda Par'ın siyasette kilit rol oynamasına karşıydım.'

Oğan seçimden önce verdiği bir demeçte ikinci tur durumunda bakanlık gibi taleplerinin olacağını söylemişti: “Masaya oturduğumuz taraflarla taleplerimizi konuşacağız. Tabii ki biz bedavadan ortak olmayacağız. Bakanlıklar gibi taleplerimiz olacak.”

Cumhurbaşkanlığı seçimin sonucu, NATO’nun Rusya’ya karşı savaşı açısından kritik önem taşıyor. New York Times, ABD’li yetkililerin oylamayı yakından takip ettiğini belirterek şunları yazdı: “ABD’li yetkililer ve analistler, Türkiye’de bir lider değişikliğinin, önemli stratejik çıkarları paylaşan iki ülke için ilişkilerini sıfırlama ve Türkiye’yi yeniden Batı’ya çekme şansı sunabileceğine inanıyor.”

Gazete, Washington’ın ve Avrupa başkentlerinin neden Kılıçdaroğlu’nu tercih ettiğinin ana hatlarını şöyle ifade ediyordu: “Sayın Erdoğan Batı ile Moskova arasında bir çizgide durdu ve Ukrayna’yı istila etmesine rağmen Sayın Putin ile çalışma ilişkisini sürdürmeye çalıştı. Türkiye, savaş nedeniyle ABD ve Avrupa tarafından Rusya’ya uygulanan ekonomik yaptırımlara katılmadı.”

NATO-Rusya savaşı seçimlerde merkezi bir rol oynadı. Kılıçdaroğlu uluslararası basına verdiği röportajlarda Erdoğan’dan daha güvenilir bir müttefik olmayı taahhüt etti. Seçime birkaç gün kala, herhangi bir kanıt sunmadan, Rusya’nın İnce’yi adaylıktan çekilmeye zorlamak için Türkiye’deki seçimlere müdahale ettiğini iddia etti.

Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov bu iddiayı kesin bir dille yalanlarken, Kılıçdaroğlu Reuters’a “elimizde kanıt var” dedi ancak herhangi bir şey yayımlamadı. Kılıçdaroğlu’nun kanıtlanmamış iddialarını yalanlayan Peskov, Kılıçdaroğlu’nun bunu yapamayacağını çünkü ortadan bir kanıt olmadığını ifade ederek şunları ekledi: “…Dostluk ve iyi komşuluk ilişkilerimizin temellerinin Atatürk zamanında atılmış olduğunu hatırlamak yerinde olacak Sayın Kılıçdaroğlu’nun söz konusu açıklaması, Atatürk’ün bu vizyonuna aykırı olduğu ortada.”

Kılıçdaroğlu’nun Rusya’ya karşı NATO yanlısı açıklamaları, NATO ile Rusya arasında manevra yapmaya dayalı bir dış politika izleyen Erdoğan karşısında onu güçlendirmedi. Geçtiğimiz yıl Rusya’nın Ukrayna’yı istila etmesinin ardından yapılan bir anket, Türkiye’de nüfusun yüzde 80’inin Ukrayna savaşına karşı olduğunu gösteriyordu. Türkiye’de, birçok askeri darbede parmağı bulunan ve Stalinist bürokrasinin 1991’de Sovyetler Birliği’ni dağıtmasının ardından Ortadoğu’yu otuz yıl aşkın süredir devam eden emperyalist savaşlarla kan gölüne çeviren ABD’ye yaygın bir köklü bir muhalefet söz konusu.

14 Mayıs seçim kampanyaları ve seçim sonucu, Sosyalist Eşitlik Grubu’nun egemen sınıfın emperyalizm yanlısı hiziplerine karşı çıkma ve işçi sınıfının siyasi bağımsızlığı uğruna mücadele etme perspektifini doğrulamıştır. Kritik görev, savaşa karşı ve uluslararası sosyalizm uğruna mücadele etmek üzere işçi sınıfı içinde sosyalist ve enternasyonalist bir devrimci partinin inşasıdır.

Loading