Pazartesi sabahı erken saatlerde Ukrayna güçleri, Moskova’da aralarında Rusya Savunma Bakanlığı’na ait bir binanın da olduğu yerlere insansız hava aracı saldırıları düzenlendi. Saldırılarda ölen ya da yaralanan olmadı. Ukraynalı yetkililer insansız hava aracı saldırılarının sorumluluğunu üstlenerek saldırıyla övündüler.
Rusya Savunma Bakanlığı Pazartesi günü yaptığı açıklamada, Ukrayna’yı ayrıca Rusya’nın 2014 yılında ilhak ettiği Karadeniz’deki Kırım Yarımadası’na 17 insansız hava aracı fırlatmakla suçladı. Kırım’ı Rus anakarasına bağlayan Kerç Köprüsü geçtiğimiz Pazartesi günü Ukrayna tarafından saldırıya uğramıştı.
Kerç Köprüsü’ne yapılan saldırıdan kısa bir süre sonra Rusya, Birleşmiş Milletler ve Türkiye’nin arabuluculuğunda Moskova ile Kiev arasında imzalanan ve Ukrayna’dan Karadeniz yoluyla uluslararası pazarlara tahıl sevkiyatını öngören anlaşmadan çekildiğini açıkladı. Rusya ve Ukrayna dünyanın en büyük tarım üreticileri arasında yer alıyor ve özellikle Afrika ve Asya’daki ülkelere ürün tedarik ediyor.
Anlaşma, büyük bir kısmı Rus donanması tarafından kontrol edilen ve hem Rusya hem de Ukrayna tarafından mayın döşenen Karadeniz üzerinden planlanan bir rota aracılığıyla Ukrayna’nın tahıl tedarikinin izlenmesini öngörüyordu.
Kremlin, anlaşmanın Rusya’ya yönelik yükümlülükleri yerine getirilmediği için çekildiğini açıkladı. Aynı zamanda Moskova, bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi ve Rusya Tarım Bankası üzerindeki mali yaptırımların kaldırılması halinde Rusya’nın anlaşmaya yeniden katılmayı değerlendirebileceğini belirtti. Ancak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Pazar günü yaptığı açıklamada tahıl anlaşmasının “anlamını yitirdiğini” söyledi ve Afrika ülkelerine Rusya’nın Ukrayna’dan gelen tahıl arzını telafi edebileceği güvencesini verdi.
Anlaşmanın çökmesinin ardından Rusya Savunma Bakanlığı, Karadeniz’deki Ukrayna limanlarına “abluka” uygulayacağını ve 20 Temmuz’dan itibaren Ukrayna’nın Karadeniz limanlarına girmek isteyen her yabancı gemiyi meşru hedef olarak göreceğini açıkladı.
Zelenskiy hükümeti ise her şeye rağmen tahıl sevkiyatına devam edeceği konusunda ısrar etti.
Buna karşılık Rusya da Ukrayna’nın liman kentlerine bir dizi saldırı gerçekleştirdi. Geçtiğimiz hafta içinde Rusya, Karadeniz kıyısındaki stratejik liman kenti Odessa’ya çok sayıda füze saldırısı düzenledi. Füze saldırıları Nikolaev ve Çernomorsk limanlarını da vurdu. Daha sonraki saldırılar Karadeniz’e dökülen Tuna Nehri üzerindeki iki liman kenti olan Reni ve İzmail’i vurdu. Rus medyasında yer alan haberlere göre bu saldırılarda bir dizi tahıl ve mühimmat deposu imha edildi. Ukrayna ordusu Odessa limanının tahıl deposunun imha edildiğini doğruladı.
Karadeniz’deki NATO üyesi Romanya, Tuna Nehri üzerindeki Köstence limanını Ağustos ortasına kadar ek sevkiyatlar için Ukrayna’nın kullanımına açacağını açıkladı.
Karadeniz, küresel gıda tedarikindeki rolünün yanı sıra, hem emperyalist güçler hem de Rusya ve Türkiye gibi ülkeler için temel jeostratejik öneme sahiptir. Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Avrupa ile Rusya ve kaynak zengini Kafkasya ve Ortadoğu arasında bir köprü oluşturmaktadır. Washington D.C. merkezli şahin bir düşünce kuruluşu olan Atlantic Council tarafından 2021 yılında düzenlenen bir web seminerinde, ABD Savunma Bakanlığı’nın Avrupa Politikaları Direktörü Alton Buland, Karadeniz’i “Rusya’nın jeostratejik ağırlık merkezi” ve “güneye, Ortadoğu’ya [ve] ... Asya’ya açılan kapısı” olarak tanımladı.
Karadeniz’in Rusya için taşıdığı büyük önem nedeniyle, ülkenin Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağıtılmasından bu yana emperyalist güçler tarafından kuşatılmasında, Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin çoğunun NATO’ya dahil edilmesi merkezi önem taşımıştır. Rusya dışında Karadeniz’de NATO üyesi olmayan ülkeler sadece Gürcistan ve Ukrayna’dır; bu ülkeler NATO silahlarıyla donatılmakta ve NATO’nun savaş makinesine entegre edilmektedir.
Karadeniz bölgesinde tırmanan çatışmalar, şimdiye kadar Rusya ve NATO arasında istikrarsız bir denge tutturmaya çalışan Türkiye için de önemli sonuçlar doğuruyor. Erdoğan hükümeti yıllar içinde Ukrayna ile kapsamlı askeri bağlar geliştirdi ve Türkiye Kırım’ı ve yarımada açıklarındaki suları hiçbir zaman Rusya’nın bir parçası olarak tanımadı. Ankara ayrıca kısa bir süre önce İsveç’in NATO üyeliğine yönelik muhalefetinden vazgeçti ve Ukrayna’nın NATO üyeliğini “hak ettiğini” ilan etti.
Bununla birlikte Türkiye, çatışmada saldırgan bir şekilde NATO’nun yanında yer almadı ve Rusya ile yakın ekonomik bağlarını sürdürmeye devam ediyor. Erdoğan, tahıl anlaşmasını kurtarmak amacıyla Putin ile görüşeceğini açıkladı.
Tahıl anlaşmasının çökmesinin ardından Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, tahıl anlaşması konusundaki anlaşmazlıkların Türkiye’nin Karadeniz’deki “aktif tarafsızlık” politikasını sona erdirebileceğini, yani Türkiye’nin çatışmaya doğrudan askeri müdahalesini tetikleyebileceğini açıkladı. Gürdeniz, Ankara’nın Rusya’ya karşı Ukrayna’nın Karadeniz’deki boğazlarından tahıl sevkiyatına izin vermesinin Türkiye’nin “jeopolitik intiharı” olacağı uyarısında bulundu.
Karadeniz’deki durumu görüşmek üzere Çarşamba günü yeni oluşturulan NATO-Ukrayna Konseyi arasında bir toplantı yapılması planlanıyor.
Rusya ile NATO arasındaki çatışmanın Karadeniz bölgesinde tırmanması, Temmuz ortasında Vilnius’ta yapılan NATO zirvesinden sadece birkaç gün sonra başladı. Zirve, Ukrayna’nın ciddi bir askeri kazanımla sonuçlanmadan on milyarlarca dolara mal olan ve devasa bir insan kaybına yol açan karşı saldırısının bozguna uğramasının ortasında düzenlendi. Zirve Rusya’ya karşı savaşın genişletilmesi de dahil olmak üzere dünyanın emperyalist yeniden paylaşımında küresel çatışma planlarını tartışmaya odaklandı.
Karadeniz bölgesindeki çatışmalara ek olarak, zirveyi Rusya ile Polonya arasında artan gerilim izledi. Vilnius zirvesi öncesinde eski NATO Genel Sekreteri Anders Rasmussen, “belki de sahada asker bulundurma olasılığı da dahil olmak üzere...” Polonya ve Baltık ülkeleri gibi ülkelerin “daha da güçlü bir şekilde devreye girebileceği” ihtimalini gündeme getirmişti.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Cuma günü Ulusal Güvenlik Konseyi ile yaptığı toplantıda Polonya ile doğrudan askeri çatışma olasılığını gündeme getirdi. Polonya’nın yeni kurulan Litvanya-Polonya-Ukrayna Kolordusu’nu (LITPOLUKRCORPS) Batı Ukrayna’ya konuşlandırmayı planladığına dair haberleri yorumlayan Putin, böyle bir konuşlandırmanın Polonya’nın “Batı Ukrayna’yı işgalinin” başlangıcı olacağını ve Rusya’nın buna askeri olarak karşılık vereceğini söyledi.
Haberlere göre, Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, Pazar ve Pazartesi günü yaptıkları görüşmede, Putin’e Polonya birliklerinin Belarus sınır kenti Brest’in 40 kilometre yakınına konuşlandırıldığı bir harita gösterdi. Lukaşenko, düzenlediği basın toplantısında, bir ay önce ayaklanma başlatan paralı askeri güç lideri Yevgeniy Prigojin’in birliklerinin şu anda Belarus’ta konuşlandığını ve böyle bir çatışmada kullanılabileceğini ima etti. Wagner birlikleri, Lukaşenko’nun sözleriyle, “kötü bir ruh hali içinde” ve Polonya’ya “bir geziye çıkmaya” hevesli idi. Lukaşenko daha sonra onları hâlâ frenlediğini söyledi ve Putin’i de aynı şeyi yapmaya çağırdı.
Prigojin’in Rus oligarşisi ve devleti içindeki NATO yanlısı güçlere açık bir çağrıda bulunarak başlattığı darbe girişimini takip eden haftalarda, Prigojin ve Wagner’e adeta dokunulmazlık verildi. Ne Prigojin ne de paralı askerleri cezai suçlamalarla karşılaştı ve Putin darbe girişiminden sadece beş gün sonra aralarında Prigojin’in de bulunduğu 35 Wagner komutanıyla bir araya geldi.
Rus ordusu ve devlet aygıtı içinde devam eden çatışmaların bir göstergesi olarak, Kremlin Cuma günü Doğu Ukrayna’da tanınmış aşırı milliyetçi ve ayrılıkçı lider İgor Strelkov’u (Girkin), eski bir Wagner çalışanının iddialarına dayanarak “aşırıcılıkla” suçlayıp tutukladı. Strelkov, Prigojin’in darbe girişimini vatana ihanet olarak nitelendirmekle birlikte, Putin’in savaş yönetimini de uzun süredir eleştiriyor ve devlet başkanından topyekûn seferberlik ilan etmesini talep ediyordu. Strelkov son olarak Putin’e “bir hiç” diyerek saldırmış ve “ülke bu korkak vasatın yönetimi altında altı yıl daha ayakta kalamaz,” demişti.
